Sessiz İşgal.. Malatya ve Türkiye
..Malatya'daki yabancı uyruklu sayısı 'resmi' rakamlarla 32 bini Suriyeli toplam 37 bine yaklaşmış durumda. Ancak bu sayı, 'gayrıresmi' olarak 42 bini Suriyeli,
Av.Eralp YALVAÇ
Malatyahaber’i takip eden okurlar bilir ki; bu mecrada yazıların yayınlanmasının şartlarından ilki konunun ‘’Malatya’’ içerikli olmasıdır. Bu sebeple yazılması, tarihe not düşülmesi gereken birçok konu buraya taşınmıyor.
Sığınmacılara yönelik düşünceler ve yorumlar da bu konuda önemli bir örnektir. Ulusal ölçekte bir soruna dönüşme eğilimi içindeki sığınmacılar sorunu, artık şehirlerin ekonomisini, sosyolojisini, kültürel yapısını olumsuz yönde etkilemeye başladı. Bu yönüyle, sığınmacılar sorunu ulusal bir sorun olmakla birlikte aynı zamanda yereli de yakından ilgilendiren bir sorundur.
Nitekim, geçtiğimiz günlerde Malatya’da, bindikleri otobüsün devrilmesiyle meydana gelen trafik kazasında Afgan sığınmacıların yaralı halde kaçması haberinden sonra sığınmacı konusunda kontrolün her şehirde artık kaybedildiğini daha iyi anladım.
MALATYA'DA YAKLAŞIK 50 BİN YABANCI UYRUKLU!.
Zaten, Malatya adına, 'düzensiz göç' denilen, ancak son derece düzenli ve planlı şekilde akın akın, 'kevgire dönmüş- döndürülmüş' sınırlarımızdan elini kolunu sallayarak girenler için de önemli bir güzergah olmuş durumda.
Hatta, barındırdığı yabancı uyruklu sayısına bakılırsa, önemli merkezlerden biri halinde. Elimdeki en son rakamlara göre, Malatya'da 'resmi' olarak 'geçici koruma' kapsamında olan 32 bin civarında Suriyeli sığınmacı yaşıyor.
Bunların dışında, Malatya'da yine, "uluslararası koruma kapsamı'nda barındırılan yabancı uyruklu sayısı; 2 bin 100'ü Afgan uyruklu olmak üzere 2 bin 300 civarında. Malatya'da ikamet izni ile kalan diğer yabancıların sayısı da 1500 dolayında.
Bu verilere göre, resmi olarak Malatya'daki yabancı uyruklu sayısı 'resmen' 37 bine yaklaşmış durumda. Ancak, 'resmen' 32 bin olan Suriyeli sığınmacı sayısının gerçekte 42 bin dolayında olduğu ifade ediliyor ki, kentte gözlenen Suriyeli yoğunluğu da bunu teyit eder durumda. Yani Malatya'nın 'gayriresmi' yabancı nüfusu yaklaşık 50 bin kişi..
Demografik, ekonomik, sosyolojik ve gelecekte siyasi yapıyı da çok ciddi şekilde olumsuz yönde etkileyecek bir duruma işaret ediyor bu sayı.
Ayrıca, bu durumu, Türkiye'de T.C. vatandaşlarının doğum oranının yüzde 1,2, Suriyelilerde ise yüzde 5,3 olduğu gerçeği ile birlikte okursanız, ülkeyi yönetenlerin henüz ciddiye almadıkları sorunun gelecekte başımıza neler getirebileceği yolunda tahminlerde bulunabilirsiniz.
İlk başlarda insanı olarak makul görünen hatta olması gereken ve layığı ile yerine getirdiğimiz misafirperverliğimiz, artık çok uzadı ve bize zarar veriyor.
Çok uzun zamandır beni ve ülke için aidiyet duygusu besleyen insanları rahatsız eden, sığınmacı krizinin artık zıvanadan çıktığını, bu konunun Ulusal bir kriz olmak ile birlikte her şehri, her bölgeyi ayrı ayrı tehdit ettiğini ve nasıl bir girdap içinde olduğumuzu, bu meselenin verdiği mevcut zararı ve gelecekteki zararı somut örnekler ile birlikte özellikle menfaat odaklarınca bilinçli şekilde çarpıtılan hususları kendi penceremden malatyahaber.com okuyucularının dikkatine sunmak isterim:
Sığınmacılar konusunda çok fazla dezenformasyon olduğundan anlatımı mümkün olduğunca maddeler halinde yapacağım.
Suriyeli sığınmacılarla başlayan Türkiye'ye göç akını; Pakistan, Afganistan, Irak vb. ülkelerden sığınmacıların yoğun katılımıyla devam ediyor. Göç eden insanların mağduriyeti gerçeğini görmekle beraber, bu göçün bilinçli şekilde hazırlanan bir plan çerçevesinde ilerlediğini düşündürecek pek çok veri, artık çıplak gözle görülüyor. Bunları madde madde anlatacağız.
Ama her şeyden önce bu yazıda, sığınmacıları değil, ülkemizi yönetenlerin sığınmacı politikasını eleştirdiğimi belirteyim.
DİĞER ÜLKELERİN SIĞINMACILARLA İLGİLİ TUTUMU
Avrupa ülkeleri, sığınmacılar konusunda, Türkiye'yi tampon bölge olarak görüyor. Öyle ki her konuda AB ülkelerince eleştirilen Türkiye, konu sığınmacılar olduğunda iltifatlara mazhar oluyor. Her fırsatta Türkiye'nin bu yükü yüklenerek ne büyük iş yaptığı! anlatılıyor. Son olarak Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in sığınmacılara ev sahipliği yapmamızla ilgili övgüsü ve ardından Türkiye’nin AB'ye üye olamayacağını belirtmesinden sonra Türk karşıtı politikalarıyla bilinen Avusturya Şansölyesi Kurz’ın ‘’ Afganların kalacağı en iyi yer Türkiye. Güvenlikle komşularında kalsınlar. Onlar için Türkiye, Almanya, Avusturya veya İsveç’ten daha iyi“ açıklaması, Türkiye'yi yönetenlerin sığınmacılar konusunda büyük yanlışlar yaptığının göstergesi olduğu söylenebilir. Avrupa ülkeleri sığınmacı konusunda sorumluluk almazken açıklamalarıyla da bizimle adeta dalga geçmektedir.
Bunun dışında gelen sığınmacılarla dil ve kültür birliği açısından daha çok bağı bulunan zengin Arap ülkelerinin sığınmacı kabul etmemesi ve ellerini taşın altına koymaması başka bir dikkat çekici noktadır.
Ayrıca Türkiye'ye gelen Afgan sığınmacıların, başka birçok ülke sınırından geçip binlerce kilmometre uzaktan ülkemize girmesi, hatta İran'ın bu duruma kolaylık sağlaması oldukça dikkat çekici ve düşündürücüdür.
ARTAN VE ÖNLENEMEYEN KRİMİNAL OLAYLAR
Her ne kadar gelen sığınmacıların suç oranları, yerli halkın suça karışma oranından daha fazla değil dense de bu durum ne yazık ki doğru değil. İstanbul'da yaşayan bir avukat olarak emniyette ve adliyelerde yabancıların karıştığı suçların hayli fazla olduğunu çok rahat söyleyebilirim. Hatta bazı günler ağır ceza mahkemelerinde tarafları yabancı uyruklu olan duruşmaların, o günkü tüm duruşmaların yarısına denk geldiğini çokça şahit oldum.
Katıldığım birçok soruşturmada, sığınmacıların fidye için adam kaçırma, işkence ve cinayet suçları gibi ağır suçlara karışmanın yanı sıra hırsızlık suçlarına karıştığını çok kez gözlemledim. Taciz ve tecavüz vakaları da yine sıkça duyulmaya başlanan suçlar arasında yer alıyor. Ayrıca farklı milletlerden ve bölgelerden gelen sığınmacıların kendi aralarında mezhepsel çatışmalar da var. Sığınmacıların suça karışma sebepleri, kayıtsız girdikleri için geldikleri ülkedeki kriminal geçmişlerinin bilinmemesi, kimlik kaydı/parmak izi kaydı olmadığı için yerli suç örgütlerince de çokça kullanılmaları ve maddi sebepler.. Bu yönüyle, sığınmacılar suçun hem faili hem mağduru aslında...
Bu açıdan, sığınmacıların Malatya'da da ciddi bir sıkıntı oluşturduklarına dair duyumlarım var.
ÇALIŞMA VE EKONOMİ HAYATINDA YAŞANAN OLUMSUZLUKLAR
Ülkemizde işsiz insan sayısı her geçen gün artarken, sığınmacıların sigortasız ve daha düşük ücretlerle istihdam edilmesi yani kısaca ekmeğin bölünmesi çok büyük bir huzursuzluk yaratıyor. Bu konuda sığınmacılar da emeklerinin sömürülmesi nedeniyle mağdur olurken, aynı işi nerdeyse yarı ücretle yapmasına rağmen, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumdan ötürü gerilim artıyor. Ayrıca kendi iş yerini açan sığınmacıların vergi vermeden kazanç elde etmesi, Türk esnaf ile haksız rekabete girmesi gerilimi arttıran bir diğer nokta.
Ayrıca sığınmacılara harcandığı söylenen paraların çok küçük bir kısmının AB’den gelmesi, sığınmacı sayısı arttıkça ülke ekonomisinin kötüye gitmesi ve artık ülkenin sığınmacı yükünü kaldıramaması, sığınmacılardan sonra kişi başına düşen milli gelirin azalması açıkça gözlenmektedir.
SOSYAL HAYATTA YAŞANAN OLUMSUZLUKLAR
Özellikle İstanbul'un birçok nezih ve tarihi semti, sahilleri kalabalık gruplar halinde gezen sığınmacılar tarafından işgal edilmiş durumda. Bu sığınmacıların geldikleri baskıcı ortamdan çıkıp, bizim gibi özgür bir yaşamı olan topluma alışamadıkları gün gibi ortada. Malatya'da da benzer durumlar gözleniyor. Kentteki tüm parklar, yakın mesirelerde çoğunluk sığınmacılarda. Kernek, Sümerpark, Hürriyet (İsmet Paşa) Parkı, Orduzu Pınarbaşı vs. yerlerle ilgili, yerli vatandaşların bu konudaki şikayetlerini sıkça, haber yorumlarında okuyorum.
Birçok insanımız bu durumdan gerçekten rahatsız olduğunu ve toplumun her kesiminden insanın sığınmacılar hakkında tepkili olduğunu söylemek abartı olmayacaktır. Ayrıca bazı bölgelerde yerel halktan evli erkeklerin sığınmacı kadınlar ile dini nikah kıymaları aile yapısını bozan olumsuzluklar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu olumsuzlukların aksini iddia edenlerin halktan kopuk, hayali bir dünyada yaşadıklarını rahatça söyleyebilirim.
SAĞLIK ALANINDA YAŞANAN OLUMSUZLUKLAR
Ülkemize bu kadar fazla sayıda sığınmacının girmesi ile bu kişilerin sağlık verilerinin olmamasının sağlık alanında da sıkıntılar yaratmakta olduğunu görüyoruz. Öncelikle hastahanelerde oluşan yoğunluk en basit sorun olmak ile beraber Sağlık Bakanlığı'nın COVİD-19 için aşı çağrısı yapması ile ancak nüfusu 8 milyonu bulan ve her gün artan sığınmacıların aşı durumlarının bilinmemesi büyük bir tezat oluşturuyor. Yine 'Çok büyük uğraşlarla ve zaman içerisinde ülkemizde oluşturulan ve birçok hastalığı bitiren, etkisini azaltan (su çiçeği, hepatit, kızamık, verem gibi) aşı haritası, koruyuculuğunu ne kadar sürdürebilecek, unuttuğumuz bulaşıcı hastalıklarla ileri bir tarihte tekrar karşılaşacak mıyız?' sorularının cevaplarını düşünmek gerekiyor.
FONLANAN GAZETECİLERİN VE AKADEMİSYENLERİN ÜST PERDEDEN SIĞINMACILAR KONUSUNDA ALGI OLUŞTURMAYA ÇALIŞMASI
AB fonlarının; tarım, teknoloji, sanat vb. alanlarda gelişme ve kalkınma için kullanıldığında tüm insanlığa faydalı olmak ile beraber, ülkenin iç siyasi meselelerine müdahale edecek şekilde basın ve fikir kuruluşları için kullanıldığında kesinlikle ülke menfaatine hizmet etmeyeceği aşikardır. Nitekim en kaba tabirle parayı veren düdüğü çalar ve bu fonlar aracılığı ile aklını ve kalemini kiraya verenlerin ülke yararına çalışacaklarını düşünmek yanlış olur. Bu kuruluşlar sadece fikirlerini açıklasa hoşgörü ile karşılanacakken, sığınmacılar konusunda haklı endişeler taşıyan insanlara fonlanan kalemleriyle ‘’Faşist,ırkçı vb.’’ haddini aşan ithamlarda bulunmaları menfaatlerine dokunulduğuna işaret ediyor.
Bu bağlamda İLETİŞİM DAİRE BAŞKANLIĞI fonlanan medya kuruluşları ile ilgili açıklama yaptı ve rahatsızlığını da bildirdi; ancak bana göre dışardan fonlanan medya kuruluşları ile ilgili yaptığı açıklama ile sığınmacıların, yabancı ülkeler tarafından Türkiye'nin demografik yapısını değiştirmek amacıyla başlatılan bir çalışmanın parçası olduğu ve fonladığı kuruluşlarla da bunu içerden desteklediğinin kabulü olarak algılanabilir.
HUDUT NAMUSTUR DİYEN DEVLETİMİZİN HUDUTLARININ YOL GEÇEN HANINA DÖNMESİ
Belki de bizi en çok endişelendiren, dehşete düşüren sebep sığınmacı akını karşısında sınırlarımızın adeta kevgire dönmesidir. Milyonlarca kayıtsız sığınmacının bir anda sınırdan geçmesi çok büyük bir tehlikeyi barındırıyor olmanın yanı sıra, dışardan bakıldığından yönetim anlamında bir zafiyetin göstergesi olduğu da aşikardır. Sınırdan giren sığınmacıların kayıtsız şartsız alınması bu kişilerle beraber IŞID, PKK vb. örgüt elemanlarının ülkeye sızıp sızmadığının bilinmemesi maalesef güvenlik tehdidi oluşturuyor.
Birçok Avrupa ülkesini ziyaret etme imkanı bulmak ile beraber bu ülkelerin turist ve eğitim amaçlı kabullerinde dahi ülkelerinin asayişi korumak maksadıyla birçok evrak talep etmesi, bizim ise her gelene kapıyı açık tutmamız, vatandaş olarak beni endişelendiriyor. (Gerçi son dönemlerde bazı belediyelerimiz sağolsun bu evrak kalabalığı işini de çözdüler !)
SIĞINMACILARI, BİZİM GURBETÇİ VATANDAŞLARIMIZLA VEYA OSMANLI İÇİNDE ZORUNLU GÖÇ ETTİRİLMİŞ VATANDAŞLARIMIZLA BİR TUTANLAR
Bu karşılaştırmayı yapan insanların aklı buna yettiği için mi bu şekilde konuşuyorlar, yoksa kötü niyetli olduklarından mı böyle konuşuyorlar kestiremiyorum. Nitekim piyasada kötü niyetli de, aklı ermeyip bilmişlik taslayanı da çok.
Muhacirler; Osmanlı İmparatorluğu dönemi sonlarından itibaren Balkanlar’dan mecburi göç yaşayıp Anadolu’ya gelenlerin genel adıdır. Evlad-ı Fatihandır. Başımızın tacıdır.
Gurbetçiler; Almanya’nın talebi ile başlayıp birçok AB ülkesine aileleriyle birlikte çalışmaya gitmiş, giderken devletimiz tarafından yabancı toplulukta nasıl davranılacağının izahati dahi yapılarak uğurlanmış, dişini tırnağına takarak çalışmış yer edinmiş birçoğu kendinden sonra gelen alt nesline iyi eğitim aldırmış, kalbi ve aklı daima anavatanda olmuş, vatana yararlı insanlarımızdır.
Bir de yeni moda olarak; 'Bizim Z kuşağının hepsi Avrupa'ya gitmek istiyor, herkes kendi batısında daha iyi bir hayat arayışında biz neden sığınmacıların gelmesine tepki gösteriyoruz?' şeklinde tepki gösterenler var. Öncelikle gitmek isteyen gençler burada iş bulamayan veya liyakatsizliklere tepki gösteren, şansını yurt dışında denemek isteyen, birçoğu iyi eğitimli, dil bilen çocuklar. Bu durum bizim ülkemiz için başlı başına bir kayıp. Ancak bu çocukların gitmek istemesiyle Avrupa 'buyur gel', demiyor zaten, ihtiyacı olan gençleri kayıtlı bir şekilde çalışma izni veriyor. Yani ne zaman 6,7 milyon genç yürüye yürüye hiçbir denetimden geçmeksizin Avrupa ülkelerine girerse o zaman bu tepki bir nebze haklı olabilir. Çünkü biz burada sığınmacıların isteklerini değil, ülkemizin hatalı politikasını eleştiriyoruz.
SIĞINMACILAR KARDEŞİMİZ, ÜMMETİMİZ YAKLAŞIMLARININ HALKTA KARŞILIĞININ OLMAMASI
Sığınmacıları hayır-hasanet işleri için almadığımız ortada. Nitekim AB her fırsatta, 'yapılan anlaşmaya göre' diye lafa başlayıp maddi ödemeler yapıldığını belirtiyor.
Bu ifadeleri kullanmayı sevmesem de halkı ayrıştırıp, kutuplaştıranların en çok kullandığı ifadelerle; elit kesim, kenar mahalle, varoşlar, Beyaz Türkler, sade vatandaş vs diye tanımlanacak her kesimden insanların sığınmacılara karşı bakışı nerdeyse aynı. Görev yaptığımız ve iç içe olduğumuz her insan topluluğundan benzer hoşnutsuzlukları ve endişeleri dinliyorum.
Sığınmacılar ile ilgili güzellemelerin halktan kopuk kimselerce yapıldığının altını tekrar çizmek istiyorum. İnsanımız mazlum dostu olsa da sığınmacıların geldiği ilk yıllar herşeyini paylaşsa da artık bu durumun ülkemize karşı yürütülen bir plan dahilinde kurgulandığını ve milyonlarca kayıtsız sığınmacının, normal olmadığı düşüncesindeler.
TARİHDEN DERS ALMIYORUZ ANCAK TARİH TEKERRÜR EDECEK
Şu anki durum Osmanlının 1.Dünya Savaşına katılması ve savaşın Osmanlı topraklarını hedef almasına benzer olarak görüyorum. Suriye'ye girdik ancak bölgeden kaçan milyonlarca sığınmacı ülkemize geldi ve bu sığınmacılardan boşalan yerlerde YPG/PKK terör örgütlerine bırakıldı, alan açıldı. Ve bu örgütlerin nihai hedefi maalesef Türkiye!
1. Dünya Savaşı'ndaki en büyük zaaflarımızdan biri emperyalist devletlerin kışkırtmasıyla içerden gelen ihanetler değil miydi ?
Millet-i Sadıka dediğimiz Ermeni vatandaşlarımızla günümüze kadar uzanan acı olaylar yaşamadık mı?
Din kardeşimiz dediğimiz bir kısım Araplar, İngilizle bir olup cephelerde sırtımızdan vurmadı mı ?
Birlikte yaşadığımız bir kısım Rum vatandaşlarımızla yine Mavri Mira cemiyetleri, Pontus Rum cemiyetleri vasıtasıyla ile içerde mücadeleler vermedik mi?
Etler tırnak olduğumuzu belirtmeyi dahi gereksiz gördüğüm Kürt kökenli kardeşlerimizin çok küçük bir kısmı dahi olsa bugün bile PKK’nın propagandalarına kanmıyor mu?
Ve daha nice acı olay..! Elbette ki yukarıda saydığım kadim halkların varlığı bu ülke için değerdir. Zaten bir çoğu da bu bayrak için biz ne hissediyorsak aynısını hisseder ama emperyalist devletlerin nereyi ne zaman kaşıyacağı belli değilken hiçbir ortak noktamız olmayan, kültürel bağımız olmayan milyonlarca sığınmacıyı ülkeye doldurmak, olası provakasyonlara gebe haline gelmek değil de nedir?
Malatya güvenli bir şehir olduğundan pek çoğunuz belki hissetmediniz ancak büyük şehirlerde yaşayan hemşehrilerimiz hatırlayacaklar 2015- 2016 yıllarında büyükşehirlerde IŞİD, PKK gibi örgütlerin canlı bombalarıyla 500’den fazla vatandaşımızı kaybettik, insanlar sokağa çıkmaya çekinir hale gelmişti ve canlı bombaların birçoğu sınırımıza sığınmacı adı altında geçen kişilerdi. Bu kadar iç ve dış tehdit varken gardımızı bu kadar düşürmek neden ?
SIĞINMACILARIN HUKUKEN GERİ GÖNDERİLEMEYECEĞİ İDDİASI
Bu iddia gerçek değildir. Bu konu uzun ve detaylı olarak incelenmesi gerekir. Ancak özetle belirtmem gerekirse, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gereğince Türkiyenin geçici sığınmacı kabul ettiği aşikardır. Bu anlaşma olmasa dahi her ülke sığınmacılardan dolayı ülkede asayiş vb. sorunların meydana geldiği ve ülkede güvenlik problemi olduğunu belirterek sığınmacıları geri gönderebilir. Ayrıca konu milli menfaatler olunca hiçbir güçlü ülkenin kurallara takıldığını görmediğimi belirteyim.
MİLLET İRADESİ HER ŞEYDEN ÖNCE GELİR
Sığınmacılar ülkemiz ile ilgili en önemli konu haline gelmişken bugünü ve geleceği ilgilendiren böylesine önemli bir konuda milletimizin taleplerinin gözden kaçırılmaması gerekir. Sığınmacılarla ilgili referandum talepleri her geçen gün artmaktadır. Dikkate alınmalıdır.
VE SONUÇ OLARAK…
Sığınmacıların insan olduğunu, temel insan haklarından kendi ve ailelerinin faydalanmaya hem hukuki hem vicdani olarak hakkı olduğunu düşünen biriyim. Ancak bu olay artık demografik saldırıya döndü ve ülkemiz adına ilerleyen yıllarda çok daha büyük tehlikeler doğuracağından şüphem yok.
Bu konuda vatandaşlarımızın da rahatsızlıklarını idarecilere iletmesi lazım, 'makul' tepki göstermesi lazım.
Hükümetin birçok politikasını eleştirmekle beraber; Yerli Savunma Sanayi, Kıbrıs, MAVİVATAN, Libya, Azerbaycan ve Türki Cumhuriyetlerle ilişkileri güçlendirmesi, ‘’Soft Power’’ olarak Afrika ülkelerinde varlık gösterme hususlarında hükümetle aynı fikirde olan bir vatandaşım. Ancak bu kontrolsüz sığınmacı akını benim hayatım boyunca şahit olduğum, en yanlış ve faturası en ağır olacak politikadır.
Şu an bu durumla ilgili endişelerini paylaşanlar, ‘’ırkçı, faşist'' vb. gibi ithamlara maruz kalmaktadır. Ancak hatırlatmak isterim ki en başından itibaren FETÖ karşıtı biri olarak o dönemki eleştirilere de ‘’din düşmanı’’ vb. gibi tahrikkar ve saçma eleştiriler yapılıyordu.
Hatta korkunç derecede hatalı hayata geçirilen ‘’Açılım’’ süreçlerindeki eleştirilere de, yine benzer şekilde ‘’ırkçı, şovenist’’ gibi akıl dışı ve maksatlı ithamlar geliyordu. Bu iki konuyu cansiperane savunanlar bugün sığınmacı akınını da basit bir olaymışçasına görmeye ve savunmaya çalışıyor. Üstelik bunları oturdukları sırça köşklerinden yapıyorlar.
FETÖ ve açılım konusunda hükümet o gün izlediği politikalardan 180 derece dönüş gerçekleştirdi. Ancak birçok maddi ve manevi zarar bakiye kalmakla beraber, hem 15 Temmuz hain darbe girişiminde hem hendeklerde can veren yüzlerce şehidimiz oldu. Bu sefer hatadan erken uyanalım. Başka Türkiye yok !
_____
ARŞİV FOTOĞRAF: Darende yakınlarında devrilen sığınmacı otobüsünden kaçtıktan bir süre sonra jandarmanın arazide yakaladığı Afganistan uyruklular..