SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Geçenlerde Bir Bakana Teşekkür Ettim, Bakan Bunu Çekmiş.."

A- A+ PAYLAŞ

TBMM'deki 2026 Bütçe görüşmelerinin son gününde bütçe kanun teklifi ile ilgili CHP Grubu adına Malatya Milletvekili Veli Ağbaba kürsüye çıktı. Çok sayıda görsel ile kürsüye gelen Ağbaba'nın bu tavrı, meclis başkanı Numan Kurtulmuş tarafından da konu edilirken, görüşmeleri canlı yayınlayan meclis TV'nin, görselleri olabildiğince göstermemeye yönelik kadrajlama çabaları da daha sonra gündem oluşturdu. Ağbaba, bir süre önce Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'a, Malatya'ya yapılan çalışmalardan dolayı teşekkürünün, bakan tarafından 'anormal durummuş" gibi bütün Türkiye'ye duyrulduğunu da belirterek, bunu  "Bakın, geçenlerde Malatya'ya yapılanlardan dolayı bir bakana teşekkür ettim. O kadar siyasi gerginlik var ki bakan bunu çekmiş, bütün Türkiye'ye... Anormal durummuş gibi... Bu ülkeyi bu hâle siz getirdiniz." sözleriyle ifade etti.

MECLİS TUTANAKLARINDAN..
Ağbaba'nın, TBMM'de yaptığı konuşma tutanaklarda şöyle yer aldı:

"BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına üçüncü konuşmacı Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;  öncelikle bütçenin memlekete hayırlı olmasını...
BAŞKAN - Sayın Ağbaba, o resmi, önüne geçiyorsunuz, kapatıyorsunuz, biraz kenara alın isterseniz. (CHP sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Devamla) - Tabii. 
Nasıl olsa karşımızda Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sadece kendi grubuna anlatma arkadaş.
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Savcılar tam göremedi, savcılar! 
VELİ AĞBABA (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 
Öncelikle bütçenin memlekete hayırlı olmasını diliyorum ama hayırlı olmasını dilemek yetmez, bütçenin halkın sofrasına hayır getirmesi lazım. Getiriyor mu? İşte, temel mesele bu. Bakın, biz burada rakamları konuşuyoruz ama millet pazarda etiket konuşuyor. Biz burada hedef, program, oran konuşuyoruz; emekli evde tencere konuşuyor, asgari ücretli kira konuşuyor, çiftçi mazot konuşuyor, sanayici elektrik konuşuyor, gençlik gelecek konuşuyor. Bu bütçe kimin bütçesi; zenginin mi, yoksulun mu? 
Sayın Başkan, Komisyondaki konuşmalarımda da söyledim, bu ülkede vergi alınması gerekenler yani üretmeden zenginleşenlerden yeteri kadar vergi alınmıyor. Yük kimin sırtında? Ekmek alanın, elektrik faturası ödeyenin, minibüse binip işe gidenin sırtında. Ben buradan tekrar söylüyorum: Bu ülke kâğıt üzerinde zenginleşiyormuş ama mutfakta yoksullaşıyor. Bu ülke sunumunuzda hızla büyüyor ama pazarda küçülüyor. Bu ülke grafikte iyi görünüyor olabilir ama halkın yüzü gülmüyor. Adalete inancın olmadığı bir yerde ne ekonomi düzelir ne ülkeye yatırım gelir; demokrasiyi zayıflatır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ağbaba, bir saniye... Şimdi, buradan bakıyorum, bu konuşma kameralardan sanki Mecliste yapılan bir konuşma değil gibi görünüyor.  Müsaade ederseniz, şu kenara alalım, Meclis, burası da görünsün, arkanızdaki şu yazı da görünsün. 
(Uğultular)
VELİ AĞBABA (Devamla) - Sayın Başkan, TRT alıyor mu acaba?
BAŞKAN - TRT'yi bilmem ben.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Meclis TV, Meclis TV?
BAŞKAN - Kavas arkadaşlar kenara alsın.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Sayın Başkan, bazen Meclis TV biz konuşurken sadece göğüsten alıyor da onu merak ediyorum. 
Arkadaşlar, Meclis TV'ye de bir bakın.
BAŞKAN - Kenara alalım, kavas arkadaşlar, kenara...
VELİ AĞBABA (Devamla) - Şöyle yanıma alalım, AK PARTİ'liler de  lider görsünler, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla) - Demokrasiyi zayıflatıp ekonomiyi güçlendiremezsiniz, hukuku askıya alıp yatırım çekemezsiniz... (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN -  Bir saniye, bir saniye... 
Arkadaşlar, yaptığımız müzakerenin Meclis Genel Kurulunda yapıldığının belli olması lazım. Onun için, kenara alırsanız, lütfen... Hem Veli Ağbaba görünür hem poster görünür hem Meclis kürsüsü görünür. Sol tarafa, şu tarafa alırsanız daha şey; biraz daha al... Tamam, eyvallah!
ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Başkanım, süreyi baştan başlatalım.
BAŞKAN -  Veli Bey, buyurun.
VELİ AĞBABA (Devamla) - ...seçmenin iradesini tartışmalı hâle getirip toplumsal huzuru sağlayamazsınız. 
19 Martta Türkiye'nin sandığına, milletin iradesine, milletin oyuna, milletin tercihine bir darbe yapıldı. Bu darbe sadece Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarına değil, milletin seçme hakkına yapılmıştır. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, elimde bir iddianame var, 4 bin sayfa. Baştan söyleyeyim, en başından söyleyeyim: Bu iddianamede ne hukuk var; hukuk olmadığı gibi bu iddianamede ahlak da yok, vicdan da yok, namus da yok. (CHP sıralarından alkışlar) Bakın -bu iddianame bir ahlaki mesele- dikkatlice dinleyin, ellerinizi vicdanınıza koyun. Bu bir ahlaki mesele. Değerli arkadaşlar, suçlananlar sadece belediye başkanlarımız değil, belediye başkanlarımızın yakınları da içeride. Atadan, dededen mal varlıklarına el konuldu arkadaşlarımızın; emekli maaşlarına, tüm hesaplarına el konuldu. Harcama yapacak, simit alacak arkadaşlarımızın kredi kartı yok; baldız, bacanak, akraba, arkadaş, şoför, danışman ne varsa hepsi cezaevinde. Hepinizin vicdanına sesleniyorum, hepinizin, varsa tabii! 
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) - Örgüt kurmuşlar demek ki.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Değerli arkadaşlar, çevrede kim varsa topladılar; organize bir kötülük, organize bir ahlaksızlık var burada. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakın, size bir şey söyleyeceğim: "Bu bir siyasi davadır." diyoruz "Değil." diyorsunuz. Arkadaşlar, bu iddianame matruşka gibi, matruşka; darbenin içinde darbe var, 19 Mart darbesi var, sonra iddianameden bir darbe daha çıktı. Ne diyor? "CHP'yi kapatma davası." Değerli arkadaşlar, iddianamenin 36'ncı ve 45'inci sayfalarında, bakın, burada kimin resmi var? Şu anda Kadıköy Belediye Başkanı Mesut Kösedağı'nın. Kimin var? Emrah Şahan'ın resmi var. İddiayı aynen okuyorum iddianameden, diyor ki: "İncelenen görüntülerde suç örgütü lideri Ekrem İmamoğlu isimli şahısla birlikte soruşturma kapsamında gözaltına alınan şahısların 38'inci kurultayda CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in yanında Ekrem İmamoğlu'yla birlikte oldukları anlaşılmıştır." Ulan şuursuzlar! Dalga mı geçiyorsunuz? Birisi oy birliğiyle Divan Başkanı olmuş Ekrem İmamoğlu, bir diğeri de delegelerin oyuyla Genel Başkan olmuş Özgür Özel; dalga mı geçiyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) 
Ne diyor biliyor musun? Ne diyor? Bir Divan Başkanı... Bakın, diyor ki... (CHP sıralarından "Görüntü yok." sesleri)
CAVİT ARI (Antalya) - Görüntüyü düzeltsinler Başkanım.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - Hiç görünmüyor. 
VELİ AĞBABA (Devamla) - Arkadaşlar, bir dakika, ben hallederim, merak etmeyin. 
Bu fotoğraflar bir örgüte ya da bir suça delilse biz bu örgütün üyesiyiz, biz CHP örgütünün üyesiyiz, bundan da gurur duyuyoruz, onur duyuyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) 
Bakın, bu "örgüt" dedikleri -şuursuzlar- kim biliyor musun? Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı vermiş, bu örgüt 4 Eylül 1919'da kurulmuş, bu örgütün üyelerinden birisi de Sayın Numan Kurtulmuş'un dedesi; böyle suçlama olur mu? 
Bakın, başka bir şey... Bunu niye çıkardık? Burada ne yazıyor? "Özgür gelecek!" yazıyor. "Özgür gelecek!" -çekelim burayı- "Özgür gelecek!" yazıyor. Bakın, dikkatle dinleyin, yedi dakika elli dokuz saniyelik videonun 2'nci kaydında aynen şöyle yazıyor,  okuyorum: "'Özgür gelecek!' pankartı açmak suretiyle..." (CHP sıralarından gürültüler) 
GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Ya, şu kamerayı şuraya getirin kardeşim, kamerayı getirin!
CAVİT ARI (Antalya) - Neyini saklıyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar, ne kadar geniş bir müsamahayla hareket ettiğimiz belli.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Önüme alayım olmazsa... Sayın Başkan, önüme alacağım.
BAŞKAN - Müsaade eder misiniz.
Meclis tarihinde konuşmacı konuşurken arkasında Meclisin şu gördüğünüz görüntüsünün dışında hiçbir görüntü olmadı. (CHP sıralarından gürültüler) Kendi önüne koyabilir, yanına koyabilir; ben onun için uyardım. Yan tarafa koyarsa bir problem yok ama kusura bakmayın, bu Meclis tarihinde hiç böyle olmadı. Yani konuşmanın Mecliste yapıldığının mutlaka belli olması lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VELİ AĞBABA (Devamla) - Devam ediyorum, diyor ki, bakın, iddianameden aynen okuyorum: "'Özgür gelecek!' pankartı açmak suretiyle önceden planladıkları bu pankart açıldığında hep beraber, hep bir ağızdan 'Güzel günler göreceğiz, güneşli günler; motorları maviliklere sürecek Özgür Başkan, Özgür Başkan.' diyerek ülkede iktidarı devralacaklarını, yönetimi değiştireceklerini; bu ülkede, örgütün belirlediği Ekrem İmamoğlu'nu Cumhurbaşkanı yapmayı planladıkları anlaşılıyor." Doğru mu? (CHP sıralarından alkışlar)
CAVİT ARI (Antalya) - Doğru.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Vallahi doğru, billahi doğru. Bu seçimleri kazanmayı düşünüyoruz, sizi yıkmayı düşünüyoruz, mücadele ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Evet, burada dediği gibi: Özgür gelecek, Özgür gelecek,Özgür gelecek! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) 
Bakın arkadaşlar, bir başka rezalet; değerli arkadaşlar, bakın, bizim Sayın Genel Başkanımızın liderliğinde, önderliğinde, sizin cezaevinde korktuğunuz, sizi 4 kez yenen Ekrem İmamoğlu'nu bu ülkeye Cumhurbaşkanı yapacağız, ne yaparsanız yapın. (CHP sıralarından alkışlar) 
Bakın, devam ediyoruz, kepazeliklere devam ediyoruz. Yine, vicdan varsa, birazcık içinizde insan duygusu varsa bir şeyler anlatacağım size: Arkadaşlar, dokuz ay boyunca yandaş medya, yazar, çizer, TRT, A Haber, TGRT arkadaşlarımıza, ortada iddianame yokken iftira attılar. Bakın, değerli arkadaşlar, GOP Başkanımıza, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanımıza diyor ki: "CHP Belediye Başkanın makamında gizli kasa bulundu -bakın, hepinizin vicdanına sesleniyorum- içinden balya balya para çıktı."  Arkadaşlar, bu kasa belediye binasında var, AK PARTİ Belediye Başkanı almış; sonra tutanağı açtık, okuduk, ne yazıyor biliyor musunuz? "Kasada, 'harddisk' ile mühür var." Böyle ahlaksızlık, böyle şerefsizlik, böyle namussuzluk olur mu ya! (CHP sıralarından alkışlar) 
Gelelim, bakın, Ekrem İmamoğlu'nun koruma müdürü var, Giresunlu, Giresun'un yaylalarında bir evi var, bir odalık bir evi var. Ne diyor biliyor musunuz TRT? "Evinde kasadan dolarlar çıktı." diyor. Kasayı nereden almış, biliyor musunuz?
İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) - Yalan mı?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Yalan kepaze, yalan; yalan utanmaz, yalan! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Kasadan ne çıkmış biliyor musunuz? Tutanaktan okuyorum, diyor ki: "47 tane mermi çıktı." diyor, "47 tane mermi çıktı." diyor. 
Bakın, "560 milyar rüşvet var." dediler, çıkmadı. Arkadaşlarımızın isimleri verilerek "Gizli toplantılar yapıldı, para taşındı." dediler, çıkmadı. "Valizde de para var." dediler, "jammer" çıktı. Siz de söylediniz. 
Bakın, hepimiz yüz yüze bakıyoruz, burada rüşvet alacak bir milletvekili var mı? (AK PARTİ sıralarından "Var, sensin." sesleri)
Aynaya bakın, aynaya bakın! Rüşveti kim bilir, iş takibini kim bilir? Siz bilirsiniz. (CHP sıralarından gülüşmeler, alkışlar) Utanmazca günlerce yandaş medyada, beslediğiniz televizyonlarda "Kurultay delegelerine 1.200 telefon dağıtılmıştır..." Şimdi ağzımı bozacağım da... 
ÇİĞDEM ERDOĞAN (Sakarya) - Boz! Daha nasıl bozacaksın?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Lan, nerede; nerede cep telefonu? 
"İmamoğlu'nun lüks arabası var." dediler, bir başka vekilin çıktı. 
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Çok kibar, böyle devam et, çok kibar (!)
VELİ AĞBABA (Devamla) - Cem Küçük "İBB'nin Florya Tesisleri'nde parkenin altından 2 milyon dolar çıktı." dedi. Ne çıktı? "Arada yalan söyleyebilirim." dedi.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Sizin içinizden ifade ediyorlar, biz ne yapalım?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, düşünün, bakın, hepinizin ailesi var, hepinizin çoluğu çocuğu var; hepinize saygı duyuyorum, ailelerinize saygı duyuyorum, annelerinize, babalarınıza saygı duyuyorum. Bakın, bir AK PARTİ milletvekilinin çocuğunu görünce kendi çocuğum gibi davranıyorum. Arkadaşlar, bu insanların aileleri var, akrabaları var; çocukları okula gidiyor, akşam babasını televizyonda şununla görüyor arkadaşlar, bununla görüyor, bununla görüyor ya, bununla görüyor! (CHP sıralarından alkışlar) Bu kul hakkı değil mi arkadaşlar, bu vebal değil mi? Ya, bu kumpas kurulur mu? 
Bakın, arkadaşlar, hepinize söylüyorum -sizin evlatlarınız da var, akrabalarınız da var- Allah kimseyi bu duruma düşürmesin: Bakın, geçmişte çok dava gördük, burada çok dava gördük. Bakın, burada yine aynı sıralarda   -Balyoz, Ergenekon'a gidiyoruz- hepiniz bize "Darbeci!" diyordunuz. Bu Türk Silahlı Kuvvetleri karargâhındakiler mahkeme kararıyla terör örgütü ilan edildi; Türk Silahlı Kuvvetlerinin Genelkurmay Başkanı 2 ağırlaştırmış müebbet hapis aldı, hepiniz alkışladınız. Bakın, burada, bugün haksızlığa karşı duranları da yarın tarih yazacak, haksızlığa karşı çıkanları da tarih yazacak. Dün Balyoz'da, Ergenekon'da, askerî casuslukta, ODATV'de, KCK'de yaptığınız hukuksuzlukları tarih yazıyor. Lütfen bakın, yine karşı karşıya geleceğiz, o zaman yine utanacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın arkadaşlar, tekrar hepinizin vicdanına sesleniyorum: Hangi raconda, hangi ahlakta, hangi hukukta, hangi dinde İmamoğlu'nun babası Hasan İmamoğlu'nun emekli maaşına ve kredi kartına el koymak var? Hangi raconda, hangi ahlakta, hangi hukukta, hangi dinde Dilek İmamoğlu'nun pasaportuna el koymak var? Hangi raconda, hangi ahlakta, hangi hukukta, hangi dinde Rıza Akpolat'ın eşini tehdit edip arkadaşlarını cezaevine atmak var? Hangi raconda, hangi ahlakta, hangi hukukta, hangi dinde ceza alsa bile -bugün çıkacak- Zeydan Karalar'ı Silivri'de tutmak var? (CHP sıralarından alkışlar) 23 tane ilaç alarak yaşamını sürdürmeye çalışan Muhittin Böcek'in kaçma şüphesi var mı Allah aşkına ya? Muhittin Böcek'i gönderseniz gider mi ya? Ve bu insanlar tutuklu.
Değerli arkadaşlar, başka kim tutuklu biliyor musunuz? Çok önemli, devlete çok işler yapan Öykü Ajansın patronu Necati Özkan tutuklu; hakkında bir şey yok. Kim tutuklu? Reform Enstitüsünün Başkanı Mehmet Ali Çalışkan tutuklu; Mehmet Ali Çalışkan'la ilgili iddianame yok, iddianame. 
Ne? Kent uzlaşısı.. Bakın, arkadaşlar, Kadriye Kasapoğlu, Ekrem İmamoğlu'nun toplantılarını organize etmekten dolayı cezaevinde. Oğlu Çınar'ın ahı var ya, hepinizi yakacak, bu kararı verenleri yakacak oğlu Çınar'ın ahı. (CHP sıralarından alkışlar) 
Arkadaşlar, bakın, bu dava neyle başladı? Gizli tanıklarla başladı. Ne vardı? "Meşe" vardı. İmamoğlu Meşe'nin ifadeleriyle tutuklandı, iddianamede "Meşe" gitti "İlke" geldi. Meşe'nin söyledikleri İlke'nin söyledikleriyle aynı, sonra İlke herhâlde dayanamadı, kafayı yedi, intihara kalkıştı, çekildi. Sonra, değerli arkadaşlar, Ahmet Taşçı şöyle diyor, aynen okuyorum: "Kimsenin hakkına girmek istemem. Pişmanım, gizli tanıklıktan çekiliyorum." Değerli arkadaşlar, iddianame çöküyor. Bakın, bu ülkeye yazık etmeyin arkadaşlar. Bakın, bu memleket hepimizin; bu memleket sağcısıyla, solcusuyla hepimizin. Bugün devleti partiye, yargıyı saraya, savcıyı siyasi tetikçiye dönüştürmüşsünüz. 
Bakın, biraz önce söyledim, hepinizi itham ediyorum. Dün Ahmet Tatar'ın ölüm yıl dönümüydü. Ahmet Tatar'ın o kafasına sıkılan kurşunun tetiğini kim çekti biliyor musunuz? Kim çekti? (CHP sıralarından "Ali Tatar" sesleri) FETÖ'yle beraber çektiniz, FETÖ'yle beraber çektiniz, birlikte... Pardon, Ali Tatar. Ali Tatar'ın o kafasına sıkılan kurşunun tetiğini FETÖ'yle beraber çektiniz. 
Değerli arkadaşlar, biraz da siyasi hoşgörüye gelelim. Bakın, eskiden Demirel, Ecevit, Türkeş, Erbakan, bunlar siyasi rakipti; Özal ile Demirel konuşmazdı; Erdal İnönü'yle kavgaları vardı birçoğunun ama ne vardı? Siyasi hiciv vardı. Değerli arkadaşlar, bakın -dün Harun Yıldızlı gösterdi, HDP'den başka bir arkadaş gösterdi- şuna bakar mısınız? Bunu çizmeye cesaret edecek bugün biri var mı? Bakın, Demirel, Ecevit, Erbakan; Demirel, Özal, Özal. 
Şimdi, değerli arkadaşlar, şuna bakın: Bu ne? Plastip Show. Kimler var? İnönü var, Yılmaz var, Erbakan var, Ecevit var, Demirel var. 1990'lı yıllarda bunlarla ilgili televizyon programları yaparlardı ve herkes gülerdi, kimse dava açmayı aklından geçirmezdi. Başka ne olurdu arkadaşlar? Bakın, başka ne olurdu? Bu insanların karikatürü çizilirdi. Hemşehrisi olmaktan onur duyduğum rahmetli Özal bu karikatürleri Başbakanlık binasına asardı. Maalesef, bu duyguyu kaybettik. 
Bakın, geçenlerde Malatya'ya yapılanlardan dolayı bir bakana teşekkür ettim. O kadar siyasi gerginlik var ki bakan bunu çekmiş, bütün Türkiye'ye... Anormal durummuş gibi... Bu ülkeyi bu hâle siz getirdiniz. 
Değerli arkadaşlar, Musa Kart bir karikatür çizdi, kedi figürüyle karikatür çizdi, adamı yargıladınız; Penguen dergisini "Hayvanlar Âlemi" diye bir karikatür çizdi diye kapattınız; ODTÜ'lüler pankart açtı diye çocukları tutukladınız. Daha bu yaz arkadaşlar, daha bu yaz Leman dergisi bir karikatür nedeniyle linç edilecekti, neredeyse ikinci Madımak'ı yaşayacaktık. Niye biliyor musunuz, niye? Çünkü sorumsuz siyasetçiler, İçişleri Bakanı bununla ilgili açıklama yaptı. Adamlar diyor ki: "Bizim amacımız o değil, bizim amacımız İsrail tarafından hunharca katledilen çocukların hakkını korumak." Başka türlü bir şey düşünülebilir mi? Adamları cezaevine attınız, daha herhâlde yeni çıktılar. 
Bakın arkadaşlar, "güçlü lider" diyorsunuz ya, güçlü lider gücünü masuma göstermez, güçlü lider gücünü siyasi rakibine göstermez, güçlü lider güçlü liderse gücünü sömürge valisi gibi bize ayar vermeye çalışan Tom Barrak'a gösterir, Trump'a gösterir, Netahyahu'ya gösterir.(CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, size bir şey söyleyeceğim: Bir yılda tam 55.354 kişiye dava açmış Sayın Erdoğan. Şimdi, arkadaşlar, daha önce hemen Sayın Başkanın arkasında oturan Hüseyin Kocabıyık -hiç unutmuyorum yemin törenini Hüseyin Kocabıyık'ın- Cumhurbaşkanına hakaretten yetmiş iki gün cezaevinde yattı, önceki gün tahliye oldu. Hüseyin Kocabıyık ne demiş?  "AK PARTİ herkese bir şey dağıtıyor. -Doğru mu? Doğru.- Bana da verdiler, eşimi vali yaptılar, birtakım şeylere itiraz ettiğim için geri aldılar. Herkes bir şekilde devletle menfaat ilişkisine sokuldu, kiminin karısı, kiminin oğlu, damadı; sistem bu. İmamoğlu dışarıya çıkmadan Erdoğan aday olamaz, aksi hâlde seçim meşruiyetini kaybeder." demiş. 
Değerli arkadaşlar, Hüseyin Kocabıyık ibretiâlem için cezaevine atıldı. Kime biliyor musunuz? Bu gruba değil, size. Yarın Özlem Zengin "İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmak doğru değil." demeyesin diye attılar Hüseyin Kocabıyık'ı. (CHP sıralarından alkışlar) Abdullah Güler, sana gözdağı veriyorlar, sana; şaşıp arada "hukuk" diyorsun ya, şaşıp "hukuk" diyorsun ya, bir daha "hukuk" deme diye attılar bu Hüseyin Kocabıyık'ı, size ibretiâlem için. Sayın Yenişehirlioğlu, size, hepinize ayar veriyorlar bu Hüseyin Kocabıyık'la, yoksa bize ne? (CHP sıralarından alkışlar)
Bakın, değerli arkadaşlar, Fatih Altaylı... Fatih Altaylı ne diyor? Cumhurbaşkanını tehdit. Öncelikle, böyle bir suç yok. Fatih Altaylı Cumhurbaşkanını öldürmeye çalışacakmış. Ya, böyle bir saçmalıktan aylardır cezaevinde, dört yıl hapis cezası yedi ya. Bakın, hukukta bir kavram var "işlenemez suç" diye, imkânsız suç uydurdunuz. 
Tele1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ... Eskiden hatırlıyor musunuz, kol kola girip operasyon yaptığınız Fetullah Gülen hoca efendi hazretleriniz vardı, beraber yapıyordunuz, o operasyonlardan Merdan Yanardağ cezaevinde yattı, Merdan Yanardağ casusluktan cezaevinde. Ya, olacak iş mi! Bakın, bunların casusu çok, biliyorsunuz; Büyükada casusları vardı, kapandı gitti, birçok casus uyduruyorlar ve hepsi maalesef... 
Enver Aysever... Enver Aysever en çok hakareti kime diyor? En çok küfrü kime ediyor? Bize ediyor. Ya, Enver Aysever attığı bu "tweet" yüzünden cezaevine atılır mı arkadaşlar ya? Memlekete yazık ettiniz. Vallahi, siz ya delirmişsiniz ya da başka bir şey olmuş. Kendinize gelin arkadaşlar, ülkenin itibarını yok ettiniz. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, biraz da rakamlara gelelim arkadaşlar. 2025 yılında, kişi başına millî gelir için Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, değerli hemşehrimiz Cevdet Yılmaz "17.748 dolar" dedi; Zaytung haberi gibi, Zaytung haberi gibi. 
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Son altı saniye...
VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, aylık 63 bin lira...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ülkeye gelince süre bitti. 
BAŞKAN - Sayın Ağbaba, tamamlayın.
Buyurun. 
VELİ AĞBABA (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkürler. 
Değerli arkadaşlar, bakın -nerede o karikatür- şu karikatürü okusanıza, diyor ki: "Herhâlde, ben ya millî değilim ya da kişi." 17.748 dolar kişi başına millî gelir var ya... Değerli arkadaşlar, hayatın gerçeği bu değil; hayatın gerçeği ne biliyor musunuz? Hayatın gerçeği -bunu Meclis TV göstermez- hayatın gerçeği bu: Parasızlıktan dolayı yanıp ölen çocuklar, 3 çocuk; cayır cayır yanıp ölen çocuklar. (CHP sıralarından alkışlar) Gerçek ne biliyor musunuz? 17.748 dolar değil; gerçek, otelde kalan emekliler; gerçek, yanan çocuklarımız; gerçek, 16 yaşında çocuk işçi, cinayet; gerçek bu, gerçek 17.748 dolar değil. 
Bakın, ben size söyleyeyim: Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı -Bingöllüdür kendisi- Genç'te güzel bir çay ocağı var, belediyenin çay ocağı, güzel bir bahçe var, oraya gitse "Değerli emekliler, biz bu sene kişi başına millî geliri 17.748 dolara çıkardık." dese, vallahi billahi, o emekliler Cevdet Yılmaz'ı bastonla kovalarlar. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Hazine ve Maliye Bakanı bu rakamı gitse Gercüş'te bir köylüsüne söylese vallahi terlik atar size. Ya, cepte yok çünkü yani bu rakam ile hayatın gerçekleri farklı.
Değerli arkadaşlar, bakın, size şimdi iyi anlatabilmek için bir fıkra anlatmak istiyorum, Mehmet Şimşek'e. Şimdi, Temel canı sıkkın, morali bozuk, suratı yerde, geliyor; arkadaşları diyorlar ki Temel'e: "Ne oldu Temel?" Temel de "Hiç sormayın, arabamı satamadım, arabamın kilometresi 500 bin." diyor. Arkadaşları "Düşündüğün şeye bak, gideriz, kilometreyi ayarlarız, 50 bine düşürürüz." diyorlar ve 50 bine düşürüyorlar. Ertesi gün Temel yürüyerek geliyor, arkadaşlarını görüyor, ıslık çalıyor, gülüyor, eğleniyor, arkadaşları "Ne oldu Temel, arabayı sattın mı?" diyorlar, Temel de "Ula, siz deli misiniz, manyak mısınız, 50 bin kilometredeki araba satılır mı!" diyor. (CHP sıralarından alkışlar; CHP, DEM PARTİ, İYİ PARTİ ve YENİ YOL sıralarından gülüşmeler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Artık tamamlayın lütfen.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Tamam.
Mehmet Şimşek ile TÜİK'in ilişkisi budur arkadaşlar. (CHP sıralarından gülüşmeler, alkışlar) Sizin TÜİK'e inanmanız önemli değil de maalesef emekli, işçi, memur zam alamıyor değerli arkadaşlar. 
Bakın, bir de çocuk şeyini gösteriyim, bu çok önemli arkadaşlar: Türkiye'nin gerçeği diyoruz ya; her 100 çocuktan 71'i giysi alamıyor, her 100 çocuktan 72'sinin ikinci ayakkabısı yok, her 100 çocuktan 77'si günde taze meyve ve sebze yiyemiyor. Her 100 çocuktan 63'ü et yiyemiyor. Her 100 çocuktan 77'si bisiklete binmemiş.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Doğru değil bu, neye göre?
VELİ AĞBABA (Devamla) - TÜİK'e bak, TÜİK'e! Yaşar, anlamazsın sen bunları, rakamlar benim işim.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Neye göre?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Rakamlar benim işim, sen biliyorsun. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Neye göre, hangi veriye göre? Nereden aldın o bilgileri?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, Allah hiçbirimize, Allah hiç kimseye evladı "Bana hamburger al." diye kapısına geldiği zaman "Param yok." dedirtmesin; Allah hiçbirimize, hiçbir vatandaşımıza, hiçbir anneye, hiçbir babaya evladı "Pantolon al." dediği zaman o duyguyu yaşatmasın ama bu düzenin sorumlusu sizsiniz. İnşallah bu düzeni yıkacağız. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VELİ AĞBABA (Devamla) - Başkanım, hemen bitiriyorum. 
BAŞKAN - Son kez uzatıyorum, bitirin lütfen.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Şimdi, sanki Sayın Numan Kurtulmuş'a sıra gelmeyecek diye düşündü Sayın Numan Kurtulmuş ama şu süreyi vermişken ona da söyleyelim. 
Sayın Başkan, siz sadece AK PARTİ Grubundaki milletvekillerinin hukukundan sorumlu değilsiniz, siz sadece iktidarın hukukundan sorumlu bir Meclis Başkanı değilsiniz. Bakın, milletvekilleri İstanbul il binasının önündeyken -Ali Gökçek nerede- Ali Gökçek'e yarım metreden gaz sıkılıyor, Harun Yıldızlı'ya yarım metreden gaz sıkılıyor, Tahsin Ocaklı'ya yarım metreden gaz sıkılıyor, Mahmut Tanal'a plastik mermiyle saldırılıyor. Sayın Başkan, o gaz Ali Gökçek'e sıkılmadı, Tahsin Ocaklı'ya sıkılmadı; o gaz size sıkıldı, o gaz size sıkıldı! (CHP sıralarından alkışlar) 
Başkan, bir dakikada bitiriyorum sözümü. 
Son olarak... Bakın, değerli arkadaşlar, arkadaşlar konuştu. Barış gelsin mi? Vallahi gelsin, barış istemeyenin evi yıkılsın. Barış gelsin ama arkadaşlar, bir taraftan PKK'yla barışıp CHP'ye savaş açarsanız toplumsal barış gelmez. (CHP sıralarından alkışlar) Bir taraftan İmralı'yla barışıp Söğütözü'yle, Saraçhane'yle kavga ederseniz, savaş ederseniz bu ülkeye barış gelmez. Bakın, Murat Emir söyledi, kent uzlaşısından arkadaşlarımız cezaevinde; Mehmet Ali Çalışkan cezaevinde, Emrah Şahan cezaevinde arkadaşlar. Yani kent uzlaşısı... Kent uzlaşısı ne? Bir Kürt siyasetçinin CHP'den aday olması. Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, mutlaka barış sağlanmalıdır ama barış, hepimizin içine sinecek bir barış olmalıdır. 
Son olarak... Oyun bitince şahlar ile piyonları aynı kutuya koyarlar. Böbürlenme padişahım, senden büyük Allah var! (CHP sıralarından alkışlar)"

malatyahaber.com

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız