SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Osmanlı'da Düzenli İtfaiyenin Kurucusu: Kont Ödön Szechenyi Paşa

Osmanlı'da Düzenli İtfaiyenin Kurucusu: Kont Ödön Szechenyi Paşa
A- A+ PAYLAŞ

Hem Osmanlı Devleti hem de Macaristan'da düzenli itfaiye teşkilatının kurucusu olan Kont Ödön Szechenyi Paşa'nın hayatı ve çalışmaları vefatının 100'üncü yılında da ilgi çekmeye ve araştırma konusu olmaya devam ediyor.

Macaristan'da 1870'te profesyonel itfaiyeciliği kuran ve başkanlığını üstlenen Ödön Paşa, 1874'te Osmanlı'da düzenli itfaiyecilik teşkilatını kurdu.

Hayatının 48 yılını İstanbul'da geçiren, 1877’de albaylığa, 1880’de tuğgeneralliğe, 1883’de de ferikliğe terfi ettirilen Ödön Paşa, yaptığı hizmetlerden dolayı Osmanlının en yüksek onur madalyası olan 1. rütbeden Osmaniye ve Mecidiye Nişanı’na, Büyük Altın ve Gümüş İmtiyaz Madalyası’na, Küçük Altın Liyakat Madalyası’na, Tahlisiye Madalyası’na ve de Bilim ve Sanat Madalyası’na layık görüldü.

İtfaiyecilik ve felaketle mücadelenin yanı sıra gemicilik alanında uzman olan Ödön Paşa'nın adı bugün İstanbul, Budapeşte ve Paris’te kitabelerde yaşamaya devam ederken, yaptığı faaliyetler de günümüz profesyonel itfaiyecileri için önemli bir kıstas oluşturmayı sürdürüyor.

Türkçe, Fransızca, Almanca, İngilizce ve İtalyancanın yanı sıra Latince ve eski Yunanca bilen Ödön Paşa, vefatının 100'üncü yılında da bugün hem Macaristan'da hem de ikinci vatanı olarak seçtiği Türkiye'de büyük saygı görüyor.

Uluslararası İtfaiyeciler Federasyonu Tarih, Müze ve Belgesel Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Macaristan Afet Yönetimi Merkez Müzesi Müdürü Dr. İmre Berki ve Macar Türkolog Edit Tasnadi, Kont Ödön Szechenyi Paşa'nın hayatını ve çalışmalarını AA muhabirine anlattı.

Berki, Ödön Paşa'nın, Macar Bilimler Akademisi ve Budapeşte'nin simgelerinden Zincir Köprü'nün kurucusu olan ve Macaristan'a yaptığı büyük hizmetlerden dolayı ''En büyük Macar'' olarak adlandırılan Istvan Szechenyi'nin oğlu olduğunu söyledi.

Ödön Paşa, III. Napolyon tarafından onur nişanına layık görüldü
Ödön Szechenyi'nin de babasının izinden giderek ülkesine hizmet etmek istediğini belirten Berki, itfaiyeciliğin yanı sıra gemicilik ile de yakından ilgilendiğini, 1867'de Tuna, Main, Ren, Marne ve Sen nehirleri üzerinden kendi geliştirdiği bir buharlı tekneyle Paris’e ulaştığını ve bu girişimi nedeniyle III. Napolyon tarafından onur nişanına layık görüldüğünü kaydetti.

Ödön Szechenyi'nin Londra'da katıldığı bir fuarda Avrupa'nın en gelişmiş itfaiyecilik teşkilatına sahip olan Londra itfaiyeciliğinden çok etkilendiğini kaydeden Berki, ''Londra'dan dönüşte 1870 şubatında Budapeşte'de profesyonel itfaiyecilik teşkilatını kurdu. Bu teşkilatı çok güzel bir şekilde geliştirdi ve daha sonra ise 5 Aralık'ta Macaristan İtfaiyeciler Federasyonu'nu kurdu.'' dedi.

Ödön Paşa'nın Macaristan'daki başarılı girişimleri nedeniyle Sultan Abdülaziz tarafından İstanbul'a davet edildiğini aktaran Berki, ''Kendisi 1871'de İstanbul'u ziyaret etti ve burada itfaiyeciliğin modernize edilmesi için planlar sundu ama göreve kabul edilmesi 1874'te gerçekleşti. Bazı rivayetlere göre Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph, Padişaha direkt önermesi neticesinde, diğer rivayete göre ise Avusturya-Macaristan İmparatorluğu büyükelçisi olan Ferenc Zichy’nin önerisi üzerine göreve kabul edildi.'' diye konuştu.

1870’lere kadar yangınlara mahallelerdeki esnaf tarafından finanse edilen, ilkel tulumbalar ve hortumlar kullanan tulumbacıların müdahale ettiğini ama bunun bazı sıkıntılar doğurduğunu ifade eden Berki, çoğu durumda yanan evden kıymetleri eşyaların alındığını ve yangının yayılmasını engellemek için yanan evin yıkıldığını söyledi.

Berki, yangın ihtimalinin halkı, sigorta şirketlerini ve İngiliz, Fransız ve Alman büyükelçilikleri başta olmak üzere yabancı misyonları da endişelendirdiğini ve modern itfaiyecilik teşkilatının kurulması için Sultan'a baskı yapıldığını belirtti.

Osmanlı'da itfaiye teşkilatının askeri biçimde oluşturulduğunu ve yönetimine de Ödön Paşa'nın getirildiğini belirten Berki, Paşa'nın Osmanlı'nın en buhranlı dönemlerinden birisinde görev aldığı halde Cumhuriyet'in ilk yıllarına kadar görevini yürüttüğünü söyledi.

Ödön Paşa'nın görevi sırasında çeşitli zorluklar da yaşadığına işaret eden Berki, yüksek katlı evlerdeki yangına müdahale edilmesi için yapılan merdivenin Sultan'ın, odasına girilerek kendisine suikast düzenlenebileceğinden endişe etmesi nedeniyle kullanım izni alamadığını söyledi.

Türkiye'yi ikinci ülkesi olarak gördü
Ödön Paşa'nın 1874'te Türkiye'ye gittiğinde orada itfaiyecilik teşkilatını kurduktan sonra Macaristan'a dönmeyi planladığını aktaran Berki, ''Kendisi Türkiye'yi ikinci ülkesi olarak gördü. Macar kökenlerini unutmadan, Türk kültürünü ve Türkleri tamamen kabul etti. Türk Paşası olarak, askeri elbiseyle Macaristan'ı birçok defa ziyaret etti.'' dedi.

1922'de İstanbul'da vefat eden Ödön Paşa'nın Feriköy mezarlığına defnedildiğini belirten Berki, bu yıl kendisinin de yer aldığı Macar İtfaiye Teşkilatı delegasyonunun, İstanbul İtfaiye Teşkilatıyla birlikte Ödön Paşa'nın mezarını ziyaret ederek çelenk bıraktıklarını söyledi.

Berki, Ödön Paşa hakkında birçok yayın yapıldığını, kendisinin de Liszt Enstitüsü Macar Kültür Merkezi İstanbul Müdürü Dr. Gabor Fodor ile Ödön Paşa'nın hem Macaristan'daki hem de Türkiye'deki yaşamı ve faaliyetlerini anlatan bir kitap yazdıklarını ifade etti.

Berki, Ödün Paşa'nın Türk ve Macar itfaiye teşkilatını birbirine yakınlaştırdığını, birlikte ortak etkinlikler düzenlediklerini ve bu kapsamda 5 Aralık'ta Budapeşte Yunus Emre Enstitüsü'nde Ödön Paşa'nın hayatını anlatan sergi ve hayatını anlatan konferans düzenleneceğini sözlerine ekledi.

1 yıllığına İstanbul'a gelen Ödön Paşa 48 yılını burada geçirdi
Türkolog Edit Taşnadi ise Ödön Paşa'nın Londra'daki itfaiye teşkilatından çok etkilendiğini, itfaiyeciliği ayrıntılarıyla öğrenebilmek için kendisi Kont olmasına rağmen er olarak başlayıp tüm kademelerde görev aldığını söyledi.

Ödön Paşa'nın aileden zengin olduğunu, maddi olarak herhangi bir sıkıntı yaşamadığını, itfaiyeciliği de insanlara yardımcı olmak için yaptığını aktaran Taşnadi, ''Kendisinin para kazanmak gibi bir amacı yoktu, kendisi gençken Londra'da itfaiyeyle ilgili bilgi ve tecrübeler edindikten sonra Budapeşte'de bu teşkilatı kurdu. Bu başarıyı gören Osmanlılar, İstanbul'daki büyük sorunu çözmek için kendisini davet ettiler.'' dedi.

Taşnadi, ''Ödön Paşa 1874'te 1 yıl kalmak düşüncesiyle İstanbul'a geldi ama ilk modern itfaiye teşkilatını kurmak çok büyük bir iş olduğu için hem kendisi hem de Padişah kalması için anlaşıyor. Nihayetinde bu 1 yıllık süreç 48 yıl oldu. Yani Ödön Paşa hayatının büyük bir kısmını İstanbul'da geçirdi.'' dedi.

Ödön Paşa'nın Müslüman olmadan Paşa rütbesine kadar yükselen tek Hristiyan olduğuna işaret eden Taşnadi sözlerini şöyle sürdürdü:

''Osmanlı'da orduya katılmak için Müslüman olmak şarttı. Macaristan'daki 1848-49 Özgürlük Savaşları'ndan sonra çok sayıda Macar asker Türkiye'ye sığındı. Örneğin, Jozsef Bem Murat Paşa adıyla Halep'te komutanlık yaptı. György Kmety Hurşit Paşa adıyla Kars Kalesi'nin savunmasını yönetti. Fakat Szechenyi hem kendi dinine çok bağlıydı hem de çok istisnai bir görevde bulunduğu için kendisine bu kolaylık sağlandı.''

Taşnadi, Ödön Paşa'nın Türkiye'de itfaiyeciliğin yanı sıra cankurtaranın da onun önerisiyle kurulduğunu söyledi

Edit Taşnadi, 1922'de İstanbul'un işgal altındayken Avusturya-Macaristan İmparatorluğu vatandaşlarının İngilizler tarafından şehirden çıkarıldığını ama kendisine duyulan saygıdan dolayı Ödön Paşa'nın orada kalabildiğini kaydetti.

Eski İstanbul İtfaiye Müdürü Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç'ın emekli olduktan sonra Ödön Paşa'nın hayatı ve çalışmaları hakkında çok güzel bir kitap yazdığını ama vefatından dolayı yayımlanmadığını belirten Taşnadi, kendisinin bu kitabı Macarcaya çevirdiğini ve yakın zamanda bu eserin hem Türkçe hem de Macarca yayınlanmasını umduğunu söyledi.

Budapeşte, AA

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız