SON DAKİKA
SON DEPREMLER
Reklam

İnönü'de Konferans ve Özal'da Aşure Günü

0
Güncellendi - 2018-10-05 00:34:45
İnönü'de Konferans ve Özal'da Aşure Günü
A- A+ PAYLAŞ

İnönü Üniversitesi Alevilik Araştırmaları Enstitüsü tarafından "Hz.Hüseyin ve Kerbela" konulu konferansın yanı sıra Aşure Günü, Malatya Turgut Özal Üniversitesi'nde ise üniversite rektörlüğü ve Battalgazi Belediyesi tarafından Aşure Etkinliği düzenlendi.

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ'NDE..

Vali Ali Kaban İnönü Üniversitesi Alevilik Araştırmaları Enstitüsü'nün düzenlemiş olduğu “Hz. Hüseyin ve Kerbela” konulu konferansa katıldı.

Doç. Dr. Mehmet Dönmez’in konuşmacı olduğu konferansa; Vali Ali Kaban, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay,  İl Emniyet Müdürü Dr. Ömer Urhal, İl Müftüsü Ümit Çimen, Cem Vakfı Malatya Şube Başkanı Eşref Doğan, Malatya Hacı Bektaş Veli Vakfı Genel Başkanı Hasan Meşeli,  Hz. İmam Zeynel Abidin Türbesi Kültür Vakfı Başkanı Doğan Karaduman, Alevi Eşit Yurttaşlık Derneği Başkanı Erdoğan Ünverdi, akademik personel ve üniversite öğrencileri katıldı.

Düzenlenen konferansa konuşmacı olarak katılan Avrasya Alevilik Bektaşilik Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dönmez konuşmasına şu sözlerle başladı:

“Hz. Hüseyin ve Kerbela konusunda konuşmak oldukça zor olan konuların başında geliyor.  Bunun böyle olması hak ile batılın mücadelesinden kaynaklanıyor. Çünkü Kerbela’yı anlatmak gerçekten ciddi bir bilgi birikimini, bakış açısını gerektiriyor. Türk tarihi açısından Kerbela olayının siyasi boyutu önemli değildir. Çünkü Türkler Müslüman olmaya başladıklarında Kerbela vakası önceden olmuştu.  Ancak Türkler Müslüman olduktan sonra Kerbela olayı ve Hz. Hüseyin hadisesinde taraf olmuşlar ve Ehli Beyt’in tarafında yer almakta zerre kadar tereddüt etmediklerini görüyoruz. Kerbela olayı hakkında bir Arap tarihi ya da Arapların sosyokültürel yapıları açısından meseleyi değerlendirmek daha doğru olacağı kanaatindeyim. Çünkü Kerbela olayı sadece siyasi bir mesele değildir. Yani bu olayın siyasi boyutu çok fazla önemli değildir. Önemli olay Kerbela olayındaki tarafların pozisyonu, aldıkları tavır ve verdikleri mücadeledir.”

Bu sözlerinin ardından Kerbela ile ilgili yazılan eserlere değinen Dönmez, Hz. Hüseyin’in şehit edilmesinden 200 yıl sonra yazılmaya başlayan maktellerin dikkat çektiğine vurgu yaparak “Maktel Arapça ölüm demektir. Maktel-i Hüseyin Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehit edilmesini anlatan edebi metinlere diyoruz ve ilk edebi metin olarak karşımıza çıkan eser Ebu Mihnef’in yazdığı Maktel-i Hüseyin’dir. Ancak bu eserle ilgili elimizde ciddi bir bilginin olmadığını görüyoruz, çünkü eser kayıptır.  1980’li yıllarda Kuveyt’te eser tekrar basılmış ancak Maktel-i Hüseyin’in Ebu Mihnef’in yazdığı eseri ne kadar temsil ettiği de ayrıca araştırmaya değerdir.” dedi.

Daha sonra Hz. Hüseyin’in Kerbela yolculuğundan ve bu yolculukta şehit edilmesinden bahseden Doç. Dr. Mehmet Dönmez şunları söyledi:

“Hazreti Hüseyin’i Kerbela yolculuğuna mecbur bırakan etkenlere baktığımızda özellikle Yezid’in Halife olarak seçilmesi; Araplarda yaygın bir gelenek vardı ellerini ellerinin üzerine koyarak ona biat ediyorlardı. Onun yöneticiliğini kabul etmiş oluyorlardı. Yezid biliyordu ki Hz. Hüseyin onun halifeliğini kabul etmezse halk da onun halifeliğini kabul etmeyecekti. O yüzden Hz. Hüseyin’e Yezid’in halifeliğini kabul ettirmek için ciddi baskılar uyguluyordu. Hz. Hüseyin ise kabul etmiyor ve aile efradını da yanına alarak yolculuğa çıkıyordu.  Kerbela denen bölgeye geldiklerinde Hz. Hüseyin ve aile efranının erafı Yezid’in askerleri tarafından kesiliyor ve Hz. Hüseyin’in kurduğu çadırla Fırat Nehri arsında 500 metre var. Günlerce o çölde kadınlar, çocuklar aç ve susuz bırakılıyor. Adeta etrafları kuşatılıyor. Yine eserleri incelediğimizde Yezid’in askerlerinin ne kadar olduğuna baktığımız zaman çok farklı rakamlar veriliyor. Yezid’in askerlerinin en yüksek sayısı 12 bin, en düşük sayısı 5 bin. Yani bir tarafta 72 tane kadın, erkek ve çocuk diğer tarafta ise en az sayısını dahi kabul ettiğimizde 5 bin kişi var ve bu 5 bin kişi de silahlı. Hz. Hüseyin ve ailesinin etrafı sarılı bir şekilde günlerce aç ve susuz bırakılıyor. 500 metre yakınlarında Fırat Nehri gürül gürül akıyor ama araya askerler dizilmiş Hz. Hüseyin ve ailesinin suya gitmelerine kesinlikle izin verilmiyor. Hz. Hüseyin’in vücuduna yüzlerce ok olmak koşuluyla mübarek atından düşüyor ve başı kesilmek süratiyle Kerbela’da hunharca şehit ediliyor ve başı altın bir tepsiye konularak Şam’a Yezidi’n huzuruna gönderiliyor.  Mübarek vücudu Kerbela çölünde iki gün bekletiliyor ve Yezid’in askerleri Hz. Hüseyin’in mübarek vücudunu atlarıyla eziyorlar. Askerlerden birisi de savaş ganimeti olarak Hz. Hüseyin’in üzerindeki kanlı kıyafetlerini almak istiyor.”

Dönmez konuyla ilgili sözlerine şöyle devam etti:

“Ehlibeytine de zulümler yapıldığını biliyoruz. Onlar da kadınlar, çocuklar atlara bindirilerek Şam’a Yezid’in sarayına gönderiliyor. Maktellerde bunları okuyunca ister istemez kendinize şu soruyu soruyorsunuz; ‘Peygamberin ehline, Hz. Hüseyin’e bunları yapan nasıl Müslüman olabilir? Eğer onlar Müslümansa ben kimim? Eğer ben Müslümansam onlar kim?’ Çünkü yapılan zulmü, işkenceyi kelimelerle anlatmak mümkün değil. Bu insanlar Hz. Hüseyin’i şehit ettikten sonra Fırat Nehri’ne gidiyorlar, abdest alıyorlar, ikindi namazını kılıyorlar ve ikindi namazını kılarken de Allahümmesalli ve Allahümmebarik dualarını okuyorlar. Bu surelerde biliyorsunuz Peygambere ve Peygamberin Ehl-i Beytine salat ve selam var. Ellerini açıp Peygamberden şefaat diliyorlar. Kerbela bu yönüyle gerçekten yüreklerde bin küsur yıldır kanamaya devam ediyor.”

Dönmez son olarak insanlara kültürlerine göre Kerbela algısından bahsederek şöyle konuştu:

“Ben Alevilik ile ilgili çalışma yaparken Hatay bölgesindeki Aleviler üzerine çalışma yaptım. Oradaki inanç önderlerine sordum: ‘Hz. Hüseyin kimdir? Kerbela olayı hakkında ne düşünüyorsunuz?” Hatay’daki inanç önderlerine bunu sorduğumda Hz. Hüseyin’e ve Kerbela’ya ağlamadıklarını söylediler. Oradaki insanları araştırdığımda gördüm ki birçoğu Arap kültürü etkisi altında kalmış. Ama Tunceli, Elazığ, Malatya, Kahramanmaraş gibi İç Anadolu gibi bölgelerde aynı soruyu inanç önderlerine sordum, birçoğu gözyaşlarını tutamadılar. O yüzden yaşadığımız bölge, sizi yetiştiren gelenek, görenek, örf ve adetler dine bakışınızı ve dindeki olayları yorumlayışınızı direkt etkiliyor. Yani Anadolu’daki bir Alevi dedesinin olaya bakışıyla başka bir kültürdeki kişinin bakış açısı arasında ciddi farklar olduğunu görüyoruz. O yüzden Kerbela’yı doğru anlamak doğru okumak ve bundan çok ciddi dersler çıkarmak zorundayız. Müslümanların tefrike düşmesinin nelere mal olacağını Kerbela Olayının bizlere çok ciddi şekilde anlattığını düşünüyorum.”

Konferansın ardından İnönü Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı ön kısmında Malatya Hacı Bektaş Veli Vakfı Genel Başkanı Hasan Meşeli tarafından dua edilmesinin ardından aşure dağıtımı yapıldı.

Vali Kaban İnönü Üniversitesinde öğrencilere yönelik açılan Diyanet İşleri Başkanlığının “Doğru Bilgi, Sağlam İnanç ve Güzel Ahlak” temalı standı ve İl Emniyet Müdürlüğünün “El Ele, Güvenli Geleceğe” temalı stantlarını inceledikten sonra İnönü Üniversitesi Alevilik Araştırma Enstitüsünü ziyaret etti.

MTÖÜ'DE AŞURE ETKİNLİĞİ

Bu arada  Battalgazi Belediyesi ve Turgut Özal Üniversitesi tarafından Muharrem ayı dolayısıyla aşure etkinliği düzenlendi. Aşure etkinliğinde yapılan konuşmalarda, birlik ve beraberlik mesajlarının yanı sıra Turgut Özal Üniversitesi’nin Malatya açısında önemine dikkat çekildi.

Battalgazi Belediyesi ve Turgut Özal Üniversitesi tarafından Muharrem ayı dolayısıyla Turgut Özal Üniversitesi Kampüsü’nde düzenlenen aşure etkinliğine, Battalgazi Kaymakamı Abdül Kadir Duran, Battalgazi Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, bazı kamu ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, muhtarlar ile öğretim görevlileri ve öğrenciler katıldı. Burada konuşan Turgut Özal Üniversitesi Rektör Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, aşure etkinliğinin düzenlenmesine katkı veren Battalgazi Belediye Başkanı Selahattin Gürkan’a teşekkür etti. Rektör Prof. Dr. Karabulut, “Aşure birlik ve beraberliğin bir nevi hissiyatın göstergesidir. Aşurenin en büyük amacı farklı farklı gıda ve bitkilerin, hiçbir arada düşünülmeyen bütün ürünleri bir araya getirip tatlı bir birlikteliği oluşturmaktır.” dedi.

Turgut Özal Üniversitesi hakkında da konuşan Rektör Prof. Dr. Karabulut, “Binalardan çıkıp bahçelerde, çiftliklerde, tarlalarda bilim insanları olacağız. Çünkü artık bizim sahalara inme zamanımızdır, bizim üretime geçme zamanımızdır. Türkiye’nin 2023 ve 2071 hedefleri artık buralardan geçiyor. Yani her bir ürünü bilimle buluşturup sergileme, ulusal ve uluslararasında piyasaya sunma zamanıdır. Kendi ürünümüzü kendimizin üretme zamanıdır. Bizim artık dışarıdan ürün almayı bırakıp kendimiz üretmeliyiz. Kendimiz üretirsek dünyada söz sahibi oluruz. Malatya Turgut Özal Üniversitesi dünyada sayısı ve sıralı üniversitelerden birisi olacaktır. Görüşme halinde olduğumuz yabancı üniversitelerle karşılıklı öğretim görevlisi ve öğrenci gönderme anlaşmaları imzalayacağız. Malatya Turgut Özal Üniversitesi’ndeki her öğrenciyi Malatyalıların sahiplenmesini istiyorum, bunlar sizlerin evladı ve geleceğimiz” diye konuştu.

Battalgazi Belediye Başkanı Selahattin Gürkan ise, Turgut Özal Üniversitesi yerleşkesinin nasıl alındığı ile ilgili katılımcılara bilgiler vererek, “Burası şehzadeler şehridir. Burada Şehabe-i Sur’a ve Şehabe-i Kübra Medreseleri vardı. Ulu Cami’nin kıble tarafı Şahabe-i Kübra Medresesidir. Batı tarafı da Şahabe-i Sür’a medresesidir. Geçmişte burada iki tane üniversite vardı. Biz Tacan Kışlasına talip olduğumuzu yıllar önce söyledik. O zamanlar askeriyeden ilk yer alan da bizleriz. Burada Meslek Yüksekokulu açılması noktasında o zamanki rektörümüzle görüştük. O zaman senato da kararlar alındı Su Ürünleri ve Ziraat Fakültesi’nin açılması YÖK genel kurulunda kabul edildi ve buraya Meslek Yüksekokulunu açtık. O zaman iki fakülte ve 5 Meslek Yüksekokulu açılmasının nedenini de söyleyeyim. O zaman en az iki fakülte ve 4 Meslek Yüksekokulu olmazsa ikinci üniversite açılamaz diye bir madde vardı. Bizde o yıllar onun alt yapısını hazırlayıp talebimizi doğrultuda yaptık. Netice itibariyle Battalgazi’nin kültürel, tarihi mirasının ve değerlerinin ayağa kaldırılması ve kimlikli bir şehir olması, hafızasını koruyan bir şehir olması, benliğini ve belleğini koruyan bir şehir olması noktasında elimizden gelen gayret ve çabayı gösterdik. Şükürler olsun Allah bunları bizlere gösterdi. Hükümetimiz de bu konuda buranın ismine yakışır bir Üniversite olması noktasında ve çok değerli bir akademisyenimizi buraya Rektör olarak göndermesi de bunun en güzel ölçütlerinden biridir. Malatya iki cumhurbaşkanı çıkarmış. İsmet İnönü ve Turgut Özal isimli iki üniversitemiz olmuştur. Türkiye’ye mal olmuş bir kişinin ismini üniversitemize vermiştir” dedi.

Başkan Gürkan, Turgut Özal Üniversitesi kampus alanında Battalgazi Belediyesi tarafından yapılan çalışmalara da değinerek, “Buranın çevre düzenlemesi, alt yapı yolları ile ilgili elimizden gelen gayret ve çabayı gösteriyor. İnşallah çok kısa bir sürede doğalgaz da gelecektir. Hükümetimiz şimdiye kadar vermiş olduğu desteği buraya da verecektir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ında buraya büyük hassasiyet verdiğini biliyorum. Buranın Turgut Özal’a yakışır bir bilim yuvası olması noktasında büyük destek verileceğini de biliyorum. O konuda bizler de yerel yöneticiler olarak elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Buranın bir şehir üniversitesi algısı oluşturması için yani şehrin içinde bir üniversite algısı değil, şehirle bütünleşen, şehrin değerleriyle müsemma olan ve bir lokomotif olarak şehri ileriye taşıyan bir üniversite olması için, burada eğitim öğretim faaliyetlerini ve bilimsel çalışmalarını yürüteceğine inanıyorum. Sayın Rektörümüzün de gerek Malatya’daki, gerek Ankara’daki tecrübelerine buraya aktaracağına olan inancım tamdır. Buradan bu üniversitemiz için elimizden ne gelirse tüm desteğimizi vereceğimizi de bir kez daha yinelemek istiyorum” ifadelerini kullandı.

Yapılan konuşmaların ardından yapılan dua sonrası aşure ikramı gerçekleştirildi.

Bülten- inonu.edu.tr- Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com

İnönü Üniversitesi'ndeki konferans ve Aşure Etkinliği

Malatya Turgut Özal Üniversitesi'ndeki Aşure Etkinliği

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

1 yorum yapılmış

  • Ülkem ve Malatyam (5 yıl önce)
    İlk 500 içerisinde kimler varmış. Bilim nerede üniversite nerede. Bilim adamı yalan söylemez, bilim adamı hırsız olmaz, bilim adamı insanlık için çalışır, bilim adamı adil olur, bilim adamı dürüst olur,...…………..nokta İnönü'nün kişi bazında bilimselliğini açıklayın da bu güzelim ayda insanlar doğruyu öğrensin. Rabbimin hesabı çetindir.
    0
    0
    Yanıtla