Danıştay'ın, sınavlara başörtüsü ile girilmesini engelleyen kararına Malatya'daki bazı STK'lar tepki gösterdiler ve yasağı sürdürmeyi "hukuk cehaleti" olarak değerlendirdiler.
Mazlum Der'in yanı sıra bazı gönüllü kuruluşların da destek verdiği belirtilen ve Mazlum Der şube yöneticisi Nihal İlimen tarafından okunan açıklama şöyle:
"Danıştay'ın, incelemek zorunda olup sırada bekleyen birçok dosyaya rağmen, ÖSS ve ALES sınavlarıyla ilgili YÖK'ün kıyafet düzenlemesinin aleyhine açılan davaları acilen listeye alması ve yasaklamayı öngören her türlü müracaatı acele ile görüşüp karara bağlaması, ibretlik ve düşündürücü bir uygulama olarak karşımıza çıkmıştır.
Daha önce de üniversitelere giriş sınavında başörtü yasağını kaldıran YÖK'ün kararı, Eğitim-İş Sendikası'nın müracaatı ile Danıştay'a gitmişti. Eğitim İş ve Eğitim-Sen gibi öğretmen sendikalarının hangi özgürlük gerekçesine dayanarak bu iptal başvurularını yaptığını anlayamıyoruz. Bu tür davranışların "Olsa olsa dayatmacı, tahammülsüz ve ayrımcı bir anlayışın ürünü olsa gerek diye düşünüyoruz
Bu karar, yürürlükteki anayasaya, yasalara ve uluslararası sözleşmelere uygun düşmemektedir.
Esasen, cari hukuk sistemine göre sınava başörtüsü ile girilebilmesinin bir mağduriyete sebep olmaması nedeniyle, ne Eğitim-İşin YÖKe karşı Danıştayda dava açmaya hakkı vardır, ne de Danıştayın idarenin düzenleyici kararlarına müdahale etmeye ve ket vurmaya yetkisi. Danıştay reddetmesi gereken bu davayı görüşerek ve idare yerine karar alarak hem hukuku yerle bir etmiş, hem de yürütmenin yetkisini gasp ederek devirmedik çam bırakmamıştır.
Temel hakların ancak yasa ile ve belirli bir zaman için kısıtlanabileceği kuralı hukukun en bilinen ilkesi iken, inanç ve ifade özgürlüğünün bir uygulaması olan başörtüsü konusunda hiçbir yasaklayıcı yasanın olmamasına rağmen yasağı sürdürmek istemek, en hafifinden hukuk cehaleti demektir.
Ayrıca, BM Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi (CEDAW) Ekim 2010 Türkiye raporuna göre, özetle, başörtüsü sorununun iki yıl içinde çözülmesi ve yapılan iyileştirmelerle ilgili BMe yazılı rapor sunulmasını istemiştir. Bu raporun ardından BM kararına uygun olarak YÖK tarafından düzeltici önlemler alınmış ve ayrıca bu çerçevede kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık Anayasaya eklenmişti. Ancak ulusal üstü hukukun bağlayıcılığı Anayasa 90. Maddesi tarafından kabul edilmesine rağmen Danıştayın eski hastalıklarından ve ideolojik saplantılarından kurtulamadığı görülmektedir.
Bu hastalıklı anlayışa ve dayattığı zorbalığın neden olduğu hak kayıplarına derhal son verilmelidir.
Yüksek mahkeme olmak, evrensel hukuk ilkeleriyle ve insanlığın aklıyla dalga geçme ayrıcalığı demek değildir.
Mazlum-Der ve Gönüllü Kültür Teşekkülleri olarak anayasanın adil ve eşit devlet anlayışına, kamu vicdanına, temel hak ve hürriyetlere uymadığı aşikâr olan bu kararları asla kabul edilemez buluyor ve kaldırılmasını talep ediyoruz."