SON DAKİKA
SON DEPREMLER
Eralp Yalvaç

Bu Olay 'Faili Meçhul' Kalmamalı

Bu Olay 'Faili Meçhul' Kalmamalı
A- A+ PAYLAŞ

Yine 'sipariş' bir prokovasyon ile karşı karşıyayız ve seçilen yer yine Malatya..

Av. Eralp YALVAÇ    

Yine,  'sipariş' bir prokovasyon ile karşı karşıyayız ve maalesef bu provakosyonda seçilen yer yine Malatya.

Yakın tarihinde, karanlık odaklarca iç çatışma yaratmaya yönelik kışkırtmalar için merkez seçilen bir yer olma şanssızlığını birkaç kez yaşamış Malatya'da, son olarak Alevi hemşehrilerimizin yoğunlukta olduğu Cemal Gürsel Mahallesi'nde bazı evlerin 'çarpı' konularak işaretlenmesi; yine "Ne yapılmak isteniyor? Ne amaçlanıyor?" sorularını akla getiriyor.

İşaretleme olayından 2 gün sonra aynı bölgede, bu kez cadde üzerindeki Kilise Temsilciliği'ne taşlı saldırı yapılıp, camının kırılması olayı, bir başka gerginliği ve endişeyi tırmandırırken, bereket fail hemen yakalandı. Kilise Temsilciliği'ne, aynı semtte oturan ve psikolojik sorunları olan birinin saldırdığı belirlendi de, bu olayı ilkiyle birlikte harman edip sosyal medyada ve medyada provokasyona girişenlerin elinde kaldı.

Ancak, evlerin işaretlenmesi olayı hâlâ faili meçhul.

Hiçbir Malatyalı böyle bir bölücülüğü kabul etmez. Çünkü bu şehirde birlikte yaşama kültürü herşeyin önünde. Hani gurbette daha yoğun görülen Malatya dayanışmasının kaynağı olan husus tam da bu. Yani her Malatyalının telefonunda, arabasının plakasında hatta çokça şifrelerinde kullandığı değerli damgamız '44' rakamı; Türküyle, Kürdüyle, Alevisiyle, Sünnisiyle, Ermenisiyle, cümle Malatyalıyı ve yine dışarıdan gelmiş, kendini Malatyalı sayan, öyle hisseden herkesi kapsıyor.

Olayın ardından hem iktidar partili siyasetçiler hem de muhalefet partili siyasetçilerin, 'önemli' STK'ların aynı çerçevede verdiği mesajlar ve yapanı lanetleyen, sağduyu çağrısı içeren açıklamaları, her görüşten 'sağduyulu' legal siyaset ve hareketlerin aynı noktada buluştuğunu gösteriyor.

Malatya'da karmaşa isteyenlerin sayısının hiç de az olmadığını, Cemal Gürsel Mahallesi'ndeki olayın ardından, başta sosyal medya olmak üzere, geçmişteki olayları da yalan- yanlış bilgilerle aktaran, günümüzdeki kışkırtmalara malzeme yapmak isteyen "marjinal" yayınlarda açık seçik görebiliyoruz.

İşaretlemeyi yaparak bir çatışmanın fitilini ateşlemek isteyenler, her kimse mutlaka bulunmalı, bir kentin huzurunu dinamitleme girişimlerinin hesabı sorulmalı. Sorulmalı ki, belirli aralıklarla ülkenin farklı yerlerinde de sergilenen bu 'kara' tiyatro son bulsun. Bunun takibini yapmak il yöneticilerinin, güvenlik makamlarının öncelikli görevidir.

Benzer bir kışkırtma girişimi, 15 Temmuz Darbe Girişimi gecesinde de "canlı canlı" yaşanmıştı. O gece  Paşaköşkü Mahallesi'nde birilerinin fitilini ateşlemeye çalıştığı çatışma ortamı, gerek bölge halkının, gerekse o dönemki il yöneticileri ile kanaat önderlerinin, siyasilerinin çabalarıyla engellenmişti. Ancak, Paşaköşkü bölgesindeki gerginliğin ardından, darbe girişimini protesto için şehrin meydanına ve ana caddelerine toplanan kalabalıkları, "Haydi Paşaköşkü'ne diye.." yönlendirmeye çalışan, görüntüleri sosyal medyada da yayınlanan kışkırtıcıların hâlâ bulunamamış, hesabının sorulamamış olmasının, bu son olayın faillerini cesaretlendirmiş olabilir mi? Keşke, 15 Temmuz gecesinde Malatya'da yapılan o provakasyonun failleri bulunabilseydi, ortaya çıkarılabilseydi.

Malatya'daki son olay, ülkeyi işgal ve iç savaş çıkarma amacına yönelik 15 Temmuz Darbe Girişimi'nin gecesi yaşanan kışkırtmaya kalkışanların, ancak başarılı olamayanların yeni bir marifeti mi?

Başta Malatya, Antep, Hatay gibi vatanseverliği kadar farklı etnik ve inanç gruplarından insanların bir arada kardeşçe yaşamak geleneği bulunan kadim şehirler, tarihte sıkça görüldüğü gibi hedef alınıyor. Malatya özelinde bunu görmek için site arşivine göz atabilirsiniz.

Ne Malatya'da ne de başka bir şehirde hemşehrileri, komşuları birbirine düşürmeye kimsenin gücünün yeteceğini sanmıyorum da; şunu gözden uzak tutmamak gerektiğini düşünüyorum: Bu memlekette maalesef sadece "biz" yaşamıyoruz, "biz"i hedefine koyan, birbirimize düşürmek isteyen, dağıtmak isteyen bir de "onlar" var. Gül bahçesinde gizlenen zehirli engerek, asırlık ağacı içten çürütmeye çalışan haşere gibiler. Kimi zaman kravatıyla sempozyumda kimi zaman ayağında çarığıyla kültür etkinliği adı altında kırsalda etnik köken taramasında…

Ülkece yaşadığımız o kara darbe ve işgal girişimi günlerinden sonra, çoğunluk vatandaşımızın bu tehlikenin farkında olduğunu düşünüyor ve bu konuyu uzatmıyorum. Nihayetinde yaygın basında günlük yazılan yazıların çoğu, artık konu her ne olursa olsun (tarih, futbol, sanat, dans, atıcılık, tutuculuk vs..), kışkırtmalara ve bunların mihraklarına dikkat çeken yorumları içeriyor. Her ne kadar, bazıları, güncel siyasetin oluşturduğu ortama göre değil de, samimi düşünceler olduğu yolunda kuşku yaratsalar da.

Dikkat çekmek istediğim bir boyut daha var. Kapılara, duvarlara çarpı atıp evleri işaretleyen karanlık bir zihniyet tehlikesi var ama, bu ve bu benzeri provokasyonların beslenebileceği yeni dinamiklerin maalesef ülkemiz gerçeklerinden biri haline geldiğini  de görmeliyiz.

Ülkemiz, dünyanın en çok sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkesi. Savaştan kaçan insanlara kucak açmak erdemli bir davranış olsa da bunun 'büyük tehdit' oluşturan yanları var. Bu yardımseverliğin, maddi yükünün yanı sıra getirdiği çok fazla tehlike mevcut ve giderek büyüyor.

Bahsettiğim tehlike elbette ki kamplarda yaşayan aileler, kadınlar ve çocuklar değil. Türkiye'nin her şehrinde ve tabi Malatya'da ama özellikle de büyük şehirlerde yaşayan, kayıt altına alınamamış sığınmacıların küçümsenmeyecek sayıdaki bir bölümü ülke güvenliği açısından ciddi bir potansiyel tehdit oluşturuyorlar.

Öncelikle İstanbul'da avukatlık yapan biri olarak söyleyebilirim ki, her türlü suçun hem mağduru hem de faili olabiliyorlar. Sadece Suriyeli değil, Afganistanlı, Iraklı ve Pakistanlı mülteci sayısı azımsanmayacak boyutta. CMK tarafından atandığım dosyalarda bunu çok net görebiliyorum ve açıkçası bu ülkem adına beni oldukça korkutuyor. Mesela en son atandığım dosyanın failleri Pakistanlı ve Afganistanlı, mağduru ise İranlı idi ve suçun konusu ise fidye için adam kaçırma ve işkence ile adam öldürmekti. Yargılama devam ediyor. Bu olayın kriminal boyutu.

Bu potansiyelin içinde barındırdığı sinsi bir tehlike var. Suriye'de iç savaşın başladığı dönemi hatırlayın. Suriye orijinli eylemcilerin yanı sıra amaçları çok daha farklı olan, bölgenin başka ülkelerinden, Avrupa'dan, Asya'dan, Uzak Doğu'dan, Amerika kıtasından gelen paralı askerlerin varlığı ve yoğunluğunun, hedef ülkeleri ne hale getirdiği, acımasızca insanların nasıl katledildiği, katliamlar yapıldığı malum. 2011 senesinde iyice yoğunlaşan iç karışıklıklarda bölgeye dışarıdan gelen insanların öncü rolü biliniyor. Kışkırtılmış yerel bir topluluğun öfkesi, aidiyet duygusu olmayan dışardan gelen lejyonerlerin 'cani' ruhuyla birleştiğinde sonuç bugünki Suriye'dir.

Dışardan destekli etnik nedenli iç savaşlara pek çok ülkeyi örnek verip sayfalarca analiz yapabiliriz. Lübnan, Libya, Afganistan, Irak göz önüne alındığında aktarmak istediğim tehdidin zihninizde belirginleşeceğini ve somutlaşacağını düşünüyorum.

Bu yazıyı yazmamdaki amaç; Türkiye’de oynanmaya çalışılan ve dışarıdan ülkeye ithal edilebilecek, daha önce başka ülkelerde gerçekleşmiş olan bir senaryoya karşı ne kadar duyarlıyız ve hazırız sorusunu akla getirebilmektir.

Elbette ki binlerce yıllık devlet olma iradesini, yaklaşık 100 yıl önce emperyalizme karşı zaferini ve bağımsızlığını Başkomutanı önderliğinde, kendisini yok etmek isteyenlerin alnına kazıyan ve son olarak 15 Temmuz Darbe Girişimi'ne karşı duran yapısıyla bunu bir kez daha ortaya koyan ülkemiz insanının feraseti, batılı devletlere tabi olmak zorunda bırakılan kimi Ortadoğu ülkelerindeki yapıyla bir tutulmamalıdır.

Ama ülkemizi yönetenler ve insanlarımız, yakın tarihte hemen yakın çevremizde  oynanan felaket senaryolu oyunların ülkemizde de sahnelenmemesi için her zaman uyanık olmak zorundadır.

Son söz: Cemal Gürsel Mahallesi olayı failleri mutlaka bulunmalı ve o provokasyondan kaos-çatışma çıkarmak isteyenlere fırsat verilmemelidir.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

2 yorum yapılmış

  • şahoğlu (6 yıl önce)
    elinize emeğinize sağlık,güzel ötesi ve çok anlamlı bi yazı tabi anlarsak algılarsak
    %100
    %0
    Yanıtla
  • MUSTAFA (6 yıl önce)
    Bu tür olaylarda pek faillerin bulunduğuna şahit olmadık. İnşallah emniyet bu olayda bizi şaşırtır.
    0
    0
    Yanıtla

Eralp Yalvaç yazıları