SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Deprem Sonrası Belirsizliğe Tahammülsüzlük Düzeyi Yüksek.."

A- A+ PAYLAŞ

Malatya Turgut Özal Üniversitesi’nin (MTÜ) ev sahipliğinde gerçekleştirilen “Deprem ve Ruh Sağlığı: Stresle Başa Çıkma ve Toplumsal Dayanışma Çalıştayı”nın Sonuç Bildirgesi kamuoyu ile paylaşıldı.

MTÜ ve Kilis 7 Aralık Üniversitesi iş birliğiyle düzenlenen "Deprem ve Ruh Sağlığı: Stresle Başa Çıkma ve Toplumsal Dayanışma" konulu çalıştay, 3-4 Haziran 2024 tarihlerinde gerçekleştirilmişti.

Deprem sonrası ruh sağlığı, stres yönetimi ve toplumsal dayanışma konularında önemli hususlar tartışılarak çözüm önerilerinin geliştirilmesi amacıyla düzenlenen çalıştay da, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde stresle başa çıkma yöntemleri ele alarak, afet sonrasında daha dayanıklı ve bilinçli bir toplum inşa etmeye katkı sağlanması masaya yatırıldı.  

Toplumsal dayanışmanın önemi ve bu dayanışmanın nasıl güçlendirilebileceği konularındaki tartışmalar ile ileride karşılaşılabilecek afet durumlarına daha hazırlıklı olunmasının da amaç edinildiği “Deprem ve Ruh Sağlığı: Stresle Başa Çıkma ve Toplumsal Dayanışma Çalıştayı”ndaki oturumlarda kaydedilen öneri ve teklifler bir araya getirilerek sonuç bildirgesi hazırlandı.

MTÜ Rektörü Prof. Dr. Recep Bentli’nin destekleri ile deprem sonrası kendi alanında ilk ve tek olan “Deprem ve Ruh Sağlığı: Stresle Başa Çıkma ve Toplumsal Dayanışma Çalıştayı”nda öne çıkan önemli sonuçlar ve öneriler şu şekilde aktarıldı:

"1-Depremin Beklenmedik Etkileri:
Depremin büyüklüğü ile sonuçlarının beklenmedik olduğu ve bu nedenle mevcut planların yetersiz kaldığı vurgulandı.

Kriz yönetiminin her birey tarafından öğrenilmesi gerektiği ifade edildi.

2-Bina İnşaatları ve Altyapı:
Binaların yeryüzü koşulları göz önünde bulundurularak inşa edilmesi gerektiği belirtildi.

Malatya'da su sorunu ile çöp toplama konusunun halk sağlığı açısından önem arz ettiği ifade edildi.

3-Geçici Yerleşim Alanları:
Yaşlılar, çocuklar (özel gereksinimli bireyler ayrıca ele alınmak üzere) ve kadınlar için sosyal alanların yetersiz olduğu ve bu alanların artırılması gerektiği dile getirildi. Şehir imar edilirken, toplumu ihmal etmemenin ve özellikle çocuklara yönelik yatırımlar yapmanın, gelecekteki büyük sorunların önüne geçmek için hayati önem taşıdığı vurgulandı.

4-Sağlık ve Hijyen:
Bulaşıcı hastalıklarla mücadele hizmetlerinin artırılması gerektiği vurgulandı.

Deprem sonrası süreçte N95 maskelerinin kullanılması gerektiği ifade edildi.

5-Psikolojik Destek ve Eğitim:
Deprem sonrası sağlanan psikolojik ilk yardım ve manevi destek hizmetlerinin, insanların büyük bir rahatlama hissetmesine yardımcı olduğu ve bundan dolayı söz konusu hizmetlerin sürekliliğinin sağlanmasının önemi dile getirildi. 

Psikolojik ilk yardım eğitimlerinin yaygınlaştırılması ve bireylerin eğitilmesinin önemi vurgulandı. Psikolojik ilk yardım verenlerin desteklenmesi gerektiği üzerinde duruldu.

Psikolojik destek verecek yeterli personelin bulunmadığı ve bu alanda uzman sayısının artırılması gerektiği dile getirildi. Sahada görev alan uzman ekiplerin yetersizliği ve süpervizyon desteğinin zor sağlanması gibi konular da önemli birer sorun olarak belirtilmiştir. Bu durumlar, psiko-sosyal destek hizmetlerinin etkinliğini ve erişilebilirliğini olumsuz etkilemiştir.

6-Göçmenler ve Toplumsal Uyum:
Göçmen ve yerli halk arasında yardımların adil dağıtımına ilişkin algı farklılıkları dikkat çekildi. Ayrıca koordinasyon eksiklikleri ve yardım dağıtımında yaşanan sıkıntılar belirlendi. Bu durum, geniş çaplı afetlerde koordinasyonun ve psiko-sosyal desteğin sürekliliğinin kritik olduğunu öne çıkardı .

Göçmenler ve yerli halk arasındaki ayrımcı tutumların azaltılması için tedbirlerin alınması gerektiği belirtildi.

7-Koordinasyon ve Bilgilendirme:
Yardımlar ve psiko-sosyal destek konularında koordinasyon eksikliğinin giderilmesi gerektiği ifade edildi.

Sosyal medyada yanlış bilgilendirmelerin önlenmesi ve yetkililerin depreme yönelik planlamalarında net ifadeler kullanması gerektiği vurgulandı.

8-Sivil Toplum Kuruluşları:
Sivil toplum kuruluşlarının afet sonrası süreçte önemli rol oynadığı, ancak plan ve bütçe konularında daha iyi bir koordinasyon gerektiği belirtildi.

Sivil toplum kuruluşlarının desteği, psiko-sosyal destek çalışmalarının etkinliğini artıran bir husus olarak vurgulandı.

9-Güvenlik ve Erişim:
Depremin ilk günlerinden itibaren güvenlik sorunlarının yaşandığı ve özellikle madde bağımlılığı konularında yeni önlemlere ihtiyaç duyulduğu dile getirildi.

Konteyner alanlarında şiddet ve istismar konularının ele alınması gerektiği ifade edildi. Ayrıca, aile içi şiddet ve madde kullanımı gibi sorunlarda artışlar yaşanırken, konteyner kentlerde sosyal alanların eksikliği ve mahremiyet sorunlarına dikkat çekildi.

10-Aidiyet ve Psikososyal Rehabilitasyon:
Deprem bölgesindeki bireylerin şehirlerine aidiyet duygusunun artırılması için okullarda ve toplumsal alanlarda programlar geliştirilmesi gerektiği belirtildi.

Güvenlik duygusunun zedelenmesiyle birlikte anlam ve adalet duygularının zarar gördüğü ifade edildi.

İlk etapta büyük kaygı ve belirsizlik yaşayan depremzedelerde, zamanla kaygı düzeyinde bir azalma gözlendiği ifade edildi. Ancak, kalıcı barınma ve şehirleşme konularında hala ciddi kaygıların olduğu dile getirildi. 

Çocukların okul uyumlarında büyük bir sorun yaşanmazken, özel gereksinimli çocukların eğitim süreçlerinin aksadığı vurgulandı.

Deprem sonrası belirsizliğe tahammülsüzlük düzeylerinin yüksek olduğu ve bu durumun deprem ve ölüm korkusunu artırdığı ifade edildi. Bu nedenle, belirsizlikle başa çıkma stratejilerine odaklanılmasının ihtiyaç olduğu dile getirildi.

11-Üniversite Öğrencileri
Deprem sonrası üniversite öğrencilerinin yaşadığı travmalar ve etkileri üzerine yapılan görüşmelerden elde edilen geri bildirimlere dayanarak, öğrencilerin bilhassa ilk bir yıllık süreçte teknolojiye erişim eksikliği, ders çalışma ortamlarının yetersizliği, genç dostu alanların eksikliği gibi sorunlarla karşılaştıkları vurgulandı.

Ayrıca, deprem sonrası gençlere yönelik çalışmaların yetersizliği, terapilerin farklı kişilere farklı etkiler yapması, stres düzeylerinin artması ve psikolojik sağlamlığın etkilenmesi gibi zorluklar da belirtildi. Bu durumun, öğrencilerde uyku bozuklukları, depresyon, kaygı, korku gibi yoğun duyguların yaşanmasına ve iş bulma kaygısının artmasına neden olduğu ifade edildi..

..Çalıştayın sonunda, katılımcılar tarafından bu konularda somut adımlar atılması ve önerilerin hayata geçirilmesi yönünde ortak bir kararlılık sergilendi. Deprem bölgesinde yaşamaya devam edeceğimiz gerçeğiyle, binaların sağlam ve yer yüzüne uyumlu inşa edilmesi, her bireyin ve kurumun kriz yönetimini öğrenmesi gerekliliği vurgulandı. Toplumun dayanışma içinde, ideolojik ve inançsal farklılıkları bir kenara bırakıp birlikte hareket etmesi, psiko-sosyal desteğin önemini kavrayarak koordineli bir şekilde çalışılması gerektiği belirtildi. Üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve medyanın işbirliği içinde toplumun iyileşmesine katkı sağlaması gerektiği ifade edildi. Malatya Turgut Özal Üniversitesi ve Kilis 7 Aralık Üniversitesi, çalıştayın sonuçlarını ilgili kurumlar ve kamuoyu ile paylaşarak, gerekli adımların atılması için çalışmaya devam edeceklerini beyan ettiler.”

Çalıştayın düzenleme kurulu başkanlığını Malatya Turgut Özal Üniversitesi Öğretim Üyesi  Doç. Dr. Zeynep Sağır yapmıştı.

malatyahaber.com

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

10 yorum yapılmış

  • Mehmet (3 ay önce)
    Bir yılda evleriniz hazır derlerse elbet insanlar uyum sağlayamaz psikolojileri düzelmez. 5-10 yıl sürüneceksiniz deselerdi herkes işine gücüne bakardı haline alışırdı ya da başının çaresine bakardı. Şehir boşalmasın diye yalan söylendi.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Sahipsiz Ziraat Mühendisi (3 ay önce)
    Belirsizliğin kaynağı olan Turgut Özal Üniversitesinde gerçekleştirilen çalıştayda bu sonucun çıkması ne ironik. Ağustos ayının 8'i itibariyle Türkiye'de akademik takvimi belli olmayan tek üniversite sanırım Turgut Özal Üniversitesi.
    %85
    %15
    Yanıtla
  • Çalıştay ile akademik takvimin açıklanması arasında nasıl bir ilişki kurduğunuzu anlatabilir misiniz?
    %23
    %77
    Yanıtla
  • Sahipsiz Ziraat Mühendisi (3 ay önce)Misafir isimli kullanıcı yorumuna
    Siz çalıştayın sadece reklam boyutu ile mi ilgileniyorsunuz acaba? Çalıştaydan insanların belirsizlikten dolayı tahammülsüz oldukları sonucu çıkmamış mı? Deprem bölgesindeki MTÜ okulların açılmasına 1 ay kalmış olmasına rağmen hala belirsizlik üzere devam edip akademik takvimi dahi açıklamamasını çalıştayın sonucu ile ilişkilendiremiyor musunuz? Diğer üniversitelere bakın isterseniz mayıs ayında akademik takvimi açıklayan üniversiteler var.
    %75
    %25
    Yanıtla
  • Yorumunuzda bahsettiğiniz "belirsizlik" sadece eş seslilik anlamında benzerlik taşıyor. Yanlış kıyas. Fazla zorlamışsınız. Aynı konuda olmayan bir yanlış başka bir doğruyu nötralize etmez. Akademik takvimin açıklanma tarihini eleştirme hakkınız elbette var ama bunu güzel bir işi küçümsemek için kullanmamalısınız. Üstelik iki konunun yaşamsal değeri arasında kıyaslanamaz bir fark var.
    %40
    %60
    Yanıtla
  • Sahipsiz Ziraat Mühendisi (3 ay önce)Misafir isimli kullanıcı yorumuna
    Çalıştayın düzenleme komitesindesiniz sanırım. Ama fazla duygusal düşünüyorsunuz. Çalıştayı küçümseme yok ortada. Tam tersine çalıştay sonucunda çıkan sonuçlar gayet mantıklı ve gözlemlenebilen şeyler. Bu tür çalıştayları daha fazla parlamak ve reklam için kullanan üniversite yönetimi için bu eleştiri. Belirsizlik tahammülsüzlüğe mi neden oluyor e o zaman neden Üniversitelerin açılmasına 1 ay dahi kalmamışken henüz bir akadeik takvim hazırlayıp öğrencilerin önlerini görmelerini sağlamıyorsunuz diye sormaz mı insanlar? Tutarlı olmak lazım. Daha doğrusu bilim yuvası üniversitelerin bilim ışığında ilerlemesi gerekir. Bilimsel bir çalışma olan çalıştaydan çıkan sonuç olan belirsizliğin olumsuz sonuççlarını ortadan kaldırmak için net ve öngörülebilir kararlar almak gerekir. Siz yine de üniversite yönetiminde değilseniz bu eleştirileri üzerinize almayın yok eğer yönetimdeyseniz de buraya yorum yazmak yerine akademik takvimi yayınlamak için mesai harcayın lütfen. Öğrencilerinize 25 ağustosta üniversite 16 eylülde açılıyor diye bir sürpriz yapmamak adına.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Adem (3 ay önce)
    Toplumsal barışı, ekonomisi katledilen,milli servetleri birilerine peşkeş çekilen ve depremler sonrası,son olarakta kentsel dönüşüm yasasını katleden anlayışın, dış politikayla ülkeyi yangın yerine çevirerek ülkede dayanışma birliktelik adına bıraktığı tek şey rant, yolsuzluk ve talancıların güçlü birlikteliğidir.son olarak yapılan zorbalıklarla dayatılan konut uygulamalarıyla ki madem bu bir hizmet, devlet hizmeti fahiş fiyatlara olur mu madem ki bu bir sosyal çalışma dayatarak olur mu işte bur gerçeklikler gösteriyor ki amaç hizmet sosyal çalışma değil amaç deprem bölgesini rant bölgesine evriltenlerin ganimet sahası açmak.Dayatilan bu işlerin günün sonunda maalesef ülkeye bela dışında başka bir şey getirmeyecek.rezerv alan dayatılarak yapılmaya çalışıldığı müddetçe aslında talan alanı olduğu gerçeği olarak tarihe geçecek.Ankara dan talan bölgesi olarak gördükleri deprem bölgesi insanlarının mülkünü gasp eden anlayışa nalet olsun.kim buna dayanak oluyorsa ona da nalet olsun.nalet oslun ki ülke yangın yeri.zorbalıklara sebep olanların başına gelecek bela gününe selam olsun.
    %67
    %33
    Yanıtla
  • Hakan (3 ay önce)
    Selamünaleyküm insanların ruh sağlığı psikolojisi bozuk ama burada devletimizin de payı var ne payı var bak mesela benim evim konusunda eşyalarım bitti dediler ki işte şu evrakları doldururuz eşyalarınızı vereceğiz eşyalarınızı almayın giremezsiniz eve izin vermiyoruz devletimiz büyüktü bütün eşyalarımız başladı evimizin yerinde mesela ceza falan mı yapıldı dediler 512 Bostan TOKİ'ler hazırmış belediye ondan verelim dedi biz de tamam dedik kura çekildi ev çıktı ama bir aydırlı hazır olan evlerin anahtarlarını daha alamadım ya insanlar psikolojisi böyle işte en azından laftan anlamazsan insanlar kendi evlerinin temizliğini yapsın yeni düzene alışmaya çalışsın insanları çok yoruyorlar çok yavaş ilerliyorlar yani teslim olacak evleri verilen teslim edemiyorlar şube bu nasıl bir zihniyet
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Orhan (3 ay önce)
    Malatya ileriye gideceğine geriye gidiyor. Kendinden daha gelişmiş ve akademik olarak daha iyi durumda olan bir üniversite yerine doğuda ve büyüme aşamasında olan bir üniversite ile yapmış. Tespitlere gelince psikososyal destek eksik demiş. Bu şehirde depremde, çadırlarda, konteyner kentlerde görevi olan olmayan kurum ve stklar sahada rakamlar paylaşarak yaptıkları psikososyal destek rakamlarını paylaştı. N95 maske nerede satılıyor mu? İstediğiniz kadar plan yapın eğitim verin sonuçta her depremde telefona sarılma ve trafiği kilitleme devam ediyor. Her hafta neredeyse iki defa yapılan koordinasyon toplantılarına katılım sağlamadı mı üniversiteler. Konteyner kentlere kaç kez ziyaret etmiş akademisyenler kaç kişiyle görüşmüşler acaba. Bırakın bir şeyler yapmış olmak için yapmayı
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Malatya Sever (3 ay önce)
    1 malatyalı olarak hangi sokakta yürüsek boş bina üstümüze yıkılacak boşaltılmış bina görmekten nerede yürüsek 1 araba geçince tozu yutmaktan bıktıkkk!!! *ağır hasarlı binalar neden yıkılmıyor *yıkılan binaların toz-toprakları-kumları mevcut belediyeler tarafından neden yollardan süpürülmüyor bu vatandaşı bu toz-toprağa-yerinde ayrıştırmaya-sokaklarda temizlik yapmamaya bunlara mahkum edenler birgün elbet allahtan cezasını bulacaklardır.
    %100
    %0
    Yanıtla