SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Umutlandım, Çünkü..

A- A+ PAYLAŞ

İsmet YALVAÇ

Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin, 12 Eylül 1980 darbesiyle ilgili olarak yürüttüğü soruşturmayı tamamlayıp, 80 sayfalık bir iddianameyle mahkemeye sundu. Özel yetkili mahkeme, şimdi bu iddianameyi değerlendiriyor ve kabul ettiği takdirde, Türkiye’nin yakın tarihi ile ilgili çok önemli olaylar “yeniden” ve bu kez çok doğru bir bakış açısıyla ele alınacak gibi.

Eğer iddianame kabul edilir de dava açılırsa; belki, 17 Nisan 1978’de dönemin Malatya belediye başkanı Hamit Fendoğlu ve 3 yakınının bombalı bir suikast sonucu öldürülmelerinin, bunun ardından Malatya’da meydana gelen olayların gerçek boyutlarının açığa çıkma fırsatı yaratılmış olacak..

Öncelikle, istihbaratıyla ve icraatıyla oldukça profesyonel  ve uzman “terörist” bir birimin işi olan Hamido suikastinin dosyası yeniden açılacak. Özel yetkili savcının, Hamido Suikasti ve “Malatya Olayları”nın, ülkenin 12 Eylül askeri darbesine gidişi sürecindeki yerini belirlemesi ve bu olayların üzerindeki karanlık perdenin kaldırılması yönünde önemli bir adım attığını görüyoruz.

Hamit Fendoğlu ve yakınlarının öldürülmesiyle birlikte oluşan kaos ortamında, Malatya’nın sosyal, siyasal ve ekonomik açıdan çok büyük değişimler geçirdiği, göçler nedeniyle demografik yapının değiştiği  bir sonuç olarak ortadaydı.

Ancak, karşıt görüşlü ve ayrı mezhepten insanların birbirine düşman kesildiği, kurşun sıktığı kaos dönemini besleyen olaylar bugüne kadar ciddi ve doğru bir bakış açısıyla ele alınmadığı için, o olaylar tarihin karanlığına gömülmüştü. Hamido’ya gönderilen bombanın aynısı, Malatya eski emniyet müdürü olan ve o günlerde Adıyaman’a şube müdür yardımcısı olarak tayin edilmiş olan Abdulkadir Aksu’ya da gönderilmişti. Aksu’nun Adıyaman’da olmaması yeni bir cinayeti önlemiş, verildiği postahaneye geri dönen paket uzmanlarca etkisiz hale getirilip açıldıktan sonra, Hamido’ya gönderilen bombanın aynısı olduğu saptanmıştı. 1983’ten itibaren Türkiye’de yeniden çok partili siyasi döneme dönülmesiyle birlikte, gerek bürokraside gerekse siyasette çok önemli görevler üstlenen Abdulkadir Aksu’nun, bu görevlerinden birisi de İçişleri Bakanlığı olmasına karşın, olaylar üzerindeki karanlık örtü kaldırılamamıştı.

Özel yetkili savcının soruşturması ve hazırladığı iddianame, 1998 yılında 20 yıllık zaman aşımı gerekçesiyle “faili meçhul” olarak kapatılan Hamido Suikasti ve Malatya olayları dosyasını açma yolunda çok önemli.

Hamido suikastinin hemen sonrasını ve meydana gelen “Malatya Olayları”nı, bir basın mensubu olarak birebir izlemiş, yaşamış biriyim. O meşum bombanın patlamasından 20 dakika sonra olay yerindeydim. Ve sonrasında Malatya caddelerinde, sokaklarındaydım.

 ve onun hiç tereddüt etmeden “Bizim Kasım Önadım, meclis sigarası yollamış” diye açtığı paket, o dönemin taşeronu sağlı sollu terör örgütlerinin çap ve kapasitesinin çok çok üstünde bir istihbarat faaliyetinin sonucu olarak patlamıştı. Sonrasında, tıpkı Çorum ve K.Maraş olaylarında görüldüğü gibi, “Camiye bomba koymuşlar”, “İçmesuyuna zehir katmışlar” provokasyonu Malatya’yı adeta savaştan çıkmış bir kent görünümüne getirmişti.

Hamido ve yakınlarının dışında 4 kişinin öldürüldüğü, bine yakın ev, işyeri ve aracın tahrip edildiği, yağmalandığı “Malatya Olayları”ndan sonra, yakalanan ve hatta tutuklananlar, sadece yağmacılardı. İyi hatırlıyorum, çünkü o dönemde çalıştığım Hürriyet Gazetesi’ne Ağustos 1978’de “Devlet nerede?” başlığıyla manşet olmuş haberim, yağma sırasında bir av gereçleri bayiinden 50 liralık saçma çalmakla suçlanan ve “tek tutuklu” olan sanıkla ilgiliydi. Haber yayınlandıktan sonraki ilk duruşmada o sanık da tahliye oldu. Nisan’dan Ağustos’a.. Olaylardan 5 ay sonra, tek bir tutuklu bile kalmamıştı. Kaldı ki, suikast boyutu çoktan karanlıklara gömülmüştü.

Başından beri bu suikastin ve sonrasındaki provokasyonların, “derin güçlerin” ve Türkiye’yi istikrarsızlaştırarak dönüştürmeyi hedefleyen kimi istihbarat örgütlerinin marifeti olduğuna inanıyorum.

Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi gibi 3 önemli sağ siyasi partinin ortak desteğiyle seçilmiş olan Hamit Fendoğlu’nun ve yakınlarının katli, tetiklediği olaylar ve sonuçları açısından, planlayıcılarının amaçlarına büyük çapta ulaşmalarına yol açmıştı. Birbirine tahammül edemeyen insanlar, mezheplerine ve siyasi görüşlerine göre kamplaşmış gruplar.. Akşam belli bir saatten sonra sokaklarında can güvenliğinin bulunmadığı, insanların birbirine düşman gözüyle baktığı, huzuru kaçmış, asayişi olmayan bir kent..

Hamido suikasti ve Malatya olaylarına, o dönem ve sonrasında devletin resmi makamlarının ciddiyetle yaklaştığını, sorumlularını ortaya çıkarıp cezalandırmayı sağlamaya yönelik çaba gösterdiklerini söylemek mümkün değildi. Eşi, gelini ve 2 torununu kaybeden Mukaddes Fendoğlu, 12 Eylül darbesi öncesinde ve sonrasında ulaştığı, görüştüğü her cumhurbaşkanından, başbakandan, İçişleri bakanından bu olayın aydınlatılması için çaba gösterilmesini istedi, “tamam bakıyoruz”dan başka bir yanıt alamadı. Ciddi bir soruşturmanın yapıldığını söylemek mümkün değildi.

1998 yılında zaman aşımıyla kapatılmasından 14 yıl sonra da olsa dosyanın yeniden açılıyor olması kadar, son iddianameye temel oluşturan  olayların bu kez ciddiyetle soruşturulması da önem taşıyor.

34 yıl öncesini birebir yaşamış, izlemiş biri olarak bu nedenle, daha önceki hiçbir dönemde olmadığı kadar umutlandığımı belirtmek istiyorum. Çünkü, hedeflenen istikrarsızlık, anarşi ve terör ortamıyla beslenip gerçekleştirilen darbeden geriye bakılıyor, bu iddianamede. Yörünge doğru bu kez..

İnşallah gerisi gelir..

(Bu yazı 6 Ocak 2012'de malatyahaber.com'da yayınlanmıştır)

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız