Türk edebiyatının unutulmayan ismi, Atay'ın vefatının üzerinden 43 yıl geçti.
"Tutunamayanlar", "Tehlikeli Oyunlar" ve "Korkuyu Beklerken" gibi Türk edebiyatında iz bırakan eserlere imza atan Oğuz Atay, vefatının 43. yılında yad ediliyor.
Roman ve hikaye yazarı Atay, 12 Ekim 1934'te hukukçu ve siyasetçi Mehmet Cemil Atay ile Muazzez Zeki Hanım'ın oğlu olarak Kastamonu'nun İnebolu ilçesinde dünyaya geldi.
Usta yazar, Ankara'da Devrim İlkokulu'nun ardından 1951'de TED Ankara Kolejini, 1957'de ise İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesini bitirdi. Üniversite yıllarında Beyoğlu'ndaki Baylan Pastanesi'ne sık giden Atay, Ferit Edgü, Demir Özlü, Hilmi Yavuz ve Onat Kutlar'ın da aralarında bulunduğu edebiyatçılarla arkadaşlık etti.
Oğuz Atay, yedek subay olarak vatani hizmetini yapmak üzere 1957'de askere gitti. Askerliğin ilk altı ayını İstanbul'da geçiren Atay, kalan hizmetini ise Ankara'da tamamlayarak 1959'da İstanbul'a döndü.
Başarılı edebiyatçı, aynı yıl Pazar Postası dergisinde üç yazısı dışında imzasız makaleler kaleme aldı, ayrıca derginin redaksiyon ve tashih işlerini yaptı.
"Tutunamayanlar" romanıyla önemli bir tartışmanın odak noktası oldu
Makale ve söyleşileri çeşitli dergilerde yer alan usta kalemin en etkilendiği yazar, Rus edebiyatının usta ismi, Dostoyevski oldu.
Modacı Fikriye Fatma Gürbüz ile 1961'de evlenen yazarın kızı Özge, 1962'de dünyaya geldi.
Yazar Atay, 1960'ta girdiği İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi İnşaat Bölümündeki öğretim üyeliği görevine de devam ederek topoğrafya ve yol inşaatı dersleri okuttu, 1962'de ise bir arkadaşıyla inşaat şirketi kurdu.
Eşinden 1967'de ayrılan Atay, 1971-1973 yıllarında "Meydan Larousse Lügat ve Ansiklopedisi"nde redaksiyon ve son okuma işlerini yürüttü, 1973'te Hürriyet gazetesinin çıkardığı "Türkiye 1923-1973 Ansiklopedisi"nde madde yazarlığı yaptı.
Oğuz Atay, 1960 sonrası toplumsal değişim ve aydınların tutumuna eleştiriler getirdiği "Tutunamayanlar" romanıyla 1970'te TRT tarafından verilen, "Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü"nü kazandı. Halen çok satan kitaplar arasında yer alan eser, topluma ilişkin gözlemleri ve aydınların yaşamına ve toplumsal kurumlara yönelen eleştirileriyle önemli bir tartışmanın merkezini oluşturdu. Eser ayrıca, yazarın vefatının 20. yılında, UNESCO tarafından 20. yüzyıl Türk edebiyatının en seçkin eseri olarak belirlendi.
"Yaşarken değeri anlaşılsaydı, Türk edebiyatı 15 yıl daha kazanırdı "
Çok yönlü bir aydın ve modernist bir yazar olarak Doğu ve Batı uygarlıkları arasında sıkışıp kalmış, kültürel bunalım ve kimlik arayışı içindeki Cumhuriyet dönemi aydınının ruhsal ve düşünsel sorunlarıyla ilgilenen Atay, bireyi ve bireyin iç dünyasını, iç konuşma, diyalog, psikanaliz, hiciv, taklit, parodi, pastiş, yabancılaştırma tekniği olarak alay gibi çeşitli postmodern yöntemlerle romanın merkezine koydu.
Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar, edebiyat eleştirmeni Berna Moran tarafından, "Hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak nitelendirildi. Berna Moran'a göre Tutunamayanlar'daki edebi yetkinlik, Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirdi ve ona çok şey kazandırdı.
Atay'ın en kapsamlı monografisini kaleme alan akademisyen, yazar Yıldız Ecevit, verdiği bir röportajda şu ifadeleri kullanmıştı:
"Oğuz Atay'ın yaşarken yok sayılmasının nedeni, söylediklerinizin tümünü içine alıyor. Çağını aşan, dahi özellikli sanatçıların ortak yazgısı anlaşılamamak ve dışlanmak. Sanatın gelişmesi, yasallaşmış statükocu estetiğin dışına çıkmakla mümkün olabilir ancak. Özlerini, yaşadıkları zamanın elinden kurtarıp bütün zamanlar için yaşatabilmeyi başaran insanlardan söz ediyor Stefan Zweig. Atay bu insanlardan biriydi. Bu nedenle içinde yaşadığı zaman onu affetmedi.
Özgür yaratım, zamanla daha üst boyutlara ulaşmada tek yoldur. Türk edebiyatında bu yolu açan kişi Oğuz Atay, bir öncü, bir tür estetik devrimci. O, tüm devrimciler gibi bunun bedelini ödedi ve ediniminin kazancını sonraki kuşaklara aktardı. Eğer yaşarken değeri anlaşılsaydı, kuşkusuz 15 yıl daha kazanırdı Türk edebiyatı. Toplum ve aile yaşamı, insan ilişkileri ve kişinin iç dünyası Atay'ın yapıtlarında, bilinç akımı tekniği aracılığıyla gözler önüne serilmiştir. Gören, eleştiren kişidir Atay'ın aydını; yoz değer yargılarına uyum sağlayamaz, böyle bir yaşamda tutunamaz. Yazarın yapıtlarındaki topluma yönelik eleştirinin yoğunluğuna karşın, ana sorunsal, bireye yöneliktir, ontolojiktir."
Başarılı edebiyatçı, 1974'te sanat muhabiri Pakize Kutlu ile evlendi, 1975'te doçent oldu, 1976'da hastalandı. Beyninde çıkan bir tümör nedeniyle bir süre Londra'da tedavi gören yazar, hastalığından kurtulamayarak 13 Aralık 1977'de İstanbul'da yaşama veda etti.
Atay, Edirnekapı Sakızağacı Mezarlığı'nda bulunan annesinin kabrinin yanına defnedildi.
Sağlığında hiçbir kitabı ikinci baskısını yapamayan Atay'ın kitapları ölümünden sonra büyük ilgi gördü ve defalarca basıldı. Oğuz Atay, "Tutunamayanlar", "Tehlikeli Oyunlar", "Bir Bilim Adamının Romanı", "Eylembilim", "Korkuyu Beklerken", "Oyunlarla Yaşayanlar" ve "Günlük" adlı kitapları okurla buluşturdu.
İstanbul, AA