DERLEYEN: İsmet YALVAÇ
O Bakan Malatyadan Özür Dilemeli!..
Geçtiğimiz günlerde, iki yaygın gazetenin parlamento kulisleri köşesinde yeralan bir yazıya Malatyalı olarak hayli kızdık.
Adıyamanın, Nemrut sözkonusu olduğunda ağzından çıkanı kulağı duymayan, tepki görmeyince de doğru söylediğini zanneden bir milletvekili, Ekim ayında Malatya üzerinden Nemruta gitmesi planlanan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günayın seyahat planının Malatya bölümünü nasıl iptal ettirdiğini anlatmış. Ne yaptığının, ne söylediğinin farkında olmadığı gibi, bunun duyulmamasından da rahatsız olduğu anlaşılan Adıyaman Milletvekili, 2 ay sonra bu büyük lafı (!) kayıtlara girsin, herkes duysun diye bir çabanın içerisine girmiş, belli ki.
Şunu demiş, bakana: ..Sayın Bakan, Nemrut Dağı Adıyamanındır. Nemruta Malatyadan gitmeniz Mescidi Aksaya İsrailin açtığı kapıdan girmeniz gibi bir şey olur..
O bakan da, bu laflar üzerine Malatya programını iptal etmiş, Gaziantep üzerinden Adıyamana oradan da Nemruta gitmiş. Orada da zaten, Nemrut meselesini tam anlamıyla bilmediğine dair laflar etmişti.
AKP Adıyaman milletvekili Hüsrev Kutlunun sözlerine, CHP Malatya Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu sert tepki gösterdi. Daha sonra AKP Malatya milletvekilleri de Kutlunun gazetelere yansıyan sözlerini görünce, odasına gidip tepkilerini iletmişler. Zaten Kutlu, daha sonra çevir kazı yanmasın türünden, sevimsiz benzetmesinden çok çok hafif beyanlarla işin içinden sıyrılmak istemişti.
Nemrutla ilgili laflarıyla beni çok da ciddiye almayın mesajı verdiğine inandığımız milletvekilinin Malatyayı İsraile, Nemrutu da Mescid-i Aksaya benzettiği sevimsiz sözlerinden çok, bakanın bunu dinledikten sonra, hiçbir tepki vermeyip, bu lafları edenlerin istediği şekilde davranmış olması esas üzerinde durulması gereken mevzu.
Muhafazakar bir partinin en muhafazakar kanadında yeralan ve İlkokuldaydım, ilk kez Nemrut festivali düzenlenecekti. O zaman Hz. İbrahim i ateşe atan Nemrut için festival düzenlenmesini istemedik ve gösteri yaptık." dediğini de kulis yazılarından öğrendiğimiz bir milletvekilinin, çocukluktan yetişkin yaşa geldiğinde katettiği mesafeyi, geldiği noktayı esasen kendi dava arkadaşlarının yorumlaması ve sorgulaması daha doğru.
Bizim takıldığımız nokta; bir ülkenin Kültür ve Turizm Bakanı olan zatın, kendisine ölçüsüz bir benzetmeyle gelen bir milletvekiline, Ne diyorsun sen? Nasıl bir benzetme bu? Ne dediğinin farkında mısın? diyecek yerde, onun istediği şekilde davranıp, gezisinin Malatya bölümünü iptal etmesi.
Meclisteki 549 milletvekilinden birinin ölçüsüz sözlerinden çok, hükümetin 25 bakanından birinin bu ölçüsüz sözlere göre hareket etmesi daha vahim olan..
Bu mevzuda Malatyadan özür dilemesi gereken bir kişi varsa, o da Kültür ve Turizm Bakanıdır. Onun özrü zaten, milletvekiline de en büyük yanıt olacaktı.
Milletvekilini boşverin, ciddiye de almayın.
Çünkü, esas özür dilemesi gereken bakandır.
* * * *
İsmet Paşa ve Malatya.. 2. Cumhurbaşkanımız, büyük asker ve devlet adamı hemşehrimiz İsmet İnönünün ölümünün 34. yıldönümü dolayısıyla, 25 Aralık Salı günü Malatyada da tören yapılacak. Adına Malatyada bir üniversite bulunan, anıtı şehrin en merkezi meydanında yeralan İsmet Paşa, gerçek Malatyalının siyaset üstü olarak baktığı, hemşehriliğiyle gurur duyduğu bir şahsiyet. Tıpkı, 8. Cumhurbaşkanımız Turgut Özal gibi.. İsmet Paşa ve Turgut Özal, siyaset yelpazesinin farklı taraflarında yeralsalar da, bizim için ortak özellikleri, gurur duyduğumuz hemşehrilerimiz olmaları.. Ağzımızı açarken söyleriz, İki Cumhurbaşkanı çıkarmış memleketteniz diye, gelen konuğun ya da yeri geldiğinde bir yabancının İki Cumhurbaşkanı çıkarmış bir memleketiniz var.. sözlerinden gurur duyarız, onur duyarız. Ama artık, son dönem siyasetinin gereği mi, göçlerle yapısı çok değişen Malatyanın bu konumu mu, her neyse, İsmet Paşanın hemşehriliği, Malatyadaki bazı kişi ve kuruluşların övündüğü bir durum değil galiba.. Malatyanın, 1977den itibaren sağ partili (12 Eylülde bir dönem atananlar hariç) başkanlarca yönetilen belediyesinin meclis salonunda dahi, Atatürk, İnönü, Özal fotoğrafları vardır. Elazığ, Adıyaman, Bingöl, Muş vs. valisinin değil, Malatya Valisinin odasında Atatürk, İnönü, Özal fotoğrafı vardır. Malatya kent merkezi girişindeki kavşakta yeralan Dede Korkut Parkındaki platformda, Atatürk, İnönü, Özal maskları vardır. İsmet Paşa, kendi döneminde Türkiye Cumhuriyetinin en büyük yatırımlarından biri olan Sümerbank Fabrikasını Malatyaya kuran, Malatyaya sanayi dediğimiz sektörü getiren devlet adamıdır. Ama bu memleketin Ticaret ve Sanayi Odasında İsmet Paşanın fotoğrafı yoktur. Sık sık basın toplantıları düzenlenen yerde, Atatürk ve Özal fotoğrafları yeterli görülmüş, Malatyanın Ticaret ve Sanayi Odası, İsmet Paşanın hemşehriliğini sanki reddettiği mesajını vermektedir gibi.. Sanki "Malatya'da doyanlar", "Malatya'da doğanlara" üstünlük sağlamış gibi!.. Malatya, iki Cumhurbaşkanı çıkaran bir kenttir. Ve bu ikisini de, artık siyaset üstü görmekte, ikisiyle de gurur duymaktadır. Malatyalı olan, Malatyanın her kuruluşu, böyle bir fotoğraf platformu yapmışlarsa, orada İsmet Paşanın da Özal'ın da fotoğrafı olmalıdır. Bu kişisel ve kurumsal olarak Malatyalı olmanın, değerlere sahip çıkmanın bir gereğidir. Atatürk, İnönü ve Özal; Belediye Meclisinde, Valinin makam odasında olduğu gibi, İl Genel Meclisi Salonunda da, İl Özel İdare Genel Sekreterliğinde de, Ticaret ve Sanayi Odasında da, Borsada da, ESOBta da olmalıdır. Malatyada bu kurum ve kuruluşlara girenler, iki hemşehri Cumhurbaşkanının fotoğrafıyla, nerede olduklarını hatırlamalıdırlar. * * * *
Üniforma, Otorite ve Kent Trafik!..
Malatyanın trafik sorunu malum. Ancak daha ötesi bize göre, trafik yönetimi ile ilgili sorun daha önemli.
Şehiriçi trafiğinin denetimini Trafik Tescil ve Denetleme Şubesi, yani bir polis birimi yapıyor. Bir de trafiğin düzenlemesi konusu var. Bildiğimiz ve alışık olduğumuz bunun da polis birimi tarafından yapılması iken, belediyeler bünyesinde Kent Trafik Müdürlüğünün oluşturulmasıyla bu iş belediyenin üzerine kaldı. Mevzu Malatya trafiği olduğuna göre, Malatya örneğine bakarsak, işler böylece daha da içinden çıkılmaz hale geldi.
Bir sefer iki trafik kuruluşunun yetkisi, donanımı, eğitimi, ağırlığı, sorumluluğu aynı değil. Üniforma ile yaptırılan görevler, bir otoritenin vurgulanmasıyla ilgilidir.
Polisin trafik biriminde görevli elemanlar; lise sonrası, birçok eleme ve sınavdan sonra 2 yıllık Meslek Yüksek Okulu yani ön lisans eğitimiyle memur yetki ve sorumluluğunu almaktadırlar. Silah dahil, özel araç gereçlere sahiptir. Kullandıkları otolar, polis otosudur. Onlara karşı yapılacak bir işin cezai müeyyidesi, devlet otoritesine karşı yapılmış bir hareketle eş değerdir. Vs.vs..
Peki Kent Trafik öyle mi?
Kesinlikle değil. Bir yasanın kapsamında böyle bir birim kurulması öngörülmüş. Birileri kurmuş. Malatya için baktığınızda iyi niyetli ve bir şeyler yapmak isteyen bir de müdür getirilmiş başına. Ama o kadar. Elemanlar, rasgele seçiliyorlar. Seçimle ilgili hiçbir ölçü yok. Hatırlı dostlar, kimi muhtarlar rica ediyor, ertesi gün eleman göreve başlıyor. Özellikle geçtiğimiz yaz aylarındaki seçimler döneminde sayıca hayli de arttılar. Öyle çabuk ve acele işbaşı oldu ki, sivil gezinen bazılarını gören bir şoför arkadaşımız, Bunların elbisesini diken terzi tembel herhalde. Bu gariplerin elbisesini yetiştiremiyor.. diyor, dalgasını geçiyordu. Kıyafetlere baktığınız zaman, birebir polis kıyafeti. Bir silah yok. Çok dikkat ederseniz, bir de amblem değişik. Biri şikayet etse bunları, Polis süsü verme suçlamasıyla, eminiz dikkate alır, adli merciler. Bu arkadaşların trafikle ilgili eğitimleri olmadığından, bir de memur yetkisi bulunmadığından, daha birkaç gün önce kentte iş aramakta iken bir anda ünformalılaştırıldıklarından, trafik düzenlemesi ile ilgili hiçbir ağırlıkları yok. Buraya eleman alacakların, aldıklarını hemen sahaya gönderme yerine, adamakıllı eğitmeleri vs. gerekmez mi? Trafik sorunu çok acil olduğundan, bunlar işe alındıklarının ertesi günü sahaya çıkıyorlar. Çıkıyorlar da ne oluyor? Devletin Emniyetinin trafik biriminin ağırlığını da yok ediyorlar. Eski başkan Çerçi dönemindeydi. Bu birimde bir komiser vardı. Akın geldi, sonra bu arkadaşı bir yerde gördük. Zabıta memuru olarak görev yapıyordu. Emniyette bir komiseri daha sonra polis memuru olarak gördünüz mü hiç?!
Yine belediyenin Kent Trafik birimi, kiralık araçlarla hizmet veriyor. Üniforma tamamen polis taklidiydi hani. Otoriteyi simgelemesi gereken ve ona göre donatılması gereken belediyenin bu birimi, piyasadan kiralanmış, sivil plakalı araçlar ve kiralandıkları müteahhidin elemanı sivil şoförlerle hizmet etmeye çalışıyorlar. Üniformaya göre fark, bu araçların tepe lambaları dışında polis aracından farklı renklerde olması. Araçları polis aracına benzetmemişler!..
Son aylarda polise yönelik tüm karşı koymaların saldırıların büyük bölümü, trafik polislerine yönelik. Polis otoritesi sarsılmış durumda.
Bu bahsettiğimiz garipliklerin bunda etkisi nedir sizce?
Belediyenin, sorgu sual edilmez bir şirketi aracılığıyla işe alınan ve hemen ertesi gün işe başlatılan trafik birimi elemanlarının giderek çoğaldığı bir memlekette, siz trafiğin neyini düzenlersiniz? Tüm alt yapı normal olsa dahi, bunu sevk ve idare eden bir otoritenin ciddiyetinden söz edebilir misiniz?
* * * *
Ha Karahan Geçişi, Ha Malatya Geçişi!..
Malatyayı çok yakından ilgilendiren ulaşım projelerinden gerçekten milletvekillerimiz haberdar mı? Daha doğrusu bu köprü, viyadük vs. gibi projeler, Karayolları Genel Planlamasının birer bölümü mü, yoksa o il için özellikle planlanmış yatırımlar mı?
Bize göre, o ilin yatırımları değil, genel planlamanın birer gereği..
Önemli bir yatırım olan Beylerderesi Viyadüğünün ihalesi vs. neredeyse her şey bittikten sonra Malatyaya duyurulmuştu. Muhtemelen bir milletvekilinin tesadüfen haberi olmuş, o bildirmişti de, Beylerderesine viyadük yapılacağını öğrenmiştik. Müteahhidi kim, ne yaptı, ne oldu, ne durumda? Pek bilgi sahibi değiliz. Yerel siyasiler de pek bilgi sahibi değildiler ki, Başbakanın son Malatya gezisinde, 4 ayaktan 3ünü bitirmişler, birine de başlamışlar gibi bilgi vermişlerdi, kendisine. Daha sonra bir muhalefet partisinin il başkanı, inşaat yerine gitmiş, aramış, taramış ancak bir ayağı bulmuş, ötekine de yeni başlandığını görmüştü.
Bu Turgut Temelli ve Sanayi kavşakları da öyle projeler galiba.. Malatya yatırımı değil bunlar. Karayolları kendince bir proje yapmış, onu ihalesine birkaç gün kala, bir zahmet belediyeye bildirmişti, bildiğimiz kadarıyla. Karayollarına göre ha Karahan geçişi, ha Malatya geçişi!.. Biri dağ, biri şehir ama, öyle işte.. Algılamanın böyle olduğu projeden anlaşılıyor.. Belediye mevcut projeyi beğenmemesine rağmen, siyasi nedenlerle direnmemiş, işin teknik elemanlarının tüm uyarılarına rağmen, esasen şehrin ana bulvarı konumunda olan Çevreyolunun 1 kilometrelik bölümünün sağındaki ve solundaki yapılara ciddi zarar verecek bu projeyi destekler havaya girmişti. Belediye başkanının Ağustos ayı başlarında arada bir yerde söylediği sözlerle bu şehir içi geçiş, araç üst geçidi ya da viyadük de denilen projenin Ağustosun son haftasında ihale edileceği öğrenilmiş, o arada yerel tepkiler üzerine konuya milletvekilleri de el atmış, hatta mimar ve mühendis odası yetkilileriyle de görüşmeler yapmışlardı. Mimar ve mühendisler, projenin mevcut durumuyla şehrin bir bölümünde imarı katledeceğini, çirkin bir görüntü oluşturacağını, başka alternatif projeler de olduğunu söylemişlerdi. Aradan haftalar geçti. Vekiller Ankaraya gittiler, ihale yapıldı, sonuç değerlendirme sonunda belli olacak dendi. Sonra her şey unutuldu. Biz de, acaba alternatif bir proje için mi kafa yoruluyor? diye düşünürken, ihalenin çoktan bitirilmiş olduğu, müteahhide yer teslimi yapıldığı, o çok tartışılan proje doğrultusunda uygulamanın yapılacağı bir milletvekilinin açıklamasıyla ortaya çıktı. Sivil inisiyatif yine başaramamıştı.
Şehiriçi yolların durumu ve yetersizliği malum. Çevreyolu dediğimiz bulvar, yaklaşık 3 yıl sürecek bir proje nedeniyle önemli ölçüde devre dışı kalacak. Peki alternatif ulaşım planları yapıldı mı? Trafik düzenlemeleri için, müteahhidin yılbaşından sonra kazma vuracağı trafik birimlerine bildirildi mi? Zannetmiyoruz, duymadık zaten.
30 yıl sonra çocuklarımızın, Bu nasıl şehir geçişi? diye soracakları bir proje bu şartlarda başlıyor.
* * * *
TÜPRAŞın 45 Dönüm Arsası ve Belediye
Malatya Belediyesi, hali hazırda işlemekte olan Şeker Fabrikası, Meyvecilik Araştırma Enstitüsü gibi müesseselerin arazilerine talip. Buralarla ilgili türlü çeşitli projeler açıklıyor. İki müessesenin arazisi, arsası da paylaşılıyor.
Diğer yandan, geçtiğimiz ay ilan edilen sürpriz bir satışla, yapılaşma yoğunluğunun en fazla olduğu Karakavak Bölgesinde, özelleştirilen TÜPRAŞa ait 45 bin 677 metrekare arsanın müzayede yoluyla satışa çıkacağı ilan ediliyor. TÜPRAŞı satın alan holding Malatyadaki arsayı, üzerindeki tesislerle birlikte elden çıkaracak. 6.3 trilyon asgari bedel konuyor. Açık artırmayla satış çok kısa süre kala Malatyada duyuluyor. Malatya Belediyesi de bu işe alıcı olarak duhul eder gibi oluyor, ancak sonra girmediği bu satış talipli çıkmaması yüzünden erteleniyor.
Aradan geçen sürede, Malatya Belediyesinin bu arsa ile ilgili bir değerlendirme projesi duyulmuyor. Oysa; eğitim, spor alanı veya sosyal tesis yapımı gerekçesiyle, bu arsanın imar durumu değiştirilip, Belediye Meclis kararıyla Malatyaya mal edilebilir. Belediye Meclisi de, Ocak ayının ilk haftasında toplanacak. Buraya başkasının talip olmaması için dahi özel bir imar düzenlemesi yapılabilir. Belediyenin bu konuda ne yaptığı şimdilik bilgimizde değil.
Ama bu konuda bir karar alabilir. Böyle bir kararın meclis ve belediye yönetimi açısından hukuki durumu da, geçenlerde netleşmişti. Eski belediye başkanı Mehmet Yaşar Çerçi ve meclisi, Sümerbank arazisi ile ilgili imar düzenlemesi konusunda mahkemelik olmuştu. Yapmaları gerekeni yaptıkları için beraat ettiler.
Akın başkanlığındaki belediye meclisi de, özelleştirme adı altındaki kamu gayrimenkullerinin elden çıkarılmasında, imar durumu düzenleme yetkisi ve gücünü kullanarak, en etkilikonumuna gelmelidir.
* * * *
Malatyasporun Menfaati İçin Gereken..
Malatyaspor, malum sebeplerle Süper Ligden düşürüldükten sonra, 5 yıl kulübü ve dolayısıyla Malatyayı en iyi şekilde temsil eden, vitrinde çok olumlu bir Malatya imajı çizen Hikmet Tanrıverdi başkanlığındaki yönetim yine malum sebeplerle görevi bırakmak durumunda kalmıştı.
Sonra büyük iddia ve sözlerle görevi devralan Haşim Karadağ başkanlığındaki yönetimler, hem kulübü hem takımı olabilecek en kötü, en dip noktaya getirip bırakmak zorunda kaldılar. Şu anda görevi devralan İlhan Kavuk başkanlığındaki yönetim, neredeyse birçok şeye sıfırdan başlamak durumunda. Kulübün 1.5 senede büyük erozyona uğrayan itibarı başta olmak üzere..
Yeni yönetim bunları yaparken, 1.5 senede kulübü nereden nereye düşürdükleri bilinen eski yönetim, hiçbir eleştiriye tahammül edemiyor.
Kulübün geleceğini de ipotek altına sokan birçok işi yapmalarına rağmen, bu konuda getirilen eleştirilere hemen malum enformasyon kanalları (bu mevzularda ahkam kesen, kestirilen ve Malatyalı da olmayan bir elemanın Malatyadaki geçmişi 2 sene!) aracılığıyla laf yetiştirmeye çalışıyorlar. Güya yalanlarken teyit ettikleri sözde açıklamalarla!..
Anlaşılıyor ki, Malatya kamuoyunun Malatyasporun nerelerden geçtiği konusunda çok daha ayrıntılı bilgiler edinme gereği var. Yönetim çıtasının yükseldiği yerden, nasıl zemin altına düştüğüne dair örnekler anlatılmalı, hatırlatılmalı demek ki!..
Geçmişte Malatyasporun yüksek menfaatleri gereği, duyup da duymazlıktan gelinen, görüp de görmezlikten gelinen birçok konunun, dozunda duyurulması gerekiyor, anlaşılan..
Bu ihtiyacı görüyoruz ve Peki diyoruz..
Bundan böyle, Malatyaspor ana konulu, kulis yazılarını daha çok okuyacaksınız..
Malatyasporda neler olmuş, neler yapılmış, kim hala neden konuşuyor, nasıl konuşabiliyor?..
Malatyasporda Olanlar ana başlığının altında okuyacaksınız tüm bunları..
Pek yakında!..