- CHP Heyeti'nin ziyaret ettiği SP'nin İl Başkanı Asiltürk, Anayasa referandumunda neden 'Hayır' diyeceklerini anlattı..
Saadet Partisi (SP) Malatya İl Başkanı Mehmet Kaya Asiltürk, Saadet Partisi olarak Başkanlık sistemine prensipte karşı olmadıklarını ancak Anayasa değişikliği ile getirilmek istenen sistemin ülkeye faydadan çok zarar getireceğini düşündükleri için hayır diyeceklerini söyledi.
Neden hayır diyeceklerini madde madde açıklayan Asiltürk, hayır diyecek olanların HDP ve CHP ile işbirliği yaptığı veya FETÖ'cü oldukları suçlamalarına karşılık “Elhamdülillah biz Müslümanız. Ülkemizi seviyoruz. Feraset gereği, ülkenin daha sonra içerisine düşeceği tuzakları görüp şimdiden uyararak kardeşlik görevimizi yapıyoruz. Terör örgütü ile müzakere yapılmaz diyen de bizdik, biz 40 yıldır FETÖ’nün gerçek yüzünü anlatırken, kendileri FETÖ’nün gerçek yüzünü 15 Temmuz’daki yaşanan zalimane durumla gördüler” ifadelerini kullandı.
Anayasa değişikliğine sloganik bur durumla yaklaşmadıklarını, içeriğinin ülkeye gelecekte ne getirip ne götüreceğini tartışarak tavırlarını belirlediklerini kaydeden Asiltürk “Sayın Başbakan’ın ‘CHP Hayır dediği için evet diyoruz, HDP hayır dediği için evet diyoruz’ diyor. O zaman ben de soruyorum: Örneğin HDP evet derse Sayın Başbakan ve partisi ‘hayır’ mı diyecek?” diye konuştu.
CHP İl Başkanı Enver Kiraz ve İl Yönetim Kurulu üyeleri, Saadet Partisi İl Başkanlığını ziyaret etti. Ziyarette, Anayasa değişikliği için yapılacak olan referandum süreci hakkında görüş alış verişinde bulunuldu.
“Ülke için hayırlı olmasını temenni ediyoruz”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Anayasa değişiklik paketini onaylayarak Başbakanlığa gönderdiğini hatırlatan CHP İl Başkanı Enver Kiraz, “Artık referandum süreci başladı. Ben, Cumhurbaşkanının onaylamış olduğu paketin sonuçlarının ülkemiz açısından hayırlı olmasını temenni ediyorum, hayırlı olacağına da yürekten inanıyorum. Biz bu süreci partiler üstü bir konumda yürüteceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi referanduma ‘Hayır’ diyeceğini baştan beri deklare etmiştir. Bu konudaki görüşlerimizi açık ve net bir şekilde belirtiyoruz. Hangi siyasi partiye ve görüşe sahip olursa olsun bütün halkımıza da bu tereddütlerimizi paylaşmak gayreti ve çabası içerisinde olacağız. Biz, bütün yetkilerin tek bir kişinin elinde toplandığı ve o kişinin bütün ülkedeki herkesi belirlediği anlayışı doğru bulmuyoruz” dedi.
Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren SP İl Başkanı Asiltürk ise partisinin Anayasa değişikliğindeki tavrının daha önce Genel Başkanları tarafından kamuoyuna açıklandığını söyledi. Prensip olarak başkanlık sistemine karşı olmadıklarını ancak bugün Türkiye’ye getirilmek istenen sistemin Kuvvetler ayrılığını, yargı bağımsızlığını ortadan kaldırıp, Cumhurbaşkanına gerektiğinde Meclisi feshetme ve tüm Türkiye’de kamu görevlilerini atama yetkisi verdiğini belirterek “Getirilmek istenen bu sistemin ülkeye faydadan çok zarar vereceğini düşündüğümüz için hayır diyeceğiz’ dedi.
Asiltürk, Anayasa değişikliğine neden hayır diyeceklerini madde madde şöyle sıraladı:
“Partili Cumhurbaşkanı tarafsızlık ilkesini ortadan kaldırır”
Bir kere partili cumhurbaşkanı kavramı tarafsızlık ilkesini ortadan kaldıracak bir madde. Biz Saat Partisi olarak bu maddenin değişmesi gerektiğini söylemiştik. X partinin genel başkanı, cumhurbaşkanı olacak, il başkanını o belirleyecek, milletvekili adaylarını o belirleyecek, Cumhurbaşkanı yardımcılarını o belirleyecek, bakanları atayacak, müsteşarları atayacak, genel müdürleri ve yardımcılarını atayacak, valileri, emniyet müdürlerini, rektörü o atayacak. Bir tane il başkanı yetmiyormuş gibi ikinci il başkanı vali, üçüncü il başkanı emniyet müdürü, dördüncü il başkanı rektör olacak. Daha önceki yılları, yani 80’li yıllar öncesini eleştirenler bugün ’80 öncesinin sistemine dönüyoruz neden o günün partileri bugün karşımızdasınız’ diye soracak. Şu anda Türkiye’de siyasi partilerin gücünü biliyoruz. Demokratik sistemde bile bir il başkanının vali üzerindeki yetkisini, bir milletvekilinin vali ve devletin diğer kurumlar üzerindeki etkisini biliyoruz. Allah muhafaza böyle bir sistem gelirse artık bu il başkanlarından çıkıp, mahalle başkanlarına kadar inecek. Mahalle başkanı gidip Valiye ‘Ben Cumhurbaşkanının partisinin mahalle başkanıyım şu işimi yap’ diyecek. Maalesef Valiler şu anda tek Türkiye Cumhuriyeti devletinin valileri iken, Valilik kurumu Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumu iken, hangi siyasi partinin başkanı cumhurbaşkanı olmuşsa, o siyasi partiyi temsil eden siyasetin adamı olacak. Birinci sakıncamız buydu.
“Yargı bağımsızlığı ortadan kalkacak”
İkinci konu Kuvvetler Ayrılığı ilkesi. Mevcut sistemde yasama, yürütme ve yargı bağımsızlığı var. Ama yeni getirilecek sistemde bu ortadan kalkıyor. Cumhurbaşkanı hem yasamayı hem yargıyı denetleyecek. Yargının belli sayıdaki üyelerini Cumhurbaşkanı atayacak. Şayet Mecliste istediği yasa çıkmazsa ‘Feshetme’ yetkisini koz olarak kullanıp istediği yasaları çıkarmış olacak.
Bir başka konu yargı bağımsızlığı. Yargı bağımsız olmalıdır. Adalet mülkün temelidir. Hangi konuda olursa olsun vatandaş herhangi bir nedenle mahkemeye düştüğünde adil olarak yargılanmalıdır. Kaldı ki günümüzde bile bu konuda aksamalar yaşanırken, yargının üyelerinin büyük çoğunlukla Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmiş, geri kalanı da mecliste en çok oy alan parti tarafından belirleneceği bir durumda yargı üyelerinin neredeyse tamamının bir parti tarafından belirlendiği bir sistem geliyor. Bir aldatmaca da ‘1982 darbe Anayasasını değiştiriyoruz’ söylemi ile bir algı operasyonu yapılıyor. Bu son paket, Anayasaya yapılan 18. Yamadır. Bundan önceki 35 senede, 82 Anayasasına 17 yama yapılmıştır. Bu darbe Anayasasının değiştirilmesi değildir. Bu Anayasada, Cumhurbaşkanının yetkilerinin değiştirilmesidir. Kesinlikle darbe unsuru olan 82 Anayasası ortadan kalkmıyor.
Biz Saadet Partisi olarak her zaman güçlü bir meclisten yanaydık. Biz meclisin, seçim barajlarının kaldırılarak Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşlarının iradesinin temsil edileceği bir meclis olup kanunlar çıksın derken, Kanun Hükmünde Kararname yetkisi Cumhurbaşkanına verilerek meclisin de güçlü bir meclis olması yetkisi kaldırılmış olacak.
Bir diğer madde Meclisin kendini feshedebilmeliyken, Cumhurbaşkanına meclisi feshetme yetkisi ve erken seçime götürme yetkisi vererek, bu da çıkarılması istenen veya istenmeyen kanunlar karşısında bir baskı kurma imkanı tanıyor. Bunu mecliste paket oylanırken gördük. Hayır oyu verecek olan MHP’li bazı milletvekilleri üzerinde, iki yıl dolmamış milletvekillerinin emeklilik hakları da düşünülerek i gören MHP’nin Genel Başkanı, erken seçimi gündeme getirerek iki yılı dolmamış milletvekillerinin bu kozu kullanarak iradeleri üzerinde baskı kurdu. Bu da Cumhurbaşkanının ileride bu kozu istediği zaman kullanarak neler yapabileceğini ortaya çıkarmış oldu.
“Bakanlar denetlenemeyecek”
Önemli bakanlıkların TBMM tarafından atanmasını öngördük. İçişleri, Adalet ve Milli Savunma Bakanlığı gibi. Bakanlar için mutlaka meclisin gensoru hakkının bulunması gerektiğini önermiştik. Ama getirilmek istenen sisteme göre bakan ne yaparsa yapsın meclisin o bakan hakkında gensoru verme hakkı yoktur. Bu demektir ki Bakanlar denetlenemeyecek. Meclis saf dışı bırakılıyor.
“Bu neyin davası?”
Kamuoyunda Anayasa değişikliğine ‘Dava’ diyenlere de seslenen Asiltürk, “18 maddenin bir kelimesinde Allah’ın rızası yoktur. Bir kelimesinde 80 milyon insanı ilgilendiren ve onların menfaatine olan bir madde yoktur. Hepsi, bugün belki AKP, yarın hangi parti ve hangi kişi belli olmayan birilerine geniş yetkiler getiren bir sistemdir. Bu neyin davasıdır?” diye sordu.
Tek kişilik yönetimlerin olduğu İslam ülkelerinin ‘demokrasi ve insan hakları götürme’ bahanesiyle işgal edildiğini hatırlatan Asiltürk, Türkiye’nin de benzer bir tuzağa çekilmek istendiğini söyleyerek “Dava diyen kardeşlerime bir şey daha söylemek istiyorum: Bakın Irak, Suriye ve Libya’da tek kişilik yönetimler olduğu için Avrupa ve Amerika tarafından ‘Demokrasi götüreceğiz’ söylemiyle işgal edildi. Milyonlarca Müslüman katledildi, binlerce bacımızın iffeti kirletildi, yüzbinlerce çocuk bombalarla öldü, sakat kaldı veya yetim kaldı. Yarın Türkiye’ye bu sistemi getirdiğinizde ‘bizim ülkemize de demokrasi ve insan hakları getireceğiz’ diyerek işgal edecekleri bir tuzağın içerisinde düşmek hangi dava adamının durumuna düşmektir?” dedi.
Konuşmasında, hayır diyeceklerini açıklayan kesimleri HDP, CHP ve Fetöcülerle işbirliği yapmakla suçlandığını hatırlatan Asiltürk, bu suçlamalara şöyle yanıt verdi:
“Bizi, bunları söylediğimiz için ‘Siz Fetöcü müsünüz, Siz HDP misiniz, siz CHP misiniz’ diye itham edenlere şunu söylemek istiyorum. Elhamdülillah biz Müslümanız. Ülkemizi seviyoruz. Feraset gereği, ülkenin daha sonra içerisine düşeceği tuzakları görüp şimdiden uyararak kardeşlik görevimizi yapıyoruz. Çünkü bu işte en çok zarar görecek olan bu işe evet diyecek kardeşlerimiz ve bu işi getirmek için çalışan siyasi parti yetkilileri ve çalışanlardır. Elleriyle yapıp başlarıyla çekmesinler diye uyarıyoruz. Biz Avrupa Birliği’ne hayır dedik, haklı çıktık. Biz ‘Ergenekon bir Amerikan oyunudur’ hayır dedik, haklı çıktık. Bugün hakkımızı teslim ediyorlar. Halbuki ki o tarihte bize Ergenekon’un siyasi ayağı diyorlardı. Biz Suriye’yi düşmanla bir olup işgal etmeyin dedik, bugün Başbakan yardımcısı ‘Suriye politikasında yanlış yaptık’ deyip bizi haklı çıkaran açıklamalar yapıyorlar.
“PKK’nın yanında yer almadık, 40 yıl Fetönün gerçek yüzünü anlattık"
Biz olaya slogan vari yaklaşmıyoruz. Sayın Başbakan’ın ‘CHP Hayır dediği için evet diyoruz, HDP hayır dediği için evet diyoruz’ diyor. Biz HDP, CHP veya bir başkası hayır dediği için değil, bu maddeleri tek tek irdeleyerek, ne getirip ne götüreceğini, ülke menfaatine, halkın menfaatine olup olmayacağını irdeleyerek bu Anayasa değişikliğine hayır diyoruz. Ben soruyorum. Örneğin HDP evet derse Sayın Başbakan ve AKP hayır mı diyecek? Biz Saadet Partisi olarak hiçbir zaman PKK’nın yanında olmadık, FETÖ’nün yanında olmadık, 40 yıl boyunca FETÖ’nün gerçek yüzünü anlattık, anlatmaya devam ettik. Ancak kendileri FETÖ’nün gerçek yüzünü 15 Temmuz’daki yaşanan zalimane durumla gördüler. Biz PKK ile mücadele yapılır, müzakere yapılmaz, terörizm ile müzakere yapılmaz derken, çözüm süreci adı altında onlarla anlaşma yapıp, dağdan PKK’yı şehre indirenler, Habur’da çadır kurup PKK’nın ayağına hakim ve savcı götürenler bugün bizi bunlarla itham etmesi, ne vicdanlara, ne ahlaka ne de insafa sığar. Ülkemiz için geleceğimiz için Cenab-ı Allah bizlere hayırlı olanı nasip etsin onları nasip etsin.”
Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com