İnönü Üniversitesi TÜBİTAK projesi kapsamında “Deprem ve Hukuk Panel&Çalıştay” düzenledi. Öğleden önceki panelde konuşmacılar depremin hukuki boyutunu ele alırken öğleden sonra yapılan çalıştay masalarında konu enine boyuna tartışmaya açıldı.
Çalıştayda, deprem gerçeği ve hukuki boyutları üzerine önemli konuların konuşulduğu programda, kamu kurumlarının üst düzey temsilcileri, yargı mensupları, avukatlar ve akademisyenleri bir araya getirerek, yaşanan büyük yıkımın ardından atılması gereken adımları ve sistemdeki eksiklikleri masaya yatırıldı. Çalıştay boyunca yapılan değerlendirmeler, sadece deprem sonrası süreçlere değil, aynı zamanda olası felaketler öncesinde alınması gereken yapısal tedbirlere de ışık tuttu.
Projeye ilişkin bilgi veren İnönü Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Hukuk Bilimleri Anabilim Dalı Başkanı ve proje yürütücüsü Dr. Öğretim Üyesi Emin Gitmez, Depremlerin sadece mühendislik ya da şehircilik boyutunun olmadığını aynı zamanda hukukî, idarî ve toplumsal sorumluluk boyutlarının da olduğunu, bu nedenle, hukukun her alanında -ceza, idare, özel hukuk, insan hakları vb. tüm alanlarında-- kapsamlı bir değerlendirme yapmanın geleceğe daha güvenle bakabilmek için zorunlu olduğunu vurguladı.
Öğleden önce yapılan panelde moderatörlüğünü İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bünyamin Akdemir’in yaptığı programa, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Üyesi Serdar Ateş, Malatya Cumhuriyet Başsavcısı Ömer Mete, Malatya Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanı Türker Türkoğlu, Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK) Kamu Denetçisi Özcan Yıldız ve Malatya Barosu Başkanı Av. Onur Demez’ in yanı sıra akademisyenler, yargı mensupları, avukatlar, kamu kurumları ve öğrenciler katıldı.
Deprem Gerçeği Hukuk Penceresinden Değerlendirildi
HSK Üyesi Serdar Ateş, konuşmasına güncel bir konuya değinerek başladı ve Gazze'deki durumu “zulmün zirve yaptığı bir yer” olarak nitelendirdi. Ateş, bu duruma karşı yapılabilecek ortak protestonun boykot olduğunu vurgulayarak, "Bütün güçleri ekonomi ve paradan geliyor. Müslüman mümeyyiz olmalıdır" dedi.
Ateş, deprem konusunda da, hukuki açıdan konuyu kamu hukuku ve ceza hukuku olmak üzere iki boyutta ele alınabileceğini belirtti. Türkiye'nin yapısal olarak bir deprem bölgesi olduğunu hatırlatan Ateş, yapıların buna göre inşa edilmesi ve mevzuata uygun binalar yapılmasının önemine dikkat çekti. Toplumdaki "öğrenilmiş çaresizlik" düşüncelerinin uzaklaştırılması gerektiğini söyleyen Ateş, deprem sonrası ceza infaz kurumlarındaki tahliyeler gibi kurumlar tarafından gerekli tedbirlerin alındığını da sözlerine ekledi.
"Kusur Belirleme Yetkisi Hakime Aittir"
Malatya Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanı Türker Türkoğlu, depremin hemen ardından hukuki sorumluluklarını yerine getirdiklerini aktardı. Hasar tespit talepleri, ağır hasarlı binaların fotoğraflanması gibi işlemlerin delil olarak kullanılması için yapıldığını ifade etti. Devamında soruşturmalar başlatıldığını ve ölüme sebep olan yıkımların dosyalarının incelenmeye başlandığını belirtti.
Soruşturmalar kapsamında belediyelerde projelere onay veren görevliler ve bina müteahhitlerinin incelendiğini belirten Türkoğlu, “Kusur belirleme yetkisi hakime aittir. Fakat elinde bilirkişi raporları olmalıdır” diyerek teknik üniversitelerden dosya göndererek görüş istediklerini dile getirdi.
"Mücadele Sadece Teknik Değil, Hukuki Boyut Çok Önemli"
Kamu Denetçisi Özcan Yıldız, depremle mücadelenin sadece teknik olmadığını, hukuki boyutun çok önemli olduğunu vurguladı. Deprem sonrasında temel hakların güvence altına alınması gerektiğini belirten Yıldız, yardımların eşit dağıtılması, ihalelerin şeffaf yapılması, hak sahipliği, kamu görevlilerinin ihmalinin bertaraf edilmesi ve imar kısmındaki hataların sorgulanması gibi başlıkların altını çizdi. Ayrıca, her zaman maddi zarar meydana gelmediğini, bazen manevi zarar oluştuğunu da sözlerine ekledi.
"Asıl Eksiklik Deprem Öncesi Binalardaydı"
Malatya Barosu Başkanı Av. Onur Demez ise, depremle birlikte yüzleşilmemiş gerçeklerle yüzleşilmiş olduğunu dile getirdi. Depremden hemen sonra, bir saat içinde adliye ekibinin çalışmaya başladığını ve yoğun şekilde ölüm kayıtları, otopsiler ve binalardan toplanan deliller üzerinde çalışıldığını ifade etti. Devlet kurumlarının deprem sonrası elinden geleni yaptığını belirten Demez, asıl eksikliğin deprem öncesi binalarda var olan eksikler olduğunu vurguladı.
Yeni yasal düzenlemeler getirildiğini ve yönetmeliklerin değiştiğini söyleyen Demez, baro olarak deprem sonrasında bir yıl boyunca vatandaşlara ücretsiz hukuki destek verdiklerini de aktardı.
Program, konuşmaların ardından akademisyenler ve öğrencilerin soru-cevap bölümüyle sona erdi.
malatyahaber.com- Bülten

