SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Ciğerim Nezih Hoca'dan İletişim Dersleri

0
Güncellendi - 2015-12-27 16:03:05
'Ciğerim Nezih Hoca'dan İletişim Dersleri
A- A+ PAYLAŞ

İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından düzenlenen “Türkiye’de İletişimci Olmak” başlıklı panel Cuma günü üniversite yerleşkesindeki Hoca Ahmet Yesevi Konferans Salonu’nda yapıldı. 

Panel konuşmacılarından Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erol Nezih Orhon, iletişimciliği meslek edinenlerin var oluş sorunlarına ‘farklı, özgün, nitelikli ve sorgulayan’ içerik yaratmakla çözüm üretebileceğini ve iletişimcinin ancak değişen koşulları yöneterek varoluşunu sürdürebileceğini söyledi. Prof. Dr. Orhon, iletişim fakültelerinin birbirini kopya ederek tek tip ders programı izlemesini eleştirdi. İletişim camiasında kendisinin ‘Ciğerim Nezih Hoca’ olarak anıldığını söyleyen Prof. Dr. Nezih Orhon, “Kendi farkınızı yaratarak yenilikçi projeler üreteceksiniz. İstanbul’da çöp toplayıcıları kendilerini anlatan gazete çıkardılar. AB ‘Süper proje’ dedi ve destek musluğunu açtı’ diye konuştu. 

Prof. Dr. Erol Nezih Orhon, İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selma Karatape ile varılan mutabakat sonucunda Anadolu Üniversitesi-İnönü Üniversitesi arasında Aydın Doğan İletişim Ödülleri için ortak projeler düzenleneceğini, Yunanistan’la yaptıkları Diyalog Film Festivali’ne İnönü Üniversitesi’nin ortak edileceğini ve iki üniversitenin birlikte Sağlık İletişimi Sertifika Programı düzenleyeceğini açıkladı. 

Panelde kısa bir konuşma yapan İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemil Çelik ise, “Türkiye bir dönüşüm yaşıyor. İnönü Üniversitesi de dönüşüm ve gelişme yaşıyor. Bazı eksiklerimize rağmen Türkiye’de işler iyiye gidiyor. İletişim fakültemiz kısa kuruluş öyküsüne karşın önemli bir ilerleme sağladı. Üniversitemiz uluslararası bir nitelik kazanmaya başladı. Turgut Özal Tıp Merkezi ile bölgesel bir sağlık turizmi merkezi oluşmaya başladı” diye konuştu. 

İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Karatepe: Anadolu Üniversitesi İle Çok Güzel İşbirliğini Somut İletişim Projelerine Dönüştüreceğiz

İnönü üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selma Karatepe’nin moderatörlüğünde gerçekleştirilen panele konuşmacı olarak Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erol Nezih Orhon, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğretim üyeleri Doç. Dr. Rasime Ayhan Yılmaz ve Yard. Doç. Dr. Yavuz Tuna katıldı. 

Panelin açış konuşmasını yapan İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selma Karatepe, “Yeni kurulan bir iletişim fakültesi olarak köklü bir iletişim fakültesi olan Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi’nin deneyim ve birikimlerinden yararlanmak istiyoruz" dedi. Prof. Dr. Karatepe, “Türkiye’de İletişimci Olmak” panelini öğrencilere yeni ufuklar açmak, iletişim fakültelerinin program içeriklerini değerlendirmek, öğrencilerin fakültedeki öğrenim hayatlarından itibaren iletişim camiası içinde yer almalarını sağlamak ve iletişim dünyasının bileşenlerini biraraya getirerek Malatya’nın iletişim kültürüne katkıda bulunmak amacıyla düzenlediklerini belirterek, Eskişehir’den Malatya’ya gelen panelistlere teşekkür etti. 

İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin değişen medya ve değişen dünya parametrelerini dikkate alarak iletişim bilimleri alanında nitelikli, donanımlı insan kaynakları yetiştirmeyi ve iletişim alanında bilimsel bilginin üretilmesine katkı sunmayı hedeflediğini belirten Prof. Dr. Selma Karatepe, iletişim fakültesinin gelişmesine ve ürettiği projelerinin desteklenmesine sağladığı katkılardan dolayı Rektör Prof. Dr. Cemil Çelik’e teşekkürlerini iletti. 

Prof. Dr. Selma Karatepe, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi ile başlattıkları bilimsel işbirliğini somut iletişim projelerine dönüştüreceklerini söyledi. 

Panel Moderatörü Prof. Dr. Selma Karatepe’nin açış konuşmasından sonra panele geçildi. 

Malatya’dayız Ama Şirince’ye Kaçtığımızı Düşünüyorlar

Panelin ilk konuşmacısı Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erol Nezih Orhon, “Bugün 21 Aralık. Maya Takvimi’ne göre bugün kıyametin kopacağına inananlar İzmir Şirince’ye akın etti. Biz Malatya’dayız, ama kimseyi inandıramadık burada olduğumuza, Şirince’ye kaçtığımızı düşünüyorlar” şeklindeki sözleriyle espri yaparak konuşmasına başladı. 

Öğrencilerinin ürettiği özgün iletişim çalışmalarından ve yürüttüğü projelerden verdiği somut örneklerle zenginleştirdiği konuşmasında günümüz iletişimcisinin varoluş sorununa ‘farklı, özgün, nitelikli ve sorgulayan’ içerik yaratmakla çözüm üretebileceğini, iletişimcinin ancak değişen koşulları yöneterek varoluşunu sürdürebileceğini söyleyen Prof. Dr. Orhon, iletişim fakültelerinin birbirini kopya ederek tek tip ders programı izlemesini eleştirdi. 

Prof. Dr. Erol Nezih Orhon’un konuşmasında satırbaşları şöyle: 

Birbirimizin Değerlerini Sorgulamak İletişimi Yok Eder 

İletişimi sadece bir meslek ya da bilim dalı olarak ele almamak gerekir. Herşeyden önce insanlar arası iletişim çok önemli. Bu iletişimin sağlıklı olmasının ön koşulu ise birbirimizin değerlerini sorulamaya tabi tutmak değil, birbirimizi anlamaktır. Birbirimizin değerlerini sorgulamaya başladığımız anda anlaşma zeminimiz ortadan kalkar. Kendi işimize en az taraftarı olduğumuz kulübe verdiğimiz değer kadar değer vermiyorsak ya da o tuttuğumuz futbol takımına olan tutkumuz, işimize olan tutkumuzun ilerisinde ise burada başarı beklemek mümkün değildir. Öncelikle kendi işimizle doğru ve tutkulu bir iletişim kurmak zorundayız. 

Yerel Medya Çok Önemli Ama Kendisi Bunun Farkında Değil

Yerel medya çok önemli bir işlev üstlenmiş durumda. TRT iletişimci dili ile söylersek broadcasting yapıyor. Yani kitlesel düzeyde içerik yayınlıyor. Örnek olması açısından söyleyeceğim: TRT çocuklara yönelik çok sayıda program yayınlıyor. TRT Çocuk kanalı üzerinden yapılıyor bunlar. Ama burada şöyle bir çarpıklık var: TRT Çocuk Etiler’de son versiyon Play Station oynayan çocuğa da, Van da tencere kapağını sokakta çevirerek oyun oynayan çocuğa da aynı içeriği yayınlıyor. Böyle bir mantık olabilir mi? Etiler’deki üst düzey gelir grubuna mensup ailenin çocuğu ile Van’da asgari ücretle yaşama savaşı veren ailenin çocuğu aynı içeriği tüketebilir mi? İşte burada devreye girmesi gereken yerel medyadır. Daha niş alanlar, daha dar alanlarda doğrudan o alandaki hedef kitle ile örtüşen içerik yaratmak konusunda yerel medya devreye girerek TRT’nin yapamadığını yapabilir. Yani TRT’nin yaptığı broadcasting’e karşılık yerelde narrowcasting yaklaşımı üzerinde durulmalıdır. Başarı ve hedef kitle ile örtüşme böyle yakalanabilecektir. 

Yerel medya kendi gücünün ve değerinin farkında değil. Bunun farkına varmalı. Çok çarpıcı bir örnek vereceğim: Geçen yıllarda Bolu’da deprem oluyor, o anda Bolu’da canlı yayın yapan yerel radyodaki spiker ‘İstanbul’dan aldığımız bilgiye göre Bolu’da deprem oluyor’ diyor. Haberin içinde, haberin kaynağı kendisi, haberi kendisi bizzat yaşıyor ama bilgiyi İstanbul’dan alarak Bolu’daki dinleyiciye aktarıyor. 

İletişimci Varlığını Sürdürmek İstiyorsa Özgün ve Özgür İçerik Yaratmak Zorundadır

Türkiye’de şu anda kaç iletişim fakültesi olduğunu sorsam bu salondakilerin çoğu bu sayıyı bilemez. Üzülmeyin, geçen yıllarda YÖK başkanının olduğu bir toplantıda da sordum bu soruyu. YÖK başkanı da dahil bilen olmadı. Bunun üzerine YÖK başkanı asistanını yanına çağırdı ve bir not yazarak ‘İletişim fakültelerinin sayısını öğren gel’ dedi. Bir süre sonra not geldi, Türkiye’de 42 iletişim fakültesi olduğu ortaya çıktı o gün.  Bugün bu sayı 52. Kurulması önerilenlerle birlikte yakın gelecekte 70 iletişim fakültesi olacak bu ülkede. Bu her yıl 5 bin öğrenci mezun edilecek demektir. Peki, sektörün bu kadar yetişmiş iş gücünü istihdam etme olanağı var mı? Yok. Öyleyse, ne yapmalı iletişimci? Ama bundan önce iletişimcinin tanımını vermek zorundayız. Kimdir, nedir iletişimci? Arkadaşlar bu konuda çok sayıda tanım yapılabilir. Ama tüm tanımların kesiştiği bir ortak niteleme var: İletişimci içerik üreten insandır. Yani siz üretebildiğiniz içerik kadar var olacaksınız. Var oluş ve sürdürülebilirlik sorununu ancak özgün, farklı, nitelikli, hedef kitle ile buluşabilen içerik üretip herhangi bir mecrada sunabildiğiniz, paylaşabildiğiniz ölçüde çözebilirsiniz ve başarılı olabilirsiniz. Tüm sorunlara rağmen gelişen iletişim teknolojileri sayesinde Türkiye’de karasal, uydu, digital, internet ya da çok daha farklı mecralar üzerinde yayın yapma, içerik paylaşma olanağı var. Bu olanakları profesyonelce kullanabilirsiniz. Emeğinizi, bilginizi somut bir değere çevirebilir, hem para kazanabilir hem mesleğinizi yapmış olur, hem de kendinizi gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşayabilirsiniz. 

Arabası olan herkes 10 bin, 20 bin bakımı yaptırır. Siz kendinize de 10 bin bakımı yapmalısınız. Yani kendinizi her açıdan geliştirmek, iyileştirmek zorundasınız. Medya düzeninin daha sağlıklı geliştiği çoğu ülkede Medya Geliştirme Merkezleri var. Bunların Türkiye’de de olması gerekiyor. Bu merkezlerin kurulması durumunda iletişimcilerin çağın gereklerine, değişen medya felsefelerine göre kendilerini yenileyerek var olmalarını sürdürmeleri daha kolay olacaktır. 

İletişim Fakültelerinde Kalite Sorunu 

Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi de iletişimci yetiştiriyor, Bingöl Üniversitesi de… Ama aralarında büyük fark var. Anlatayım: Bingöl Üniversitesi’nde Medya Sistemleri bölümü kurulmuş. Bölümde yüksek lisans tezini hazırlayan tek bir öğretim görevlisi var. 12 ders var ve 12 dersin tamamına bu kızcağız giriyor. Şimdi böyle bir tablo var önümüzde. Anadolu Üniversitesi’nin mezun ettiği de iletişimci unvanı alıyor, Bingöl Üniversitesi’nin mezun ettiği de. Burada sözüm Bingöl Üniversitesi’ne değil. Sorun, altyapısı oluşturulmadan fakülte kurulması. Ama Malatya’da çok güzel bir fakülte gördük. Akademisyen kadrosu ile, fiziki koşulları ile, teknik donanımı ile güzel ve gelecek vaad eden bir iletişim fakültesi. İnanıyorum ki, buradan Türkiye’nin ve dünyanın tanıyacağı iletişimciler yetişecek. 

İletişim Fakültelerinin Programları Çeşitlendirilmeli

Bugün iletişim fakültelerinin temel sorunlarından biri de ders programlarının, içeriklerin birbirinin kopyası olmasıdır. Bir iletişim fakültesi yıllarca çalışıyor, tecrübesini ortaya koyuyor, bilgi üretiyor, bunun sonucunda bir ders programı oluşuyor. Diğer fakülteler kendi programlarını oluşturma zahmetine katlanmadan bunu copy+paste kolaycılığı ile kopya ederek kendi fakültelerine aktarıyorlar. Kopyacılıkla bilimsellik olmaz. Kopyacılıkla iletişimci yetiştiremeyiz. Öyleyse ne yapmalıyız. Ortak dersler, ortak programlar olacaktır. Ama bir de fakültenin kendi farklılığını yaratması lazım. Örneğin Malatya kayısının şehir ekonomisine yaptığı büyük katkı nedeniyle İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi mutlaka Tarım İletişimciliği, Turgut Özal Tıp Merkezi’nin bölgeye büyük etkisi nedeniyle Sağlık İletişimciliği ya da Sağlık Gazeteciliği gibi programlar koymalıdır fakülte müfredatına göre. Bu uygulama hem Malatya’ya büyük fayda sağlayacak hem de iletişim alanında yetişen insan kaynaklarını çeşitlendirecek, farklı uzmanlık alanlarının yolunu açacaktır. Malatya’da diş hekimliği fakültesinde iletişim dersi olduğunu duydum çok şaşırdım ama aynı zamanda çok mutlu oldum. Çünkü Türkiye’nin belli başlı tıp fakültelerinde bile çok elzem olmasına karşın iletişim dersi hala programlarında yok. 

Öğrencilere: Blog Yazın, Proje Üretin Biz Projenizi Pazarlayalım

İletişim fakültesi öğrencileri şimdiden işe başlamalı. Her öğrencinin bir blogu olmalı. Herkes aşk yaşıyor ama aşkını yazan yok. Yazın, okuduğunuz kitabı, aşkınızı, sorunlarınızı, kafanızdaki soru işaretlerini, izlediğiniz filme dair yorumlarınızı yazın. Facebook’da sadece ‘like’ yapmayın, yorum da yapın. Facebook karşı cinsi takip için kullanılıyor. Çoğu zaman inkar edilse de bu bir gerçek. Ama bunu değere dönüştürecek projelerde de kullanın. Farklı fikirler, hiç girilmeyen alanlarda iletişimcilik yapın. Mesela Türkiye’de bölge bölge, şehir şehir gezen 5 milyon mevsimlik işçi var. Bunların öyküsünü projeleştirin. Hayatlarına girin, anlatın, yazın, çekin, fotoğraflayın, senaryolaştırın ve proje olarak paylaşın. Siz proje üretin, biz projenizi pazarlarız. Bir gazeteci arkadaşımızın sorusunda ifade ettiği gibi tutuklu gazetecilerin, işsiz gazetecilerin öyküsünü yazın. Malatya’nın yerel medya mecralarında yazın, fakültenizin ve kendinizin varlığını hissettirin. 

Ana Haber Bültenleri Yaşlılar İçin Yapılıyor 

İnternet medyası çok önemli. Sosyal medya artık insanların vazgeçilmezi durumunda. Televizyonda haber izlemiyorsunuz. Ama herşeyden haberdarsınız. Çünkü internet, sosyal medya üzerinden olağanüstü bilgi akışı yaşanıyor dakika dakika. Akşam oluncaya kadar birçok haber güncelliğini yitirmiş oluyor. Ana haber bültenleri bu yüzden izlenmiyor. Çünkü zaten bu bültenler ajans haberlerini beklemeyi gelenek haline getiren yaşlılar için hazırlanıyor.

Kendinizi Markalaştırın

Kendinizi farklılaştırın. Görünürlük ve farkındalık algısı yaratın. Ben adım Nezih. Ama camiada ‘Ciğerim Nezih Hoca’ olarak anılırım. Bu bile bir fark yaratıyor. Öğrencilerim de ‘Ciğerim Nezih hocanın öğrencileri’ olarak tanımlanıyor. Hemen her gün mail atıyorsunuz, facebook’da zaman harcıyorsunuz, tweet atıyorsunuz. Bu kadar eğlence yeter, artık bunu size fayda sağlayan bir formata çevirmek zorundasınız. Hocalarınızla birlikte üniversitenin teknoparkında iş dünyasına giriş yapın. Bugün artık her çocuğun sevgilisi haline gelen Pepe karakteri fakülte hocalarımızın ve öğrencilerimizin geliştirdiği bir proje olarak başladı tekno-kentte. Bugün sadece Pepe dergisi bir ayda 260 bin satıyor. 

Film Yönetmeni Elia Kazan Bir Jurnalciydi 

İletişimcinin en çok ihtiyaç duyduğu şey özgürlük atmosferidir. Bugün Türkiye’de tutuklu gazeteciler var ve bu önemli bir sorun. Amerika’da da 1950’li yıllarda komünist olduğu öne sürülen kişilere karşı girişilen cadı avı hala hafızlardadır. Ünlü film yönetmeni Elia Kazan bile Amerika'ya Karşı Etkinlikler Komitesi'nde verdiği ifadelerde jurnalcilik yaptı. Bu ifadeler muhalifleri sindirmek için kullanıldı. Siyasi görüşleri nedeniyle hiç kimse sorgulanamaz. Muhalifler ‘Komünist örgütlere üye misin değil misin?’ sorularını cevaplandırmaya zorlandı. Bir insanın siyasi görüşünü sorgulayarak ‘Hayır’ cevabını vermesini sağlamak bile düşünce özgürlüğüne aykırıdır. Çünkü, evrensel anlamda herkes ‘Sessiz kalarak cevap vermeme’ hakkına sahiptir.

Doç. Dr. Rasime Ayhan Yılmaz: Tıp Doktoru Sektörde İş Buluyor Ama İletişimci Kapıdan Çevriliyor 

Prof. Dr. Nezih Orhon’dan sonra söz alan Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Rasime Ayhan Yılmaz, iletişim bilimlerinin bir bilim dalı olup olmadığının hala bir tartışma konusu olmaya devam ettiğine dikkat çekerek sektörün iletişimcilere uzmanlık alanı belirsiz diplomalı muamelesi yaptığını kaydetti. Doç. Dr. Yılmaz  “Bir tıp hekimi, ya da bir ekonomist reklam ya da halkla ilişkiler sektöründe iş bulabilirken iletişimci çoğu zaman kapıdan geri çevriliyor. Çünkü genel anlamda sosyal bilimlerin hala bilim dalı olup olmadığı tartışılıyor” dedi. 

İletişimcinin fark yaratarak sektörde var olabileceğini belirten Doç. Dr. Rasime Ayhan Yılmaz şöyle konuştu: “Kendinize yatırım yapmak zorundasınız. Kendi öykünüzü yaratamazsanız ilerlemek mümkün değildir. Ürünün içindeki sihirli hikayeyi ortaya çıkarabilmek çok önemli. Bunun için önce kendinizin farkına varmalısınız. Çünkü teknoloji, iletişim modeller ve iletişim içeriklerini tüketen tüketici değişti. Siz değişimi yönetenler arasında yer alarak geleceğe yürüyebilirsiniz”. 

Yrd. Doç. Dr. Yavuz Tuna: Yerelde İletişim Öğrencileri İçin Büyük Fırsatlar Var

Panelin son konuşmacısı Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yavuz Tuna ise, iletişim fakültesi öğrencileri için yerelde düzeyde çok önemli fırsatlar olduğuna dikkat çekerek, “Kobilerin medya planlamaları için projeler hazırlayabilir, siyasilerin siyasi kampanyalarının iletişim ekiplerinin bir parçası olabilirsiniz. Bu sizin sahada, pratik alandaki deneyiminize büyük zenginlik katacaktır. Hayatın içinde olun” dedi. 

İletişim fakültesi öğrencilerinin ilgi alanlarını geliştirmelerini isteyen Yrd. Doç. Dr. Yavuz Tuna, “Sosyal medyayı bir fayda, değer üretmek için kullanın. Sosyal medya bugün en önemli iletişim kanallarını oluşturuyor” diye konuştu. 

HABER-FOTO: Niyazi DOĞAN- Güler HAZAR

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız