SON DAKİKA
SON DEPREMLER
Bülent Korkmaz

Arslantepe'nin "Ateşi": Sound of Arslantepe

Arslantepe'nin "Ateşi": Sound of Arslantepe
A- A+ PAYLAŞ

Bülent KORKMAZ
korkmazbulent@gmail.com

1986’dan beri bir yerlere yazı karalarım; ilk defa bir yazıma bir grup insana teşekkür ederek başlıyorum:

Besteci Mehmet Güneş Açıkgöz 

Şef Hayri Akbudak 

Orkestra üyeleri: I. Keman: Arda Bengi Yardımlı (konsertmaister), A. Seçil Küçükçelebi, Deniz İnan, Bestenaz Yakar, Tayfun Yazıcı, Kanun: M. Zeki Giray, Timpani: Ekincan Değdaş, Tambur: Orçun Akgün, Piyano: M. Güneş Açıkgöz, Bağlama: Doğukan Dursun, Taş: İlyas Bayyiğit, İsmail Serdar Kansu, II. Keman: Gözde Yapraklı, Didem Tepe, Şeniz Aktar, Yusuf Tenşi, Ülkü Akkuş, Ney: Engin Korkmaz, Daf: Kemal Pir Barış, Tonmaister: Lütfü Kürüm, Viyola: Melike Demirci, H. Nadir Yüksel, Serhat Atalay, Mert Ozan Barlık, Udu Drum: Gökhan Orhan, Kemik Tef: Yusuf Acıbucu, Viyolensel: Selin Özdemir, Mehmet Emin Şen, Nagehan Seçkin, Nilhan Özada, Baş Darbuka: Eren Onuk, Asma Davul: Fatih Mücahit Kayış, Kontrbas: İ. Batuhan Sarıoğlu, M. Şahin Güneş, Bas Davul-Darbuka: Güldua Aslan.

Koro: Soprano: Berna Çınar, Tuğçe Alıcı, Halime Sağ, Emine Çelik, Leyla Çiftçi, Gizem Demir, Selma Uçkun, Neslihan Yiğitcan. Tenor: Ramazan Tuhan, Halil İbrahim Aydın, Muhammet Şamil Aygün, İlyas Bayyiğit, Mehmet Mete, Hamit Yeşil, Alto: Esra Demirseren, Elif Esra Satır, Zeynep Kaya, Gurbet Paçraz, Eylül Yıldız, Melis Aydoğmuş, Bas: Nurullah Çağala, Oğulcan Mustafa Kazancı, Yusuf Korlaelçi, İsmail Serdar Kansu, Mesut Arslan. 

Ayrıca Dijital efekt: Zafer Kılınçer, Ses-kayıt-mix: Mehmet Kurtuluş, Can Paşa, Sunucu: Soner Çelik, Konser video klip hazırlığı: Tuncay Özdemir. 

***

21 Mayıs 2022 Cumartesi akşamı İnönü Üniversitesi Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezinde muhteşem bir konser izledik. 

Sound of Arslantepe (Arslantepe’nin Sedası, Avazı veya Sesi diye anlayabilirsiniz) başlıklı konser için “Bir konserden daha fazlası” demek daha doğru. 

Malatya’nın tarihteki incisi Arslantepe’de simgeleşen kadim kökleri, tarihi, arkeolojiyi, kültürü ve bunu anlamamamızı ve anlamlandırmamızı sağlayan bilim insanlarının neredeyse bir asra yayılan emeğine saygının sanatın evrensel diliyle takdir edildiği, ruhumuza işleyen harika bir icra. 

İnönü Üniversitesi Çoksesli Orkestrası ve Korosu ile Samsun Devlet Opera ve Bale Orkestrasının yukarıda isimlerini zikrettiğim değerli sanatçıları, dünya çapında takdir görecek şekilde büyük bir bilimsel titizlikle yürütülen Arslantepe kazılarının kalitesine ve kalibresine layık bir eser sergiledikleri için alkışı hak ettiler. 

*** 

Evet, şunu biliyoruz: Arslantepe, arkeolojik bir alan…

Binlerce yıl önce yaşayıp, göçüp gitmiş, yazının ne olduğunu henüz bilmeyen, kimi zaman da bıraktıkları yazılı kanıtlardan eser kalmayan veya alfabeleri çözülemeyen ya da zor çözülen toplumların “ne dediğini” anlamaya çalışmak kolay bir iş değil. 

Ama elimizde bunları “doğruya en yakın şekilde” anlayabilecek, anlamlandırabilecek büyük bir gücümüz var: Bilim. 

Kimya ve biyoloji başta pozitif bilimlerde kaydedilen devrim niteliğindeki gelişmeler ile teknoloji son yıllarda arkeolojide de büyük sıçramalar yapılmasını sağladı. 

Elbette bir arkeolog, bir biyolog veya kimyager değil, öyle bir eğitim almıyor. Arkeoloğun asıl işi öncelikle disipline uygun şekilde kazısını yapıp, toprağın altındaki eseri, yapıyı, kemiği, bitki kalıntısını, aleti, sikkeyi çıkarmak. 

Ama “iş” bundan sonra, bulguyu anlama-yorumlama aşamasında başlıyor. 

Böcek bilimciden tutun iklim bilimciye kadar birçok bilimsel disiplinde uzmanla çalışmanın yanı sıra “bilhassa ve özellikle” kimyager ve biyologlarla veya işbirliğine geçmeden buluntuya bir anlam kazandırmak imkansıza yakın. 

O nedenle Arslantepe Kazı Heyeti, gezegenin diğer kazı heyetleri gibi, dünyanın dört bir yanına dağılmış laboratuvarlarla, uzmanlarla işbirliği içerisinde çalışıyor, onlarca yıl çabalıyor, anlıyor, yazıyor, anlatıyor.

Sadece bir örnekle… 

Arslantepe’de devlet sisteminin en önemli kanıtı olan mühür baskılar (cretulae) üzerinde, Arslantepe “öykümüzün” taçlanmasının baş müsebbibi Marcella Frangipane ile Enrica Fiandranın (*) 20 seneden fazla çalıştığını, Frangipane’nin, emekli olmasına karşın, geçen sene yine mühürler üzerinde çalışmak için Arslantepe’ye geldiğini ve önümüzdeki kazı sezonunda da gelmeyi planladığını söylersek… 

Mevzunun ne kadar “derin” olduğu anlaşılır. 

***

Arslantepe’ye akademik dünya emsallerinden daha farklı ve ayrıntılı bakıyor, çünkü benzer sayısız tarihi mekandan farklı olarak Arslantepe’nin neredeyse 4 bin yıl gibi uzun süre kesintisiz yerleşim görmesi ve birçok kültüre yurt olması onun anlaşılmasını ve araştırılmasını, diğerlerine göre, daha zor kılıyor. 

Diğerlerinde, genellikle, daha az sayıda dönem yaşanırken, Arslantepe’nin bağrından her dönem fışkırıyor. 

İnsanı, mekanı, olguyu, gerçekliği, yaşamı, toplumsal ilişkiyi, kültürü anlamamızda bilimsel çalışmaların önemi ve yadsınamazlığını bir yana bırakıp asıl meselemize gelelim. 

Arslantepe kazıları toprağın altından sadece yapıları, aletleri değil, sanat eserlerini de ortaya çıkardı. Asılları Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenen neredeyse 3 bin yıllık Melid Sarayına (Geç Hitit de deniyor) ait duvar resimleri ile iki görkemli aslan ve bir kral heykeli ile saray “kampüsü” içerisindeki depolar ve saray duvarlarında bulunan, aşı boyasından yapılmış duvar resimleri ile baklava desenli motifler ecdadımızın sanat faaliyetlerine de kafa yorduğunun kanıtları. 

Ama Arslantepe’de, daha geniş bir alana taşıyarak söyleyecek olursak, konumlandığı Orduzu ile yakınındaki Aşağı Şeher’de (Eski Malatya), Aspuzu’da (bugünkü Malatya), hepimizin varlık sebebi Fırat’ın, Tohma’nın kıyılarında, bir bebeğin gülüşü kadar saf ve temiz, söğüt ağaçlarının yanından ılgıt ılgıt akan Derme’nin, Horata Suyunun saka kenarında, hiç mi bir oğlan sevdasına türkü yakmadı,  o yanık ses bu türküyü işiten ‘selvi boylu, al yazmalının’ yüzüne utangaç bir gülümseme getirmedi?

Bir çoban Venk’in başında durup, acısını, sevincini, neşesini, yitip giden zamanı, kavalıyla sadece koyunlarına değil tüm ovaya dinletmemiş olabilir mi?

Mümkün mü?

İnsan müziksiz olur mu, onsuz yaşayabilir mi? O, sevdadır, hüzündür, hayal kırıklığı, özlem, sevinç, ağıttır; yani insandır. İnsan müzik, müzik insan…

Arslantepe’de mutlaka müzik vardı ama o günün şartlarında o melodilerin, o tınıların, hüzünlerin, sevdaların, çığlıkların bize ulaşması imkansızdı. 

O sesler halen uzayda yolculuğuna devam ediyor ama bizim onları tutup getirecek teknolojimiz (şimdilik) yok, belki hiç olmayacak. 

İşte Arslantepe’nin hikayesindeki bu eksik halkayı, 7,6,5,4 bin sene sonra bize besteci, piyanist, Doçent Doktor Mehmet Güneş Açıkgöz ve arkadaşları tamamladı. Şef Dr. Öğretim Üyesi Hayri Akbudak da coşkuyla orkestrayı yönetti. 

Müziğin kalitesi, etkileyiciliği, koro ve orkestra üyelerinin icrası sadece “bence” değil “salonca” muhteşem bulundu, büyük alkış aldı. Bu tür etkinliklere pek seyirci bulamazsınız ama yer kalmadı, arka tarafta daha çok genç bir dinleyici ve izleyici kitlesi merdivenlere doluşup ayakta izledi. 

Konserin, kompozisyonu mu desem senaryosu mu, belgesel tadında hazırlanmıştı. Ateş, Erzak, Mühür, Avlu, Saray, Asker, Göç ve İsyan, Kurban, Sur ve Final adı 10 başlıkta besteler icra edilirken, her esere girişten önce verilen Arslantepe bilgileri sade, öz, anlaşılır hazırlanmış; bu arada arka plandaki ekrana ilintili fotoğraf ve videolar eklenmişti.  

Arslantepe gibi karmaşık bir alanın anlaşılırlığı açısından bu tür bir düzenleme çok ama çok yerinde olmuş. 

Final bölümü Arslantepe’ye emek veren bilim insanlarına adanmıştı. Doğallıkla konseri sessizce dinleyen izleyicilerin ekrana Marcella Frangipane ve akabinde kazı heyetinin fotoğrafları yansıdığında alkışlamaya başlaması onca yılın emeğine gösterilen takdirin hoş bir nişanesiydi.

***

Bu konserden aylar önceydi. Sevgili Nezir Kızılkaya ağabeyim telefon ederek, Arslantepe için bir beste hazırlığı yapan Güneş Hoca’yla alanı gezip gezemeyeceğimizi sordu. 

Ne demek, tükan senin, buyursun gelsin misafirimiz olsun, dedim. 

Birlikte Orduzu’ya gittik.  Arslantepe’nin müziğini yapmak istediğini söyledi. Anlatılanları gayet dikkat ve ilgiyle dinledi, sorular yöneltti, anlatmaya çalıştım. Aklımda yanlış kalmadıysa, sonradan telefonla da birkaç görüşmemiz, mesajlaşmamız oldu.  

Anladığım kadarıyla Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Doçent Doktor Sevgi Dönmez’den de bilgi desteği almış, kaynakları okumuş, taramış ve ekipçe aylarca çalışıp ortaya güzel bir iş çıkarmışlar. 

Sanatçılar ise konserden bir gün önce Arslantepe’ye geldiler, beraber gezdik. Onlarda da aynı dinleme dikkati, anlama gayretini gördüm. Özellikle ‘ateş’ konusuna ilgi duyuyorlardı, çalarken bunu daha iyi hissetmek ve hissettirebilmek için ‘Arslantepe’nin ateşini’ bilmek, algılamak istemişlerdi. 

Zaten bir yangın-ateş değil miydi Arslantepe’yi bugüne kadar getiren? Zaten orada ortaya çıkarılan “büyülü” bir mekandan anlaşıldığı kadarıyla, ateş hiç söndürülmemişti.

Bu ateşin İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlerimizin yanı sıra Roma’da da yakılması dileğiyle! 

*** 

Bu başarılı organizasyonun gerçekleşmesinde ekibe İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay ile Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bülent Yılmaz’ın verdiği desteği de not düşmek gerekiyor.   

***

FOTOĞRAFLAR: Metin TAŞÇI

*Arslantepe’de çalışan bilim insanları arasında en çok tanımak istediklerimden biri Enrica Fiandra idi; kısmet olmadı. 2020’de vefat eden Fiandra’nın mühürlerin anlaşılmasında büyük emeği var. Marcella Hoca kendisinden “yaratıcı, çığır açıcı bir bilim insanı ve ayrıca karakter olarak muhteşem biri” diye bahsediyor. Fiandra’nın kurduğu Uluslararası Arkeoloji Antropoloji ve Tarih Araştırma Merkezinin (CIRAAS) başkanlığını şu anda Frangipane yürütüyor. 

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

4 yorum yapılmış

  • Yunus ERTAN (1 yıl önce)
    Kulağımız sesli esere aklımız yazılı bilgiye doydu. Teşekkürler Sayın Rektörüm Teşekkürler Bülent Abi
    %100
    %0
    Yanıtla
  • reis (1 yıl önce)
    ben malatyahaberden böyle bir manşet beklerdim. neden " sound" . dilimizi yediler bitirdiler. ahahaha. daha doğrusu koroda selahattin gürkan olsaydı öyle derlerdi. neyse ki saçma bir haber yapmadılar da sanatı, turizmi olduğu gibi kabul etmeleri gerektiğini anladılar. sizler malatyanın en aydın haber sitesiniz. ama siyasi zırvalıklar yüzünden saçma sapan haber yapmayın lütfen. selamlar saygılar.
    %75
    %25
    Yanıtla
  • Malatyalı (1 yıl önce)
    Bir misafirim Aslantepe höyüğüne gidelim dedi gittiğine pişman oldu kazı yapılan yerin tamamına yakını ziyarete kapalı,oradan çıkarılan tarihi eserler keşke o alana yapılacak bir müzede sergilense daha iyi olurdu diğer bir konu kazılar karınca hızıyla devam ediyor yani italyan hoca yılda bir ay gelecek ve kazı yapılacak.
    %80
    %20
    Yanıtla
  • Feramuz Karaca (1 yıl önce)
    Emeği geçenlere teşekkürler. Orkestra harikaydı.
    %67
    %33
    Yanıtla

Bülent Korkmaz yazıları