Niyazi DOĞAN
dogannd@gmail.com
Kelimelerle konuşur, kavramlarla düşünürüz.
Bu nedenle, kavramları kullanırken ya da yaptığınız işi bir kavramla tarif etmeye kalkıştığınızda, yaptığınız iş ile işinizi tarif etmesi için kullandığınız kavramın örtüşmesi gerekir.
Bir başka deyimle, kullandığınız kavramların içini doldurmak / o kavramın hakkını vermek zorundasınız.
Aksi takdirde bir yandan yaptığınızı iddia ettiğiniz işin pratikte bir karşılığı olmadığını, diğer yandan da kendinizi tarif etmek ya da iddianızı etiketlemek için kullandığınız kavramın içini boşaltmış olursunuz.
Kendini ‘Uluslararası’ kavramı ile tarif eden ve bu kavramla tarif ettiği bir iddiası olan Malatya Film Festivali’nin 5’incisinin açılış töreni dün gece yapıldı.
Açılış gecesinde, aralarında sinema sanatçıları Selda Alkor, İzzet Günay ve Yönetmen Ünal Küpeli’ye ‘Onur’ ödülü veren festival komitesi, Necip Sarıcı, Sadi Çilingir ve Sami Şekeroğlu’na da sinemanın gelişimi yolunda çeşitli alanlarda yaptıkları katkılar için ‘Emek’ ödülü sundu.
Festival komitesi, festivalin adındaki ‘Uluslararası’ kavramının gereğinin de yerine getirilmesi gerekir diye düşünmüş olsalar gerek, Türkmenistanlı usta film yönetmeni Hocakulu Narlıyev de ‘Onur’ ödülüne layık görülen bir başka isimdi.
Sovyet Sineması’nın yaşayan en önemli temsilcilerinden biri olan ve filmografisi, ünlü Kırgız edebiyatçı Cengiz Aytmatov’un ‘Gün Uzar Yüzyıl Olur’ adlı eserinden uyarlanan ‘Mankurt’ filmini de içeren olağanüstü bir zenginliğe sahip olan Hocakulu Narlıyev, ödülün aldıktan sonra, gelenek olduğu üzere bir teşekkür konuşması yapmak istedi.
Konuşmasının selamlama bölümünü Türkçe yapan Türkmenistanlı yönetmen Narlıyev, selamlamadan sonraki konuşmasına Rusça devam etti. Daha önce Rusça konuşacağı bilinen Türkmen yönetmenin konuşmasını Türkçe’ye çevirmek üzere bir başka kişi sahneye davet edildi.
Ancak, Narlıyev’in konuştuğu ilk Rusça cümlelerin çevirmeye başladığında, sahneye tercüman olarak davet edilen kişinin de Rusçasının çok iyi, Türkçe bilgisinin ise Narlıyev’in konuştuğu cümleleri çevirmeye yetecek düzeyde olmadığı anlaşıldı.
Hocakulu Narlıyev, 77 yaşın alabildiğine zengin sinematografik bilgisi / derinliği ve birikiminden kaynaklanan entelektüel kişiliği ile sinema – insan / sinema – toplum ilişkisi üzerine konuşuyor, ama tercüman konuşmanın çok az bir bölümünü çevirebiliyordu.
Tercüman, kimi cümleleri hiç çeviremiyor, duraklıyor, bekliyor / Narlıyev’e ve salondaki yüzlerce kişiye karşı mahcup oluyordu.
Aslında, tercümanın mahcup olmasını gerektiren bir durum yoktu. Asıl mahcup olması, hatta yüzü kızarması gerekenler Kayısı Araştırma Geliştirme ve Tanıtma Vakfı üzerinden milyonlarca lira alarak festival organizasyonunu yapanlar ve festivale ‘Uluslararası’ etiketi koyanlar ve kamunun parasıyla yapılan yapılan bu organizasyonu denetlemekle yükümlü bu ilin yöneticileriydi.
Çünkü, sahneye Narlıyev’in konuşmasını çevirmek üzere sahneye davet edilen kişi profesyonel bir tercüman değil, sadece gönüllü biçimde, çeviri işini üstelenen bir kişiydi.
Olay aslında bir skandaldı, ancak Türkmen konuğun nezaketi sayesinde, skandalın etkileri absorbe ediliyordu.
Fakat çeviri skandalı bu noktada kalmıyor, çevirinin yapılamaması nedeniyle, usta sinemacının sahnede kaldığı süre uzuyor gerekçesiyle, töreni sunanlar, mekanik hale getirdikleri sunumun bir sonraki aşamasına geçmek için, hani neredeyse Türkmen yönetmeni sahneden uzaklaştırmak için bir çaba içine giriyordu.
Öyle ki, ‘Sizlere ülkemi tanıtmak için birkaç cümle söylemek istiyorum’ cümlesi de Narlıyev’in ağzına tıkıldı.
Narlıyev de durumun vahametini anlamış olsa gerek, çaresizce ‘Bu ödülü verdiğiniz için kendimi artık Malatyalıların yakını olarak hissediyorum’ dedi ve sahneden indi.
Sahneden inmişti ama, ‘Uluslararası’ nitelikli bir film festivali olduğunu iddia eden festivalde, konuşması Türkçe’ye çevrilemediği için meramını anlatamayan bir yönetmen mahzunluğu ile.
Uluslararası iddiası olan bir film festivali ‘Uluslararası’ kavramını festival bütçesini hormonlamak için ya da fantezi olsun diye kullanıyor olsa bile, yaşanan durum tek kelimeyle skandaldır.
‘Uluslarararası’ iddialı bir film festivalinde, ödüle layık görülerek binlerce km. uzaktan davet edilen saygın bir sinema ustasının konuşmasını çevirecek profesyonel çevirmen yoksa ve bu iş, bir gönüllünün sırtına yüklenerek kotarılmaya çalışılıyorsa, ‘uluslararasılık’, sahiciymiş izlenimi verilen bir sahtelikten öte anlam taşımaz.
Uluslararası kavramı herşeyden önce farklı ulusları, farklı kültürleri, bu kültürler arasındaki iletişimi, dolayısıyla farklı dilleri çağrıştırır. Taraflar aynı dili konuşma olanağına sahip değilse, iki dili birbirine çevirecek tercümanlara ihtiyaç duyarsınız.
'Uluslararası' olmanın kazanımlarından biri, farklı ulusların, farklı kültürlerin tanışması, buluşması ve mesajlarını birbirine aktaran bir iletişim zemini kurması değil midir?
Peki bu tanışma, bu mesaj aktarımı nasıl olacak?
Davete icabet ederek, 77 yaşın doğal zorlukları ile uzun bir yolculuktan sonra Malatya'ya gelen bir sinema ustası, geldiği kentin sinema seyircisine konuşmayıp ne yapacak? Farklı kültürlerin sinema anlayışı birbiri ile nasıl bir etkileşim içine girecek?
'Size ülkem hakkında birkaç cümle söylemek istiyorum' diyen sinema yönetmeninin sözleri hem Türkçe'ye çevrilemiyor, hem de konuşturulmak istenmiyorsa, sinemaya bulaşan herkesin kullanmaktan özel bir zevk alındığını hissettiğim meşhur deyimle 'Sinemanın büyüleyici dünyası' ülkeleri / ulusları nasıl birbiri ile ilintilendirecek?
Siz, uluslararası ilişkilerin teknik anlamda ilk koşulu olan diyalog kurma / konuşma ve anlaşmanın araçlarına ve bu araçlara sahip olmanın zorunluluğunun farkında değilseniz, yaptığınız iş profesyonel bir organizasyon değil, iyi niyetli olmayan bir amatörlüktür.
Profesyonellik ve daha ötesi insana, sinemaya saygı o salonda en az birkaç profesyonel tercüman bulundurulmasını gerektiriyordu.
Ödüle layık gördüğünüz yönetmen Rusça konuşuyor, siz de milyonlarca liralık bütçesi olan bir organizasyonun yöneticileri olarak, Rusça – Türkçe ve Avrupa’dan Amerika’dan gelebilecek muhtemel konuklara yönelik, Rusça – İngilizce çeviri yapabilecek en az iki profesyonel tercümanın salonda hazır olmasını sağlayamıyorsanız, yaptığınız iş yönetmek değil, Malatya’ya ve sinemaya saygısızlıktır.
Bereket, patronaj değişikliği nedeniyle bu yıl A Haber açılış törenini canlı yayınlamadı da, skandalın coğrafi boyutu Malatya ile sınırlı kaldı.