SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Demokrasiye Vurulan İkinci Darbe: 12 Mart Muhtırası

Demokrasiye Vurulan İkinci Darbe: 12 Mart Muhtırası
A- A+ PAYLAŞ

Türk demokrasi tarihinde, 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra sivil siyasete yapılan "ikinci müdahale" olarak anılan 12 Mart 1971 Muhtırası'nın üzerinden 51 yıl geçti.

Türk siyasi tarihinde, "sivil siyasete ikinci müdahale" olarak anılan 12 Mart 1971 Muhtırası'nın üzerinden 51 yıl geçti.

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Türkiye'de ilk darbe, 1960'ta, bir grup subayın, iktidar partisi Demokrat Parti'nin (DP) "Türkiye'yi baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü" iddiasıyla yönetime el koymasıyla yaşandı.

Eski Başbakan Adnan Menderes, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idamıyla sonuçlanan darbe, ülkede çalkantılı bir sürecin önünü açtı.

Toplumsal olayların arttığı, karşıt görüşlü gruplar arasında çatışmaların yaşandığı bu süreçte, 16 Şubat 1969'da Türkiye siyasi tarihine "kanlı pazar" olarak geçen olay yaşandı. İstanbul'a demirleyen Amerikan 6. Filosu'nu protesto sırasında 2 kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı.

Anayasa değişikliğiyle "DP'lilerin siyasi haklarının iade edilmesi"ne yönelik Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) verilen teklif, dönemin siyasi tartışmalarını daha da alevlendirdi. Genel Başkanlığını İsmet İnönü'nün yaptığı CHP'nin de olumlu baktığı bu teklife, silahlı kuvvetler karşı çıktı. Büyük tartışmaların yaşandığı bu süreçte, anayasa değişikliği teklifi, komisyonda geri çekilmek zorunda kaldı.

Siyasi gerginlik devam ederken 1969 genel seçimine gidildi. Süleyman Demirel'in liderliğindeki Adalet Partisi, seçimlerde büyük başarı kazanarak tek başına iktidar oldu. Demirel'in başbakan olduğu bu seçimde, 143 milletvekili çıkaran CHP, ana muhalefette kalmaya devam etti.

Siyasi ve ekonomik sorunlar derinleşti
Görevi devraldıktan sonra içeride ve dışarıda pek çok sorunla karşılaşan Demirel Hükümeti, haşhaş ekimi nedeniyle ABD'nin büyük baskısına maruz kaldı.

Hükümetin, yasa dışı örgüt eylemleri, sokak ve üniversite olaylarıyla karşı karşıya kaldığı bu süreçte, siyasi ve ekonomik sorunlar da derinleşti.

Türkiye'de 10 binlerce işçi, "Sendikal örgütlenme ve grev hakkının kısıtlanacağı" gerekçesiyle başta İstanbul olmak üzere Türkiye genelinde eylem ve yürüyüşlere başladı.

Polisin müdahale ettiği eylemlerin büyümesi üzerine, Bakanlar Kurulunca İstanbul ve Kocaeli'de sıkıyönetim ilan edildi. Bu süreçte, bazı sanayi bölgelerinde polisin yanı sıra askeri birlikler de görev aldı.

Ayrıca, üniversitelerde karşıt görüşlü gruplar arasında çıkan ve emniyet güçlerince güçlükle bastırılan olaylarda, çok sayıda öğrenci yaralandı.

Eski ABD'nin Ankara Büyükelçisi Robert Komer'in otomobilinin ODTÜ'yü ziyareti sırasında yakılması, Ankara'da, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarınca 4 ABD askerinin kaçırılıp sonrasında serbest bırakılması da dönemin öne çıkan olayları arasında yer aldı.

Darbenin ayak sesleri
1971'e gelindiğinde darbenin ayak sesleri duyulmaya başlandı. Ordunun komuta kademesinde müdahale fikrinin ağırlık kazandığı bu süreçte, Başbakan Demirel'in "Türk Silahlı Kuvvetlerinin Cumhuriyet'in ve rejimin bekçiliği, yurdun iç ve dış tehlikelere karşı savunulması görevlerini bırakıp memleket idaresini ele alması halinde, bizatihi korumakla mükellef oldukları rejim, Cumhuriyet ne hale gelir?" sözleri dikkati çekti.

Sonunda ordu, 27 Mayıs 1960'dan yaklaşık 11 yıl sonra sivil siyasete yeniden müdahale etti. 12 Mart 1971'de saat 13.00'te, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur'un imzasını taşıyan muhtıra, TRT radyolarından okundu.

Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a, Başbakan Demirel'e, TBMM'ye ve Cumhuriyet Senatosu'na yazılı gönderilen 3 maddeli muhtırada, Demirel istifa etmez ve yerine askerlerin onaylayacağı bir hükümet kurulmazsa, ordunun idareyi doğrudan üzerine alacağı bildirildi.

Muhtırada ne dendi?
"Parlamento ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk'ün bize hedef verdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasanın öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür." görüşünün savunulduğu muhtırada, şu ifadelere yer verildi:

"Türk milletinin ve sinesinden çıkan Silahlı Kuvvetlerinin bu vahim ortam hakkında duyduğu üzüntü ve ümitsizliğini giderecek çarelerin, partiler üstü bir anlayışla meclislerimizce değerlendirilerek mevcut anarşik durumu giderecek anayasanın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılap kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükümetin demokratik kurallar içinde teşkili zaruri görülmektedir. Bu husus süratle tahakkuk ettirilemediği takdirde, Türk Silahlı Kuvvetleri, kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır."

Deniz Gezmiş ve arkadaşları idam edildi
Başbakan Süleyman Demirel'in istifa etmek zorunda kaldığı bu süreçte Türkiye, "ara rejim" dönemine girdi. Çok sayıda işkence ve kötü muamele iddiasının ortaya atıldığı, demokrasinin kaybedildiği bu dönemde, temel hak ve özgürlükler de ağır yara aldı.

Muhtıra sonrasında başlayan operasyonlarda, birçok kişi gözaltına alınıp hapse atıldı. Bu süreçte, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, 6 Mayıs 1972'de idam edildi.

Dönemin CHP Kocaeli Milletvekili Nihat Erim, partisinden istifa ederek 26 Mart 1971'de başbakan oldu ve yeni hükümeti kurdu. Çok uzun ömürlü olmayan yeni kabine, yerini 22 Mayıs 1972'de Ferit Melen hükümetine bıraktı.

Melen hükümeti de bir süre sonra görevi bırakınca 15 Nisan 1973-26 Ocak 1974 tarihlerinde görev yapan Mehmet Naim Talu Hükümeti ülkeyi seçime götürdü. Talu'dan sonra Başbakanlık koltuğuna 37. Hükümet'i kuran Bülent Ecevit oturdu.

12 Mart 1971 Muhtırası'nın ardından 12 Eylül 1980'e kadar geçen 9 yılda, 11 hükümet değişikliği yaşandı.

Ankara, AA

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

3 yorum yapılmış

  • Mişmiş (2 yıl önce)
    Editör efendi biz burada birilerini haklı yere yeriyorsak ismimizi başka yazıyoruz siz ise hoşunuza gitmeyen isim yerine ismimizi resmen açıklıyorsunuz bu ne saçmalık hoşunuza gitmiyorsa yayınlamayın yıllardır sizi pof pof ladım ama yanılmışım biz bilmiyoruzmu kendi adımîzı yazmayıda siz açıklıyorsunuz YUH size diyor başkada demiyorum
    Editörün Notu: Bazı okurlar, bazı yorumlarında isimlerini yazmayı unutuyorlar. O nedenle mail adresindeki isimler yazılıyor. Başkalarına 'esip gürleyen' bu bazı okurlar, takma isimlerini yazmayı unutup belirttiğimiz nedenle gerçek isimleri yazılınca fena bozuluyorlar. İlginç.. Doğru olan, birinin adını yazmaktan kaçındığı, adını yazmaya çekindiği yorumu hiç yapmaması, göndermemesidir.
    0
    0
    Yanıtla
  • Temiz (2 yıl önce)
    Saltanatlarını devam ettirmek için önce ülkeyi güzel bir karıştırırlar, sonra da yönetime el koyarlar ve başlarlar işkencelere..
    0
    0
    Yanıtla
  • Sami (2 yıl önce)
    Simdide guçlendirilmis parlamento palavrasiyla ortaya cikanlar var. Guclu parlamento degil, guclu ve istikrarli idare istiyoruz.
    %0
    %100
    Yanıtla