Malatya’da düzenlenen Doğu Anadolu Bölgesi Göç, Güvenlik ve Sosyal Uyum Bölgesel Üst Düzey Çalıştayı'nda konuşan İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy, “Biz, birilerinin yaptığı gibi Ege Denizi'nde botlarını şişleyip, çocukları soğuk sularda ölüme mahkum edemezdik. Sınırlarımızda Yunanistan’ın yaptığı gibi onları çırılçıplak soyup, öldürüp orada bırakamazdık” dedi.
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü Uyum ve İletişim Dairesi Başkanlığı ile Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) iş birliğinde düzenlenen “Doğu Anadolu Bölgesi Göç, Güvenlik ve Sosyal Uyum Bölgesel Üst Düzey Çalıştayları”nın beşincisi, Malatya’da yapıldı.
Çalıştayda, bölgede bulunan illerde sosyal uyuma yönelik faaliyetleri teşvik etmek, bu konularda karşılaşılan güçlükleri yerinde tespit etmek ve sosyal uyum politikaları noktasında çözüm önerilerini tartışmanın yanı sıra bu konuların güvenlik politikaları ile uyumlu olması hedefleniyor.
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Göç İdaresi Başkanı Dr. Savaş Ünlü, göç yönetimiyle ilgili olarak Türkiye’nin 7 bölgesinde çalıştay düzenlediklerini ifade ederek, “Karadeniz, Akdeniz, Ege ve Marmara’da dört çalıştayımız gerçekleştirildi. Bugün beşincisini yapıyoruz. Daha sonra da Güneydoğu ve İç Anadolu Bölgesi ülkemizin yedi bölgesinde de bu çalıştayları tamamlamış olacağız. Bundan önceki 4 çalıştayda oldukça önemli çıktılar ortaya koydu. Bizim göç yönetimi anlamında önümüzü aydınlatan kendimizi hangi alanlarda ne tür kararlar almamızı ne tür iyileştirmeler, değerlendirmeler yapmamızı anlamamızı vesile olması babında çok önemli ilişkiler ortaya koydu" dedi.
Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Temsilcisi Philippe Leclerc, “Uluslararası Mülteci Hukuku, devletlerin güvenlik endişelerinin giderilmesine bir engel teşkil etmemektedir. Bilakis güvenlik ile ilgili meseleler en başından bu yana uluslararası mülteci koruma rejiminin bir parçası olmuştur. Güvenliliğin tesisi ve uluslararası koruma ihtiyacı olan kişilerin korunması birbirleriyle tamamlanan hedefler olarak algılanmalıdır. Bizim deneyimimize göre uluslararası korumaya ihtiyacı olan kişilerin güvenliliği ve korunmasının sağlanması ev sahibi ülkeye toplumun güvenliliğinin devamlılığının sağlanmasına da yardımcı olacaktır” şeklinde konuştu.
Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, yerel yöneticiler açısından göç nedeniyle yaşanan sıkıntıları dile getirdi.
“Türkiye yapmış olduklarıyla dünyaya örnek teşkil eden bir ülkedir”
Böylesine önemli bir çalıştayın Malatya’da yapılmasından duyduğu memnuniyeti ifade ederek sözlerine başlayan Vali Hulusi Şahin; “Türkiye, dünyanın merkezinde yer almasından kaynaklanan nedenlerle, dünyanın göç yönünden en kritik ülkelerinden biri konumundadır. Türkiye, dünyada göç sebebiyle ortaya çıkan yükü, uzun bir zamandan beri en fazla taşıyan ülkedir” dedi.
Türkiye’nin mülteciler konusunda yapmış olduğu çalışmaların dünyaya örnek teşkil ettiğini belirten Vali Şahin; “Gerek sınır güvenliği gerek daha sonraki aşamalarda düzensiz göçle mücadelede, Türkiye çok önemli bir fonksiyon icra etmektedir. Bu kapsamda Malatya da çok önemli bir merkez konumundadır. Malatya; iki Geri Gönderme Merkezi, bir Geçici Geri Gönderme Merkezi ve 3 binin üzerinde kapasitesi ile tam kapasite çalışan geri gönderme merkezlerine ev sahipliği yapıyor. Bugüne kadar Malatya'da çok sayıda charter seferi ile Afganistan'a ve Pakistan'a geri gönderme işlemi yapıldı. Sadece bu yıl 15'in üzerinde charter seferi ile 3661 düzensiz göçmeni ülkelerine geri gönderdik” ifadelerini kullandı.
Hiçbir ülkenin, hudutlarını tam anlamıyla koruyarak göçe tamamen kapatmasının mümkün olmadığını ifade eden Vali Şahin; “İnsan olmanın vermiş olduğu görevlerimiz var. Bizler insanlık ailesinin onurlu bir ferdi olarak, kardeşlik hukukundan gelen bir görev ile bu insanlara hak ettikleri şekilde muamele etmeliyiz. Bu, bizim insanlık anlayışımızın bir gereği ve aynı zamanda büyük bir medeniyetin temsilcisi olarak, torunlarımıza bırakacağımız bir miras, dedelerimizden aldığımız bir vasiyettir. Dolayısıyla bizler çeşitli sebeplerle ülkemize sığınan mültecilere bu büyük medeniyetin mensubu olduğumuzu gösterecek bir şekilde davranıyoruz” şeklinde konuştu.
Malatya olarak göçmenler konusunda yapılan çalışmalara değinen Vali Şahin; “Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi Malatya'da da çok çeşitli sosyal uyum politikaları uygulanıyor. İl Göç İdaresi Müdürlüğümüz, Müftülüğümüz, Milli Eğitim Müdürlüğümüz, çok ciddi çalışmalar yapıyorlar. Psikologlarımız ve Sosyal İncelemecilerimiz aracılığıyla barınanlara eğitim konusunda çok sayıda çalışmalarımız oldu. Sosyal uyum ve yaşam eğitimleri, kanaat önderleri toplantıları, muhtar çalıştayları vb. yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Yükümüz ağır fakat büyük bir sorumluluk içerisinde hareket ediyoruz” diye konuştu.
Dünyada 1929 yılında yaşanan büyük ekonomik kriz sonrasında ortaya çıkan ırkçılık ve yabancı düşmanlığı sebebiyle insanlık ailesinin yaşadığı acılara dikkat çeken Vali Şahin; “Bugünlerde de benzeri bir durum var. Pandemiden sonra dünya ekonomik krizlerle boğuşuyor. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı dünyanın her tarafında taraftar buluyor ve bu taraftarlar sosyal medyada, siyasi platformlarda, basında çok ciddi bir şekilde besleniyorlar. 1930'lu yıllardaki toplumsal histeriye benzeyen bu durum sebebiyle, dünya çok kritik bir döneme girmiş durumda. Bu açıdan herkes tüm söylemlerinde son derece dikkatli olmalıdır. Yeni felaketler yaşamamak için hepimiz son derece sorumlu davranmalıyız” diyerek sözlerini tamamladı.
Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan da, şunları söyledi:
“Ülkemizin jeopolitik durumu bizlere ilkokulda, ‘Asya ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan bir köprü konumundadır’ şeklinde öğretildi. Tabi köprü vazifesinde olan bir ülkede de ister istemez, geçiş yoğun oluyor. Tabi bu geçişlerde de köprüye zarar vermemeleri lazım. 2013 yılında Polis Akademisi tarafından göçün suç üzerindeki etkileri başlığı altında yine Malatya’da valilerimizin, emniyet müdürlerimizin katılımlarıyla bir program icra ettiler. Orada da bir konuşma gerçekleştirmiştik. Orada yapmış olduğum konuşmada da şehirdeki adaptasyon uyumu noktasında göçmenlerin şehir kültürüne nasıl adapte edilebilecekleri, şehrin omurgası ve iskeleti bozulmadan bunların nasıl şehrin vücuduna entegre edileceği şeklinde fikirlerimi dile getirmiştim.
Ülkemize bir taraftan Suriye’den, bir taraftan Kuzey Irak ve Afganistan’dan hızlı bir göç var. Bir de şehirlerarası bir göç var. Tabi bizler de göçte yaşayan yerel bir yönetici olarak sıkıntılarımızı kısmen konu başlıklarıyla sizlerle paylaşmak istediğimi de ifade etmek isterim. Göç olgusu insan gibidir. Bir insan vücudu düşünün. İnsanın vücuduna değişik yerlerden organ nakli yapıldığı zaman organla adaptasyonu gerekiyor. Eğer adaptasyon olmazsa onu oradan dışarı atar. Şehirler de ülkeler de aynen vücutlar gibidir. Eğer ülkelerin ve şehirlerin vücuduna uygun göç olgusu ve adaptasyonu sağlanmazsa o onu dışarı atar. Dışarı atınca da vücut sıkıntıya girer. Biz vücudun sıkıntıya girmesini istemiyoruz. Tabi tarihi, coğrafi ve kültürel bağlarımız olan bu bölgelerdeki şehrimize veya şehirlerimize gelen göç unsurlarının öncelikle bir adaptasyon süreci geçirmeleri gerekir. Ülkemizde özellikle nüfus artış hızlarıyla alakalı ve demokratik yapının istismar edildiği yerlerde bu göç değerlendirmelerinin iyi bir şekilde yerleştirilmesi hem ülkemizin huzuru ve selameti açısından hem de ülkemizin gelişmesi açısından önemli olacağı kanaatindeyim. Özet olarak biz Malatya’mıza dışardan gelen adaptasyon noktasında şehir paydasında ve şehrin ileri istikametini göstererek, onların da şehrin kültürel omurgasına uyum sağlamaları noktasında Valiliğimiz ile ortak çalışmalar yürütüyoruz. Ülkemizde de aynı çalışmaları temenni ediyorum. Çalıştayımızın da hayırlı olmasını temenni ediyorum” dedi.
“İnsanlar ülkelerinden göç etmek zorunda kaldılar”
İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy, çalıştayda yaptığı konuşmada, “Dünya insanlık var olduğu sürece göçlere maruz kalmış kıtlıklar, kuralıklar, yokluklar, yoksulluklar olmuş, topraklarını terk etmek zorunda kalmışlar. Bugün hem bizim coğrafyamızı hem de içinde bulunduğumuz büyük mazlumlar coğrafyasını en derinden etkileyen göç ise savaşlar. Özellikle de iç savaşlar. Afganistan’dan Fas’a kadar bir coğrafya kan gölüne dönüştürüldü. Bunların hiçbirine dahlimiz yok. İnsanlar Afganistan’dan göç etmek zorunda kaldılar çünkü 40 yıldır tepelerine bomba yağdırıldı. Onların barışına ve huzuruna katkıdan başka hiçbir kötülüğümüz olmadı” dedi.
Ersoy, Türkiye’nin iç savaşla kapısına dayanan mültecileri geri çevirmediğini belirterek, “Irak ve Suriye’ye demokrasi getirmek o insanları özgürleştirmek istediler. Sanki dünyanın bütün diktatörlerini devirdiler, her tarafa demokrasiyi getirdiler sadece Irak, Suriye kaldı. Hemen yanlarındaki başka diktatörlükleri hayatları boyunca hiç görmediler ve bir iç savaş başladı. Kapımıza dayandılar, bizim için hadise şuydu; tecavüze uğramak durumunda olan komşumuzun kızının zilimize basması, ‘O kapıyı açmam’ diyen var mı? Türkiye o sorumluluğu yerine getirdi ve o gün kapıları açtı. Sonrada bu insanların süratle geri dönüşlerini sağlayabilmek, ülkelerinde ve bölgelerinde güvenli bölgelere geri dönüşlerini sağlamak için elinden gelen bütün gayreti gösterdi” ifadelerini kullandı.
“Sınırlarımıza dayanan insanları ölüme mahkum edemezdik”
Ersoy, Türkiye’nin üzerine düşen sorumluluğu yaptığını Yunanistan’ın yaptığı gibi Ege Denizi'nde botları şişleyip çocukları ölüme mahkum etmediğine değinerek, “Ülke olarak üzerimize düşen sorumluluğu insanlık, kültürümüz, medeniyet değerlerimiz adına tümüyle yerine getirmeye çalıştık. Başkanlarının yaptığını yapmamız beklenemezdi. Sınırlarımıza dayanan insanları ölüme mahkum edemezdik, geri o savaşın içine itemezdik. Biz, birilerinin yaptığı gibi Ege Denizinde botlarını şişleyip, çocukları soğuk sularda ölüme mahkum edemezdik. Sınırlarımızda Yunanistan’ın yaptığı gibi onları çırılçıplak soyup, öldürüp orada bırakamazdık. Biz sınırlarımızı korumaktan vazgeçmiş değiliz. Bütün sınırlarımıza duvar dahil sınır güvenliği sistemleri neyi gerektiriyorsa hepsini yaparak koruyoruz” diye konuştu.
“Son 5 yıldır Türkiye’de Suriyeli nüfusu hiç artmıyor”
Türkiye’nin göçmen cenneti olmasın diye ellerinden gelen bütün gayreti gösterdiklerini ifade eden Ersoy, “O yollarda kapılarımızı açtık, açmak zorundaydık. Sonrada her türlü tedbiri de aldık. Son 5 yıldır Türkiye’deki Suriyeli nüfusu hiç artmıyor. ‘Aklımızla alay mı ediyorsunuz, bu kadar doğururken nüfus niye artmıyor?’ diyorlar. Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölgeleri onun için oluşturduk. 531 bin Suriyelinin ülkelerine dönmelerini sağladık” dedi.
“Hakkari, Şırnak, Diyarbakır dünyanın en güvenli şehirlerinden biri”
Türkiye’nin güvenliği ve huzuru için kurum ve kuruluşlarla koordineli bir şekilde çalıştıklarını ifade eden Ersoy, “Türkiye’nin güvenliği, huzurunu ve göçle mücadelesini İsviçre’de, Avrupa’nın göbeğinde yapmıyoruz. Biz, bütün sorunların kaynağı olan bir coğrafyanın tam ortasında ve hepsiyle sınırı olan bir bölgesinde yapıyoruz. Ermenistan, İran, Irak, Suriye, Yunanistan bütün komşularımız PKK kamplarına ev sahipliği yaparken, her tarafımız sevgili Avrupalı dostlarımızın, Amerika’nın silahlandırdığı, eğittiği, donattığı binlerce teröristle, PKK, YPG ile çevrilmişken dosta güven, düşmana korku verircesine, inadına, herkese ve her şeye rağmen elhamdülillah arkadaşlarımızın çok büyük fedakarlık ve gayretleriyle, devletimizin kurum ve kuruluşlarıyla tam bir uyum ve koordinasyon içerisinde göçünden terörüne kadar verdiği ortak akla dayalı mücadeleyle terörün bütün unsurlarına karşı sağladığı kuvvet ve hakimiyetle dünyanın en huzurlu ülkesiyiz. İddia ediyorum Hakkari, Şırnak, Diyarbakır dünyanın en güvenli şehirlerinden biri” diye konuştu.
Çalıştaya Vali Hulusi Şahin, Göç İdaresi Başkanı Dr. Savaş Ünlü, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Temsilcisi Philippe Leclerc, Muş Valisi İlker Gündüzöz, Ardahan Valisi Hüseyin Öner, Bitlis Valisi Oktay Çağatay, Elazığ Valisi Dr. Ömer Toraman, Hakkari Valisi İdris Akbıyık, Tunceli Valisi Mehmet Ali Özkan, Bingöl Valisi Kadir Ekinci, Erzincan Valisi Mehmet Makas, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünden yetkililer katıldı.
iha- AA- Bülten