Hürriyet Pazar Yaşam ekinde, Malatyalı işadamı Hikmet Tanrıverdi ve eşi Elif Hanım ile ilgili bir röportaj yayınlandı.
Sibel Arna imzalı "Torpil Değil, Alınteri" başlıklı yazı şöyle:
"Geçen hafta İstanbul Moda Akademisi’nin mezuniyet törenindeydim. Öğrenciler birer birer sahneye çıkıyor ve İTKİB Başkanı’ndan diplomalarını alıyordu. Sonra sahneye Elif Tanrıverdi (42) çıktı. Diplomasını İstanbul Tekstil Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri (İTKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi’nin (50) değil başka birinin vermesini istemişti. Çünkü o, başkanın 23 yıllık eşi, üç çocuğunun annesiydi
HİKMET TANRIVERDİ
Elif tek başına bir sivil toplum örgütü
Ben Malatyalıyım, Elif Kayserili. Annem ve onun halası aracılığıyla görücü usulü tanıştık. Tanıştıktan sonra iki kere çıktık, tamam bu iş olur dedik, onay verdik. 23 yıldır da evliyiz. Üç çocuğumuz var.
Hâlâ birlikte, hâlâ mutluysak bunu hareketli hayatımıza borçluyuz. Sevgimiz ve saygımız bozulmadı. Ben çok çalıştığım için birbirimizi hep özledik. Birbirimizin tutkularına her zaman saygı duyduk. Çok özgürüz ama herkes kendi sınırını bilir.
Açıkçası çocuklar büyürken çalışmasını istemedim. Çünkü tek başına bir sivil toplum örgütü gibi çalışıyordu. Ben hep yoğun olduğumdan çocukları o büyüttü. Kurslara, dershanelere taşıdı.
Eş dost akraba memleketlinin başı sıkışsa o koştu. Ameliyat edilecekleri ameliyat ettirdi, doktora götürülecekleri götürdü. Düğünü de, cenazeyi de o organize etti. Hatta oğlumuzla birlikte 100 yardıma muhtaç çocuğu sünnet ettirdi. Yalnız çocuklara değil yakınlarına da üst baş düzdü. Artık daha sakin çünkü çocuklar büyüdü. Moda alanında da başarılı olacağına, bir markanın sorumluluğunu alacağına eminim.
BİLGİSAYAR BAŞINDA SABAHLAMAMA KIZARDI ŞİMDİ O SABAHLIYOR
En çok neye gülüyorum biliyor musunuz? Ben tam bir bilgisayar adamıyım. Bütün işlerimi bilgisayardan yaparım. Asla oyun oynamam, ıvır kıvır sitelere girmem. Araştırırım, okurum, ciddi çalışırım. Bazı geceler de karşısında sabahlarım. Hanım bu durumdan hiç hoşlanmazdı. Her fırsatta da, “Çocuklarım da kocam da bilgisayar bağımlısı. Hayatım boyunca bilgisayara el sürmeden yaşayacağım” derdi. Ama büyük konuştu. İMA’da öğrenci olmasıyla ona bir MacBook aldık. Artık, bilgisayarda çizim yapıyor. Photoshop da öğrendi. Eskiden benim sabahlamama kızardı, şimdi ben uyanıyorum, bakıyorum, hâlâ çalışıyor. Bu işe 35 yıl önce, ağabeyimle Mercan’da başladım.1991’den beri de imalat yapıyorum. Kumaş, fermuar, düğme ağırlıktaydı ama artık konfeksiyona da geçtim. İç ve dış piyasa için üretim yapıyoruz.
Eşim bir yıllığına gelip konfeksiyon kısmında deneyim kazanacak. Sonrasında da birlikte yol alacağız. Aslında ben İTKİB Başkanı olmadan önce iki-üç küçük tekstil firması alıp büyütmeye niyetliydim. Başkan olunca vazgeçtim. Çünkü büyüdüğüm zaman devletin imkânlarını kullandığımı düşünürlerdi.
Ben de Marmaris Büfe konseptini satın alıp bir yılda 70 şubeye çıkardım. Söz olmasın diye tekstil perakendesi yapmak yerine hamburger, dilli kaşarlı perakendesine girdim yani... İTKİB’le bir ilgisi olmadığı için kimse bir şey diyemiyor.
ELİF TANRIVERDİ
Örtülüler için gece kıyafeti dikeceğim
Hikmet, 35 yıllık tekstilci. Her şeyden çok onun sayesinde sektöre yatkınım. Ama el becerime de çok güvenirim. Hikmet tornavida bile tutamaz. Evdeki tamirat işlerini de ben yaparım. Beş yıl yağlı boya yaptım, ondan önce tahta boyadım. Ama ilk kez İMA gibi bir kurumda çok ciddi bir eğitim aldım. Haftada altı saat okula gidiyordum ama evde günümün yarıdan fazlasını çalışarak geçiriyordum.
İstanbul Moda Akademisi’ne yazılmaya karar verdiğimde ne ben Hikmet’in olaya müdahil olmasını istedim ne de o müdahale etti. Telefon açıp “Benim hanım geliyor” falan demedi. Mülakata yalnız gittim, girdim, kazandım. Zaten ilk iki ay İMA’da eleme ayı. Yapamayan ayrılıyor. Ben direndim.
Soyadımı değiştirmedim ama hiç kimse aradaki bağlantıyı kuramadı. Tanrıverdi soyadı çok yaygın herhalde. Zaten birçok hoca da Hikmet’i tanımıyor. Birine ben söyledim. Derse geldi, öğrencilere “İTKİB Başkanı burada, şoförünü gördüm” diyordu. Bir korku yaratmaya çalıştığını sezdim ve “O benim eşim” dedim. Bir sessizlik oldu. Bunun dışında hep gizledim, bana torpilli demelerini istemedim.. “Bana torpil yap” mı diyeceğim? Kendime katkı sağlamayacaksam niye girdim bu okula.!
Kimse bilmesin, kendi emeğimle mezun olayım istedim ama sonunda duyuldu tabii. Sınıftaki arkadaşlarımın arasında beni önceden tanıyan bir-iki kişi vardı zaten. O ona, yakın arkadaş arkadaşına derken duyuldu.
Hocaların bana yardımı mezuniyet projesinin dikiminde oldu. Bana öncelik verdiler. Kıyafetim dikilsin işim bitsin ki, eve ve çocuklara vakit ayırabileyim diye. Son zamanlarda sınırlarım zorlanıyordu sabrım tükeniyordu bir de. Bu öncelik arkadaşlarımı kızdırdı.
Şirkette bir yıl deneyim kazandıktan sonra yakın bir arkadaşımla bir marka yaratmayı planlıyorum. Örtülüler için gece kıyafeti dikeceğim. Açık gece elbisesi her yerde var. Ama hepsi dekolte. Bacağı kapalı, göğsü kapalı, turuvakar kollu, beli aşağı inmeyen... İsmimle bir marka yaratmak da geçiyor kafamdan. O zaman defile de yaparım."