- Başhekim anlattı: Mali durumu düzelttik.. 7 ameliyathane çalışmıyor.. 6 milyon TL kan parası ödedik..
“Mali tablomuz sıkıntılıydı, artık düzelttik”
İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi (TÖTM) Başhekimi Prof. Dr. Hakan Parlakpınar, iki yıl önce işbaşına geldiklerinde merkezin piyasaya olan borçları başta olmak üzere, gelir-gider tablosunda ciddi sıkıntılar bulunduğunu, ancak alınan bir dizi tedbirle mali tabloların düzeltildiğini söyledi. Parlakpınar, “Şu anda artık sürdürülebilir bir finansal yapımız var. Malzeme ve ilaç fiyatları sürekli artıyor, buna karşılık Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) ile bize devlet tarafından ödenen hizmet bedeli değişmiyor. Buna rağmen, TÖTM olarak Türkiye’deki çoğu hastaneye göre çok iyi konumdayız” dedi.
Hastanenin en önemli sorununun personel yetersizliği olduğunu ifade eden Prof. Dr. Hakan Parlakpınar, personel yetersizliği nedeniyle, TÖTM ana binası ve Karaciğer Nakil Hastanesi’ndeki bazı servis ve yoğun bakım ünitelerinin hizmete alınamadığını kaydetti.
Karaciğer naklinin yanı sıra, İnönü Üniversitesi’ni organ nakli alanında ulusal ve uluslararası arenada bir marka haline getirecek birçok çalışmaya imza attıklarını kaydeden TÖTM Başhekimi Prof. Dr. Hakan Parlakpınar, bu bağlamda, 2017 yılında, 99 yetişkinin yanı sıra ilk defa 4 çocuğa da kemik iliği nakli yapıldığını açıkladı. Parlakpınar, “Kemik iliği nakli üniversitemizin ikinci başarı markası oldu. Türkiye’de bu alanda üniversite hastaneleri kategorisinde ikinci, tüm hastaneler kategorisinde ise üçüncü sıradayız” dedi.
Organ nakli alanında bundan sonraki en önemli hedeflerinin kalp nakli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Hakan Parlakpınar, “Bunun için ekibimiz var. Donanımlı hocalarımız var. Takviye de yapılabilir. Burada gecikmiş bir hedef” şeklinde konuştu.
TÖTM’nin bütçe ve finansal açıdan daha iyi bir noktaya gelmesi için yetkili makamlara bir dizi öneri sunduklarını da belirten Parlakpınar, büyük miktarda kan kullanan bir tıp merkezi olarak Kızılay’a her ay 500 bin TL kan parası ödediklerini belirterek, TÖTM’nin kan ihtiyacını kendisinin karşılaması durumunda bu paranın merkezin diğer giderlerine harcanmasının daha doğru olacağını ifade ettiklerini söyledi.
İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Başhekimi Prof. Dr. Hakan Parlakpınar, Turgut Özal Tıp Merkezi’nin mevcut durumu, sıkıntılı mali sürecinde gelinen aşamalar, personel sorunu, bölgenin organ nakil merkezi olma hedefine yönelik yapılan çalışmalara ilişkin sorularımıza verdiği yanıtlarda öne çıkan hususlar şöyle:
Malzeme ve ilaç fiyatları artıyor ama devletin bize ödediği rakamlar değişmiyor
Şu anda Turgut Özal Tıp Merkezi olarak mali durumumuz sürdürülebilir düzeyde. Bunu çok net ifade etmek istiyorum. Fakat tüm Türkiye’de üniversite hastanelerinin mali yapıları incelendiğinde şöyle bir gerçek var. Üniversite hastaneleri zor durumda ve sıkıntılı süreçler yaşanıyor. Bunları nedenleri irdelendiği zaman klasik sorunlar karşımıza çıkıyor. Bu sorunlar, Başbakanlık, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Kalkınma Bakanlığı tarafından bilinen sorunlardır zaten. Yaklaşık 8-10 yıldır değişmeyen Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) fiyatları bizi etkiliyor. Bir hizmeti yapıyorsunuz fakat o hizmetin devlet tarafından size geri ödenirliliğinin rakamı değişmiyor. Oysa siz o hizmeti yapmak için kullandığınız malzeme ve ilaçlar devamlı artıyor. Maliyetiniz artıyor ama karşılığında alacağınız ödeme artmıyor.
Personel giderleri bütçemizi zorluyor
İkincisi TÖTM olarak çok fazla sayıda taşeron hizmeti alıyoruz, Yaklaşık 1400 taşeron personeli çalıştırıyoruz. Bu taşeron personelin 4/D kadrolarına atanması demek,1400 kişinin hali hazırdaki mevzuata göre maaşları ve 14.2’lik asgari ücret artışları da hastanenin kendi öz kaynaklarından ödeniyor. Genel bütçeye aktarılmadı bunlar. Bu belki diğer üniversite hastanelerini çok ilgilendirmiyor ama TÖTM’ni çok ilgilendiriyor. 1400 kişiden bahsediyoruz. Aylık yaklaşık 6 milyonluk ödemeden bahsediyoruz.
Bir diğer konu Denge Tazminatı denen bir olay var. Denge tazminatını üniversite hastanelerini kendi döner sermayelerinden ödüyorlar. Emekli olan personelin kıdem tazminatını üniversite kendi öz kaynağından ödüyor. Zorunlu olan yüzde 5 Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) kesintisi var. Benim o ay ki cirom ne ise yüzde 5 zorunlu kesinti yapılıyor. Yani hastanenin bir kaynağını ayırmak zorundasınız.
Bizim talebimiz SUT fiyatlarının güncellenmesi, yüzde 5 olan BAP kesintisinin düşürülmesi, emekli olan taşeron personelin kıdem tazminatının genel bütçeden karşılanması, denge tazminatının genel bütçeden ödenmesi lazım ki üniversite hastaneleri mali sorunları azalsın. Bunlar bizim temel beklentilerimiz.
Göreve başladığımızda mali tablolarımız çok sorunluydu, ama düzelttik, artık finansal açıdan sürdürülebilir bir düzeye ulaştık
Göreve başladıktan bu yana 18 ay geçti. Konjonktürel olarak süreç kötüydü. Tamamen odaklandığımız şey ülkenin içerisinde bulunduğu durumdu. Bir bakıyorsunuz hastaneden bazı öğretim üyeleri alınmış, hemşire alınmış, bir personel alınmış ve onun eksikliği ve hengame ortamında çalıştık. Sıkıntılı bir süreçti. Basına yansıdığı için söylüyorum, yoksa eski yönetimler şunu yapmış bunu yapmış demek istemiyorum, sevmediğim şeyler. O zaman basına yansıya sorunlu bir mali tablo vardı. Kimseyi suçlamak için söylemiyorum ama genel hatlarıyla söyleyeceğim. O zamanki başhekim, rektör hoca herkes iyi niyetle iş yapmaya çalışmıştır. Beni ilgilendiren mali açıdan nasıl bir tablo devraldığımızdır. Kötü bir tablo vardı. Büyük bir borç yükü var ve firmalara olan ödemeleri gecikmiş. 15 ay, 18 vadesi geçmiş borçlar vardı. Bunlar sizin firmalarla ihaleye girdiğinizde gücünüzü kıran ve güveni sarsan tablolardı. Bir ihaleye çıkıyorsunuz ve ihalede diyelim ki kanser hastaları için veya karaciğer nakil hastaları için kullanılan bir ilaç alacaksınız. Firma, Turgut Özal Tıp Merkezi bu borcu öder mi ödemez mi diye bakıyor. Geçmişinize bakıyor borcun vadeleri uzamış. Eğer fiyat verecekse 1 lira olan kaleme 1.5 lira fiyat yazıyor. Ya da vadesi daha düşük olan, başa baş ödeme yapan bazı üniversite hastaneleri var. Onları tercih ediyorlardı. Durum böyleydi. Bu tablo sürdürülebilir bir tablo değildi. Ama şu andaki satın alma tabloma, eczanemdeki ilaç varlığıma, ihale sonuçlarıma ve gelir gider dengeme göre söylüyorum ki şu anda daha rahatız. Birincisi mali tablo sıkıntısı vardı ikincisi personel sıkıntısı vardı.
Karaciğer Nakil Hastanesi’nde 7 ameliyathane çalışmıyor, çünkü personelimiz yok
2016 yılının Ocak ayında Karaciğer Nakil Hastanesi açıldı. Kalkınma Bakanlığı bize sadece binayı ve cihaz tefrişatını yapıp vermiş. Sebep olanlardan, emeği geçenlerden Allah razı olsun. Hepsine teşekkür ederim. Ama bu kez de personel yoktu. Personel verilmediği için, hastanenin mevcut personelinin bir kısmını oraya kaydırmak zorunda kalınmıştı. Ama bu şu anlama geliyor. Bunu defalarca söyledik, ilgili makamlara resmi yazılarımızı da ilettik. Bu personeli Karaciğer Nakil Hastanesi’ne gönderildiği için burada bir servis kapatılmak zorunda kalınmıştı. Bir tane 12 yataklı yoğun bakım kapatılmak zorunda kalınmıştı. Yeni açılan Karaciğer Nakil Hastanesi’nde 7 tane ameliyathane çalışmıyor ve halen de çalışmıyor. 3 tane servis çalışmıyordu. Şu ana kadar orada bir tane 19 yataklı servisi açabildik. Burada kapanan 27 yataklı 8. Kattaki servisi açabildim. Halen açamadığım yerler var. Bu şu anlama geliyor. Bana personel lazım. Yakında 12. Yataklı yoğun bakımı da yeniden açacağız. Fakat sadece hemşire ile de olay bitmiyor. Yardımcı sağlık personeline de ihtiyacımız var. Temizlik elemanı, hasta bakıcı, sekreterimiz yok. İşin bir muamma tarafı da şu: Taşeron yasası çıktığı için emekli olan personelimiz var. Yaklaşık 30 personelimiz emekli olacak. İhale 1 Nisan’da bitiyor. 1 Nisan’dan sonra emekli olanların yerine nasıl personel alacağım? Çünkü personel almaya yetkim yok. Taşeron Yasası çıkarıldıktan sonra yetkim yok. Yeni bir personel eksikliği sorunu ile karşılaşmamamız lazım. Bunu şunun için söylüyorum. Karaciğer naklinde çok önemli hizmetler veriliyor. Dünyadaki, Avrupa’daki başarıları biliniyor. Orada kurulu cihazlarımız var. Garantileri işliyor. O cihazların, o ameliyathanelerin faaliyete geçip hizmet vermesi için personel lazım. Bu ana binada da çok acil olarak 12 yataklı bir yoğun bakımım var ki inanın her gece yoğun bakım taleplerine cevap veremiyoruz. 12 yataklı yoğun bakımımız var, içi dolu, her türlü tıbbi cihazımız var ama personel yok.
Personel yokluğuna rağmen 27 yataklı servisi açtık
18 ayda hemşire takviyesi hariç, personel kısıtlılığına rağmen 27 yataklı kapanmış olan servisi ve 19 yataklı karaciğer hastanesinde bir servisi açabildik. Çok modern bir doğum salonu oluşturduk. Hasta mahremiyeti sağlanmış durumda. Hem yatak sayılarını artırdık, hem de tekli odalara dönüştürdük. Bunların tabi hepsi personel gerektiren işlemler ve aynı zamanda mali kaynaklarınızdan bütçe ayırmak zorunda olduğunuz işlemler.
Tedarikçi firmalarla merkezimiz arasında güven ilişkisi tesis ettik
Personel ve mali sıkıntılar içinde, hiç hesapta olmayan bir şekilde Sayın Rektörümüzle şöyle bir karar aldık: Nasıl süreci devam ettirebiliriz, ne yapabiliriz diye. Çünkü tablo hiç iç açıcı değildi. Böyle çok acil ihtiyaç olmadığı sürece özellikle demirbaş dediğimiz, büyük cihaz ve malzeme yatırımlarımızı hasta sağlığını tehlikeye atmayacak şekilde biraz daha öteleyebilir miyiz diye. Yenileme ve yedekleme amaçlı olanları bir parça sonraya öteleyerek oradan biraz tasarruf yaptık ve firmalar ödeme gücümüzü hissettiler. Toplantı yaptık, depocuları ve firmaları çağırdık. Bundan sonra ödemeleri vadesinde yapacağımızı ifade ettik. Şimdi çok daha iyi durumdayız. Aramızda bir güven ilişkisi sağlanmış oldu.
Fakat Türkiye’de mesela Hacettepe Tıp Fakültesi, mali boyutu çok fazla ve sıkıntılı. Antalya Üniversitesi ki başhekim açıklama yapıldı. İstanbul’daki büyük üniversiteler. Çoğu üniversite hastanelerinin borcu şu anda çok yüksek. Kimi cesaret edip telaffuz ediyor kimi telaffuz etmiyor. TÖTM olarak Türkiye’deki çoğu hastaneye göre çok iyi konumdayız. Bunu net olarak söylüyorum. Sürdürülebilirlik açısından, ödeme durumumuz da iyi. Gelir gider tablolarımız şu anda dengeli. Borç yükümüz, devraldığımız zamana göre azaldı. Sıfırlanmadı tabi. Şu anda ödeme takvimin 2017’nin Mayıs ayındayız. Yaklaşık 7-8 ay geriden geliyoruz. 210 güne çektik. Hedefimiz bir ara 150 gündü ama bu hesapta olmayan ara ödemeler çıkıyor. Mesela biz çok fazla tıbbi atık üreten bir merkeziz ve sürekli yeni yerler açıyoruz.
Kızılay’dan parayla kan alıyoruz, yılda 6 milyon TL kan parası ödüyoruz
Her ay 500 bin TL Kızılay’a kan ödemesi yapıyoruz. Yılda 6 milyon öder. Bize yetki verilse biz kendi ihtiyacımız olan kanı burada toplarız. Mesela Karaciğer Nakli yapıyoruz ve çok fazla kan tüketen bir merkeziz. Kızılay’dan parayla kan satın alıyoruz. Bunlar önceden olan şeyler değildi. Mesela bizim burada çok güzel bir kan merkezimiz var. Donörlerimiz var. Kendi ihtiyacımız olan kanı kendimiz toplayalım isterdik. Bunlar hesapta olmayan giderler. Su borcumuz vardı. Yapılandırdık ve yapılandırmayla ödüyoruz.
Suriyeli hastalar nedeniyle 20 milyon Lira alacağımız var
Borcumuzdan bahsediyoruz ama bir de tabi alacağımız var. Alacaklarımızı tahsil edemiyoruz. Göreve geldiğimizde Suriyeli hastalar için alacağımız miktar 6 milyon TL idi, şu anda yaklaşık 20 milyon oldu. 20 milyon alacağım var ama paramı tahsil edemiyorum. Türkiye’nin her tarafında bana Suriyeli hasta geliyor. 12-13 ilde özellikle geliyor. Karaciğer nakli için, yanık tedavisi için gelen hastalar var. Fakat bu hastaların tedavisini aksatmadan yapıyoruz, 1 lira almıyoruz ama parasını devletten zamanında alamıyoruz.
“Ciddi şekilde kadro ihtiyacımız var”
Tıp Merkezi olarak ciddi bir şekilde kadro ihtiyacımız var. Personel ihtiyacı sağlanırsa Onkoloji Hastanesi’ni açmak bir anlam ifade eder. Merkezimizde giden hocaların sayısı bir elin parmağını geçmez. Hoca düzeyinde. Doçentlikten profesörlüğe yükselenler var. Yerlerine gelenler de oldu. Sayı olarak aşağıya düşmedi.
Sadece güvenlik önlemi aldık
Başhekimlik kapısının kapanması, Elazığ’da yaşanan o elim olaydan sonra oldu. Ama hastanede başhekime ulaşmak kolay. Türkiye hastanelerinde çok yaygın olmayan bir uygulama var. Başhekime yazın köşesi yaptık. Hastanenin web sitesinde bir uygulama başlattık. Buraya yazılan her yazı bana ulaşıyor. Hasta, personel, hasta yakını herkes yazabilir. Başhekimlik katına önceden rahat giriliyordu doğru. Elazığ Başhekimi Allah rahmet eylesin. Türkiye’nin yetiştirdiği önemli bir bilim insanıydı. Bir firma 5 bin TL alacak yüzünden elini kolunu sallayarak girdi içeriye ve başhekimi şehit etti. Bu olaydan sonra gündeme geldi. Bundan önce yoktu. Başka üniversitelerin başhekimlik makamlarına bakıldığında, daha giriş katından itibaren sensörlü kapılar, güvenlik personelleri var.
Kapının yanında çağrı butonu var. Kimse içeriye girmesin diye alınmış bir karar değil. Sadece tedbir amaçlı bu uygulama başlatıldı. Kapının yanındaki çağrı butonuna basılınca kapı açılıyor. Burada başhekim yardımcıları sekreterler, tek istediğimiz şey kişi zile bassın, ve kimin geldiğini görelim. Bununla beraber o koridorun devamında hastane müdür yardımcılarının oraya herhangi bir bariyer olmadan giriliyor. Başhekimlik katı sadece güvenlik sebebiyle kapatıldı. Kart ve zil sistemi aktif. Personel kartını tanıtıyor. Vatandaş zile basıyor, adı soyadı ne için geldiği soruluyor ve içeri alınıyor.
Hocaların iş yükü fazla
Hastanede artmış bir iş yükünden bahsetmek istiyorum. Artan poliklinik ve artan ameliyat sayıları var. Nitelikli ameliyatlar yapılıyor. Hocalar daha fazla ameliyatta bulunuyor. Beyin cerrahisinin hocaları bir ameliyata girdiğinde çok uzun süren ameliyatlar yapılıyor. Hocalar peş peşe ameliyatlar alıyorlar. Karaciğer nakli keza öyle. Aynı zamanda derse giriyorlar. ‘Yoksa hocalar muayene yapmıyor’ şeklinde bir suçlamayı biraz haksızlık olarak görüyorum. Zaten bütün asistanlar, hastalarla ilgili her kararda hocalara danışıyor.
Neden hasta sayısı arttı? Bence nedenlerinden birisi, eskiden yeşil kartlı hastalar ancak devlet hastanesi sevkiyle merkezimize gelebiliyordu. Şimdi artık direkt gelebiliyor. Grip olunca gelen de var ama gelen hastayı gönderemezsiniz. O bilincin toplumda oluşması gerekiyor. Birinci, ikinci, üçüncü basamak olayı var. Hatta bu işin Aile Hekimliği’nden başlaması gerekiyor. Dolayısıyla hasta sayılarımız artıyor, asistan sayılarımız da artıyor. Hocaların dersleri var. Derslere giriyorlar. Tüm bunlar hocanın hastaya zaman ayırmasının önündeki zorunlu faktörler. Hocaların iş yükünün arttığını verilerden görülebilir. Poliklinik ve ameliyat sayıları artmış durumda.
Güler HAZAR, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com (ÖZEL)