Malatyalı duayen Gazeteci-Yazar Raşit Kısacık, 44 yıllık meslek hayatını duygular içinde Basın İlan Kurumu bünyesinde çıkarılan Basın Hayatı Dergisi’ne anlattı.
Basın İlan Kurumu (BİK) tarafından 2 ayda bir yayınlanan Basın Hayatı Dergisi’nin 46’ncı sayısında, BİK Malatya Şube Müdürü Nihat Abacı’nın sorularını cevaplayan Raşit Kısacık, meslekte geçen 44 yılı anlattı.
1974 yılında profesyonel olarak gazeteciliğe başladığını belirten Kısacık, Görüş gazetesi yönetici ve muhabirliğinin yanı sıra Tercüman Gazetesinin ve daha sonra da Cumhuriyet gazetesinin Malatya temsilciliği görevini sürdürdüğünü söyledi.
Basın Hayatı Dergisinde yer alan haber şu şekilde:
Kısacık, 44 yılın anılarının bu kadar olmadığına dikkat çekerek, mesleğe ilk başladığı yılların gazeteciliği ile şimdiki gazetecilik arasında dağlar kadar fark olduğunu vurguladı. Kısacık, “Hiç unutamam ilk mesleğe başladığımız yerel gazete de Alfabenin tüm harfleri kurşundan ve kasaların ayrı ayrı bölümlerinde olurdu. Mürettip denilen görevli bunları tek tek kumpas denilen alete dizer ve satırları cümlelere, cümleleri paragrafa dönüştürür ve haberi öyle baskıya hazırlardı. Harflere hurufat denilirdi. Hurufat tek tek harflerin kurşuna dönüştürülmüş haliydi. Resimler ise büyük kentlere Klişe atölyelerini gönderilir. İki-üç gün sonra kurşun resim kurşuna dönüştürülmüş olarak bize gönderilirdi. Anlayacağınız zordu, haberi hazırlamak.”
Yerel ve ulusal gazetelerde çalışmanın farkını sorduğumuzda Kısacık, “Ulusal gazetelere geçince kolay sandık mesleği. Daha da zor çalışmayla karşılaştık. Bizim dönemimizde öylesine, Magazin, Ekonomi, Adliye, Spor, polis muhabiri falan yoktu. Tek kişi hangi haber olursa ona koşardı. Hem de bir elinde siyah beyaz kasetin olduğu kamera, diğerinde renkli kasetin olduğu fotoğraf makinesi, bir diğeri ise ilk zamanlar asker bavulu gibi olan Telefoto cihazı ile habere gidilirdi. Şehirlere, ilçelere, köylere. Kısaca olay yerine meslekle ilgili materyallerle giderdik” dedi.
Anadolu’da çalışmanın zorluklarından da söz eden Kısacık, "Haberi aynı kişi yazar, aynı kişi film çeker, onu kent merkezlerinde fotoğraf stüdyolarında karta bastırır, o kartla PTT Merkezine giderek özel cihaz kanalıyla gazetenin merkezindeki alıcıya ulaştırırdı.
Tek bir resim en az 15-20 dakika da giderdi. Hele renkli ise. Sarı, Kırmızı ve Mavi renkler ayrı ayrı gönderilirdi. Ki saatler sürdüğü olurdu. Haberi daktilo ile yazardık. Sonradan Teleks denilen alet çıktı onunla yazmaya başladık. En küçük hata servisin müdürü tarafından tekrar muhabire azarlanarak gönderilir yeniden yazdırılırdı. Şimdiki bilgisayar da kendin düzeltiyorsun olup bitiyor. Haber yazdırmakta kolay değildi gittiğiniz bölgeden merkeze ulaşıp haberi aktarmak için. Olay büyükse sıra beklemek gerekirdi. Normal, acele ve Yıldırım telefonlar santral memurları tarafından bağlanırdı. Şimdi cep telefonu ile haberi geç, bilgisayar ile resimleri. Hele hele bir de haber merkezinde haberi alan istihbarat müdürü ya da yetkilisi bölgeyi bilmiyorsa kavganın, şikayetlerin ardı arkası kesilmezdi” ifadelerini kullandı.
iha
FOTO: Raşit Kısacık Albümünden