CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Amerika'nın yaptığı uygulama yanlıştır. Asla doğru değildir, desteklemiyoruz. Binlerce öğrenci gidecek okumaya Amerika’ya, hastalar var tedavi olmak için gidecekler, iş adamlarımız Amerika’ya gidecekler. Bütün bunların tamamının önü kesiliyor. Cezalandırılan hükümet değil, cezalandırılan 80 milyon oluyor. Her iki ülkenin de sağduyulu davranması lazım” dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmasına, Avrupa Şampiyonası final maçında İngiltere'yi 2-1 yenerek şampiyon olan Ampute Milli Futbol Takımı'nı kutlayarak başladı. Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Geçen hafta Enis Berberoğlu'nun duruşması vardı. Enis Berberoğlu, müebbetle yargılandı 25 yıl hapse mahkum edildi alt mahkeme tarafından. Enis Berberoğlu'nun toplu iğne ucu kadar suçu yoktur. Ama Enis Berberoğlu üzerinden CHP’ye nasıl kumpas kurarız onun arayışları vardı. Siz kim olursanız olun, nerede olursanız olun, hangi makamı işgal ederseniz edin CHP'ye hiç kimse kumpas kuramayacaktır. Hakimleri, savcıları aldılar sözde hakim ve savcıları. Talimatla karar veren, sarayın hakimleri ve savcılarına görev verdiler. Ama bu ülkede namuslu hakim ve savcılar da var. Enis Berberoğlu'nun davası bir üst mahkemede bozuldu. Enis Berberoğlu’nun bir an önce serbest bırakılmasını, TBMM'ye gelip görevinin başında olmasını istiyoruz. Enis Berberoğlu kaçar mı? Suçsuz adam niye kaçsın, kaçar mı? Kaçtığı zaman ben bu suçu işledim anlamına gelir. Niye kaçsın? Devlet sırrı diyorlar, devlet sırrı ne demektir? Derin devletin bildiği, kimsenin de duymaması gereken bir sırdır. Eğer o sır hukuka aykırıysa ve açıklanırsa devlet ona sahip çıkmaz. Adana Cumhuriyet Başsavcılığının bir yazısı üzerinde gizli mizli hiçbir şey yok. İçinde mühimmatlar var diyor. Gizli diye kim söylüyor? Herkesin bildiği bir sır, bir olay gizli olabilir mi? Fatura kime çıkıyor? Enis Berberoğlu'na. Niye fatura ona çıkıyor? Acaba CHP’ye nasıl ulaşabiliriz diye. Biz elimizde belge olmadan konuşmayız. Enis Berberoğlu aylardır boşu boşuna hapishanelerde yatıyor. Bir an önce dönmesini ve parlamentoda görevinin başında olmasını istiyoruz.”
“Bu topraklarda tütün 400 yıldır ekiliyor”
Tütün üreticilerinin dertli olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, “Şu gerçeğin altını çizmek isterim bu topraklarda tütün 400 yıldır ekiliyor. Bizim tütünümüz aslında bir dünya markasıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında ihracatın yüzde 30’unu tütün oluşturur. Bu kadar değerli olan tütün 2002'de uluslararası tekellere yenildi. 2002’de 405 bin 882 aile tütünden geçiniyordu. 2015'te 7 kat küçüldü 56 bine düştü. Yabancı sigara üreticileri Türkiye'ye tütün ithal etmeye başladılar. Tütün ürünleri imalatının yüzde 89,3'ünü yabancılar oluşturuyor. Geriye kalıyor yüzde 10. Şimdi bu yüzde 10'a da göz diktiler. Bu nedenle parlamentoya bir kanun getirdiler. Orada CHP’nin milletvekilleri, komisyon üyeleri her türlü muhalefeti tütün üreticisinin lehine yapıyorlar, yapmaya da devam edecekler” açıklamasında bulundu.
“Namusu ve şerefi üzerine yemin eden insanlar ölümü göze alırlar namuslarından ve şereflerinden vazgeçmezler” diyen Kılıçdaroğlu, “Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı makamında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin genel başkan yardımcılarını ağırlıyor, belediye başkanlarını ağırlıyor. Hani sen namusun ve şerefin üzerine tarafsız davranacağına dair yemin etmiştin? Bir kez daha Erdoğan’a soruyorum, çık şu milletin önüne senin için namus ve şeref ne anlama geliyor bir anlat bakalım. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin genel merkezi yok mu? Gidersin orada görüşürsün. Neden Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda görüşüyorsun?” şeklinde konuştu.
Ampute Milli Takımının Avrupa şampiyonu olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Bakan hemen Erdoğan’ı arıyor, ‘Takım şampiyon oldu kutlar mısın?’ diyor. Kutluyor. ‘Beşiktaş stadı içinde Beşiktaş’a teşekkür edelim, stadı buraya açtılar diye’ diyor. ‘Ne demek, ne teşekkürü parasını biz verdik’ diyor. Beyefendi sanki cebinden ödedi. Ne demek parasını biz verdik. O parayı bu ülkedeki tüyü bitmemiş yetim ödedi. Sanki o para babasının parası. Kimsin sen?” ifadelerini kullandı.
“Bugün geldiğimiz noktada dış politikada ortak bir dilimiz yok”
Dış politikada ciddi sorunlar yaşandığına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Dış politikanın ayrı bir önemi vardır. Ayrı bir dili vardır. Bu dili kullanan adamlara da diplomat denir. Dış politikada konuşurken herkes dikkat etmek zorundadır. Dış politikada iktidar, muhalefet olmaz. Ortak bir dil geliştirilir. İktidar olanlar dış politikadaki bütün gelişmeleri muhalefete aktarmak zorundadırlar. Bugün geldiğimiz noktada dış politikada ortak bir dilimiz yok. İç politikada farklı dillerimiz olabilir. Ama dış politika böyle değil. Eğer dış politikada yanlışlar yaparsanız bunun sonuçları ağırdır ve uzun sürede telafi edilemez” değerlendirmesinde bulundu.
“Cezalandırılan hükümet değil, cezalandırılan 80 milyon oluyor”
Dış politikadaki atışmaları basın üzerinden yapmanın, arka kapı diplomasisini tamamen kapatmanın hiç kimseye yarar getirmeyeceğini kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Amerika'da Sarraf davası var Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı tutuklu. Şimdi rehin alma politikasıyla sorun çözülmeye çalışılıyor. Dış politikadan Erdoğan o kadar habersiz ki, okuduğum zaman gözlerime inanamadım. Şöyle söylüyor Amerika ile yaşanan vize krizi dolayısıyla, ‘Bu karar her şeyden önce çok üzüntü verici. Ankara’da büyükelçinin böyle bir kararı alarak uygulamaya sokması üzüntü verici.’ Bir büyükelçi böyle bir karar alabilir mi? Dünyadan haberi yok. Neden? Amerika’yı kızdırmayalım da bari bütün yükü büyükelçinin sırtına atalım. Böyle bir anlayışla dış politika yürütülür mü? Siz alınan bir karar var ve karar çok ağır, Türkiye açısından çok ağır, ilk kez böyle bir kararla karşılaşıyoruz, üzüntü verici ve topu sadece büyükelçinin omuzlarına yıkıyorsunuz. Amerika'nın yaptığı uygulama yanlıştır. Asla doğru değildir, desteklemiyoruz. Binlerce öğrenci gidecek okumaya Amerika’ya, hastalar var tedavi olmak için gidecekler, iş adamlarımız Amerika’ya gidecekler. Bütün bunların tamamının önü kesiliyor. Cezalandırılan hükümet değil, cezalandırılan 80 milyon oluyor. Sağduyunun egemen olmasını akılcı politikalar üretilmesi gerektiğini ifade edeyim. Her iki ülkenin de sağduyulu davranması lazım. Toplumlara zarar vermesinin yararı yoktur. Evet, Amerika bizim stratejik ortağımız söyleniyor. Stratejik ortaklar arasında bu kadar ağır yaptırımlara yol açacak uygulamaların olmaması gerektiği düşüncesindeyiz. Umarız kısa süre içerisinde bu kriz aşılmış olur.”
“Biz askerin İdlib'e gidişine destek veriyoruz”
“Türk Silahlı Kuvvetleri İdlib'e gidiyor” ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, “Her ülke kendi geleceğini güvence altına almak zorundadır. Türkiye de kendi geleceğini, sınırlarını güvence altına almak zorundadır. Biz askerin İdlib'e gidişine destek veriyoruz. TSK oraya gitmeli bir çatışmasızlık bölgesi oluşturmalı” dedi.
İdlib konusunda 6 madde halinde düşüncelerini sıralayan Kılıçdaroğlu, “Türkiye halkı AK Parti’nin yanlış Suriye politikasının bedelini çok ağır ve kanlı bir şekilde ödemeye devam etmektedir. İdlib’ten gelecek her şehidin sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’dır. İdlib'deki cihatçıların karadan temizliği Türkiye'ye havale edilmiştir. Görünen odur ki Türkiye İdlib’i temizledikten sonra devirmeye çalıştığı Esat yönetimine teslim edecektir. İdlib’teki temizliğin maliyeti çok yüksek olacaktır. TSK'nın Fırat Kalkanı'ndan çok daha fazla sorunla karşılaşacağı açıktır. İdlib'deki yüz binlerce sivil çatışmalardan kaçmak için Türkiye'ye yönelebilir. İdlib’te varlık gösteren cihatçı terörist örgütlerin Türkiye'ye sızmaları ve ülke içinde saldırılar yapmaları güçlü ve endişe vericidir” diye konuştu.
Başbakan Yıldırım’a Nuriye Gülmen ve Semih Özakça çağrısı
Sözlerini önemli bir konu ile bitirmek istediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Nuriye, Semih sadece işlerini istediler. Bir KHK ile görevlerine son verildi. Birisi şu anda hastanede birisi hapishanede. Bir baba olarak bir baba olan Binali Yıldırım'a seslenmek isterim; dünyanın en haklı talebi işini istemek. Dünyanın en haklı talebini yerine getirmek için size düşen görevler vardır. Bu görevleri yerine getirirseniz büyürsünüz insanlık, insan hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Ölümle pençeleşen iki kişiye yapılan zulümdür, bu zulme kimse alet olmamalıdır. Komisyonlar kurdular ne yaparsanız yapın ama bunların bir an önce bunların görevlerinin başına dönmesi lazım.”
Ankara, iha