Vatan Gazetesi'nden Mustafa Mutlu "Türkiyenin en köklü üniversitesinden yükselen isyan sesi!." başlığıyla yayınlanan yazısında, İstanbul Üniversitesi rektörü hemşehrimiz Prof.Dr. Mesut Parlak'ın, üniversitenin açılış töreninde yaptığı konuşmayı değerlendirdi. İşte o yazı.. ... Para için, koltuk için, parıltılı gelecek için kıvıranlara, onurlarını, yüreklerini, beyinlerini satanlara yumruk gibi bir yanıt geldi dün İstanbul Üniversitesinden... Sırf iktidara yaranmak için türbana destek bildirgesine imza koyan ve bu çabalarının karşılığını da rektör olarak atanmakla alan meslektaşları gibi kıvırmadı Malatyalı kır saçlı adam... Söyleyeceklerini korkmadan, tırsmadan söyledi. Bugün oturduğu rektörlük koltuğuna bir daha asla atanma şansının kalmadığına aldırmadı! Bilimin temelinde namus olduğunu... Gençlerin sorumluluğunu üstlenmenin de yürek gerektirdiğini gösterdi! Giydiği beyaz cüppenin, o koltuk için kefen olduğunu biliyordu dün kürsüden haykırırken... Ülkeyi din devletine dönüştürmek isteyenlere, dini değerlerimizi ticari veya siyasi ihtiraslarına alet edenlere meydan okurken ağzından çıkan her söz, kendi makamına okuduğu Fatiha gibiydi! Kendi biletini kendi eliyle kesiyordu Malatyalı kır saçlı adam ve bundan zerre kadar çekinmiyordu! Çünkü sözün bittiğine... Namusluluların da namussuzlar kadar cesur olmaları gerektiğine inanıyordu! Bu kır saçlı Malatyalının adı Mesut Parlaktı! *** Öğrencilerinin gözlerinin içine baka baka konuştu... Ölüm döşeğindeki bir babanın, evlatlarına söylediği son sözler gibi etkileyiciydi her cümlesi... Evlatları da can kulağıyla dinledi onu... Önce, toplumun yapay sorunlarla oyalandığını... Yapılan yolsuzluklarla toplumsal değerlerin aşındırıldığını... Toplumun karanlık bir geleceğe doğru gittiğini anlattı. Sonra 85 yıllık bu Cumhuriyet Devletinin değerlerine sahip çıkan herkes gibi isyanını dile getirdi. Din kisvesi altında bir özgürlük talebi olarak gösterilmek istenen şey, aslında geçmişin bir model olarak görülmesi ve istenmesidir dedi. Böyle bir modelin önündeki tek engelin de laiklik olduğunu, siyasi iktidarın şimdi bunu yok etmek için tüm gücüyle çalıştığını anlattı. Ve basit gerçekleri sıraladı tek tek: Bu toplumun hiçbir zaman dinle ve İslâmiyetle sorunu olmadı. O halde şimdi niçin var? Bu ülkeyi canını vererek kurtaranlar kimler? Türkler, Kürtler, Lazlar, hepimiz değil miyiz? Peki durup dururken mi biz birbirimize düşman olduk? Elbette hayır. Politika uğruna, çıkar hesapları yüzünden, dinin politikaya alet edilmesi yüzünden bugünlere geldik. En çok maddi çıkarlar ülkeyi bu kavga ortamına sürükledi. Ve son sözü, Bu üniversite hiçbir zaman herhangi bir siyasi iktidarın gösterdiği veya göstermek istediği hedef doğrultusunda yürümemiştir ve asla yürümeyecektir. Üniversite yönetimlerinin siyasallaştırılması bu ülkeye hiçbir şey katmaz oldu *** Para için, koltuk için, parıltılı gelecek için kıvıranlara, onurlarını, yüreklerini, beyinlerini satanlara yumruk gibi sözlerdi bunlar... Ama onlarda bu sözleri anlayacak ne yürek kalmıştı, ne de beyin!."
UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.