Malatya'da bazı çevrelerce sürekli "kayısıya alternatif ürün" için çaba gösterilirken, konunun uzmanından bunun ne denli "gereksiz" bir düşünce olduğuna ilişkin tepki geldi.
İnönü Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi ve üniversitenin Kayısı Araştırma Merkezi Müdürü Doç.Dr. Bayram Murat Asma, BAKIŞ Gazetesi'nde, kayısıya alternatif ürün çabalarına karşı düşüncelerini yazdı.
Asma'nın yazısı şöyle:
"Malatyada kayısı üretimi ve ihracatında ne zaman bir sorunla karşılaşılsa akıllara hemen kayısıya alternatif aramak gelir. Kimilerine göre Malatya Kayısısının alternatifi cevizdir, kimilerine göre kiraz, elma, üzüm, badem veya eriktir. Bazıları farklı bir öneride bulunmuş olmak için hemen yeni meyve isimleri ortaya atarlar. Mesela dut, böğürtlen, Frenk üzümü, kapari ya da haşhaş kayısı için çok güzel bir alternatiftir. Hatta Malatyada alabalık üretiminin kayısının alternatifi olacağı bile söylenir. Bu yazılanlara inanmayanınız varsa Çok bilen (google.com)da kısa bir arama yapılması yeterlidir.
Meğer de ne çok severmişiz kayısıya alternatif aramayı, haberimiz yokmuş. Allahın hikmeti bu ya... Yıllardan beri büyük hevesle aranıp, bulunması için para harcanan alternatifin bugüne kadar bulunamadığını da ayrıca hatırlatalım...
Ne zaman Kayısıya alternatif deyimini duysam tüylerim diken diken olur. Canım sıkılır, moralim bozulur. Neden mi? Dünyada kayısı konusunda marka olmuş, dünyanın en güzel, en kaliteli kayısılarını üreten, dünya kuru kayısı ihracatının % 83-85ini tek başına karşılayan, her yıl ihracattan asgari 250-300 milyon dolar kazanan Malatyada kayısıya alternatif aramanın mantığını anlayamadığım için...
Son zamanlarda alternatif kelimesinde ufak tefek bazı değişiklikler yapıldı. Kayısıya ikame ürünler ya da Kayısıyı destekleyici ürünler gibi bazı ifadeler kullanılmaya başlandı. Kelimeler farklı, amaç yine aynı... Sakın yanlış anlaşılmasın. Ben Malatyada elma, ceviz veya kiraz yetiştirilmesin demiyorum. Söylemek istediğim, bizim eksikliğimiz veya beceriksizliğimizden kaynaklanan (mesela bazı yıllar pazarlamada yaşanan sıkıntılar veya kayısıdan farklı yeni ürünlerin geliştirilememesi) sorunlar nedeniyle kayısıyı suçlamayalım, kayısıya küsmeyelim. Ya da ortaya çıkan her krizde kayısıya alternatif arama hatasına düşmeyelim.. Elbette dünyanın en güzel ve en kaliteli kirazı olarak gördüğüm Dalbastı Kirazını üretip satalım, Doğanşehirin muhteşem renk, aroma ve tada sahip elmalarını tanıtalım. Hekimhan Cevizini tescil ettirip marka haline getirelim. Ancak bunları kayısıya alternatif aramak için yapmayalım. Ancak Malatyayı dünyaya tanıtan ve bu şehre her yıl 400 milyon dolar gelir getiren Malatya Kayısısının çok özel ve de çok güzel bir ürün olduğunu lütfen hiç kimse unutmasın..
İsterseniz her zamankinden farklı bir şey yapıp, bazı varsayımlarda bulunalım. Mesela Malatyada kayısıdan vazgeçip ceviz veya elma yetiştirdiğimizi düşünelim. Mesela 500 bin ton elma, badem veya ceviz ürettiğimizi varsayalım. Elmada rakip olarak yurtiçinde Isparta, Karaman ve Niğde gibi iller, yurt dışında ABD, Çin, Fransa, Almanya, İtalya gibi ülkeler karşımıza çıkacaktır. Cevizde ABD, Fransa, Meksika ve Ukrayna, bademde ise dünya devi ABD ve İspanya ve İtalyayı unutmayalım.
Çok basit bir örnek verelim. Dünya Tarım Örgütü FAOnun verilerine göre 2008 yılında 2.8 milyon ton elma üreten Türkiyenin elma ihracatı inanılmayacak kadar düşüktür. Sadece 20 bin ton ihracat ve elde edilen 12 milyon dolar gelir. Ispartada modern elma bahçelerimiz yok mu? Var, o halde neden 300500 bin ton elma ihracat etmiyor, ya da edemiyoruz? Çünkü elma konusundaki her türlü rekabette bizi alt edecek ABD, Çin, Fransa, İspanya gibi elma devleri karşımızda duruyor. Yani kısacası işler öyle sanıldığı kadar kolay ve basit değil. Her üründe, her sektörde oturmuş bir düzen, bir sistem var. Hadi değiştirelim, ya da pazarda birazda biz pay kapalım diyerek her şeyi kolayca değiştiremezsiniz.
Bırakalım artık kayısıya alternatif aramayı. Aksine birim alanda daha fazla ve daha kaliteli kayısıyı daha ucuza üretmenin yollarını arayalım. Kaynaklarımızı bu amaçlar için harcayalım. Malatya 250 bin ton kuru kayısı ihracatından bir milyar dolar, yüz bin ton yaş kayısı ihracatından 200 milyon dolar gelir elde etmeyi hedeflemeli, planlarını buna göre yapmalı. Çok mu zor bunları başarmak? Zor diyenlere, buyurun size fındık örneği diyoruz...
Öncelikle açık ya da kapalı bir alanda Kayısı Müzesi kuralım. Malatyaya gelenler dünyada marka olmuş bir ürünün kültürünü öğrensin, serüvenini izlesin, kayısı ile ilgili öyküleri dinlesin. İçinde en az 50 akademisyenin görev aldığı bir Kayısı Enstitüsü kuralım. Bu enstitüde dünyanın gelişmiş ülkeleri ile ortak büyük projeler, araştırmalar, yüksek lisans veya doktora çalışmaları yapılsın. Kayısı konusunda yurtiçi ve yurtdışında yazılmış tüm belgeleri Kayısı Kütüphanesinde toplayalım. Malatyaya gelen her yabancıya Kayısı Müzesini, Kütüphanesini ve Enstitüsünü gezdirelim. Kayısı konusunda en yeni, en güncel ve bilimsel bilgileri herkesten önce biz üretelim. Ve de insanlara Malatyada kayısının sadece bir meyve olmadığını, farklı bir kültür ve yaşam şekli olduğunu anlatalım. Kayısı ununu bebek mamasında, kayısı tohum yağını kozmetik endüstrisinde kullanalım. Kuru kayısı ve ürünlerini kalp ve sindirim sisteminin dostu, doğal bir ilaç olarak tanıtıp, bu tezi destekleyen bilimsel araştırmalar yapalım. Bu yazılanları ütopik olarak düşünenlere cevabım: Her yıl kayısıdan elde ettiğimiz gelirin sadece % 1ini (4 milyon dolar) düzenli ve profesyonel bir şekilde tanıtım ve ar-ge çalışmalarına ayıralım, ondan sonra konuşalım...
Eğer bu girişim ve çabalar Malatyayı zengin, Malatyalıyı da ihya etmezse kayısının alternatifini işte o zaman hep birlikte arayalım..."