SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Mekke'nin Fethinin 1391. Yılı

0
Güncellendi - 2021-01-11 00:55:30
Mekke'nin Fethinin 1391. Yılı
A- A+ PAYLAŞ

İslamiyet'in bölgedeki hakimiyetini güçlendirmesi, yeryüzünün ilk mabedi Kabe'nin tevhidin merkezi ve emniyet yurdu haline geri dönmüş olması açısından büyük önem taşıyan Mekke'nin fethinin üzerinden 1391 yıl geçti.

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Mehmet Nur Akdoğan, "Peygamber Efendimizin almış olduğu tedbirler sayesinde küçük bazı çatışmalar dışında neredeyse hiçbir olay yaşanmadan miladi 630'da Mekke fethedildi. Mekke'yi kansız bir şekilde teslim alan Resul-i Ekrem, tarih boyunca belki bir daha hiçbir zaman yaşanmayacak bir alicenaplık, merhamet ve hoşgörü örneği sergilemiştir." dedi.

Akdoğan, 11 Ocak 630'da gerçekleşen Mekke'nin fethinin 1391'inci yılı dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kur'an-ı Kerim'de "şehirlerin anası" olarak ifade edilen Mekke'nin, ilk insan ve ilk peygamber Hazreti Adem'den bu yana yeryüzünün ilk mabedi olan Kabe'ye ev sahipliği yaptığını belirtti.

Bu yönüyle Mekke'nin Arabistan'daki dini hayatın merkezi olduğuna işaret eden Akdoğan, Mekke'nin zaman içerisinde peygamberlerin getirdiği ilahi hakikatlerden uzaklaştığını, putların ve putperestliğin merkezi haline getirilmeye çalışıldığını, cahiliye insanının her türlü saldırganlığı ve zulmü sergilediğini hatırlattı.

Akdoğan, Mekke'nin fethedilmesiyle şehrin asıl kimliği olan emniyetin ve tevhidin merkezi haline geri dönmüş olduğunu belirterek pek çok yönden merkezi konumda olan Mekke'nin putlardan arındırılıp Müslümanların kontrolüne alınmasının, İslam'ın bölgedeki hakimiyetini güçlendirdiğini anlattı.

Mekkeli müşriklerin Hudeybiye'de yapmış oldukları anlaşmayı bozması sonucu, Hazreti Muhammed'in Mekke üzerine yürüme kararı aldığını ve kan dökülmesini önlemek amacıyla da nereye gidileceğini gizli tuttuğunu söyleyen Akdoğan, "Peygamber Efendimizin almış olduğu tedbirler sayesinde küçük bazı çatışmalar dışında neredeyse hiçbir olay yaşanmadan miladi 630'da Mekke fethedildi. Mekke'yi kansız bir şekilde teslim alan Resul-i Ekrem, tarih boyunca belki bir daha hiçbir zaman yaşanmayacak bir alicenaplık, merhamet ve hoşgörü örneği sergilemiştir." diye konuştu.

"Zulüm edenlere merhametle muamele edildi"

Akdoğan, Hazreti Muhammed'in kendine ve ashabına her türlü zulmü reva görenlere merhametle muamele edip onları serbest bıraktığını vurgulayarak şu bilgileri verdi:

"Efendimiz bu tavrıyla zayıfken değil, asıl güçlüyken merhametli ve affedici olmanın büyük bir erdem olduğunu en güzel şekilde insanlığa öğretmiştir. Böylece 'alemlere rahmet olarak' gönderildiğini bir kez daha zihinlere kazımış ve onun bu engin hoşgörüsü ve merhameti sayesinde de fethin hemen akabinde binlerce kişi İslam ile şereflenmiştir."

Hazreti Muhammed'in Mekke'nin fethindeki çağrıyı sadece o dönemde yaşayanlara değil, kıyamete kadar gelecek bütün insanlara yaptığını vurgulayan Akdoğan, "Müslümanlar için bu sözler, en güzel örnek olan Hazreti Peygamber'in ahlakıyla ahlaklanmak, onun merhamet ve hoşgörüsünü takınma sorumluluğunu hatırlatmaktadır. Müslüman olmayanlar için ise kendilerini barış ve esenlik dini olan İslam'ın kucaklayıcı kollarına teslim etmeleri çağrısıdır. Öyle bir çağrı ki daha önce yapmış oldukları bütün hataları örten, bütün günahların affedilmesine imkan veren evrensel bir çağrıdır." ifadelerini kullandı.

Öte yandan bugün dünyanın doğusundan batısına bir insanlık krizi yaşandığını ve şiddet girdabında sürüklendiğini ifade eden Akdoğan, "Bu fetih, özellikle son yüzyılda yeryüzünü kasıp kavuran şiddet yanlısı bütün tavır ve söylemlerin ilacının, insanlığın, barış dini İslam'ın getirdiği rahmet etrafında birleşmesinden geçtiğine dikkat çekmekte, 'modern cahiliye' olarak nitelendirilebilecek krizlerin aşılması için gönüllerin fethine, rahmeti, merhameti ve müsamahayı kuşanmaya işaret etmektedir." değerlendirmesini yaptı.

Mekke'nin fethi öncesi ve sonrasında yaşananlar

Mekke'nin fethine zemin hazırlayan gelişmeler, Mekkeli Kureyşlilerin müttefiki Beni Bekir Kabilesi'nin Hudeybiye Antlaşması'na aykırı hareket ederek Müslümanların himayesindeki Huzaa kabilesine saldırmasıyla başladı. Bu olay üzerine Kureyşlilere haber gönderen Hazreti Muhammed, saldırıyı yapan kabileyle ittifakın sona erdirilmemesi durumunda antlaşmanın sona erdirileceğini bildirdi. Hazreti Muhammed komutasındaki İslam ordusu, teklifin kabul edilmemesi üzerine 31 Aralık 629'da savaşa hazırlandı.

Hazreti Muhammed'in "Size karşı konulmadıkça, size saldırılmadıkça hiç kimseyle çarpışmaya girmeyeceksiniz ve hiç kimseyi öldürmeyeceksiniz" emri ve Fetih Suresi'nin okunmasıyla İslam ordusu Mekke'ye girdi. Çatışmalarda Mekkelilerden 6 kişi öldü, Müslümanlardan ise 2 veya 3 kişi şehit oldu. Hazreti Muhammed Mekke'ye girdiğinde genel af ilan ederek kimseye zarar verilmeyeceğini duyurdu, ardından içinde 360 putun bulunduğu Kabe'ye yönelip tüm putları kırdırdı. Daha sonra Müslümanlar ile Kabe'yi tavaf eden Hz. Muhammed, ilk hutbeyi okuyup namaz kıldırdı.

Adil bir ekonomik sistemin kurulması amacıyla şehir ekonomisi geliştirildi

Mekke'nin fethini kolaylaştıran zemin, Hudeybiye Antlaşması ile atıldı. Bu antlaşma ile İslamiyet diğer kabile, topluluk ile devletlere yayıldı ve Müslümanlar, Arap Yarımadası'nda bir güç olarak kabul edildi. Bölgede adil bir ekonomik sistemin kurulması amacıyla şehir ekonomisi geliştirildi ve ticari açıdan kervan faaliyetlerine bağlılık ortadan kaldırıldı.

İslamiyet'in yayılması, Mekke'de cahiliye devrinin sona ermesi ve böylece sağlıklı bir dini hayata geçilmesi açısından büyük önem taşıyan fetih, şehirde barış ve huzuru hakim kıldı.

Öte yandan, Kur'an-ı Kerim'de En'am Suresi'nin 92'nci ayetinde, Mekke-i Mükerreme'ye "Şehirlerin Anası" anlamına gelen "Ümmül Kura" deniliyor.

Ankara, AA

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız