Malatya’ya gelen CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, Ankara katliamında hayatını kaybedenlerin ailelerine taziye ziyaretinde bulundu
“Faili meçhul değil faili meşhur bir katliamdır”
Ankara'da 10 Ekim günü meydana gelen katliamda yaşamını yitiren CHP Malatya Gençlik Kolları üyelerinin aileleri ve parti teşkilatına başsağlığı için Malatya'ya gelen CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, " Türkiye’de artık faili meçhul değil faili meşhur cinayetler var" dedi. Ankara’daki katliamın göz göre göre geldiğini söyleyen Balbay “Özellikle Suruç katliamından sonra bu olay geliyorum diyordu. Ve bu katliamı yapma ihtimali olan kişilerin adları belliydi. Faili meşhur dememin sebebi bu. Ama ne yazık ki, Sayın Başbakan, ‘Canlı bomba eylem yapmadan bu olayı soruşturamayız’ diyor. En ufak şüpheden örgüt bile doğuruyorsunuz, operasyonlar yapıyorsunuz, en ufak şüpheden insanları telefonla izleyip sıradan arkadaşlarını toparlıyorsunuz ama canlı bomba olduğu ayan beyan olan bu kişiler için hiçbir şey yapmıyorsanız, faili meçhul değil faili meşhur cinayettir” diye konuştu.
Ankara katliamına ilişkin yayın yasağına da tepki gösteren Balbay “En ufak bir şüpheden örgüt doğuruyorsunuz ama failleri belli böyle bir olayda hiçbir önlem almıyorsunuz. İstihbarat teşkilatımız MİT, Muhalefeti İzleme Teşkilatı’na dönüştü” ifadelerini kullandı.
CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, CHP İl Başkanı Enver Kiraz ve parti yöneticileriyle birlikte Ankara katliamında hayatını kaybedenlerin ailelerine taziye ziyaretinde bulundu.
Ziyaretlerinin ardından CHP İl Binası önünde basın toplantısı düzenleyen Mustafa Balbay, “Öncelikle Türkiye’nin, Malatya’nın başı sağolsun demeye geldim. Malatya bu acıyı en çok yaşayan illerimizde biriydi. Pek çoğu CHP gençlik kolları üyesi olmak üzere 11 canımızı yitirmiştik. Onlara taziyede bulunmak, Malatya’ya dokunmak üzere geldim. Veli Ağbaba benim hapishane arkadaşım, acı günlerimizde bizimle oldu. Biz de bu acıları paylaşmaya geldik. Bu acı üzerinden siyaset üretmek, biz haklıydık onlar haksızdı gibi toplumda derinleşmiş olan kutuplaşmayı, daha da ileri götürmek bize yakışmaz. Ama bugün taziye çadırlarında da yurttaşlarımızın bu duyarlılığını gördük. Bir yandan o derin acılarını yaşıyorlar bir yandan da bu olayı en küçük ayrıntısına kadar deşiyorlar. Bu tabi bir yanıyla da bu olayların gizli kapaklı kalmaması için toplumun duyarlı olması gerekiyor. Bir daha bu tür acıların yaşanmaması temel amacımız” diye konuştu.
“Ankara katliamı göz göre göre geldi”
Ankara Katliamı'na ilişkin değerlendirmelerde bulunan Balbay, Diyarbakır ve Suruç’da yaşanan bombalı saldırıların ardından Ankara saldırısının göz göre göre geldiğini ifade etti. 10 Ekim Ankara mitinginin toplanma yeri ve saatinin dağıtılan bütün bildirilerde yer almasına karşın herhangi bir güvenlik tedbirinin alınmamasının tuhaf bir durum olduğunu belirten Balbay “Devletimiz, polisimiz kimi eylemler sırasında öyle ki Malatya’dan kalkan otobüsleri daha Malatya’da iken arar, yolda Gölbaşı'nda arar, Ankara girişinde arar; yukarıdan gelenleri Elmadağ’da arar, Ege’de gelenleri Temelli’de, Sivrihisar’da arar, İstanbul’dan gelenleri Kızılcahamam’da arar ama burada hiçbir güvenlik önlemlerinin alınmadığını gördük. Her şeyden önce bunun altını çizmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.
“MİT, Muhalefeti İzleme Teşkilatı’na dönüştü”
Devletin istihbarat teşkilatı olan MİT’in, ‘Muhalefeti İzleme Teşkilatı’ na dönüştüğünü kaydeden Balbay, “Ama Milli İstihbarat Teşkilatımız, Muhalefeti İzleme Teşkilatı olursa demek ki bu tür şeyleri araştırmak için çok fazla zaman ve eleman bulamıyor. MİT’in açılımının Milli İstihbarat Teşkilatı olarak hayata geçmesini isterdik ama bugün artık çoğunlukla muhalefeti izleme teşkilatı haline gelmiştir” dedi.
“En ufak şüpheden örgüt doğururken…”
Balbay, şöyle devam etti: “En ufak şüpheden örgüt bile doğuruyorsunuz, operasyonlar yapıyorsunuz, en ufak şüpheden insanları telefonla izleyip sıradan arkadaşlarını toparlıyorsunuz ama bu olayda ‘eylem yapmadan yakalayamazdık’ diyorsunuz. Zaten dünyada da ‘önleyici tedbir’ denen bir şey var. İzmir’den de biliyorum. Cumhurbaşkanı geleceği zaman ‘Protesto’ edebilir diye insanları gözaltına alıyorsunuz. En son, Denizli’de, İzmir’de insanlar gözaltına alındı. Sorduğumuzda ‘önleyici tedbir’ diyorlar. Ama böylesine canlı bomba olduğu ayan beyan ortada olan bir durumdaki kişi için neden gereğini yapmadınız? Türkiye’de artık faili meçhul değil faili meşhur cinayetler var. Türkiye’de bu acıları çok fazla yaşamış insanlarız. Bu konuda özellikle Suruç katliamından sonra bu olay geliyorum diyordu. Ve bu kişilerin adları belliydi. Faili meşhur dememin sebebi bu. Ama ne yazık ki, Sayın Başbakan, ‘Canlı bomba eylem yapmadan bu olayı soruşturamayız’ diyor. Canlı bomba 50 parçaya dönüştükten sonra nesini soruşturacaksınız?”
“Yayın yasağından medet umacağınıza olayı aydınlatın”
Ankara katliamında, hükümetin bu katliamı aydınlatacağına ilişkin topluma güven verici açıklamalar yapmak yerine yayın yasağına sığındığını söyleyen Balbay, daha sonra şöyle devam etti:
“Çözüm olarak getire getire yayın yasağı getirmek. Üç aşağı beş yukarı son dört yılda Türkiye’de yayın yasağı getirilen olay sayısı yaklaşık 160.Deniz Feneri, olay biraz dosyaya kavuştu, yayın yasağı. MİT tırları, olayın ayrıntıları açığa çıkmaya başladı, yayın yasağı. Bingöl suikastı, kimin yaptığı belirsiz dendi, bazı şüpheliler ortaya çıktı, yayın yasağı, Musul Konsolosluğumuz basıldı, 100 gün orada ne yaşandı diye sorduk, yayın yasağı. Suruç katliamı, yayın yasağı. Ankara katliamı, yayın yasağı. Bunun çözümü yayın yasağı olmamalıydı, tam tersine toplum bilgilendirilmeliydi. Pek çok ülkede böylesine büyük olayda yetkililer hemen topluma açıklama yaparlar. Bu olayın aşılacağına ilişkin topluma güven veren bilgiler verir. Sorumlular hemen istifa eder, ama bizde istifa değil istifade anlayışı var. İstifade müessesesi geçerli. Gerekmese bile topluma güven için yasa çıkarılır. Bizde parlamentonun toplanıp terörün araştırılmasına bile iktidar MHP desteği ile hayır dedi. Bizde hükümet iktidar değil. Hükümetin iktidar olamadığını başbakan da kabul etti. Biz AK Parti tam hükümet sayılmayız dedi. Ne hükümeti sayılırsınız peki? Güvenliği sağlayamıyorsanız neyi sağlıyorsunuz? Yayın yasağından medet umanlara bir sözüm var. Bu tür durumlarda fısıltı gazetesi devreye girer ve oradan yayılanlar pek çok gerçeği örtebilir. Bu yüzden iktidarı yayın yasağına sığınmamaya davet ediyorum. Bu olayların aydınlatılması için çare yasaklamada değil özeleştiri yapmada. Gerçeklerin ortaya çıkartılması için çaba harcamaya davet ediyoruz.”
“Herkese gel-gir, devlet oldu kevgir”
Ülkenin içinde bulunduğu durumun, hükümetin izlediği Ortadoğu politikası ile ilintili olduğunu savunan Balbay, Suriye’den Türkiye’ye mülteci akınının 2011 yılında başladığını, hükümetin ise ancak 1 milyon mültecinin ülkeye girmesinin ardından istatistik tutmaya başladığını savundu. ‘Acı çeken insanları biz elbette ki alacağız” diyen Balbay, “Ama bu gelenlere ‘Kardeşim hoş geldin, adın ne, kimsin’ diye sormak gerekmez miydi? Ben sordum. Suriye’den gelenlerin istatistiklerini tuttunuz mu diye? Maalesef itiraf ettiler ki istatistik tutulmamış. Ancak 1 milyonu geçtikten sonra istatistik tutuldu. Yani 2013 yılında başladı. Kimin geldiği, kimi çıktığı belli değil. Sen herkese gel gir, devlet oldu kevgir. Türkiye’ye gelen kişilerin Suriye’de ne yaptığı, karıştığı suçlar konusunda devletin bilgisi yok” diye konuştu.
“Tampon bölge kuracağız derken ülkeyi tampon ülke haline getirdik”
Tampon bölge kurmak isteyen Türkiye’nin kendisinin tampon bir ülke haline geldiğine vurgu yapan CHP’li Balbay, açıklamasını şöyle tamamladı:
“Bu hafta sonu Merkel gelecek. ‘Mültecileri siz Türkiye’de tutun’ demeye geliyor. ABD, eğit-donat çöktükten sonra ‘PYD’ye destek vereceğim’ diyor. Rusya’nın Suriye’ye yaptığı müdahaleden sonra pek çok IŞID militanının Türkiye’ye geleceğini söylüyorlar. Sen Türkiye olarak ‘Tampon bölge kuracağım’ derken Türkiye’nin kendisi tampon devlet haline geldi. Kim, topraklarında neyi görmek istemiyorsa Türkiye’ye gönderiyor. Yeniden böyle bir olayın yaşanmaması için, devletin daha hukuk zemini içerisinde daha ciddi olmasını sağlamak için uyarılarımızı yapıyoruz.”
“Uyardık ama önlem alınmadı”
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba da konuşmasında, "Bundan iki ay önce CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun görevlendirmesiyle birlikte "Suruç olayından sonra gerek Diyarbakır’a bomba attığı ileri sürülen Orhan Gönder’in hem de Suruç’a bombalı saldırı düzenleyen Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün Adıyamanlı olması dolayısıyla dikkatlerin çevrildiği Adıyaman’a gittik ve çocukları IŞID’a katılan ailelerle görüştük. İki gün kaldıktan sonra bir rapor hazırladık. Bu raporda biz hükümeti, savcılığı ve yetkilileri uyardık. Orada bir liste çıkardık. Canlı bomba olma ihtimali olan insanlar var burada. İki ismi bu listede sildik. Ankara’ya bombalı saldırı düzenlediği ileri sürülen iki isim Yunus Emre Alagöz ile Ömer Deniz Dündar’ın isimleri listemizde var. Şimdi içimizde dolaşan, canlı bomba ihtimali olan 22 tane IŞID militanı aramızda dolaşıyor. Biz bu uyarıyı yaptık. Eğer önlem alınmazsa, Suruç’tan daha büyük katliam olacağını yazdık. Görüştüğümüz ailelerin hepsinin ifadeleri burada. Bomba attığı ifade edilen babanın ifadesi var. Aileler polise gidip ‘oğlum IŞID militanı, tutuklayın diyor’ ama polis ‘biz bir şey yapamayız’ diyor. Aileler çocuklarını tutuklanmasını istiyor ama aynı Başbakan’ın mantığı gibi polis bu insanları tutuklamıyor. Bu raporda hükümeti uyardık. Bu rapor, Genel Başkanımız tarafından Başbakan’a iletildi. Ama maalesef önlem alınmadı. " dedi.