KAYNAK: tcdd.gov.tr'nin Adnan Ekinci/ DEMİRYOLU MAHALLESİ köşesinden alıntı
Malatya kokan istasyonlar
Adnan EKİNCİ
Behçet Necatigil bir şiirinde En iyi işlevini görür el, mektuba durunca der
Demiryolculardan ellerinden çıkmış müthiş güzellikte elektronik postalar geliyor. Sıcak, dostluk dolu, anlamaya meyilli, anlaşılmaya hasret dolu yazılar Her mektup biraz daha şaşırtıyor beni, her mektupta biraz daha doluyorum Duygu dolu sözcükler kullanıyorlar, sevgi var satır aralarında Ve ben onları okurken çiçekler açıyor sanki bir yerlerde
Gelen yazıların hemen hepsi, gramer kurallarına uymakta titiz, belirli bir üslup içinde kaleme alınmış ve imla yanlışları olmayan bir özenin ürünüydüler
Bugüne kadar bir çok yerde yazdım ve sayısız mektuplar aldım Ama bu köşede yazdıklarıma gelen cevaplar kadar duyarlı olanlara hiç rastlamadım Bir bardağa dökülen demli çay kıvamında, omuza atılan el sıcaklığında yazılardı bunlar
Galiba, şiir okuma geleneği var demiryolcularda
Şiir okuma alışkanlığı olan, eli mektuba değince belirli bir duyarlılığı yazıya dökme becerisini gösteren insanlarla bugüne kadar hep iyi dostluklarım oldu
***
Bana gelen mektupları okurken hep aynı şiir geldi aklıma
Edip Cansever'in Mendilimde Kan Sesleri başlıklı şiiri
En çok da, şu dizeleri .
Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi
Biz eskiden seninle
istasyonları dolaşırdık bir bir
O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
Nazilli kokardı
Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası
Kıl gibi ince İstanbul yağmurunun altında
***
Demiryol dünyası dışında olduğu halde bu köşeyi takip eden arkadaşlarım, bugüne kadar yazdıklarım arasında, en çok hangisini hatırlıyorlar biliyor musunuz?
Büyük bir çoğunluğu, beni görev yaptığı istasyonuna davet eden arkadaşın yazdığı, o sıcak, içten ve duygu dolu o satırlara takılıp kaldıklarını söylüyorlar
Söz vermiştim gideceğime, istasyonun üst katına serili yer yatağında uyumaya
O sözüm aklımda da, işlerin yoğunluğundan değişik bölgelerdeki istasyonlara gidip, oradaki arkadaşların çaylarını içip, sohbet etmeye dair isteğimi de hep ertelemek zorunda kalıyorum.
Genel Müdür bazen Bu sefer de, yine hiç kimseye haber vermeden doğuya doğru gidelim seninle dediği oluyor, ama bir türlü gerçekleştiremedik bugüne kadar. Hatırlatmasalar yemek yemeyi unutacak kadar yoğun olan çalışma temposunu hatırlayıp, bir şey demiyorum.
Ama aklım, hep o uzak istasyonlarda
Şairin dediği gibi, Malatya kokan istasyonlarda .
Oralardaki istasyonları bekleyen şefleri, ray boylarında bakım çalışmaları arkadaşları, katener görevlilerini merak ediyorum
Bahar bir başka gelmiştir şimdi Doğuya, Güneydoğuya .
Yolları, ovaları başka kokuyordur şimdi .
Gün doğarken veya akşam olurken başka bir heybetli oluyordur dağları
Küçük tepeler günün her daimi hüzünlüdür zaten, onlar başka .
Gitmek lazım
***
Bu yazıyı da, yukarıda küçük bir bölümünü aktardığım Edip Cansever'in şiiriyle bitireyim.
Bana o duygulu, içten, sıcak mektupları yollayan demiryolcu arkadaşlara armağan olsun:
Mendilimde Kan Sesleri
Her yere yetişilir
Hiçbir şeye geç kalınmaz ama
Çocuğum beni bağışla
Ahmet Abi sen de bağışla
Boynu bükük duruyorsam eğer
İçimden öyle geldiği için değil
Ama hiç değil
Ah güzel Ahmet abim benim
İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
Konyanın beyaz
Antebin kırmızı düzlüğüne benzer
Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
Denize benzer ki dalgalıdır bakışları
Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
Öylesine benzer ki
Ve avlularına
(Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
Ve sözlerine
(Yani bir cep aynası alım-satımına belki)
Ve bir gün birinin adres sormasına benzer
Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne
Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına
Minibüslerine, gecekondularına
Hasretine, yalanına benzer
Anısı ıssızlıktır
Acısı bilincidir
Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi.
Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
Dirseğin iskemleye dayalı
- Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben -
Cigara paketinde yazılar resimler
Resimler: cezaevleri
Resimler: özlem
Resimler: eskidenleri
Ve bir kaşın yukarı kalkık
Sevmen acele
Dostluğun çabuk
Bakıyorum da şimdi
O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.
Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi
Biz eskiden seninle
istasyonları dolaşırdık bir bir
O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
Nazilli kokardı
Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası
Kıl gibi ince İstanbul yağmurunun altında
Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
Kadının ütülü patiskalardan bir teni
Upuzun boynu
Kirpikleri
Ve sana Ahmet Abi
uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
Sofranı kurardı
Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
Cezaevlerine düşsen cigaranı getirirdi
Çocuklar doğururdu
Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar...
Bilmezlikten gelme Ahmet Abi
Umudu dürt
Umutsuzluğu yatıştır
Diyeceğim şu ki
Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
Oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
Çocuklar, kadınlar, erkekler
Trenler tıklım tıklım
Trenler cepheye giden trenler gibi
İşçiler
Almanya yolcusu işçiler
Kadınlar
Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
Ellerinde bavullar, fileler
Kolonyalar, su şişeleri, paketler
Onlar ki, hepsi
Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
Ah güzel Ahmet Abim benim
Gördün mü bak
Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli değil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
O kadar çabuk
O kadar kısa
işte o kadar.
Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.