İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin dünyanın her yerinde görüldüğüne dair haberler gündemin değişmezlerinden. Bazı uzmanlar buna rağmen iklim koruması için somut adımlar atılmamasını psikolojik nedenlere bağlıyor.
Amerikalı yazar Kari Norgaard "İnkâr içinde yaşamak: iklim değişikliği, hissiyat ve gündelik yaşam" adlı kitabı nedeniyle iklim değişikliğini reddeden birçok kişiden tehdit mailleri aldığını kaydediyor.
Kari Norgaard iklim değişikliğine inanmayanların hiç de azımsanacak sayıda olmadığını belirtiyor. Norgaard'ın parmak bastığı asıl nokta ise özelikle sanayi ülkelerinde yaşayanların iklim değişikliği ile ilgili verileri neden sorgulamadığı, neden bu bilgileri gündelik hayatla ilişkilendirmediği…
Amerikalı araştırmacı on ayını Norveç'in kuzeyinde geçirmiş. Mevsim normallerinin çok üzerinde sıcaklıkların yaşandığı, karın iki ay geç düştüğü kışın ardından “iklim değişikliği” fenomeninin sosyal ve siyasi hayatta adeta “görünmez oluşu” ise Norgaard’ı şaşkınlığa düşürmüş.
Norgaard sıcak hava tarım ve turizmi etkilediği, basında sıcak geçen kış ve küresel ısınma arasındaki bağlantıya yer verildiği halde kamuoyundan herhangi bir tepki gelmediğini kaydediyor.
Amerikalı araştırmacı bu fenomeni " organize sosyal inkâr" olarak tanımlıyor. Yani insanlar iklim araştırmalarının sonuçları hakkında bilgi sahibi oldukları halde bu bilgi ile sosyal, siyasi ve kişisel hayatları arasında bir bağlantı kurmuyor.
'Çağın en büyük iletişim felaketi'
Norveç İşletme Enstitüsü İklim Statejileri Merkezinde psikolog olarak görev yapan Per Espen Stoknes klimatolojinin bu tip psikolojik savunma mekanizmalarını uzun süre göz ardı ettiğini, sadece olguların insanları ikna etmek için yeterli olacağının düşünüldüğünü vurguluyor.
Ancak Stoknes'a göre insanlar iklim değişikliğini “çok uzak bir gelecek olarak görüyor”. Maldivler ya da Bangladeş'te su seviyesinin yükseldiği haberleri de onlara küresel ısınmasın fazlasıyla uzakta yaşandığı imajını veriyor. Stoknes günümüzde on kişiden sadece dördünün iklim değişikliğini bir sorun olarak gördüğünü ifade ediyor.
Psikolog Stoknes, klimatologların yüzde 97'si iklim değişikliğinin varlığını kabul ederken, kamuoyunda bu oranın yüzde 55'e düştüğüne dikkat çekiyor.
Bunu çağımızın en büyük iletişim felaketi olarak tanımlayan Stoknes’e göre bunun önemli nedenlerinden biri basında iklim değişikliğiyle ilgili çıkan haberlerin yüzde 85'inin felaket haberleri olması. Per Espen Stoknes dolayısıyla insanların bu konudan mümkün olduğunca "kaçındığını" kaydediyor.
Bu durum nasıl değiştirilebilir?
Eğer iklim korumayla ilgili yeterli adımların atılmamasının psikolojik nedenleri olduğu tezi doğruysa, iki uzmana göre o zaman soruna da yine psikolojik açıdan yaklaşılması gerekiyor.
Psikolog Stoknes "Olumsuz yaklaşımdan ve felaketlerden uzaklaşarak pratik çözümleri daha çekici hale getirmeliyiz" diyor. Araştırmacı Norgaard da aynı görüşte. Norgaard çevreci yaşam prensibinin toplumda normal hale getirilmesi gerektiğini belirtiyor.
Kari Norgaard’ın bunun için bazı küçük ama etkili olacağını düşündüğü önerileri var: Yapılan elektrik tasarrufunun komşularınkiyle karşılaştırılmasına olanak sağlayacak bir online kampanya, kağıt tasarrufu için önlü arkalı fotokopi çekimi ve enerji tasarrufu sağlayan cihazların kullanımının tercih edilmesi gibi.
Per Espen Stoknes de insanları felaket senaryolarına boğmak yerine "yeşil ekonomi"nin beraberinde getirdiği seçenekleri çekici bir gelecek alternatifi olarak sunarak inkâr mekanizmasının önüne geçilebileceği görüşünde.
Deutsche Welle Türkçe