Hacı Yusuf Camisi- Taş Cami- Teze Cami- Yeni Cami
Celâl YALVAÇ
Şehrin merkezinde olup, kâmilen muntazam sıralı silme taştan yapılmış güzel bir camidir. 24.50 x 24.50 metre büyüklüğünde kare bir zemin üzerine oturtulan caminin son cemaat yeri 4 metre genişliğinde olup üzeri revaklıdır. Vakıf kayıtlarında adı “Hacı Yusuf Camii” olarak geçmektedir. Halk, Yeni Cami, Taze (Teze) Cami, Taş Cami ismiyle anmaktadır. Bu cami yapılıp ibadete açıldığı günden beri Malatyalılardan gerekli ilgi ve sevgiyi görmekte, şehrin görüntüsünde vazgeçilmez bir anıt olarak yer almaktadır.
Caminin planı, kare zemin üzerine oturtulan klasik Osmanlı cami mimarisine uygunluk göstermektedir. Cami sahnının merkezi büyük bir kubbe ile örtülmüş, bu kubbe kalın 4 sütun üzerine oturtulmuştur. Yan kanatlar, orta uç ve yarım kubbelerle örtülmüş; geriye kalan köşelerin örtülmesi, merkez kubbeden de küçük benzer kubbelerle sağlanmıştır.
Cami, 1843 (Hicri 1258) tarihinde Mustafa oğlu Yusuf tarafından yaptırılmış ve kayıtlarda ismi Hacı Yusuf Camii olarak geçen caminin üzerine yapılmıştır. 1893 yılında vuku bulan zelzeleden yıkılmış olan bu caminin yerine, 1893/94 tarihinde Yeni Caminin temeli atılmış, devrin müftüsünün halka müracaatla topladığı paralar ve Sultan II. Abdülhamid’in maddi yardımları ile inşaat devam ettirilmiştir. Araya giren çeşitli sebeplerden dolayı inşaat uzamış, caminin yapımını tamamlamak, ancak 1913’de mümkün olmuştur.
Yerine yapıldığı caminin eski minaresine yakın olan minaresinin inşası sırasında minareden bir ustanın düşerek öldüğü, caminin inşasıyla ilgili hatıraların başında yer almaktadır. Bu olaydan sonra, ustanın düştüğü minareye müftülükçe 10 gün hapis cezası verildiği Kemal Tahir’in konusu Malatya’da geçen Namuscular isimli eserinin birinci baskısının 310. sayfasında yazılıdır. Bu kitapta caminin ismi Ulu Cami olarak geçmektedir.
Hacı Yusuf Camiine ait eski minarenin inşa kitabesinde şöyle yazar:
1- İsmi Hüda rehnuma
Eyleyüb hamd-ü-sena
2- Yusuf bin-i Mustafa
Kıldı bunu hoş bina
3- Cenneti Firdevs ola
Mazbaha-ı vaslı beka
4- Tarih bir düştü hem
Keşf-i hicab-üs-siya
(Hicri 1258)
GÖRSEL: Yeni Cami haberi- Son Posta Gazetesi (29.06.1932)
50x50 santimetre büyüklüğündeki kitabede yazılı olan Hicri 1258 tarihi Miladi 1843 senesine karşılık gelmektedir ki, bu da caminin Eski Malatya’nın terkinden ve bugünkü il merkezinin kuruluşundan 4 yıl sonra yapıldığını göstermektedir.
Cami ve minarelerinin kendine has mimari özellikleri vardır. Bu özellikleri ayrı bir araştırma konusu olacak kadar da geniştir. Minare âlemlerinin oturtulduğu taştan külah taşları bazı zelzeleler esnasında düşmüş, yenileri yapılarak yerine konulmuştur.
14 Haziran 1964 Pazar günü takriben saat 15.15’de meydana gelen şiddetli zelzelede cami büyük hasar görmüş, minare âlemlerinin üzerine konulduğu külah vazifesi gören taşlar düşmüştür. Kubbe ve duvarlardaki tehlikeli çatlaklar Vakıflar Genel Müdürlüğünce tamir ettirilmiş, caminin kurşun örtüsü yenilenmiş, çatlaklar kapatılmış, iç sıva yenilenmiş ve bu ara külah taşları kaldırılarak bunların yerine büyük boy minare âlemleri takılmak suretiyle minarelerin üst kısmına yeni bir şekil verilmiştir. Bu ara üst pencerelerin çerçeveleri de kaldırılarak bugünkü (2022’den önceki) şekle dönüştürülmüştür.
Halkın sürekli istekleri karşısında Vakıflar Genel Müdürlüğü ikinci bir ihaleyle, daha önce sade olan caminin iç kısmını tezyin ettirmiş, kubbe süslemelerini yaptırmış ve kubbe yazılarını yazdırmıştır.
Caminin kitabeliklerine konmak üzere bazı kişilerden tarih düşmeleri istenmiş, bunlardan birisi ana giriş kapısı üzerine yerleştirilmiştir.
6. satır sıhhatli okunamadığı için boş geçilen kitabenin metni aşağıdadır:
- Çekmiş afaka ser’i ma’bedi İslâmı görün
- Her tarafdan çıkan avaze-i tekbiri görün
- Yükselen kubbenin altındaki ehli iman
- Kudretullaha dayanmış da gözetler ferman
- Titriyor gökte melekler ilanı tevhide
- Hangi kalbdir erimez Zümre-i tahmide
- Himmet-i halkla yapıldı bu muazzam ma’bed
- Lutfûnu kesme ilâhi bize Sen eyle meded
- Mebde-i tarihi 1307 oldu tahkik
- Müntehası dahi 1328 Allah veliyütevfik.
Yeni Cami Hakkında Araştırma ve Yazılar
Yeni Cami hakkında Ahmet Şentürk, Adnan Işık, İsmail Aytaç, Celal Yalvaç'ın araştırma ve yazıları bulunmaktadır. “Malatya (1830-1919)” kitabını yazan Işık, Yeni Camiye bir bölüm ayırırken, Yalvaç ve Şentürk’ün verdiği bilgilere atıfta bulunmuştur.
Işık’ın kitabında yer alan anlatıma göre, halk Eski Malatya’yı terk edip bugünkü şehre (o dönemdeki adıyla Aspuzu) taşındıktan birkaç sene sonra nüfus artmaya başlamış, büyük bir camiye ihtiyaç hâsıl olmuştur.
Ulemadan Hocazade Hacı Yusuf’un mallarının tamamını satıp 1843 yılında ahşaptan bir cami yaptırmış, kalan parayı çocuklarına bölüştürmüştür. Bu cami 1893 depreminde yıkılınca yerine “daha sağlam” ve taştan bir cami yapılmasına karar verilmiştir.
Yeniden yapılan bu camiye halk arasında “Teze Cami” denmesi bu sebepledir. Hicri 1312 senesi (1894) Mamuret-ül-Aziz Salnamesinde Yeni Cami hakkında ilk bilgilere rastlanmaktadır. Caminin temeli kazılırken çok su çıkmış, su temeli basmasın diye de ardıç ağaçları kullanılmıştır. İşçiler kazığı toprağa çaktıktan sonra lögün denilen macun gibi nesneyi, kazığa çıkararak açılan çukura dökmüşler. Lögün, kireç, lif, kıl, yumurta ve kırmızı topraktan yapılırmış. Bu işlemi görenlerin aktardığına göre, çok zahmetli bir işmiş.
Işık, inşaatın uzun yıllar devam ettiğini hatırlatarak, mimarlar, kalfalar, taşçılar, dülgerler, marangozlar, nakkaşlar, hattatlar, lağımcılar, taş ocağı ameleleri, sırt hamalları ve nice işçi ve ustanın emeğiyle caminin yavaş yavaş yükseldiğini söyledikten sonra, malzemenin getirildiği yerler ve ustalar hakkında bilgiler aktarıyor.
Caminin taşları, Elazığ yolu üzerinde, şehir gösteren civarındaki taş ocaklarından getirilmiş. Taşçı ustaları Rum’dur. Sonradan Malatya’nın meşhur taş ustası olacak Temur Usta bunların arasında yetişmiştir. Ancak Temur Usta ilk bu işe giriştiğinde, Rum taşçıların mahareti karşısında, gözü korkmuş “bu iş benim galemim değil” demiştir.
Çırmıhtılı Battal Usta diğer bir taş ustasıdır. Battal Usta Çırmıhtı merkezinde halen ayakta duran Kekevi Konağı (Abdullah Ağa Konağı) için de taş kesmiştir. Onun kestiği taşlar bugün bile “tıhdab” gibi duvarda durmaktadır.
Salname bilgisine göre, cami 1909 yılında çatı seviyesine kadar gelmiştir. O yıllarda yaşanan Balkan Savaşları ve ‘ayak seslerini hissettiren’ 1. Dünya Savaşı haliyle ekonomide bozulmaya yol açmış, inşaat durmuştur.
Bir şiir yazan Hacınebioğlu Adil Bey (Adil Özelçi) caminin kapısına asıp, inşaat için halktan para yardımı istemiştir.
Caminin mermerlerini Ermeni Sadık Usta, minberini meşhur doğramacı Ermeni Mardik Usta yapmıştır. Minber parasını Atmalıoğullarından emekli bir binbaşı ödemiştir.
Malatya’nın ileri gelenlerinden Emirahmetoğlu’nun cami yapılırken taş taşıdığı söylenmektedir. Ancak bu bildiğimiz anlamda amelelik değil, sembolik bir davranıştır.
Merhum Hüsnü Tulunoğlu, Yeni Cami ile ilgili bir tarih manzumesinin bulunduğunu aktarıyor. Tulunoğlu, bu konuda bir makale yazmıştır.
17 Ağustos 1939 tarihli Son Posta gazetesinde yer alan bir habere göre ise (kupürü yanda), etrafı köhne ve harap bina ve barakalarla kapatılmış caminin güzelliğini ortaya çıkaran bir çalışma yapılmıştır. Malatya’nın ileri gelenlerinden Tevfik Temelli, Vahap Saltoğlu, Etem Fadıllı, Müteahhid Said Demirbağ, Darendeli Zaloğlu ve daha bazı hamiyetli zevat tarafından caminin etrafındaki bu binalar satın alınarak bir park halinde çevirmek, bu parkın ortasına da İsmet İnönü’nün bir heykeli konmak şartı ile belediyeye teberrü edilmiştir.
Cevizden Minberi
Ceviz ağacından yapılmış, süslü ve zarif minber mihrabın yakınındadır. Madeni vaiz kürsüsü öndeki doğu duvarının yanında bulunan fil ayağına tespit edilmiştir. Girişte, batı yönündeki fil ayağına da madeni müezzin köşkü dayandırılmıştır. 4 metre genişlikteki ahşap mahfil doğu-batı duvarının arasındadır ve buraya batı yönünde bulunan ahşap merdivenle çıkılmaktadır. Mahfil camiye sonradan eklenmiştir.
Minareler
Caminin doğu ve batı köşelerinde taştan, ikişer şerefeli iki minaresi vardır. Hacı Vahap Dağıstanlı’nın ifadesine göre, son cemaat mahalli küçük kubbeleri ile bu iki minare I. Cihan Harbi nedeniyle durdurulmuş ve Cumhuriyetin ilk yıllarında tamamlanmıştır. Minarelerin inşaatı sürdürülürken çekilen fotoğrafların aslı Malatya’da Ahmet Vaizoğlu’nun arşivindedir.
Kuzeye bakan ön cephede 24 tane daimi akan abdest musluğu bulunmaktadır. Musalla taşı içe doğu cephesindeki geniş avludadır.
Şehir merkezindeki en önemli yapı olan ve şehrin simgesini oluşturan bu caminin giriş kapısının üzerindeki kitabenin şairi Necefi mahlasıyla şiirler yazmış olan Malatyalı Aksoğanoğlu Hacı Ali Osman Efendi'dir. Zile, Van, Küfe ve Necef’te reji müdürlüğü, Bağdat'ta tahrirat müdürlüğü de yapmış olan bu zat daha sonra Malatya'ya tayin gelmiş, 1912 yılında vefat etmiştir. Akıbeti belli olmayan divanının olduğu söylenmektedir.
Minareden Kim Düştü?
Yeni Cami denince Malatya’da hatıralarda en çok yer kaplayan konulardan biri, inşaat sırasında bir ustanın düşerek hayatını kaybetmesidir. Bu isim veya olayın oluş şekline dair bir kayda henüz rastlanmamıştır.
Halk arasında minareden bir Ermeni düşmüş lafı yıllarca söylenegelir. Işık’ın büyüklerinden duyduğuna göre, caminin Yemenici Pazarına bakan tarafındaki minareden Gümüşhacıköylü Rumlardan biri düşmüştür.
Bu konudaki “tevatür” Türk edebiyatının büyük isimlerinden Kemal Tahir’in Namuscular romanında yer almıştır. Tahir “ustanın düştüğü minareye müftülük tarafından 10 gün hapis cezası verildiğini” yazmaktadır. Konusu Malatya’da geçen romanda Yeni Cami’den ‘sehven’ Ulu Cami diye bahsedilmiştir. Bilindiği gibi 1224 tarihli Malatya Ulu Cami Eski Malatya’dadır.
Rivayete göre, Malatya’ya gelen Talat Paşa burada Cuma namazı kılmış, minberin Ermeni bir usta tarafından yapılmasına sitem etmiştir.
Bekçi Lallik
Adnan Işık, Teze Camiden bahsederken, camiye yıllarca gönüllü bekçilik yapan Lallik lakaplı Malatyalıyı anmadan geçmez. Hep asker elbisesi giyen, çok güzel eski yazı bilen, yıkık minarede yatıp kalkan, Lallik camiyi temizlermiş. Arada rakı da içen Lallik öldüğünde yattığı yerden palaskalar, asker elbiseleri, ton ile odun, birçok halı ve kilim çıkmış; bunlar camiye mal edilmiştir.
Belediye Binasına İtiraz
Yine Işık’ın aktardığına göre, Cumhuriyet’in ilanından sonra Malatya’da başlayan imar faaliyetleri sırasında, kuzeydeki bahçe tarafına belediye binası yapılmak istenmiş, ancak eski yazıyla yayınlanan Malatya gazetesinde 16 Nisan 1341 ( 1925) tarihinde yayınlanan imzasız bir yazıyla buna karşı çıkılmış, yazının etkisi ve kamuoyunun tepkisiyle bu düşünceden vazgeçilmiştir.
Zangoça Kızınca
Araştırmacı Ahmet Şentürk’ün belirttiğine göre, ilk camiyi yaptıran Hacı Yusuf Efendi, öğlen ezanı esnasında çan çalmakta ısrar eden kilisenin zangocunu mutasarrıflığa şikâyet etmiş, ancak sonuç alamayınca “bu memlekette yaşanmaz” diyerek Şam’a gitmiş, orada vefat edip defnedilmiştir.
Şentürk, bu bilgileri torunu Yusuf Yücebilgin’den almıştır.
1964’te Şam’a giden Şentürk Cami-i Ümmüye’nin mezarlığında Yusuf Efendinin mezarını gördüğünü, Fatiha okuduğunu belirtmektedir.
_____________
KAPAK FOTO: Yeni Cami inşaatı (1912)
GÖRSEL: Yeni Cami (1927)
GÖRSEL: Yeni Cami (1940'lar)
GÖRSEL: Yeni Cami (1950'ler)
GÖRSEL: Yeni Cami (2022)