SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Vali Saran'ın 3 Yılı

0
Güncellendi - 2015-12-27 14:45:09
Vali Saran'ın 3 Yılı
A- A+ PAYLAŞ

Niyazi DOĞAN
dogannd@gmail.com
 
“Burada işler 3 şekilde yürür: Doğru şekilde, yanlış şekilde, benim istediğim şekilde”. 
 
Replik, başrollerini Robert De Niro ve  Sharon Stone’un paylaştığı Casino filminden…
 
Malatya’da ise işler çoğunlukla 2 şekilde yürür: 1- Hukukun en temel ilkelerinin, anayasanın, yasaların, mahkeme kararlarının devre dışı bırakılarak / çiğnenerek bürokratik ya da siyasal gücü / otoriteyi elinde bulunduranın keyfinin istediği şekilde 2- Hukuka, anayasaya, yasalara uygun olmayan işleri kitabına uyduracak şekilde. 
 
Casino’da 3 şıktan en azından biri işlerin doğru şekilde yürümesine olanak tanırken Malatya’da geçerli şıklar çoğunlukla filmdeki repliğin son iki, özellikle de 3. şıkkı ile örtüşüyor.
 
Casino repliğindeki 3. şık ile formüle edilen anlayış son yıllarda Malatya’da hemen her alanda telafisi bir hayli zor / derin tahribat yarattı. 
 
Devlet otoritesini “Devlet benim” kibri ile elinde tutan, daha da ötesi, kendisini devletin tüzel kişiliği yerine ikame eden / yerel yönetim makamlarını çevresine cülus bahşişi dağıtma alanı olarak tahsis eden / sivil toplum örgütlerini sefil toplum örgütlerine çevirmekte pek mahir olan / siyaseti haksız / emeksiz ve kısa yoldan zenginleşmenin tek yolu belleyen / çoğunluk düzeydeki yönetici ve siyasetçi unsur bu tahribatın temel sorumluları olarak kayıtlara geçmiştir / geçmeye devam etmektedir. 
 
Toplumsal belleğin bir hayli zayıf, buna karşılık iktidarın kanatları altında sorgulan(a)mazlığın sonsuza kadar devam edeceğine olan inancın bir o kadar güçlü olmasından kaynaklanan özgüvenle devam ettirilen “Burada işler benim istediğim şekilde yürür” anlayışının tahkim edildiği ve bu nedenle Malatya özelindeki kamu yönetiminde kaotik bir ortamın oluşturulmasına en ciddi katkıyı yapan kamu yöneticisinin bir süre önce Kamu Düzeni ve Kamu Güvenliği Müsteşarlığı görevine atanan Vali M. Ulvi Saran olduğunu söylemek zorundayız.
 
Hakkını teslim etmek yaraşır bize: Kullanmayı çok sevdiği akademik titri ile yazarsak, Doç. Dr. M. Ulvi Saran 12 Haziran 2009’da Malatya Valisi olarak atandıktan sonra geldiği Malatya’da 3 yılı aşkın sürede ortaya koyduğu söylemleri / kimi projeleri / akademik yaklaşımları ile Malatya’ya vizyoner bir bakış açısı kazandırmanın çabası içinde olduğu yönünde bir kanaat uyandırdı. 
 
Ancak, 3 yılı aşkın ilk valilik deneyimine, güç karşısında eğilip bükülmeden objektif bir tutumla baktığımızda, bir başka yazıda da vurguladığımız gibi Vali Saran söylem ve eylem senkronizasyonu konusunda derin çelişkiler içinde olduğunu gösteren bir yönetim sergiledi.  
 
Söylemlerinde şeffaflık, saydamlık, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve hesap verebilen bir yönetim anlayışını sık sık yineleyen Vali Ulvi Saran, eylemlerinde ise çoğunlukla “Devlet benim, istediğim şekilde yönetirim” anlayışını tercih etti. 
 
Vali Saran’ın “Devlet benim, burada işler benim istediğim şekilde yürür” şeklinde formüle edilebilecek temel yönetim tarzı ve anlayışını delillendirecek bir hayli örnek sıralayabiliriz. 
 
Ancak bir köşe yazısının çerçevesine sığamayacak kadar fazlalıktaki bu örnekler arasında buraya taşıyacağımız ve hukuksuzluğun şaheserleri arasında gösterilebilecek örnekleri vermeden önce şunu vurgulamalıyız: Vali Ulvi Saran, daha önce de birkaç defa yazdığımız gibi, Malatya kamu yönetiminde Anayasa / yasalar / devlet teamülleri yani bir bütün olarak kanun ve hukukla kendini bağlı saymamış, hemen her alanda kendi özel hukukunu yaratan nev-i şahsına münhasır bir yönetim modeli üretmiş, hani neredeyse Türkiye Cumhuriyeti’nden bağımsız bir yönetim alanı yaratmıştır kendine. 
 
Bu durum Malatya’daki devlet kurumları arasında kaotik bir ortam yaratmış, devlet kurumlarındaki işlerin kanunlar ya da hukuki çerçevede değil, kişinin istek ve arzularına göre yönetilmesinin doğal sonucu olarak kamu yönetimi düzeni deforme edilmiş / kimi alanlarda ise adeta felç olmuş / şehrin kamusal yönetim kimyası bozulmuş / bazı kaymakamlar, orta kademe kamu yöneticileri ile Vali Saran arasındaki hiyerarşik ilişkide ise kanunların suç saydığı emir ve talimatlar nedeniyle ciddi gerilimler yaşanmıştır. 
 
Diğer yandan sokaktaki vatandaşın deyimi ile ifade edersek Vali Saran’ın, kafasına taktığı kişi ya da kurumla olan mücadelesini zaman zaman adeta kan davasına çevirme tutkusu devlet adamlığı ile örtüşmeyen bir kimliğin yansıması olarak tezahür etti. 
 
Böyle bir tablonun yaratılması sonrasında Vali Saran’ın Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı görevine atanması ise ironiktir. 
 
Malatya’da kamu yönetimi düzeninin alt üst olduğu / Sürgü’de Ramazan ayında Ramazan davulcusu ile Alevi bir aile arasında yaşanan tartışma sonrasında meydana gelen ve AKP – CHP Malatya Milletvekillerinin yoğun çabası olmasa telafisi imkânsız toplumsal bir krize dönüşebilme potansiyeli taşıyan Sürgü olayında krizi yönetemeyen Vali Saran’ın Türkiye’nin, özellikle de terörden doğrudan etkilenen illerin kamu güvenliğinden ve kamu düzeninden sorumlu bir makama atanması şaşırtıcı olduğu kadar öğreticidir. 
 
Diğer yandan, kağıt üzerinde bir hayli afili bir unvana ve isme sahip olan Kamu Düzeni ve Kamu Güvenliği Müsteşarlığı gibi bir kurumun tepe yöneticiliğine atanan Vali Saran’ın Malatya’dan ayrılmak bir yana Malatya’ya henüz atanmış bir vali gibi çalışmalarına hız vermesi, atama kararnamesi çıktıktan sonra ard arda projeler açıklaması, Malatya’dan ayrılsa bile burada başlattığı projeleri yönetmek yönünde bir niyetinin olduğunu açıklaması, Malatya’ya atanan Düzce Valisi Vasip Şahin’in Malatya’ya gelmek için günler önce Düzce’yle ilişiğini kesip Vali Saran’ın Malatya’dan ayrılmasını beklemesine karşılık, gelecekte yeni valinin elini kolunu bağlayabilecek işlerine devam etmesi enteresandır. 
 
Normal şartlar altında Vali Saran’ın yapması gereken, atama kararnamesi çıktıktan sonra rutin bürokratik işlemlerini tamamlayıp, şehirle vedalaşıp Malatya’dan ayrılmasıydı. Halbuki böyle olmadı. Demek ki normal şartlar altında olmayan bir süreç işliyor. Örneğin, Vali Ulvi Saran ile birlikte 3 Ağustos’da atamaları yapılan çok sayıda vali bayramdan önce ve bayramın ilk günü göreve başlarken, Malatya’ya atanan Vasip Şahin’in yerine atanan Adnan Yılmaz Düzce’de artık çalışmalarına start verirken Vali Saran’ın hala Malatya’da proje, ihale takip ediyor olması yeni vali Vasip Şahin’in zor durumda bırakılmasıdır aynı zamanda. Atama kararnamesinden sonra, artık yeni valinin uhdesine girmiş bulunan Malatya kamu yönetimine bu kadar sıkı sıkıya sarılmanın anlamını “Malatya’yı çok sevmek, Malatya’ya biraz daha fazla hizmet etmek” ile açıklamak mümkün değildir. Bu durum, yeni valiye karşı etik olmayan bir tutum ve onun en az kendisi kadar Malatya’ya hizmet edeceği konusunda kuşku duymaktır ki, bu da yakışık almayan bir eğilimdir. 
 
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Yeni valiler kararnamesi açıklandıktan bir hafta sonraki tarihten itibaren Malatya’nın defacto olarak 2 valisi var. Biri Malatya’nın asıl valisi Vasip Şahin, diğeri Kamu Düzeni ve Kamu Güvenliği Müsteşarı da olan ancak Malatya Valiliği unvanını bir saat daha fazla da olsa elinde tutmayı kâr sayan M. Ulvi Saran. Bu absurd vaziyet Vasip Şahin’in yönetmesi gereken şehrin fiilen Kamu Düzeni ve Kamu Güvenliği Müsteşarı vesayetinde yönetilmesi anlamına gelir ki, yeni Vali Vasip Şahin’in sorumlusu olabileceği işlerin bugün bir başka bürokrat tarafından yürütülüyor olmasının Malatya ve yeni vali için doğuracağı hukuksal sorunların sonuçlarının ne olabileceği konusu tartışılmaya değerdir. 
 
Çok daha ilginç olanı aktarayım: Son günlerde yoğunlaşan terör eylemleri nedeniyle Terörle Mücadele Yüksek Kurulu geçtiğimiz günlerde Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay başkanlığında bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantıya Atalay’ın yanısıra Adalet Bakanı Sadullah Ergin, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru, MGK Genel Sekreteri Muammer Türker, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Bekir Kalyoncu, Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşar Vekili Kudret Bülbül ve Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar katıldı. Dikkat ettiniz mi, aynı zamanda artık Terörle Mücadele Yüksek Kurulu üyesi de olan Kamu Düzeni ve Kamu Güvenliği Müsteşarı M. Ulvi Saran toplantıda değil. Müsteşarın yerine kurumu müsteşar vekili Kudret Bülbül temsil ediyor.  
 
KDKG Müsteşarı ve halen fiili olarak Malatya Valisi olmak konusunda ısrarındaki istikrarı bozmayan M. Ulvi Saran ise tam bu sırada Malatya’da Anemon Otel’in yanına yapılacak planetaryum projesini açıklamak, Malatya Kitaplığı’nda çıkacak kitapların ihalesi ve park yıkımı gibi konularda çok değerli görevler ifa etmektedir! Belki de atandığı görevde kendisine henüz ihtiyaç duyulmadığını düşünerek Malatya’dan ayrılışını uzatmaktadır. 
 
Daha vahimi, Gaziantep’de bomba yüklü bir aracın patlatılmasıyla 9 vatandaşımızın yaşamını yitirdiği, onlarca vatandaşımızın yaralandığı bir ortamda, en az Gaziantep kadar hassas bir jeopolitiğe sahip olan Malatya’da insanların Vali Saran’ın talimatıyla bir öğlen saatinde kentin merkezinde bir anda yüzlerce polisle muhatap edilmesi konusundaki öngörüsüzlüktür. Kamu Düzeni ve Kamu Güvenliği gibi psikolojik savaş öngörü ve bilgisine sahip olması gerektiren bir kurumun tepesine atanan Vali Saran’ın park tahliyesi bahanesiyle yüzlerce polisi şehrin göbeğine yığması, Gaziantep olayı tüm tazeliği ile insanların hafızasında iken açık bir psikolojik öngörüsüzlük ve toplum psikolojisinden habersiz olmaktır. Malatya polisinin psikolojik olarak tümüyle teröre karşı motive edilmesi gereken bir günde yüzlerce polisi park tahliyesi için kullanmak yöneticilik değil, kişisel hırslara yenilmektir.
 
Bu durum Vali Saran’ın mesleki müktesebatı, refleks ve kriz yönetim deneyimi ile atandığı görev arasında ciddi bir orantısızlık bulunduğunu gösteren güncel bir gelişmedir. Çarpıcıdır. Ayrıca kişisel hırslarının aklının önüne geçmesine izin vermesinin, her zaman soğukkanlı değerlendirmeler yapmak zorunda olan bir bürokrat için içsel bir tuzak olduğunu da kendisine hatırlatalım.
 
Başta bazı AKP Milletvekilleri ve Belediye Başkanı Ahmet Çakır’ın “ Bizi başbakana şikâyet ederse” korkusuna kapılarak yarattıkları boşluğu da doldurarak Malatya’da bir bakıma tek adamlığını ilan eden Vali Ulvi Saran’ın Malatya’yı ziyaret eden bakanları da takmayan tavrının, bakanların ziyareti sonrasında Malatya için negatif izlenim ve sonuçlar yarattığını da vurgulamak gerekir.
 
Babası merhum Ali Kemal Saran’ın İslamî ilimlerin ve Kur’an-ı Kerim öğretiminin yaygınlaştırılması yolunda yaptığı hizmetler bugün AKP’in ana gövdesini oluşturan jenerasyon tarafından minnetle anılırken, “Hocamızın oğlu” unvanı ya da “Hocamızın emaneti” hassasiyeti ile AKP tarafından taltif edilen Vali Ulvi Saran’ın Malatya’yı ziyaret eden AKP’li bakanlara karşı gösterdiği “Valiliği ziyarete gelmiş herhangi bir misafir” tavrı ve özellikle AKP Malatya Milletvekillerini yok sayan / bu milletvekillerini hesaba almadığını alt kademe yöneticilerine övgü ile anlattığı bilinen tarzına karşılık, görünürde terfi ettirilerek bürokrasinin tepe noktalarına getirilmiş olması da bir hayli ilginçtir. 
 
Bu durumda, AKP hükümeti döneminde AKP’li bakanları ve milletvekillerini yok sayarak yükselmek konusunda gösterdiği başarı için Vali Ulvi Saran’ı kutlamak gerekir. Çünkü bu tutuma karşılık böyle bir yükseliş her bürokratın harcı değildir. Tabii henüz kâğıt üzerinde olan, yasası olmasına karşın örgütlenmesi olmayan, 2 yılda 3 müsteşar eskiten -Muammer Güler, Murat Özçelik ve vekaleten de olsa Kudret Bülbül- KDKG Müsteşarlığı Malatya Valiliği’ne kıyasla gerçek anlamda bir yükseliş ise….
 
Bütün bunlardan sonra şunu diyebiliriz: Vali Saran Malatya’dan ayrılmak zorunda olmaktan dolayı çok üzgün. Bunu hem söylemine hem de beden diline yansıtıyor ve anlamak çok zor değil. Ama anlaşılmaz olan, bürokrasinin tepe noktalarından birine gitmek hemen her bürokratın hedefi iken, Vali Saran’ın bu atamadan dolayı mutsuz olmasıdır. Yoksa Vali Saran merkeze alınan diğer valilerden farklı olarak kâğıt üzerindeki bir makama atanarak yumuşak bir geçişle merkeze alındığını mı düşünüyor? Bu sorunun cevabını elbette atayanlar ve atanan bilir. 
 
Gelelim Vali Saran’ın 3 yıllık yönetiminde yaşanan kimi olaylardan hareketle eleştirilerimizi temellendirmeye: 
 
Yargıya Müdahale Etti: Vali Saran yumuşak ve diplomatik zarafet görüntüsünün ardında son derece sert, müdahaleci bir kişiliğe sahip. Yasalarla kendisine tanınan yönetim ve eylem alanına razı değil. Üç yıldan bu yana bir bavulla geldiği, ailesini getirmeye layık bulmadığı Malatya’da, daha fazla alanı, daha fazla kişiyi ve daha fazla kurumu yönetmeye karşı güçlü bir eğilimi var. Bu karakteristik yapının sonucu olarak ilgi ve yetki alanında olsun ya da olmasın hemen her alana müdahale etmekten asla çekinmiyor. Bu müdahalelerin sonuçlarını, artılarını, eksilerini ölçüp biçtiğini, hukuka uygunluğunu düşündüğünü sanmıyorum. Kafasına koyduğunu yapmak konusunda gözü kara. Bildiğini okuma Vali Saran’ın kişiliğinden gelen bir özellik olsa da, Malatya’nın, artık bu topraklarda ayak izi bulunmayanlarca yönetiliyor olmasından kaynaklanan mağlup şehir psikolojisinin devamı olan sus-pus durumu da Vali Saran’ın tutumuna ciddi katkı sunuyor. Anayasa, yasa, mahkeme kararları, genelge, tüzük filan Vali Saran’ı bağlayan şeyler değil. Valiliğinin ilk deneyimini Malatya’da yaşıyor olmasına karşın Malatya’da kendi yetki alanında olmayan kurumlara karşı müdahaleci bir tutum benimsedi. Yargıya talimat niteliğinde yazılar gönderdi. Bu yazıların gereğinin uygulanmaması halinde yargı mensupları hakkında işlem başlatacağına yönelik uyarıda bulundu. Meslek ahlakını ve onurunu önemseyen 100’den fazla avukat baroyu olağanüstü genel kurul toplantısına çağırdı. Baro Başkanı Eyüp Kutlubay Vali Saran’ın yörüngesine girerek genel kurulu toplamadı. Bazı hâkimler Malatya Valiliği’nin yazısını iade etti ve bir daha gönderilmesi halinde ‘Yargıya müdahale’ bağlamında ilgililer hakkında soruşturma başlatılacağını bildirdi. Konu İçişleri Bakanlığı’na kadar ulaştı. İçişleri Bakanlığı vali hakkında istenen soruşturma iznini vermedi. 
 
Özel İdare İşçileri Perişan Edildi / Devlet Zarar Ettirildi: İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği bünyesinde çalışan 300’ü aşkın işçi emekli olmak, işten ayrılmak ve diğer illere gönderilmek seçenekleri ile kış ortasında işsiz bırakıldı. “Personel fazlalığı var” gerekçesiyle -20 derecede başka illere dağıtılan işçiler gönderildikten 1 ay sonra Özel İdare Genel Sekreterliği ‘Personel Alım İhalesi’ düzenleyerek yeni ve deneyimsiz işçi alımı yaptı. Emekliliğe zorlanan, çevre illere dağıtılan Özel İdare Personeli idari yargıya gitti. Yargı Malatya Valiliği talimatı ile yapılan işlemi iptal etti. Emekli olmayan yüzden fazla işçi işine iade edilmek zorunda kalındı. Malatya Valiliği’nin kazancı (!) ise yaklaşık 700 bin TL tuttuğu öğrenilen işçilerin avukatının avukatlık masrafını ödemeye mahkûm olmak oldu. Şimdi Vali Saran’ı saran endişe ise, devletin kendi işleminden dolayı zarar ettirilmesi anlamına gelen bu 700 bin TL’nin kendisine rücu ettirilmesi. Çünkü Vali Saran bu konuda deneyimli. Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı iken yaptığı yanlış bir işlemden dolayı Sağlık Bakanlığı Vali Saran’a Malatya’ya atandığı sıralarda 70 bin TL rücu ettirmişti. Şimdi maaşından kesiliyor. Özel İdare Genel Sekreterliği avukatına makamında masasındaki eşyaları fırlatacak kadar bu gelişmeden öfkelenen Vali Saran’ın, rücu sorununu yeni Vali Vasip Şahin’e miras olarak bırakmak için formül arayışında olduğu belirtiliyor. 
 
İç Denetçiler Yanlışları Düzeltmeye Çalışıyor Ama: Malatya Valiliği’nin keyfi iş ve işlemleri şu sıralarda en çok kurumun iç denetçilerinin başını ağrıtıyor. Ancak o kadar yanlış iş var ki, iç denetçiler hangisini nasıl düzelteceklerini ve kitabına uyduracaklarını henüz bilemiyor. 
 
Önce Şirketi Belirlenen Sonra İhalesi Yapılan Film Festivalleri: Vali Saran’ın Malatya’da başlattığı önemli projelerden biri Malatya Uluslararası Film Festivali. Ancak Malatya sadece festivalin adında var, başka bir yerinde yok. Önce festivali düzenleyecek şirketlerle İstanbul ya da Ankara’da anlaşmalar sonra ihale yapılıyor. Adı Malatya Film Festivali, ama tanıtım toplantıları, lansmanlar, tüm organizasyon İstanbul ya da Ankara’da yapılıyor. (Bu yıl İzmir’den ses geldi) Malatya medyası Malatya Valiliği’nin film festivali düzenlediğini Malatya Valisi Saran’dan değil İstanbul medyasından öğreniyor. Çünkü organizasyonu alan şirket tüm işleri İstanbul’da yürütüyor. 1,5 milyon TL bütçesi olan film festivalinde 44 bin TL gibi komik bir ödül dağıtılıyor. Gerisi film festival lobisine akıyor. 2. Film Festivali’nin bütçesi açıklanmadı. Hesap verebilir, şeffaf yönetim ilkesine dayanan kurum ve kamu yöneticisi söylemi yine sözde kaldı. 
 
Film Festivalinde Polis Var Üniversite Yoktu: Malatya Uluslararası Film Festivali tam anlamıyla bir devlet yapımı. Sinema gibi özgürlük ve sorgulama alanını genişletme iddiası olan bir sanat dalının devlet tarafından kontrol edilen film festivali ile Malatya gündemine taşınması sinemanın bizatihi varlık amacıyla çelişiyor. Devlet tarafından devletçi bir zihniyetle organize edilen film festivalinin devletin sanatı ve sanatçıyı kontrol altına almak yolunda ürettiği bir araca dönüşme sinyalleri veriyor Malatya Uluslararası Film Festivali.  Yarışacak filmler konusunda polisin bile söz sahibi olduğu, 2-3 kişi arasında biçimlendirilen film festivalinde İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi’nin esamisinin okunmaması festivalin niteliğini göstermesi bakımından anlamlıdır. Vali Saran hassasiyetleriyle biçimlendirilen film festivali sivilleşmeyen haliyle geleceğe taşınamayacak bir proje olarak güdük kalmaya ve sadece bir harcama kalemi olmaya devam edecektir. 
 
Mera İhaleleri Kapalı Kapılar Ardında Yapıldı: Türkiye’de en stratejik kamu ihaleleri bile kameralar önünde yapılırken Malatya çiftçisinin, hayvan yetiştiricisinin ortak malı olan meralar halkın elinden alınarak kapalı kapılar ardında otomotiv şirketlerine, tüccarlara 25–49 yıllığına ihale ile kiralandı. Kiralama ihalesine katılmak isteyen köylüler ve medya kapıdan çevrildi. Şeffaf ve hesap verebilir kamu yönetimi söylemi bir kez saha sınıfta kaldı. 
 
Kayısı Araştırma Geliştirme ve Tanıtma Vakfı’nın Hesap Hareketleri İncelenmeli: Kuruluş amacı kayısının sorunlarının araştırılması, çözüm üretilmesi en önemlisi de yeni pazarlar bulunması için kayısının tanıtılması olan Kayısı Araştırma Geliştirme ve Tanıtma Vakfı son 3 yıldan bu yana yoğun biçimde amacı dışında örtülü ödenek gibi kullanıldı. Kayısı Tanıtma Vakfı’nın, adında Malatya olması dışında Malatya ile ilgisi olmayan, büyük ölçüde bu şehirden soyutlanmış bir film festivalinin finansörlüğüne dönüştürülmesi vakfın kuruluş amacına ters bir işlemdir. Vakıfların gelirlerinin kuruluş amacına uygun olmayan usulsüz harcamalara yönlendirilmesi yasadışıdır, bu işlemlerin hukuki sonuçları Vali Saran'ın talimatıyla harcamalara imza atanlar açısından ciddi sorunlar yaratacaktır. Bu anlamda, bir gün Vali Ulvi Saran gider de yeni Vali Vasip Şahin’in Malatya’ya gelmesi kısmet olursa yapacağı ilk işlerden biri Kayısı Araştırma Geliştirme ve Tanıtma Vakfı’nın hesap hareketlerini büyüteç altına almak olmalıdır.
 
Kayısıya dair kağıt üzerinde çokça proje üretildi ama hayata geçirilen adam akıllı bir proje olmadı. Film Festivali için Kayısı Vakfı üzerinden milyonlarca para aktarılmasına karşın, festival etkinlikleri kapsamında Kayısı konseptli bir fotoğraf sergisi için 3 bin TL bile bulunamadı. 
 
Kurum Müdürleri ve Kişilerle Mücadelesini Kan Davasına Çevirdi: Kültür Müdürü Derviş Özbay ve Vilayet Park tahliyesi örneğinde somutlaşan olaylarda kişi ve kurumlarla mücadelesini hukuk çerçevesinde bırakmadı. Adeta bir kan davasına dönüştürdüğü bu mücadelelerde son sözün yargı tarafından söylenmesine asla razı olmadı. Benzer bir örnek Uçbağlar Mahallesi’nde üzerinde 200 kayısı ağacı olan bahçedeki tüm kayısı ağaçlarını kestirip odun haline getirilmesi talimatı verdiğinde yaşandı. “Bölgenin acil okula ihtiyacı var” denilerek mahkeme süreci devam eden bir arazi üzerindeki kayısılar örgüt evi basar gibi özel harekât polisi eşliğinde kesildikten ve göstermelik bir temel atıldıktan sonra 1 yıldan bu yana tek bir tuğla bile konulmadı, taahhüdünü yerine getirmeyene de fatura kesilmedi. 
 
Bursa’ya atanan Malatya Eski Emniyet Müdürü Ali Osman Kahya’nın, Vali Saran’ın yönetim anlayışından duyduğu rahatsızlıktan dolayı tayin istediği de bilinen bir gerçektir.
 
Üniversite İle Kavgalıydı: Vali Saran kendi güdümüne girmeyen, vesayetini kabul etmeyen her kamu yöneticisi ile kavgalı bir görüntü sergiledi. Malatya’da bu anlamda en az müdahale edebildiği, hatta müdahale edemediği tek kurum belki de İnönü Üniversitesi oldu. Rektör Cemil Çelik Vali Saran’ın müdahaleci kişiliğini erkenden keşfetti ve ön alan bir tutumla kendi yönetsel alanını koruma altına aldı. Vali Saran Rektör Çelik’in bu tutumuna karşı Haziran ayında yapılan rektörlük seçimlerinde Çelik’in rakibi Prof. Dr. Ahmet Kızılay’ın seçilmesi için ciddi çaba harcadı ama başarısız oldu. 
 
Malatya Belediyesi’ni Özel Kalemi Gibi Kullandı: Bir zamanlar Malatya Belediye başkanları, yani bu şehrin seçilmiş yöneticileri, atanmışları yönlendirir, şehri tanımayan bürokratların şehrin kaderini etkileyecek yanlışlara imza atmalarını önlerdi. Ama şimdi devir değişti, Malatya’nın siyasetçi profili yerlerde süründüğü için atanmışlar bu şehrin seçilmişlerini de yönetiyor artık. Vali Saran Malatya Belediyesi’ni özel kalemi gibi kullandı, Ahmet Çakır da % 70’lere varan oyla seçildiğini unutarak Malatya Valiliği’ne özel kalemlik yapmak konusunda rahatsız olmadı. Vali Saran’ın her isteğini / talimatını sorguya suale tabi tutmadan yerine getirdi.

Skandal Valiler Belgeseli: Vali Ulvi Saran Malatya’da daha önce görev yapan valilerin Malatya anılarını içeren bir belgesel (!) dizisi hazırlattı. Tam bir rezalet. İçerik boş, yalan ve yanlışlarla dolu. Hatta Malatya’daki görevi sırasında çok ciddi yolsuzluk iddialarına muhatap olan bir valinin Turgut Özal’a hakareti bile var bu çalışmada. Teknik son derece zayıf. Malatya’yı tanımayan bilmeyen kişiler söyleşi yapıyor valilerle, artık yüz yaşına merdiven dayamış eski vali isimleri yanlış söylüyor, tarihleri yanlış hatırlıyor. Bir başka vali K.Maraş’daki Kartalkaya Barajı’nı Malatya’ya taşıyor, biri 1975’de kurulan İnönü Üniversitesi’ni 1979’da kendisinin kurduğunu söylüyor. Ama bu yanlışları düzeltecek kimse yok emekli valiler karşısında…Konuşan yanlış hatırlıyor, hatta şu “Devlet çökmez” efsanesini daha doğrusu yalanını üreten eski Vali Naim Cömertoğlu gerçekleri çarpıtıyor, söyleşiyi yapan ise yanlışı düzeltecek editoryal yetkinliğe sahip değil, Çünkü Malatya’ya Fransız…İşte bu rezalete bu devletin yüzbinlerce lirası harcandı...

Malatya Kitapları Basılıyorken Baskı İhalesi Yapıldı: Vali Saran’ın geldiği günden bu yana dillendirdiği Malatya Kitaplığı projesinde yayıma hazır kitapların basımı için yapılan ihale yüksek fiyatlarla sonuçlandırıldı. Malatya’dan teklif veren ve ihaleyi kazanan firmanın bir hayli altındaki teklifi içeren fiyat teklifi, teklif zarfının üzerine kurum adı yazılmadığı şeklindeki sudan bir bahane ile reddedildi. İstanbul’dan katılan firmanın teklifi en az 70 bin TL fazla olmakla birlikte, rekabet koşulları oluşmadan kabul edildi. İhale de zaten formalite gereğiydi, çünkü kitaplar ihale yapılırken zaten İstanbul’da basılıyordu…Film festivali'nde olduğu gibi önce iş veriliyor sonra ihale yapılıyordu. 

Aslantepe Sit Alanı'nda Keyfi Yapılaşma: Aslantepe Höyüğü'ndeki sit alanında keyfi biçimde yapılaşmalar gerçekleştirildi. Aslantepe kazılarını yöneten Profesör Marcella Frangipanie'nin tüm karşı çıkışlarına hatta Sivas Koruma Kurulu'na şikayetine rağmen sit alanında yol çalışmaları ve ev yapıldı.
 
Basına Sıkıyönetim Gibi Sansür: Geçtiğimiz yıl Vali Ulvi Saran imzası ile yayınlanan bir iç yazışma ile kurum müdürlerinin Vali Saran’ın yazılı izni olmadan medyaya herhangi bir konuda bilgi vermesi yasaklandı. Sıkıyönetim komutanlarını andıran yasakçı tutum medyanın tepkisi üzerine yumuşatıldı. 
 
Tarım Arazileri Madencilere: Malatya ilçelerinde valiliğin yetki ve sorumluluğu kapsamında yapılan işlemlerle tür değişikliği yapılarak tarım arazilerinin tarım dışı amaçlarla kullanılması kolaylaştırıldı. Tarım arazileri korunmak yerine her yerde bulunabilecek nitelik ve nicelikteki mıcır çıkarmak için bile büyük tarım arazileri maden sahalarına dönüştürüldü. Mıcırı maden diye lanse eden madenciler ve kurumlar tarım arazilerini ele geçirmekle kalmadılar, bu arazilere giden güzergâh üzerindeki yolları bozdular, binlerce kayısı ağacını toz ve toprakla kuruttular.
 
2 Yaşındaki Çocuğu İle Kendini Yakan Kadına Mevzuatı Hatırlattı: İki yıl önceydi. Genç bir kadın tüm gelirinin SYDV’den aldığı 270 TL olduğunu belirterek biri 12, diğeri 14 yaşındaki 2 çocuğunun yetiştirme yurtlarına alınmasını istedi. Empatiden nasibini almayan Malatya Valisi, sanki her konuda mevzuata uyuyormuş gibi kadına mevzuat gereği çocuklarının yetiştirme yurtlarına alınamayacağını söyledi. Dönemin Sosyal Hizmetler İl Müdürü Murat Konan da empati yoksunuydu o da amiri gibi mevzuatı hatırlattı. Çaresiz kalan genç kadın çareyi intiharda bulmayı aklına koymuştu: 2 yaşındaki çocuğunu da alarak Malatya Valiliği’nin önüne geldi, elinde bir bir bidon, bidonun içindeki gazı kendisinin ve ciğerinden bir parça olan bebeğinin üzerine döktü ve çakmağı çaktı… Kadın ve çocuk ağır yanık teşhisi ile Elazığ’daki yanık tedavi merkezine sevk edildi. Bu intihar girişiminden sonra kadının aylardır yetiştirme yurtlarına alınmasını istediği. 2 çocuğu nihayet ve lütfen yurtlara kabul edildi “Sosyal devlet baba” tarafından… Malatya’da kamu yöneticiliği yapan zatların devletin “sosyal” ilkesini hatırlaması için genç kadının kendini ve 2 yaşındaki bebeğini Malatya Valiliği önünde yakması gerekiyormuş meğer…
 
Karasu İçme Suyu Kaynağı Adıyaman’a Verilecekti: Malatya’nın potansiyel içme suyu kaynaklarından biri olan Karasu (Haydaran) içme suyu kaynağı, su tahsis hukukuna ilişkin mevzuat çiğnenerek Adıyaman’a verildi. İdare Mahkemesi Malatya Valiliği’nin bu tasarrufunu ilgili yasalara aykırı bularak iptal etti. 
 
Nokta Ödenekler Farklı Yerlere Yönlendirildi: Bakanlıklardan harcanacak yatırımlar belirlenerek gönderilen ödenekler ya bütünüyle farklı yerlere harcandı ya da ödeneklerin çok az bölümü bu yatırımlara harcanarak kalan büyük bölüm başka alanlara yönlendirildi. Bu durum birçok yatırımın yarım ya da atıl kalmasına yol açtı. 
 
Okuma Kampanyaları Eğitimde Hızlı Gerilemeyi Önleyemedi: Vali Saran, projelerinin lansmanına büyük önem veriyor. Yaptığı her işin PR’ını yapmak konusunda hiçbir harcamadan çekinmiyor, büyük organizasyonlar yapıyor. Özellikle görselliğe büyük önem veriyor. Stada doldurduğu binlerce öğrencinin eline tutuşturulan Sefiller’in 4 sayfalık bölümünün fotokopilerini kitap olduğunu varsaydırarak yapılan okuma şovları ile rekorlar kitabına geçmeyi eğitimde çağ atlama olarak lanse etti. Ancak kral çıplaktı, 5-6 yıl öncesine kadar üniversite sınavları başarı sıralamasında 33-40 arasındaki sıralarda bulunan Malatya bugün milli eğitimdeki "başarısızlığı" ile gündemde. En son açıklanan LYS sonuçlarına göre, Malatya 81 il arasında Türkçe-Sosyal alanında 53'üncü, Matematik-Fen'de 59'uncu, Türkçe-Matematik'te ise 63'üncü sırada yeraldı. Bu açıdan bakıldığında Vali Saran ve ekibi yeni Vali Vasip Şahin’e Milli Eğitim’de tam anlamıyla bir enkaz devrediyor dersek yanlış konuşmuş olmayız. 
 
Ucube Kerpiç Evler: Malatya Kültür Merkezi yanıbaşında inşa edilen, sözde geleneksel Malatya Evleri şehrin göbeğinde yükseliyor, bir ucube proje olarak. Bu evlerin yapılışı ne Malatya Belediyesi ne de Mimarlar Odası tarafından sorgulandı. Amaç neydi, yeni bir harcama kalemi yaratmak mı yoksa gerçekten Malatya kültür ve turizmine yeni bir unsur katmak mı? Bu sorunun cevabını henüz bilmiyoruz. 
 
Bitirilemeyen Gemi: Malatya’nın valilik ve özel idare bağlantılı her dönem bir gemi hikâyesi vardır. Bu dönemde Vali Saran gözetiminde büyük paralar harcanarak bir gemi inşa edildi ama baraj gölünün çekilme düzeyi doğru hesaplanamadığı için gemi karada kaldı. 
 
Madalyonun diğer yüzü…
 
Vali Ulvi Saran’ın 3 yılı aşkın Malatya serüveninde elbette olumlu / faydalı / güzel çalışmaları da vardı.  
 
Gazeteci bir yöneticinin yapması gerekenleri yaptığı için o yöneticiye teşekkür etmek ya da övgülemek durumunda değildir. Ama yöneticinin yanlış yaptığına yönelik maddi bilgilere sahip ise eleştirmek ve yanlışlarını yazmak gazetecinin ahlaki sorumluluğudur. Bu nedenle eleştiri skalasını bir hayli geniş tutmamıza karşın adil olmak adına Vali Saran’ın olumlu / faydalı / güzel olduğunu düşündüğümüz bazı çalışmalarına da kısaca göz atalım isterseniz: 
 
HES’lerdeki Hassasiyeti Takdire Değer: AKP’nin enerji politikaları doğrultusunda kurulan ve birkaç yıl sonra doğal dengeyi tehlikeli biçimde tehdit ettiği ortaya çıkacak olan Hidro Elektrik Santralleri (HES) konusunda Vali Saran çok hassas davrandı. Mevzuata göre doğaya bırakılması gereken can suyu oranı % 10 iken Malatya’da bu oran Vali Saran’ın özel ilgisi ile % 20-30’lara kadar çıkarıldı.
 
Beydağı’nın Ağaçlandırılması, Tutarsa İyi İş: Vali Saran’ın ilk projelerinden biri Beydağı’nın ağaçlandırılmasıydı. Çıplak Beydağları’na onbinlerce fidan dikildi. Kayaların içi oyularak ve içine toprak doldurularak dikilen fidanlar tutarsa Malatya için iyi iş çıkarılmış olacaktır. 
 
Sokak Sağlıklaştırması Güzel Ama: Tarihi yapıların restore edilerek yeniden hayata kazandırılması bağlamında üretilen Sokak Sağlıklaştırması projesi Malatya’nın tarihi-kültürel değerlerinin günyüzüne çıkarılması açısından güzel bir çalışma oldu. Sokak Sağlıklaştırması çalışmaları bölgelerinde birer kültürel ve turistik çekim merkezi geliştirmek anlamında özgün alanlar yaratırken Malatya’ya gelen turist sayısının hızla düşüş göstermesi bir şeylerin yanlış gittiğini gösteren önemli bir kriterdir. Sokak Sağlıklaştırması projelerinde işlerin uzaması, yüklenici ve taşeron firmaların sıklıkla değişmesi projelerin yürütülmesindeki özensizlikler, denetimsizlik, projelerin uygulandığı sokaklardaki insanları karşı karşıya getirmiş özellikle Yeşilyurt’da sosyal barışı tehdit eden görüntülerin kavgaların yaşanmasına yol açmıştır. Ayrıca yüklenici firmaların belirlenmesi konusundaki akçeli alanlarda spekülatif bilgiler kafalarda soru işaretleri yarattı.   
 
Malatya Tanıtım Günleri: Fikir İyi Uygulama Kötü: Daha önce ikisi Ankara’da biri de İstanbul’da yapılan, 28 Ağustos’da da 4. sü yine İstanbul’da yapılacak olan Malatya Tanıtım Günleri teorik anlamda iyi fikir. Ancak fikir proje olarak uygulama alanına konulduğunda tanıtım günlerinin amacına hizmet eden bir içerik taşımadığını söyleyebiliriz. Organizasyon şirketlerinin belirlenmesi konusunda yapılan ihaleler ya da alınan teklifler konusunda şeffaflığın olmadığı bu projede, asıl muhatap kurum olması gereken Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün devre dışı bırakılmış olması da projenin zayıf yönü olarak öne çıktı. 
 
Kitap Fuarı: Malatya Kitap Fuarı başarılı bir sınav verdi. Ama Malatya halkının bu fuarda milyonlarca TL’yi dışarıdan gelen yayıncılara aktarmasına karşın fuardan dolayı Malatya’ya gelen yüzlerce yayıncı ve yardımcı personel Malatya’ya tek kuruş bırakmadan geri döndü. Çünkü her ihtiyaçları Malatya Valiliği tarafından ücretsiz karşılanmış, fuar programı nedeniyle de şehri gezecek zaman bulamayan yayıncılar 1 kg kayısı bile alamadan İstanbul ya da Ankara’ya dönmüştü. Şehir ekonomisi bir haftada milyonlarca TL’yi dışarıya ihraç etmiş, buna karşılık tek kuruşluk girdi sağlamamıştı. Ama yine de kültürel bir etkinlik olarak Kitap Fuarı başarılı bir sınavdı, ne de olsa her şey para değildi…
 
Sonuç olarak: Malatya kamu yönetimi ve kurumlar arası ilişkiler Vali Ulvi Saran’ın yasaları / hukuk devre dışı bırakan / tek adamlığa eğilimli otoriteryen hatta kimi zaman diktatoryal eğilimler taşıyan yönetim anlayışı, Malatya kamu yönetimini ve kurumlararası ilişkileri derinden sarsmıştır… 
 
Şimdi yeni Vali Vasip Şahin’e düşen, Malatya’da kamusal bir barış ve restorasyon dönemi başlatmak ve yanlışları incelemeye alarak gerektiğinde hesabının sorulması için gereğini yapmasıdır. 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız