- Su Yönetimi'nin Malatyalı genel müdüründen çarpıcı açıklamalar.. "PKK bile bu yüzden kuruldu"..
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürü Prof. Dr. Cumali Kınacı, gelecekte en büyük savaş sebeplerinin başında suyun geleceğini belirterek “Küresel ısınmanın artması, kullanılabilir su kaynaklarının hızla tüketilmesi nedeniyle gelecekteki en büyük savaş nedenlerinden başında suyun geleceği tahmin ediliyor. Şu andaki ön görüler, suyun savaş nedenleri arasında enerjinin önüne geçeceği yönünde” dedi.
“PKK bile bu yüzden kuruldu”
Su kaynaklarının kirletilmesi, küresel ısınmanın artması, yağışların azalması, ekolojik dengenin bozulması, hızlı nüfus artışı, tarımsal üretimde yoğun kullanımı ve suyun israfı gibi nedenlerle dünyada su kaynaklarının her geçen gün azaldığına dikkat çeken Prof. Dr. Kınacı, özellikle Ortadoğu için stratejik bir madde olan su yüzünden gelecek yıllarda Türkiye ile bölge ülkeleri arasında ciddi anlaşmazlıkların yaşanabileceğine vurgu yaparak, şimdiden bir dizi tedbir alınması gerektiğini kaydetti. Kınacı, PKK’nın kurulmasının sebeplerinin başında Atatürk Barajı inşaatının geldiğini söyleyerek “O baraj gölünün etkisiyle bu örgüt Suriye’yi üs haline getirdi ve o dönemki Suriye yönetimi uzun yıllar bu örgütü oradan yönetti. Örgüt belli bir güce geldi. Daha sonra örgüt başını oradan uzaklaştırmak zorunda kaldılar. Şunu söylemek istiyorum: Su konusu başlı başına büyük bir problem. Uluslararası bir problem. Bu her geçen gün de büyüyerek devam edecek. Bizim bunu dikkate almamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Malatya’nın da su konusunda şanslı bir olduğunu ancak ciddi oranda kayıp ve kaçakların bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Kınacı, su kaynaklarının verimli kullanılmadığını hatırlatarak, “Gelecek yıllar için yapılan öngörülere göre, dünyada iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek 3 ülkeden birisi de Türkiye. En iyimser modellere göre Malatya ve bu bölge için yıllık ortalama sıcaklık 2.5 derece artıyor. En kötümser senaryoya göre Malatya ortalama 5.5 derece artıyor. Bunlar bizim üretimimizi, tüketimimizi, verimimizi dolayısıyla hayatımızı doğrudan etkileyen, sağlığımızı etkileyecek yüksek rakamlar. Dolayısıyla bunlara hazırlıklı olup su kaynaklarımızı doğru ve verimli kullanmamız gerekiyor” diye konuştu.
MASKİ’nin çalışmalarına da değinen Prof. Dr. Kınacı, büyükşehir olan son 14 il arasında bulunmasına rağmen özellikle su yönetimi, alt yapı ve atık su konusunda Malatya’nın daha önceden büyükşehir olan birçok ile göre çok daha başarılı olduğunu belirtti.
Malatya Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (MASKİ) Genel Müdürlüğü tarafından ‘Su Yönetimi’ konulu panel gerçekleştirildi. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürü Prof. Dr. Cumali Kınacı’nın konuşmacı olarak katıldığı panele Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır, MASKİ Genel Müdürü Dr. Özgür Özdemir, MASKİ Genel Müdür Yardımcıları ve daire başkanları katıldı.
Dr. Özdemir: Malatya’nın her yerinde çalışıyoruz
Panelin açılışında konuşan MASKİ Genel Müdürü Dr. Özgür Özdemir, Malatya’nın yer yerinde alt yapı çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi. Alt yapı hizmetleri ve su yönetimi ile ilgili olarak akademik faaliyetler yürüttüklerinin altını çizen Özdemir, “Dünya’daki gelişmeleri takip etmek için birçok üniversitede çalışmalarımız var. İstanbul Teknik Üniversitesi, İnönü Üniversitesi ve Elazığ Fırat Üniversitelerinde yoğun çalışmalarımız var. İnönü Üniversitesinde yaklaşık 15 tane yüksek lisans ve doktora öğrencilerimiz var. 2015-2016 yılında eğitim faaliyetlerimiz oldu. Bilgi İşlem Çalıştayı, Uluslararası Su ve Atıksu (UKSAY) sempozyumu düzenledik. Bu sene 26-27 Ekim tarihlerinde MASKİ binamızda 81 ilimizden gelecek yaklaşık 150 temsilciye uygulamalı su kayıplarına yönelik eğitim programımız olacak. Eğitime önem veren bir kurum olarak 6 ayda yaklaşık 50 eğitim gerçekleştirdik. Kalitemizi arttırmak ve bu kaliteyi sahaya yansıtmak için personelimizi eğitimlere gönderiyoruz. Eğitimlerimize devam edeceğiz. Ülkemizin yetiştirdiği alanında uzman kişilerden olan Su Yönetimi Genel Müdürümüz Prof. Dr. Cumali Kınacı hocamızın paylaşımları şehrimize ülkemize faydalı olacaktır” dedi.
Çakır: MASKİ, çalışmalarıyla gurur kaynağımız
MASKİ’nin yürüttüğü hizmetlerle her geçen gün kendini kanıtlayan ve Malatya’ya gurur kaynağı olacak çalışmalar ortaya koyduğunu belirten Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır da şunları söyledi:
“Suyu kısa vadede ve uzun vadede planlayan 2071‘i hedef alan 20 yıllık, 30 yıllık, 50 yıllık planlar yapıyor. Her geçen gün son teknolojiyi kullanan sistematik bir sistemle su yönetimini hedef alan güçlü kadrosuyla Malatya merkez ve ilçelerinde çalışmalarını sürdüren devasa yatırımlar yapan bir kurum. En kırsal noktadan en merkezi yerlere kadar her bölgede ciddi çalışmalar yapıyor. Mevcut altyapıyı tamamen yenileyerek Malatya’nın geleceğini inşa ediyor. Büyükşehir sürecinden sonra şehrin kültürel, sosyal anlamda insana dokunabilmek, sağlıklı kentlerin altyapısının oluşması için büyükşehirle birlikte çalışan bir kurum MASKİ. Devasa yatırımlarla Malatya’nın altyapı ağını güçlendiren MASKİ 3 yıl gibi kısa zamanda çalışmalar yaptı. Deneyimli personeliyle birçok başarılı çalışmaya imza attı. Türkiye’de tek doğal kaynak suyuna sahip olan Malatya’nın suyuna hizmet ettiklerini belirten Başkan Çakır: “MASKİ Genel Müdürlüğü Kaptajdan kendi cazibesiyle gelen suyumuzun kontrolünü sağlamak ve vatandaşın musluklarına aynı kaliteyle ulaştırıyor. İnşa ettiği devasa ana isale hatlarıyla Kaptajdan gelen suyun depolardan şebeke hatlarına ve musluklara ulaşmasını sağlıyor. Malatya’nın tamamının altyapısını yenileyerek daha sağlıklı bir altyapı ile denetleyebildiğimiz bir sistem oluşturuyor. MASKİ’nin geleceğinden çok ümitliyim.”
Açılış konuşmalarının ardından Su Yönetimi Genel Müdürü Prof. Dr. Cumali Kınacı’nın konuşmacı olduğu panele geçildi. Prof. Dr. Kınacı, konuşmasında küresel ısınma ve iklim değişikliğinin dünya ve Türkiye üzerinde olası etkilerini, su kaynaklarının korunması, gelecekte yaşanabilecek kuraklık ve taşkınlar için Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından yürütülen çalışmalar ile su kayıp-kaçağın önlenmesine yönelik çalışmalara değindi.
Prof. Dr. Cumali Kınacı’nın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“Alt yapıyı çözmezseniz toplum sizi cezalandırır”
Alt yapı hizmetleri uzun zaman alan zorlu yatırımlardır. Vatandaşın en çok tepki gösterdiği ama ihmal edildiği zaman daha da büyük tepki gösterdiği, hatta seçim kaybettiren yatırımlardır. Bunu çoğu illerde gördük. Alt yapı hizmeti götürülmediği zaman birikiyor. Zamanında alt yapı hizmetini götürmezseniz bir gün patlak veriyor. Kısa sürede o anda yönetimde kim varsa sorunun giderilmesi isteniyor. Alt yapı hizmetlerinin sürekliliği ve yapılması önemli. Alt yapı hizmetlerinde aksama olmaması önemli. Eğer su ile ilgili problemleri çözemezseniz toplum sizi cezalandırıyor. Çözerseniz de toplum sizi ödüllendirir.
“Alt yapıda yılların biriken sorunları var”
Cumhuriyetin ilk yıllarındaki imkansızlıkları da düşünürsek o zamandan beri alt yapıda bir kontrolsüzlük var. Örneğin 2005-2006 yıllarında Milli Egemenlik Caddesi’nde bir alt geçit yapılırken gördük ki o caddeden 7 tane içme suyu borusu geçiyor. Onların hiç birisinin kaydı yok. Kenardaki binalar her biri bir boruya bağlantılı. Borulardan birinde kesintisi olsa apartmanın birinde su kesiliyor, ama bitişik apartman başka boruya bağlı olduğu için onda su akıyor. O zaman sanılıyor ki orada bir sorun var ve kazılıyor. Yani uzun yılların birikmiş alt yapı sorunları var. MASKİ 3 yıllık bir kurum. Böyle bir kurumu üç yılda kurmak, yeterli teknik eleman oluşturmak kolay bir iş değil. Bu çok özel uzmanlık isteyen bir konu. Büyükşehirlerin en önemli iki sorunundan biridir. Birisi su kanalizasyon bir diğeri de ulaşım. Bu sorunları çözen belediyeler başarılıdır. Burada üç senede bunları yetiştirecek, kurumsal bir yapı oluşturacak bir başarı gösterdiği için Büyükşehir Belediye Başkanımızı tebrik ediyorum.
“Bir Malatyalı olarak bu eleştirilere üzülüyorum”
MASKİ’ye dışarıdan teknik personel alımı çok eleştiriliyor. Bir Malatyalı olarak bunlara çok üzülüyorum. Sebebi şu: Çünkü bu uzmanlık işi. Burada görev alacak arkadaşların uzun yıllar çalışmış, tecrübeli kişiler olması lazım. Aksi taktirde alt yapının altından kalkmak mümkün değil. Özgür Bey, İSKİ’de çalıştı, sonra Kayseri’ye gitti, önemli tecrübeler kazandı, akademik çalışmalar yaptı, bunun sonucunda kazandığı tecrübeyi Malatya’ya aktarmaya çalışıyor. Başta Malatyalılar kabullenmeyecekti biliyorum ama Malatyalıların şunu bilmesi lazım. Öncelikle genç arkadaşların kendisini yetiştirmesi gerekiyor. Su problemi basit çözülecek bir iş değil. Atık su problemi ayrı bir konu. Bu konuda uzmanlaşmak gerekiyor. Dünyadaki gelişmeleri takip etmek gerekiyor. İçme suyu talebini sadece il merkezi ile değil il sınırları ile birlikte planlamak gerekiyor. Nerelerde kaynaklar var, kaynakları nasıl en verimli şekilde ihtiyaçlar arasında paylaştırılacak, bunun çok iyi planlanması gerekiyor. Arkadaşlarımızın kendisini yetiştirmesi ve bir süre sonra görevi devralmaları lazım. Sırf bir yerde daire başkanı olayım da ne olursa olun mantığı ile hareket edilirse başarı mümkün değil.
“Malatya en iyilerden birisi”
Malatya büyükşehir olan son 14 ilden birisi. Bu iller arasında su ve kanalizasyon hizmetlerinde en iyi durumda olan yer. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü olarak bütün illeri, büyükşehirleri izliyoruz. Onların raporlarını alıyoruz. Malatya’da hızlı bir gelişim var. Örneğin Erzurum gibi Malatya’dan çok önce büyükşehir olmuş illerde su, atık su yönetimi Malatya kadar başarılı değil. Ama Malatya’da uzun yıllardan beri birikmiş önemli alt yapı problemleri var. Bu problemlerin üç yılda çözülmesini beklemek haksızlık olur. Malatya’da gelecekle ilgili önemli potansiyel var ama problemler de var. Bunların başında problemler biriktiği için şimdi büyükşehir süreciyle birlikte bütün yerleşim yerleri aynı anda hizmet bekliyor. Ama bunu kısa sürede ne finansman olarak ne de personel olarak karşılamak mümkün değil. Bu konuda biraz sabırlı olmak gerekiyor. Ama şu andaki hizmet şekli bu hızla devam ederse, kısa sürede Malatya’nın alt yapı konusunda çok ileri noktalara geleceğini görüyorum.
“Malatya kaynaklarını verimli kullanmıyor”
Malatya, bildiğiniz gibi su konusunda şanslı bir il ve bir kaynak var. Bu kaynaktan kaliteli su alıyoruz. Ama Malatya’da suyu verimli bir şekilde kullandığımızı söylemek mümkün değil. Şu andaki bu kaynak en az bir milyon insanın ihtiyacını karşılayacak yeterlilikte. En kurak dönemde bile bir milyon insanın ihtiyacını karşılayacak debiye sahip.
Malatya Cumhuriyetin ilk yıllarında 20 bin nüfusu olan bir yerleşim merkezi. Bugün nüfusu 600 bin. Dolayısıyla kullanılacak su miktarı artıyor. O zamanki su kaynağı mevcut nüfusun ihtiyacını karşılıyor ama şu anda 600 nüfus var. 600 bin nüfusun hayat standardı da arttığı için su tüketimi de artıyor. Eskiden 100 litre suyla ihtiyacını karşılarken bugün 200 litre su ihtiyacı var. Artık bu ihtiyacı karşılamak için sürekli alt yapı yatırımları yapmak gerekiyor. Ancak uzun yıllardan beri su kullanma alışkanlığımız var. Bu alışkanlığımızdan dolayı suyu hem ücretsiz kullanmak istiyoruz, verilen hizmetlerin bedava verilmesini istiyoruz ki, dünyada hiçbir ülkede böyle bir uygulama yok. Çünkü bedava kullanım olursa diğer hizmetleri yürütme şansı yok. Alt yapı işlerinde yatırım bedeli ve işletme bedeli çok yüksektir. Dolayısıyla bunun da bedelinin ödenmesi var. Dünya literatüründe ‘kullanan ve kirleten öder’ prensibi vardır. Alt yapı yatırımlarının sürekliliği ve kaynak oluşturulması açısından ödemeyi kabullenmemiz gerekiyor. Başka şekilde yatırımları sürdürmemiz mümkün değil.
“Devletin affetme lüksü yok”
Malatya’da şu anda sulama suyu ile ilgili gündemi meşgul eden konu var. Bir kere bu sorunlarla gelecekte de karşılaşacağız. Bunu önlemenin yolu bizim suyu verimli kullanmamız. Hem tarımda hem içme suyunda tasarruflu kullanmak. Damlama sulama sistemine geçmek, kapalı sulama sistemine geçmek. Bunlarla ilgili sadece devletin yatırım yapması yetmiyor vatandaşın da fedakârlık yapması gerekiyor. Kullandığı elektriğin parasını ödemesi gerekiyor. Nasılsa devlet affedecek diye beklenti içinde olmamak gerek. Devletin affetme lüksü yok. Vatandaş aldığı hizmetin parasını ödeyecek aksi takdirde devletin bu yatırımları yapma lüksü yok. Devlet harcadığı parayı vergilerden ve paralardan temin ediyor.
“Malatya önemli mesafeler aldı ama hala yeterli değil”
Bir kere bizim gelecekte suyumuz, hiçbir zaman şu andakinden daha fazla veya şu andaki kadar olmayacak. Mevcut suyumuzu daha verimli bir şekilde kullanmayı bilmemiz lazım. Su kayıp kaçaklarını azaltmamız gerekiyor. Malatya da bu bakımdan üç yılda takdir edilecek çalışma yapıldı. Bütün illerdeki su kayıplarının oranlarının ne kadar düşürüldüğünü izliyoruz. Bu izleme sonucunda Türkiye’de su kayıplarının en hızlı azaltıldığı il Malatya. Malatya’da yapılan çalışmalar sonucu 200 bin kişinin su ihtiyacını karşılayacak su tasarrufu yapılmış. Bu bakımdan Malatya’yı gururla örnek veriyoruz. Malatya nüfusunun üçte bir nüfusu kadar nüfusun su ihtiyacını karşılayacak su tasarrufu var. Ama hala su kayıpları kabul edilebilir nitelikte değil.
“TÜİK’in rakamları gerçeği yansıtmıyor”
Bu konuyla ilgili hazırladığımız yönetmelikte su kayıplarının yüzde 30’lara düşmesini hedefliyoruz. Türkiye’de su kaybı ortalamış yüzde 55. TÜİK’in rakamları daha düşük gösteriyor ama onlar gerçeği yansıtmıyor. Gerçek oran yüzde 55. Büyükşehirlerde önce bu oranın yüzde 30’lara sonra yüzde 25’lere düşürülmesi lazım. Gerçekte gelişmiş ülkelerde su kayıpları yüzde 10 civarında. Bizim de nihai hedefimiz bu. Ancak bunu gerçekleştirmek için çok büyük yatırımlara ihtiyacımız var. Bunun yanında toplumun da su kullanma konusunda alışkanlığını değiştirmesine ihtiyaç var.
“İklim değişikliğinden en fazla etkilenecek 3 ülkeden biri Türkiye”
Önümüzdeki döneme baktığımızda, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü olarak ‘İklim Değişikliği Projeksiyonları’ yaptık. Dünyadaki bütün iklim modellerini en iyimser ve en kötümser modellere göre, Türkiye’de 2100 yılına kadar iklim değişikliği su kaynaklarını nasıl etkileyecek, hangi dönemlerde hangi şidette kuraklar olacak, hangi dönemde şiddetli yağışlar olacak, bu yağışlarda hangi büyüklükte taşkın debiler oluşacak bunları tahmin etmeye çalıştık.
“Akdeniz Bölgesi’nin Kuzey Afrika’ya dönüşme potansiyeli yüksek”
Geleceğe baktığımız zaman aslında Türkiye için, özellikle Güney bölgelerimiz için Akdeniz, Güneydoğu ve İç Anadolu için çok iyimser bir tablo gözükmüyor. Türkiye’nin Güneyinin Akdeniz Bölgesi’nin Kuzey Afrika’ya dönüşme potansiyeli yüksek. Aynı şekilde Güneydoğu ve İç Anadolu’nun da ortalama sıcaklığı yükseliyor. En iyimser modellere göre Malatya ve bu bölge için yıllık ortalama sıcaklık 2.5 derece artıyor. En kötümser senaryoya göre Malatya ortalama 5.5 derece artıyor, daha güneyde 6.5 derece artıyor. Şimdi bunlar çok küçük rakamlar gibi gözükebilir. Ama bunlar bizim üretimimizi, tüketimimizi, verimimizi dolayısıyla hayatımızı doğrudan etkileyen, sağlığımızı etkileyecek yüksek rakamlar. Dünyada iklim değişikliğinden en fazla etkilenebilecek 3 ülkeden birisi Türkiye. Buna hazırlıklı olmamız gerekiyor.
İklim değişikliği su kaynaklarımızı azaltıyor. Ama Karadeniz’de yağış artıyor. Fakat yer yüzündeki su miktarı sabit. Ne artıyor ne azalıyor. Ama suyun yağışın şiddetli yağdığı yerler değişiyor, kurak olan yerler değişiyor. Malatya’da da şiddetli yağışlar olacak ama taşkın olma potansiyeli de yüksek. Çünkü atmosfere buharlaşma ile yükselen suyun yeniden yeryüzüne dönmesi lazım. Bunun bir benzeri geçenlerde İstanbul’da oldu. Dolayısıyla bu taşkın potansiyelini bilip ona göre tedbirler almamız lazım.
“Türkiye su konusunda uluslararası arenada sıkıştırılıyor”
Bir diğer önemli konu, Fırat ve Dicle havzasında bulunan illerin dolayısıyla Malatya’nın da bulunduğu illerin bilmesi gereken bir husus var. Su ülkeler arasında paylaşılan en önemli doğal kaynak. Gelecekte en büyük savaş sebeplerinin başında su geliyor. Şu andaki ön görüler, suyun enerjinin önüne geçeceği yönünde. Bizim de başta Suriye ve Irak olmak üzere suyun paylaşımı konusunda bölgeyle bazı anlaşmazlıklarımız var. Bölgeye baktığımızda Türkiye’nin ve bölgenin su ihtiyaçları var. Fırat ve Dicle havzasının öncelikli olarak su talebine baktığınız zaman bu talebin diğer ülkelere göre daha karşılanabilir olduğu gözüküyor. Yani Türkiye, Irak ve İran’a göre daha şanslı. Ancak ülkeler arasında, sürekli Suriye ve Irak’taki suyun kullanımı ile ilgili Türkiye uluslararası arenada sıkıştırılıyor. Sıkıştırılmak isteniyor ve bunu Türkiye’ye karşı kullanıyorlar. Bunu gelecekte kullanacaklar. Türkiye’ye karış Suriye’yi de Irak’ı da kullanacaklar. Bu konuda büyük çalışmalar var ve biz bunları takip ediyoruz. Şu anda Türkiye Fırat’tan saniyede 500 metre küp su veriyor. Ama bu değer yaz aylarında düşüyor. Mesela 2014 yılı kurak bir yıldı ve Fırat’ın debisi 236 metre küpe düşmüştü. Debinin çok daha üzerinde bir suyu vermeyi Türkiye taahhüt etmiş. Atatürk Barajı’nın yapımı ülkeler arası savaş yaratma potansiyeli taşıyınca rahmetli Turgut Özal, o zaman böyle bir söz vermiş ve Türkiye bu sözü yerine getiriyor. Ancak şunu görüyoruz, 2100 yılına kadar debinin daha da azalacağı tahminleri var. Dolayısıyla Uluslararası güçler bizim su kullanımımızı daha da sınırlandırmamızı istiyorlar. Irak ve Suriye’nin böyle bir talebi var. Bizim buna da hazırlıklı olmamız lazım. Sadece ihtiyaçların artması değil uluslararası anlaşmazlıklar açısından da Malatya’nın bu konuda hazırlıklı olması gerekiyor.
“PKK’nın kurulması ve bu seviyeye gelmesinin nedeni su”
Bizim Su Yönetimi Genel Müdürlüğü olarak bu konuda çalışmalarımız var. Şunu gördük: Bizim saniyede 500 metreküp su taahhüdünü daima karşılamamız mümkün değil. Çünkü debisi mümkün değil. İklim şartlarına ve yağışa göre debi düşüyor. Bugün karşılayabiliyorsak barajlarda biriken su yüzünden verebiliyoruz. Suriye sınırından geçen suyun değeri 500 metre küp suyun altında. Bizim yağışla havalarda biriken suyu kurak dönemlerde veriyoruz. Bizim yaptığımız barajlar Suriye’nin de Irak’ın da lehine. Ama bu uluslararası güçler tarafından Türkiye’nin aleyhine kullanılıyor. Şu anda PKK’nın kurulması ve bu seviyeye gelmesinin en büyük sebebi, 1984’te yaptığımız Atatürk Barajı inşaatından kaynaklanıyor. O baraj gölünün etkisiyle bu örgüt Suriye’yi üs haline getirdi ve o dönemki Suriye yönetimi uzun yıllar bu örgütü oradan yönetti. Örgüt belli bir güce geldi. Daha sonra örgüt başına oradan uzaklaştırmak zorunda kaldılar. Şunu söylemek istiyorum: Su konusu başlı başına büyük bir problem. Uluslararası bir problem. Bu her geçen gün de büyüyerek devam edecek. Bizim bunu dikkate almamız gerekiyor. Suyu dikkatli kullanacağız, su kayıplarını azaltacağız, sulama tekniklerini değiştireceğiz, tüketimimizde tasarrufa yöneleceğiz.
“Gelecekte kuraklık daha da artacak”
Gelecekte Türkiye’de kurak bölgeler artacak ve kuraklığın da şiddeti artacak. O zaman bizim kendi bölgemizde olabilecek kuraklığın şiddetini tahmin etmemiz lazım. Bu kuraklık şiddetlerinin su kaynaklarını nasıl etkileyeceğini belirlememiz lazım. Bununla ilgili Fırat havzasında çalışmaya başladık ve ciddi mesafeler aldık. 2050 yılına kadar hangi yıllarda hangi şiddette yağış olacak, onları belirliyoruz. 2035-2045 yılları arası tahminler ve öngörüler çok sıkıntılı. Deprem hocalarının konuşmasına benzetebilirsiniz ama 8 tane farklı modelde aynı sonuç çıkıyor. Suyun en az olduğu dönemlerde suyu nasıl karşılayacağız, sanayinin, tarımın, enerjinin, tüm sektör ve canlıların su ihtiyaçlarını belirliyoruz. İçme suyuna, sulamaya ne kadar su ayrılacak tek tek ortaya konuluyor. Devlet üzerine düşeni yapıyor, geleceğe yönelik projeksiyonlar yapıyor ama vatandaşın da üzerine düşeni yapması gerekiyor.
Güler HAZAR, Ferdi DURDU- Yeni Malatya Gazetesi, malatyahaber.com