Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu, yüzde 10 seçim barajının ancak Başkanlık Sistemi ile kaldırılabileceğini söyledi.
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu, “Her Yönüyle Başkanlık Sistemi” konulu bir konferans verdi. Malatya Belediyesi ve Malatya Barosu’nun işbirliğiyle Belediye Konferans Salonu’nda gerçekleşen konferansa Vali Vasip Şahin, AKP Malatya Milletvekili Öznur Çalık, Belediye Başkanı Ahmet Çakır, Cumhuriyet Başsavcısı Muzaffer Sayın, Emniyet Müdürü Mustafa Aygün, AKP İl Başkanı Bülent Tüfenkçi ile birlikte kalabalık bir topluluk katıldı.
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı, Prof. Dr. Burhan Kuzu, “Ben AK Parti’nin kurucu üyesiyim. Yani sayın başbakanımız Cumhurbaşkanı olmak istiyor, başkan olmak istiyor, Burhan hocada bunun alt zeminini hazırlıyor. Konuya böyle bakmayın. Çünkü böyle bakarsak, farklı bakmış oluruz. Bu bilgi doğrudur. Yani Cumhurbaşkanı olması, başkan olması sayın Başbakanın bu manada Allahın bildiğini kuldan saklayacak halimiz yoktur. O başka bir mesele” dedi.
“Özal çalışmış koalisyon yemiş, Tayip bey çalışıyor, koalisyon yiyecek. Allahın emri bu. Ne zaman bilmem. Muhalefette çok emin beklemesin ama günün birinde yer. Çünkü sonuç itibariyle Türkiye böyle gidiyor” ifadelerini aktaran Prof. Dr. Kuzu, “Çünkü bu sistem kokuşmuş İngiliz sistemidir. Dünyaya bundan fayda gelmemiştir” dedi.
Şuanda 61 nolu hükümetin işbaşında olduğunu aktaran TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı, Prof. Dr. Burhan Kuzu, “Peki 61’i çarpın 4 ile 244. Ne demek bu biliyormusunuz? Normal şartlarda Cumhuriyetimizin 89. yılında kurduğumuz 61 nolu hükümeti 4 yılda bir kurabilmiş olsaydık Cumhuriyetimizin bugün 244. yılını kutluyor olmamız gerekiyordu. Bugün 11. hükümetin olması gerekiyordu” şeklinde konuştu.
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu, yüzde 10 barajı konusuna da değinerek, “Çok yüksek bir rakam. Ama siz bu barajı kalktığını düşünün, bakın yüzde 5’e çekseniz arkadaşlar, Türkiye’de parlamentoya 10 tane parti girer ve mutlak koalisyon. Ömür billah Türkiye koalisyonlarla yönetilir. Başkanlık modeline geçildiği zaman, bu yüzde 10’luk baraja paydos. Yüzde 10’luk barajın hepsini kaldırıyoruz. Partin varsa gelirsin Mecliste temsil edilirsin. Hiçbir engel yok. Hükümet doğrudan halk tarafından belirlendiğinden netice itibariyle hiç problem yok. Böyle bir durumda haliyle bizim yüzde 10’luk baraja ihtiyacımızda yok. Yüzde 10’lük hakikaten yüksek” şeklinde konuştu.
Şuanda Türkiye’de 61 tane parti olduğunu ve 10 tanesini isim olarak sayamayacağını belirten Prof. Dr. Kuzu, kürsüden ince ABD anayasası kitapçığı ile kalın Türkiye Anayasa Kitapçığını göstererek, “70 milyonun yönetildiği anayasa, 300 milyonun yönetildiği anayasa” dedi.
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu, konferansının sonunda gazetecilerin Danıştay’ın başörtülü avukatın başvurusu üzerine verdiği karar ile ilgili sorusunu yanıtlayarak, Danıştay’ın daha öncede öğrencilerin başörtüleri ile sınavlara girebileceklerine dair karar verdiğini hatırlattı.
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu, “Danıştay 8. Dairesi başörtülü öğrencilerin sınava girmesi ile ilgili karar verdi. Orada isabetli bir karar verdi. Orada diyor ki, ‘Anayasa’da eğitim hakkı var, engellenemez.’ İki yine diyor, ‘YÖK Yasasında bir hüküm var, kanunların yasaklamadığı kılık, kıyafetler serbesttir’ diyor. Üç, ‘yönetmenliklerle, kanunun ve Anayasa’nın üzerine yasak getirilemez’ diyor. Şimdi bu böylece sınava giren başörtülü öğrencinin sınava gireceğini sağlamış oldu. Avukatların açtığı davada başörtülü olarak davalara girme meselesiydi. Baro bir kendine göre bir genelge hazırlamış ve ‘başörtülü değil açık olması lazım’ diyor. Danıştay’ın baktığı dava da, oda diyorki, ‘Avukatlık Yasasında böyle bir yasak yok. Sen Anayasa’ya ve yasaya aykırı bir düzenleme getiremezsin’ diyor. Bu d önemli bir adım. Her iki kararı da önemli buluyorum. Bu tür kararlar artmalı. Aynı mahkemenin verdiği karalara baktığımız zaman, mesela 1989 yılında aynı mahkeme, üyeler farklıydı tabi. Şunu diyordu, ‘Anadolu’daki kızlarımız başlarını gelenek ve göreneklerinden dolayı örtüyorlar. Ama okuyan kızlarımız ise bunlar tahsilli olmalarına rağmen, sırf Cumhuriyeti yıkmak için’ diyor. Tırnak içinde söylüyorum, cümle bu. Bu yaklaşımlar doğru değil” ifadelerini kaydetti.
Kuzu, ''Türkiye'de yaşanan terörün çözümüne ilişkin neler yapıldığı'' ve ''İmralı'yla görüşmeler'' yönündeki bir soru üzerine, 30 yıldan beri devam eden bir acının olduğunu ve can kayıplarının haricinde ciddi ekonomik kayıpların da yaşandığını ifade etti.
Kuzu, şöyle konuştu:
''40 bin insanımız. 10 binlerce şehit. 30 yıl devam eden bir acımız var. Ortak acımız, milletin acısı. 400 milyar dolar bu devlet harcamış. Nereye- Havaya. Mecbur kalmış, bir mücadele veriyor. Bir de o dönüşü olmayan acı tablo, binlerce şehit, binlerce yaralı, binlerce ölü ve binlerce acılı anne. Zaman zaman bu memlekette bu işe bir dur diyelim diye teşebbüs edildi. Bunun benzerini biz Osla'da malum devletin görüşmesi olan... İşte Habur'da, Silvan'da, bazı olaylar oldu. Uludere, öylesine bir yol kazası oldu. Maalesef acı bir olay. Buralara takılıp kalırsak bu işi götüremeyiz. Şimdi hükümet kolları sıvadı. İstihbarat da işin içinde. BDP, Kandil bir tarafta işte PKK, şeklinde devam eden süreç var. Bir de Öcalan'ın durumu. Belli bir takvim şu anda yapılıyor arka planda tahmin ediyorum.''
Sürece katkı sağlamayacak konuşmalardan uzak durulması gerektiğine işaret eden Kuzu, şöyle devam etti:
''İstihbaratın da içinde olduğu bir takvim yapılıyor. Herhalde yaz aylarından itibaren bir çekilme süreci başlanacak başka ülkelere. Dolayısıyla böyle bir şey düşünülüyor. O bakımdan bence beklemek gerekiyor. Yani şu an, 'şu olur, bu olur'dan öte herkese düşen en azından konuşmama hiç olmazsa. Yani sürece bir katkısı yoksa konuşmama. Sonuç olarak dert bizim derdimiz. O yüzden bence ona buna kesmeden faturayı, bu bizim için de geçerli, BDP için de geçerli, herkes için geçerli. Sürece katkıda bulunmak lazım. Sorunun değil çözümün bir parçası olmak lazım. Bunu tamamlamamız lazım. Ümitliyim ben bu sefer. Öyle gözüküyor inşallah.''