SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Sadece Geçen Yıl 23 Ülkeden Hasta Geldi"

0
Güncellendi - 2021-02-26 08:10:48
A- A+ PAYLAŞ

TÖTM KARACİĞER NAKLİ ENSTİTÜSÜ'NDE GEÇEN YIL 244 NAKİL YAPILDI.. Dünyadaki birçok organ nakli merkezi, geçtiğimiz yılın başından itibaren Covid-19 salgını nedeniyle çalışma ve operasyonlarını çok düşük bir kapasiteyle sınırlandırırken, İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakli Enstitüsü (KNE), salgının zor şartlarında hız kesmedi ve 2020 yılı içinde 244 karaciğer nakli gerçekleştirdi ve nakil yapılan insanları sağlığına kavuşturdu.

İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakli Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Adil Başkıran, 2016 yılından bu yana Avrupa’nın en çok karaciğer nakli yapan merkezi olduklarını, sadece Türkiye’nin farklı şehirlerinden gelen hastalara değil, yurt dışından Malatya’ya gelen çok sayıda hastaya karaciğer nakli yaptıklarını söyledi.

Salgın şartlarında bile 244 karaciğer nakli yapıldı

“Covid-19 koşullarında karaciğer nakli” konusundaki soruları cevaplandıran İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakli Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Adil Başkıran, “Mart ayından bu yana başlayan pandemi nedeniyle birçok kısıtlama gelişti. Ancak biz, Sağlık Bakanlığı’nın direktiflerini de dikkate alarak, nakilleri devam ettirdik. Mart ayına kadar 45 transplantasyon yapmıştık.  Bu süreçte, karaciğer yetmezliği yüksek olan hastalara ağırlıklı olarak nakil yapıldı. Bu koşullar altında, 2020 yılında 244 karaciğer nakli gerçekleştirdik” bilgisini verdi.

Doç. Dr. Adil Başkıran’ın aktardığı bu rakam, İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakli Enstitüsü’nde, salgın koşullarında bile, bir önceki yıl (2019) yapılan karaciğer nakli sayısına (254) çok yakın olduğunu göstermesi bakımından önem taşıyor.

“Nakillerin % 90’ı canlı vericilerden alınan organlarla yapılıyor”

Karaciğer nakillerindeki en önemli sorunlardan birinin, kadaverik nakil için çok az kadavra olması olduğunu belirten İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakli Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Adil Başkıran, “Avrupa’da en fazla karaciğer nakli yapılan merkez konumundayız. Ancak maalesef bizdeki transplantasyonların (nakillerin) yüzde 80 ve hatta 90’na yakını daha çok canlı vericili karaciğer nakli şeklinde gerçekleştirmek zorunda kalıyoruz” dedi.

Canlı vericili karaciğer nakillerinin Türkiye’nin de içinde bulunduğu büyük bir coğrafyanın kültüründe daha fazla rağbet edilen bir yöntem olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Adil Başkıran, bu durumun, dünyanın birçok ülkesinde İnönü Üniversitesi KNE’nün doğal yollarla tanıtımının ve propagandasının yapılmasına yol açan bir sonuç doğurduğunu da söyledi.

Nakil sonrası yaşama oranı dünya ortalamasının çok üzerinde

Karaciğer nakli bağlamında en çok konuşulan ya da merak edilen konuların başında mortalite, (nakil sonrası ölüm) oranlarının geldiğini hatırlatarak yöneltilen “İnönü Üniversitesi KNE’de yapılan nakiller sonrasındaki durumun ne olduğu?” şeklindeki sorusuna Dr. Adil Başkıran, “En basit operasyonun bile riski vardır. Örneğin halk arasında apandisit ameliyatı basit bir ameliyat olarak bilinir ama onun bile riski var. Sonuçta bir ameliyata giriyorsunuz. Biz zaten nakil öncesi bütün riskleri aile ile birlikte konuşuyoruz.  Ameliyattan sonra, bütün hastalarımızı titizlikle takip ederiz. Bu takibimizin ortaya koyduğu gerçeklik; yaşama oranı yüzde ise 90’dır.  Bütün hastalara bunu söylüyoruz” cevabını verdi.

“İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakli Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Adil Başkıran’la yaptığı söyleşide öne çıkan başlıklar şöyle:

Adil Başkıran: Burası biliyorsunuz 2002 yılından beri karaciğer nakli yapılan bir merkez. 2016 yılında bir karaciğer nakli enstitümüzü kurduk ve o tarihten itibaren  ve bundan öncesinde de Türkiye’de en fazla karaciğer nakli yapılan merkez. Hatta, Avrupa’da en fazla karaciğer nakli yapılan merkez. Ancak maalesef bizdeki transplantasyonların yüzde 80 ve hatta 90’na yakını daha çok canlı vericili karaciğer nakli şeklinde. Canlı vericili karaciğer nakli bizim doğu toplumlarında daha çok rağbet edilen bir şey ve biz bununla dünyaya aslında istemeden de olsa bir reklam yapmışız. Zaten yurt dışından çok fazla sayıda hastamız var. Sadece geçen yıl 23 ülkeden gelen hastamız oldu.

"2 bin 900’ün üzerinde transplantasyon yaptık"

Transplantasyon camiasında hangi nakil merkezinin en iyisi olduğunu araştırmak zordur esasında. Çünkü üniversite hastanelerinin reklam yapma şansı yok ama bizim tabi yurt içi ve yurt dışında çok fazla hastamız oldu ve doğal olarak kendiliğinden bir reklamımız oluştu. Çok çalışmamızın sonucunda bir reklamımız oldu. 2 bin 900’ün üzerinde transplantasyon yaptık ama o kadar çok nakil hastamız var ki bu istenmeden çalışmanın getirdiği bir reklam oldu. Kişiler bunu araştırır, hocaları araştırırlar yapılan ameliyatları araştırırlar ve karar verirler. Ki ben şuna inanıyorum, dünyadaki en iyi sağlık hizmeti Türkiye’de diyorum. Transplantasyon için yurt dışından gelen bir hasta en az 45 bin dolar ödüyor. Ama yurt içindeki bir hastadan tek kuruş almadan transplantasyon yapılıyor.

"Karaciğer nakli olan birisi normal hayatına dönüyor; hatta eskisinden daha da iyi oluyor"

Transplantasyon dünyanın en zor ameliyatı açıkçası. Vücuda takılmış organı vücut kabul etsin diye ömür boyu ilaç kullanıyor. İmmünspressif ilaçlar diyoruz bunlara. Transplantasyon bizim için en son düşündüğümüz bir çözüm, çünkü nakil ameliyatı çok zor bir ameliyat. Hasta için çok zor. Bir kere verici için açıkçası 6 aylık bir süreç var. Aslında bir ay sonra işine başlayabilir ama ağır bir şeyi 6 ay boyunca kaldıramaz. Diyelim ki sağlıklı bir vericinin karaciğeri 10 parçaya bölünüyorsa biz bunun 7 parçasını ondan alıyoruz ve geriye 3 parça kalıyor.  Karaciğerin kendini yenileme özelliği nedeniyle karaciğer 3 ay içerisinde eski haline dönebiliyor. Tabi sağlıklı bir karaciğer için bunları söylüyorum. Yalnız oluşmayan bazı noktalar da var esas hayati dediğimiz parçalar yeniden oluşuyor. Karaciğer nakli olan birisi normal hayatına dönüyor. Hatta eskisinden daha da iyi oluyor.

"Nakil olan hastanın ömrü, normal sağlıklı olan bir insanla eşittir, tabi ilacını düzenli almak kaydıyla..."

Karaciğer nakline ihtiyaç duyan birisi belki konuşabiliyor, yürüyebiliyor ama yaşadıkları sıkıntı, bitkisel yaşam deriz ya o pozisyonda geliyor. Hastaların anlattıklarından söylüyorum, düşünemiyor, hayal edemiyor, sürekli bir uyku hali, içinden geçtiği gibi bir şeyi hedefleyemiyor, sürekli bir halsizlik. Ama transplantasyondan sonra yenileniyor. Bunun tek handikapı sürekli bir ilaç kullanacak olması.  Belirlediğimiz ilaçlar var onları kullanıyor olması. Ama normal yaşantısına devam ediyor. Toplumda bir yanlış algı var. Deniliyor ki nakil olan bir hasta en fazla 5 yıl yaşar diye.. Halbuki böyle bir şey doğru değil. Nakil olan hastanın ömrü, normal sağlıklı olan bir insanla eşittir, tabi ilacını düzenli almak kaydıyla.

“Gerek verici gerekse alıcı kayıt sisteminde takip ediliyor”

Bizim nakil yaptığımız hastaların hepsi ELTR dediğimiz (European Liver Transplant Registry), kayıt sistemi dediğimiz kayda giriyor. Bugün bir nakil varsa o naklin bütün verileri bu kayıt sistemine giriyor ve bütün dünya bunu görüyor. Alıcı ve vericilerin kayıtları tutuluyor. Bu alıcıya bir yıl sonra ne oldu, iki yıl sonra ne oldu, vericiye ne oldu bütün bunları kayıtları tutuluyor. Takip sistemi gibi bir şey.  Kimse bilimde kafasına göre bir şey yapamaz. Ben yaptım oldu diyemez. Yaparsınız ve uluslararası platformda yayınlarsınız. Bu da sizin uluslararası arenada gücünüzü gösterir. Zaten bu şekilde yapmazsanız sizin yurt dışında hastanız gelmez.

"Çok şükür bizim burada bugüne kadar donör ölümü hiç olmadı"

Mortalite oranına gelince İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakil Enstitüsü olarak nâkile aldığımız hastaların çoğu gariban hastalar. Çoğunlukla kimsenin kabul etmediği hastalar veya özel sektörden dönen hastalar. İmkânları kısıtlıdır veya imkânı varsa bile zor bir hastadır. Kimse kötü reklam yapmak istemez. Devlette bizim bu ameliyatı yapmama şansımız yok. Gerçekten devletimiz bu konuda çok mükemmel bir sağlık sistemi kurmuş. Devletimiz sağ olsun. İnanın bu dünyada böyle bir sağlık sistemi yoktur. Kimseden 5 kuruş almadan bu nakiller yapılıyor. 5 yıldızlı otel konforunda nakil hastanemiz var. Buralara gelen hastaları geri çevirmiyoruz. Zaten riskleri aile ile birlikte konuşuyoruz.  Ameliyattan sonra yaşama oranı yüzde 90.  Bütün hastalara bunu söylüyoruz. Donör için de ölüm riski var, çok çok düşük bir risk olsa da bu risk var. Çok şükür bizim burada bugüne kadar donör ölümü hiç olmadı.

"Sağlıklı bir insandan karaciğer almak istemiyoruz"

Ama tabi en önemlisi sağlıklı bir insandan karaciğer almak istemiyoruz.  Kendi yakınlarından çok almak istemiyoruz çünkü zor bir şey. Bizim toplumumuz bu konuda çok duyarlı ama bu gerçekten çok kabul edilebilir bir şey değil bu nedenle biz şu anda zenoplantasyon (Hayvandan insana karaciğer nakli) üzerine çalışmalar yürütüyoruz. Laboratuvar düzeyinde şu anda çalışmalarımız devam ediyor.

Güler HAZAR, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız