Boğaziçi Üniversitesi'ndeki öğrenciler ve öğretim üyeleri, Nejat Ağırnaslı'nın gözaltına alınmasıyla okula mesaj verildiğini düşünüyorlar. Ağırnaslı, evinde arama yapan polislerin ders programına 'örgütsel doküman' diye el koyduğunu söyledi.
İSTANBUL - Milliyet gazetesinin haberine göre, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümü yüksek lisans öğrencisi Nejat Ağırnaslı’nın KCK davası kapsamında gözaltına alınmasından sonra üniversitede “Cadı Avına Son” adlı bir kampanya hazırlanılıyor. Boğaziçililer, arkadaşlarının üzerinden üniversiteye mesaj verilmeye çalışıldığını düşünüyor. İstanbul’da ve ODTÜ’de ulaşabildikleri kadar üniversiteyle kampanya başlatmaya hazırlanan öğrencilerin amacı keyfi gözaltılara “dur” demek.
Özellikle sosyal bilimler alanında çalışan ve okuyanlar, Hükümet’in sürmekte olan davalar üzerinden kendilerine “ayar çekilmeye çalışıldığı” düşüncesinde. Pazartesi günü, kadro konusundan yaka silken Boğaziçili hocalar da Güney Kampüs’te çadır açarak YÖK’ü protesto etmeye hazırlığında. Osman Özarslan, Nejat Ağırnaslı’nın Sosyoloji Bölümü’nden arkadaşı. Resmi ideolojinin dışında duran öğrenciler üzerinde her zaman baskı olduğunu düşünen Özarslan, “Bu baskı ‘70lerde Sovyet ajanlığıydı, ‘90larda terörizmdi, şimdi de Ergenekon ve KCK arasında gidip geliyor” diyor. Özarslan’a göre hocaların durumunu en iyi açıklayan terim 'tedirgin modern': “Boğaziçi Sosyoloji bölümünün eski başkanı Faruk Birtek hocamız, geçen aylarda verdiği mülakatta Başbakan’ın son zamanlardaki tavrının kendisini ‘tedirgin modern’ olmaya ittiğini söylemişti. Sosyal bilimciler dışarda taş atmıyor olabilir ama zihnin taşlarının nasıl harekete geçirilebileceğini öğretiyorlar ki bu daha tehlikeli. Öğretim üyelerimiz temelde iki duruma tepkili: Birincisi, Ergenekon ve KCK davalarının bir cadı avına dönüştüğü kanısı. İkincisi, resmi ideolojinin dışında bir üniversite olarak YÖK ve Eğitim Bakanlığı üzerinden hükümetin üniversiteye, ödenekleri kısıtlayarak mesela, ‘ayar’ çektiğini düşünmeleri. Okul genelinde kadro bekleyen, parasız çalışan 44 hocamız var. Bunların 22 tanesi hiç para almıyor. 20 tanesi kadro bekliyor.”
‘Beni alacaklar mı?’
Elif Berk, baskın sırasında Nejat’ın evinde olan bölüm arkadaşlarından. Berk, öğrencilerin son dönemde yalnızca gittikleri yerlerden, panellerden ve hatta arkadaşlarından dolayı kendinlerini “Acaba beni de alacaklar mı?” diye düşünmeye başladıklarını düşünüyor. “Ülkede ve üniversitede hissettiğimiz hava bu. Bu, gizli faşizmdir. Ev basıldığında ben de oradaydım. Her şey çok resmi ve kibardı. Ders notunu alıp oradan öyle saçmalıkla onu meşrulaştırıyorlar ki... Hepimizin bilgisayarları gitti” diyor. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü 3. sınıf öğrencisi Samet Eğridere ise, “Özgürlük denilince aklıma Başbakan Erdoğan’ın kampüse geldiği gün geliyor nedense. Kendi üniversitemde rahat dolaşamadım” diye konuşuyor.
Ders programından örgütsel doküman
KCK operasyonu kapsamında geçtiğimiz cuma günü gözaltına alınarak Diyarbakır’a götürülen Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü yüksek lisans öğrencisi Nejat Ağırnaslı (27), önceki gece serbest bırakıldı. Evinde arama yapan polislerin ders programına “örgütsel doküman” diye el koyduğunu söyleyen Ağırnaslı, şöyle konuştu:
‘Gizli tanık söylemiş’
“Baskında CD, laptop, bilgisayar, iki kitap ve ders programımı aldılar. Boğaziçi’nde dersler kısaltmalarla belirtilir. ‘Political Science’ (siyaset bilimi) dersi ‘Pols101’ olarak kısaltılır. Eğer aynı ders farklı hocalar olursa bu kısaltmalara 02, 03 diye eklemeler yapılır. Baskına gelen polisler ders programını alarak ‘Bunun üzerinde günler yazıyor, bunlar şifreli talimattır’ dedi. Programa örgütsel doküman diye el koydular. Bilgisayarımı alamadım. Tezimi yedeklemiştim ama bilgisayarda referans olarak kullanmam gereken makaleler var. Savcılıkta ‘KCK sempatizanı mısın?’ diyerek örgütle bağlantım olup olmadığını sordular. Anladığım kadarıyla birçok örgütü KCK ismi altında paketlemişler. Bir gizli tanığın iddiasına göre, ismini vermedikleri dört sol örgüte üyeymişim ve Kandil’de eğitim görmüşüm. Kandil’e hiç gitmedim.” (Milliyet)