SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Lozan'ı Tartışmaya Açanlar Sevr'e Boyun Eğenlerdir"

A- A+ PAYLAŞ

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Malatya Şube Başkanı Yunus Millioğulları, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'nın 99. yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Lozan Antlaşması Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senedidir” dedi.

Millioğulları, şunları söyledi:

"99. yaşını kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti’nin Tapu Senedi Lozan Antlaşması; ülkemizin sınırlarını Misakı Milli kararlarına göre dünyaya kabul ettirmiş olması yanında, 1699 Karlofça’dan 223 yıl sonra masadan başı dik kalktığımız tek antlaşmadır. (1739 Belgrad Antlaşması çok küçük toprak kazançları sağlamış ise de 35 yıl sonra tarihe gömülmüştür.) 

Öte yandan Lozan, hükmünü bir asır boyunca sürdüren (ilelebet de sürdürecek olan) ender uluslararası antlaşmalardan biridir.

Lozan Zaferimiz’in en önemli yönü ise; Türk Ulusu’nun İstiklâl Savaşı’nda gerçekte kimlerle savaştığını, “yenilemez” denilen emperyalist cephenin yenilgiyi kabul etmesini ve Türk yurdunu işgale memur edilen Yunanistan’ın emperyalizmin piyonu olarak savaşa sürüldüğünü resmen belgelemiş olmasıdır.

Aynı zamanda Lozan; Osmanlı Devleti’ni 400 yıl ekonomik esarete sokan kapitülasyonlara son veren, siyasal bağımsızlığın ancak ekonomik bağımsızlıkla tam olarak sağlanabileceğini vurgulayan, bu anlamda ezilen uluslara da yol gösteren tarihin en önemli belgelerindendir.

LOZAN ÖNCESİ ULUS EGEMENLİĞİNİN TESCİLİ !

İşgalciler ve iş birlikçilerinin 9 Eylül 1922 günü İzmir’den denize dökülmesinden sonra 10 gün içinde Anadolu hızla emperyalist çizmesinden temizlenmeye başlandı. Telaşa kapılan emperyalistler derhal silah bırakma çağrısında bulundular. Bursa’nın Mudanya ilçesinde 3 Ekim 1922’de başlayan ateşkes görüşmelerinin yapıldığı tarihi binadaki küçük masada İsmet Paşa’nın karşısında 3 emperyalist ülkenin temsilcileri vardı; İngiltere, Fransa ve İtalya… Bu, Ulusal Kurtuluş Savaşımız’da gerçekte kimlerle çarpıştığımızın somut göstergesidir. (Bu tarihi tablo Mudanya Mütareke Evinde görülebilir). Masada temsil edilmeyen iki heyetten biri emperyalist devletlerin piyonu Yunanistan, diğeri de Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını idama mahkum eden İstanbul Hükümeti temsilcileriydi. Yunanistan temsilcileri Mudanya açıklarındaki İngiliz gemisinde kendilerine verilen görevi yerine getirememenin ezikliği içinde bekliyorlardı. “Yunan Ordusu Halife Ordusudur” diyerek vatanın işgalini kolaylaştırmaya çalışmış hain Padişahları yurdundan kaçmanın telaşına düşmüş Osmanlı temsilcileri ise, tabii ki yoktular.

11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Mütarekesi’nin hemen ardından İtilaf Devletleri Lozan’da toplanacak Barış Konferansı için TBMM hükümetine çağrıda bulundular. Ama bir çağrı da İstanbul hükümetine gönderdiler. Böylelikle, hem galip Ankara’nın gücünü azaltmayı, hem de Türkiye’de iki ayrı hükümet tanıdıklarını kabul ettirmeyi planlamışlardı. Türk Ulusu bir kez daha tarihi bir kararın eşiğine gelmişti. Kemalistler ya ulus egemenliğine sahip çıkacak ya da emperyalistlerin tuzağına düşüp Ulusal Kurtuluş Savaşı Zaferi’ni elleriyle İstanbul’un hain Sultanı ile efendilerine teslim edeceklerdi. Elbette gereğini yerine getirdiler. 1 Kasım 1922 günü TBMM’de aldıkları büyük bir kararla saltanatı kaldırarak ilk devrimi gerçekleştirdiler. Meclis’teki ortak komisyon toplantısında tartışmaların Saltanat yanlıları tarafından kasten uzatıldığını ve kafa karışıklığı yaratılmaya çalışıldığını gören Mustafa Kemal Paşa önündeki sıranın üzerine fırlayarak şu tarihi konuşmayı yaptı:

“Efendiler; egemenlik, hiç kimsece, hiç kimseye, bilim gereğidir diye, görüşmeyle, tartışmayla verilmez. Egemenlik güçle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları Türk ulusunun egemenliğine zorla el koymuşlardı. Bu yolsuzluklarını 600 yıl boyunca sürdürmüşlerdi. Şimdi de Türk ulusu “artık yeter” diyerek, bunlara karşı ayaklanıp egemenliğini eylemli olarak eline almış bulunuyor. Bu bir olupbittidir. Söz konusu olan ulusa egemenliğini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız, sorunu değildir. Sorun zaten olupbitti durumuna gelmiş bir gerçeği açıklamaktan ibarettir. Bu, ne olursa olsun yapılacaktır. Meclis ve herkes sorunu doğal bulursa, sanırım ki uygun olur. Yoksa gerçek yine yöntemine göre saptanacaktır. Ama ihtimal bazı kafalar kesilecektir.”

Bu devrimci kararın ardından Türk Ulusu’nun tek temsilcisi olarak Lozan’a giden İsmet Paşa başkanlığındaki Ankara Hükümeti temsilcileri güçlü bir irade ortaya koydular. İngilizlerin liderliğindeki emperyalist cepheyle çok çetin geçen konferansta en büyük tartışma konusu kapitülasyonlar ve Osmanlı borçları oldu. Hatta bu nedenle bir ara kesilen görüşmeler nihayet 8 ayın ardından tamamlandı ve 24 Temmuz 1923 günü -Musul ve Boğazlar konusu sonraya bırakılmak üzere- bütün Türk tezleri kabul edilerek antlaşma imzalandı. Bu durum emperyalist ülkelerin temsilcilerini hiç memnun etmedi. Nitekim görüşmelerden yıllar sonra 15 Ekim 1973 tarihinde İsmet İnönü TRT’de yapılan bir söyleşide şunları anlatacaktı:

 “Lozan’da İngiliz Delegesi Lord Curzon ve Amerikan Delegesi ile oturuyorduk. Lord Curzon ‘Lozan’dan memnun ayrılmıyoruz. Hiçbir dediğimizi yaptıramadık. Harap bir memleket devralıyorsunuz. Bunu imar etmeyecek misiniz? Neyle, nasıl yapacaksınız? Para bir bunda (Amerikan delegesini işaret etti), bir de bende var. Geleceksiniz, para isteyeceksiniz, diz çökeceksiniz, reddettiklerinizin hepsini bir bir cebimden çıkarıp önünüze koyacağım.’ demişti. Bu konuşmamızı hiçbir zaman aklımdan çıkarmadım.”

Evet; Kemalist Devrimciler emperyalistlerin bu sözlerini hiç akıllarından çıkarmadılar, hiç para istemediler, hiç diz çökmediler. Onlar; kurdukları Devleti namus ve ahlâkla, akıl, bilim ve liyakatla yöneterek tamamen milletin gücüyle 15 yılda uçak üretip ihraç eden bir sanayi ülkesi yaratmayı ve Türkiye’yi dünyanın kendini doyurabilen 7 ülkesinden biri yapmayı başardılar.

ATATÜRK YOLUNDAN AYRILMANIN GETİRDİĞİ…

72 yıldır önce İngilizler, ardından ABD ve yancıları yaşadığımız her ekonomik bunalımda Lozan’da ceplerine attıkları bu reddedilmiş maddeleri teslimiyetçi iktidarların önüne koydular, koyuyorlar. 

Emperyalistler yıllardır bizden, Lozan’ı rafa kaldırıp 10 Ağustos 1920’de Osmanlı’ya imzalattıkları Sevr paçavrasını kabullenmemizi istiyorlar. Uluslararası toplantılarda her fırsatta ya “yanlışlıkla” Sevr ya da 21. yüzyıl versiyonu -hani şu övünçle eşbaşkanlığına soyunulan- BOP haritasını karşımıza çıkarıyorlar.

Lozan’ın yaşamsal önemine, BOP tuzağına dikkat çeken yurtseverler “paronayak” damgası ile karalanır ya da düzmece iddianamelerle yargılanırken, Fesli Kadir gibi “Keşke Yunan kazansaydı” diyebilen -yazık ki, devlet katında da kabul gören- emperyalizm iş birlikçisi, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı gericiler Lozan’ı “hezimet” olarak ilan ediyor. En yetkili ağızlar, hem de Yunanistan ziyaretinde, “Lozan’ı tartışmaya açma” gafletine düşüyor. Fısıltı gazetelerindeki yalanları ile yetinmeyen profesör unvanlı kimi çakma tarihçiler artık açık açık TV kanallarında “Lozan’ın gizli maddeleri” masalları anlatıyor. Lozan’ı itibarsızlaştırma ve ülkemizi bölme çabaları aralıksız sürdürülüyor.

TARİHİN GÖR DEDİĞİ…

Tarih bilimdir, asla nankör değildir, hükmünü vermiştir:

Lozan Antlaşması Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedidir.

Maddeleri kanla yazılmıştır, hiçbir güç değiştiremez

Lozan’ı tartışmaya açmak, Sevr paçavrasına ve türevi emperyal planlara boyun eğmektir.

Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Ulusu var oldukça Lozan Antlaşması da var olacaktır. 

Ne yüzüncü yılında ne de gelecekte değişecek, yürürlükten kalkacak gizli maddeleri vardır.

Nokta!

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ; Türkiye Cumhuriyeti’ni olduğu gibi, Tapu Senedi’ni de sonsuza dek korumayı, bu tarihi zaferi Ulusumuza kazandıranlara saygısızlık edenlerle olanca gücüyle mücadele etmeyi görevi saydığını kamuoyuna saygı ile duyururken değişmez önderimiz Atatürk’ü, Lozan’ın bilge diplomatı İsmet İnönü’yü, Kuvayı Milliye Kahramanlarımızı ve bu toprakları vatan yapan aziz şehit ve gazilerimizi bir kez daha minnetle, şükranla, saygıyla anmaktadır.

Lozan Antlaşması’nın 99. yılı kutlu olsun!"

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

9 yorum yapılmış

  • Murat (1 yıl önce)
    O dönemde Osmanlı temsilcisi mi kalmış. Ülkemizi batıya peşkeş çekmek için büyük gayret içine giren ve milletimize kendilerini modern&çağdaş olarak lanse ettirmeye çalışan vatan hainleri her dönemde olmuştur, olmaya da devam edecektir. Günümüzde de olduğu gibi. Aziz milletimizin uyanık olması lazım...
    0
    0
    Yanıtla
  • 44malatya (1 yıl önce)
    Turk tarihini dunya tarihini okursaniz lozanin antlasmasinin onemini anlarsiniz lozan turk milletin tapusudur emegi gecenlerin mekani cennet olsun
    %67
    %33
    Yanıtla
  • Vatandaş (1 yıl önce)
    Lozan'da adalar konusu çok problemli. Keşke adalar konusunda o şekilde anlaşılmasaydı. Egede taş atsan yetişecek adalar Yunanlılara bırakıldığında ileride bunun problem çıkarabileceği öngörülmeliydi. Yine de Lozan'da emeği geçenlerin mekanı cennet olsun
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Tamer Ilikçi (1 yıl önce)
    Sıralamaya uyararak okumak lazım Mondros ateşkes antlaşması serv ve lozan kimin ne mal olduğu ortaya çıkar
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Tamer (1 yıl önce)
    Millioğlu lozan antlaşmasını okumamışsınız okumanızı tavsiye ederim basma kalıp nutukları bırakın
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Cumhuriyet -î El Aziz (1 yıl önce)
    Sevrdeki yedikleri haltı Lozana iftira atarak kapatmak istiyorlar.
    %67
    %33
    Yanıtla
  • Hamz (1 yıl önce)
    Yahu kardeşim madem öyle lizan barış antlaşmasının bütün maddelerini kamuoyuna açıklayın
    %55
    %45
    Yanıtla
  • Lozan'a karşı İngiliz güdümlü saldırılar bir türlü dinmedi. İngilizler Lozan hezimetini bir türlü unutmadılar. Önce Şeyh Sait isyanlarını başlattılar, sonra cumhuriyet idaresine karşı olan dinci gruplara sonuna kadar destek verdiler. Keşke Yunan İşgal etseydi diyenlerin peşinden gidenler hala aynı martavalları, mavalları söylüyorlar. Bugün muhabiri İngiliz Kraliyet Sarayında ağırlanan Akit Gazetesi de aynen bunlar gibi Lozan'a saldırıyor. Tarihi merdiven altı eğitimle öğrenen bu tür düşünce sahiplerine ne söylerseniz söyleyin hava. Onlar, Atatürk'ün İstanbul'u yeniden ellerinden aldığı İngilizler gibi Lozan'a saldırmaya devam edecekler. Bunların merdiven altı bilgilerine kaynak oluşturanlardan biri aklen malul Rıza Nur'un kim olduğu da haberin altındaki ilgili haberde yazılmış zaten. Yine bunların pirlerinden olan fesli Kadir'in İngilizlerle irtibat ve iltisakıda çok yazılmıtı
    %64
    %36
    Yanıtla
  • Abdullah (1 yıl önce)Hamz isimli kullanıcı yorumuna
    İnternetten aç oku, gizli madde diye bişey yok. Varsa devlet, iktidar her şey sizin, açıklayın biz de öğrenelim.
    %100
    %0
    Yanıtla