Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Malatya Şube Başkanı Ali Ekber Tunçdemir'in gündeminde bu kez, son dönemde Malatya bölgesinde yoğunlaşan depremler vardı.
"Malatya halkı ne kadar güvendedir?" diye soran Tunçdemir'in değerlendirme ve açıklaması şöyle:
" Birkaç gündür de Malatya-Ovacık fay hattı denilen ve bu fay hattında bulunan Hekimhan, Arguvan ve Yazıhan bölgesinde bir deprem yoğunluğu yaşadığımızı. 22-24-25-26 Mayıs 2010 tarihlerinde, 80 yakın hafif şiddetli deprem aktivitesi yaşandığını, yerel basından, internet haberciliği yapan haber sitelerinden ve burada yaşayan vatandaşlarımızın tedirginliğinden haberdar oluyoruz. Deprem fırtınası olarak tabir edilen ve bilim adamlarının açıklamalarına göre de; dünya ortalamalarına baktığımızda deprem fırtınalarının arkasından, büyük deprem olma olasılığı yüksek denilmektedir. Yaşadığımız bu deprem yoğunluğu değerli bilim adamlarımız tarafından farklı yorumların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.
Geçmişte meydana gelen depremlerden sonra, yetkililer tarafından yapılan açıklamaları hatırlarsak eğer;öncelikle deprem sonucunda yaşamlarını yitiren, yaralanan ve kayıplara uğrayan yurttaşlarımıza başsağlığı diliyoruz olmuştur. Neler mi söyleniyordu bu açıklamalarda? Yaşanan yıkımdan ve ölümlerden sonra, yeni bir yönetim anlayışının benimseneceği söylendi. Toplum olarak depremin değil, binaların ölümlere neden olduğunu öğrendik. Depremin sonuçlarına ilişkin sayısız değerlendirme yapıldı, dersler çıkarıldığı ifade edilerek deprem kuşağındaki ülkemizde gerekli önlemlerin alınacağı, depreme dayanıklı yapı üretim standartlarının uygulamaya konulacağı, depreme dayanıksız mevcut yapı stokunun ise yenileceği söylendi, yazıldı ve çizildi. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. . Ümit ediyoruz ki olmasın .
Depremin sorumlusu, söylendiği gibi, kerpiç yapılar ya da depreme dayanıksız binalar değildir. Depremin asıl sorumlusu yıllardır insanların yaşamını hiçe sayan ve insan yaşamının temel unsurlarından biri olan, yerleşimleri denetimden yoksun bırakan yönetim zihniyetidir.
Deprem yetkilileri ve bilim adamaları; Malatya - Ovacık Fay Hattı'nda her zaman bir deprem beklememiz mümkündür acıkılmasını yapmakta ve uyarı görevlerini yerine getirmektedirler. Tabi ki bütün değerlendirmeleri yaparken, bu günkü teknoloji ile depremin ne zaman ve hangi büyüklükte olacağını tespit etmemizin mümkün olmadığını unutmamalıyız. Bunlara bir de kalitesiz ve yeterli kontrolü olmayan yapılaşma eklenince yaşadığımız bu felaket kaçınılmaz olacaktır.
Tüm dileğimiz, depremlerin can ve mal kaybına neden olmadığı günlere ulaşmamızdır. Ülkemizde olduğu gibi Malatyamız da göz ardı edilen;
Halkımızın deprem tehlikesinin yanı sıra, deprem riskinin azaltılması, yerleşim - yapılaşma konusunda bilinçlendirilerek duyarlı toplum bilincinin yerleştirilmesi çalışmaları yapılmamıştır.
Kamu kuruluşları, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, Depreme karşı toplum bilinci oluşturulmasına yönelik, ortak eğitim faaliyetleri düzenlenmelidir.
Toplumun bütün kesimleri arasında kamu yararı ve ülke çıkarları doğrultusunda dinamik bir ilişki oluşturulmalıdır.
Depremler kader değildir. Deprem öldürmez; bina öldürür. Deprem hasar, zarar ve can kayıplarının azaltılmasının tek yolu, mühendis, mimar ve şehir plancılarının ortak katkı ve çabalarıyla depreme dayanıklı yerleşim alanları ve yapılar tasarlamaktır. Bunun için deprem öncesi, sırası ve sonrasında yapılacak çalışmalara ilişkin kamu yararı ve ülke çıkarını gözeten Ulusal ve yerelde bir deprem politikası oluşturmaktır.
Geçmişte ülkemizde meydana gelen yaşamını yitiren insanların acısını yüreğimizde taşıyoruz. Olası bir depreme karşı, Malatya halkı ne kadar güvendedir? Yetkili Kurumlar, vatandaşlarımızı bu yönde bilgilendirilmelidir. Deprem sonrasında yaşamları kararan insanların yaşadığı sosyal deprem ve umutsuzluğun bir daha yaşanmaması için yetkilileri uyarıyor, duyarlılığa davet ediyoruz."