Suat KOZLUKLU
İranlı şair Sadi Şirazi'nin, "Ölülere ağlamayın; çünkü onlar kuşları uçup gitmiş boş kafeslerden başka bir şey değiller" felsefesine inanmama rağmen, her 14 Şubat'ta gözlerimden yanaklarıma birkaç damla yaşın yuvarlanmasına engel olamıyorum…
5 yıl önce, 2009'da yağmurlu bir günde trafik kazasında aramızdan ayrıldı Celal abimiz…
Pascal Mercier takma adını kullanan Bern doğumlu felsefeci Peter Bieri üçüncü romanı“Lizbon'a Gece Treni”nde soruyor: “Ölümsüz olmayı arzulayan var mı?”
Ölüm de hayatın bir gerçeği.
Romanın bir yerinde Bieri diyor ki:
“Ciddi olarak ölümsüz olmayı arzulayan var mı?”
Devam ediyor: “Kim sonsuza kadar yaşamak ister?
… Şunu bilmek ne kadar sıkıcı ve yavan olurdu: Bugün neler olduğunun hiç önemi yok, bu ay, bu yıl: Daha sonsuz gün, ay ve yıl var. Sayılamayacak kadar çok, kelimenin tam anlamıyla.
Böyle olsaydı eğer, başka bir şeyin anlamı kalır mıydı?
Artık zamanı hesap etmemize gerek kalmazdı, hiçbir şeyi kaçırmazdık, acele etmemizin anlamı olmazdı. Bir şeyi bugün ya da yarın yapmamız fark etmezdi, hiç fark etmezdi. (…) Çünkü telafi etmek için zaman hep kalırdı.
Bu ölümsüzlük cenneti cehennem olurdu.” (s. 161-162)…”
Romalı düşünür Seneca ise, "Hayat, ölüme doğru uzun bir yolculuktur" diyor ya, Celal Abimiz de bu yolculuğa son noktayı koyup gidiverdi…
Ölümün bizi nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim diyor ya Düşünür. Belki beklemiyorduk; belki farkında bile değildik.
Sevgili Celal Abi, ölümünün üzerinden tam beş kış geldi geçti, Şiro Çayı akmaya devam ediyor… Pütürge’de yapraklar sarardı, havalar soğudu, yağmurdu, kardı sorma gitsin…
Hayallerin vardı, umutların vardı. Hepsi yarım kaldı. Ve bugün aramızdan ayrılıp ebedi uykuna yatışının 5. yılı…
Biz seni unutmadık.
Nur içinde yat güzel insan Celal Birsen… Ve onun yol arkadaşı Muhsin abi…