6 Şubat 2023'te 04.17'de 7.7 büyüklüğünde, 13.24'te de 7.6 büyüklüklerindeki Kahramanmaraş merkezli depremlerle sarsılan, daha sonraki dönemde de bu büyük depremlerin artçısı ya da lokal fayların bağımsız depremleriyle dehşet günlerini yaşayan Malatya'nın depremselliği ile ilgili olarak, konunun uzmanlarından Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Ramazan Demirtaş, Bİ'KENT Dergisi için Serkan Güzel'in sorularını yanıtladı ve önemli bilgiler verdi.
Genel Yayın Yönetmenliğini Gazeteci Bülent Yalvaç'ın yaptığı Bİ'KENT Dergisi'nde, Malatya bölgesi için yıkıcı bir etkisi olacağı öne sürülen Malatya- Ovacık fay hattıyla ilgili değerlendirme yapan Dr. Demirtaş'ın, “Malatya- Ovacık Fay Hattı Büyük Bir Deprem Üretmez” başlığıyla verilen röportajı şöyle:
"Yıkıcı 6 Şubat depremlerinin üstünden 18 aydan fazla bir zaman geçti.
Şöyle temizinden (!) bir pandemi yaşadıktan sonra sıradaki ekonomik krizi de düşe kalka atlatır, dalaşıp duran ülkelerin ateş çemberinden teğet geçebilirsek sırtımız artık yere gelmez diye düşünürken insanlık tarihinin belki de en bahtsız nesillerinden biri olarak “asrın felaketi” diye tabir edilen o büyük sarsıntıları da yaşadık.
“Sırada ne varsa gelsin!” diyemedik artık. Sustuk. Pustuk. Yaşadıklarımıza kustuk…
Binalarımızın kartondan yapılar gibi çatır çutur eğilip büküldüğü, çöktüğü; pandemi yıllarında istesek de çıkamadığımız ama büyük depremlerden sonraki ilk birkaç ay istesek de giremediğimiz evlerimizin hatıralarımızı silip süpürdüğü; 50 binden fazla insanımızın o soğuk moloz yığınları arasında acı çeke çeke yaşamını yitirdiği; yine on binlerce insanımızın geçici veya kalıcı sakatlıklarla atlattığı; herkesin manevi ve maddi bir sürü kayıp yaşadığı 6 Şubat depremleri, “Sırada ne varsa Allah uzak etsin!” dedirtti bize.
Çünkü yeni bir zorlukla mücadele etmeye gücümüz, bir kez daha düşersek kalkmaya mecalimiz yoktu artık. Bugünümüz karanlık, yarınlarımız boz bulanıktı. Bu şehirler gibi yorgun, bu binalar gibi kırık döküktük. Binalar gibi güçlendirmeye değil ama onurlu insanlar gibi gücendirilmemeye ihtiyacımız vardı.
Deprem gören şehirlerde yaşam her hâliyle zor ve çileliyken; insanların alınlarındaki çizgiler derinleşmiş, saçlarındaki aklar çoğalmış, bakışlarındaki derinlik dipsiz bir kuyuya dönüşmüşken; yıkımı, tadilatı, rezerv alanı, yerinde dönüşümü, çadırı, konteyneri, TOKİ’si, tozu toprağı, bulanık suyu derken…
Kalplerimizdeki artçı duygulanmalarla hatıralarımızdan, yer altındaki artçı sarsıntılarla 6 Şubat’tan hiç ama hiç kopamayıp “Sahiden biz ne yaşadık, hâlâ neler yaşıyoruz güzel Allah’ım!” yakarışlarıyla koskoca 18 ay geçti.
Deprem zamanına yakın doğan bebeklerin neredeyse 2’nci yaşını tamamlamaya hazırlandığı bu koca süreçte, yerelde yaşanan bir sürü handikap bir yana, basın-yayın organlarında ve sosyal medya platformlarında bilim dünyasından yükselen farklı seslerle hop oturup hop kalktık; sağlam olduğunu düşündüğümüz yapılarda bile başımızı yastığa huzurla koyamadığımız günler, haftalar, aylar geçirdik.
Hadi biz, (acı ama gerçek) siyasetçilerin verdiği sözleri tutmamasına, kamudaki her eylemin şeffaf ve akılcı icra edilmemesine toplumsal bir gelenekmiş gibi alışkınız da “deprem” gibi bilimsel bir konuda akademisyenlerin, uzmanların farklı farklı açıklamaları da neyin nesi?
Neden birinin “artçı” dediğine, öteki “tetiklenmiş bağımsız deprem” diyor; biri, Malatya fayında 7 üzeri büyüklükte bir deprem beklerken öteki bunu neden safsata buluyor? Saygınlığı olan bu koskoca bilimin neden tartışılmaz ve tek bir doğrusu yok? İnsanlar kime, niçin inanmalı; kime, niçin itibar etmemeli? Bu işin bir matematiği, bir mühendislik disiplini yok mu ki deprem yıkımını ve acısını yaşamış milyonlarca insan bir de bilim dünyasının bu çelişkileri içinde daralıp duruyor?
Ben de sizler gibi “deprem” denince akla gelen birçok bilim insanını başta X olmak üzere sosyal medya platformlarından takip ediyorum. 6 Şubat depremlerinden bugüne kadarki süreçte özellikle Malatya’ya ve depremi yaşayan diğer şehirlere dair paylaşımlarıyla dikkatimi çeken bir isim var: Dr. Ramazan Demirtaş.
Ankara’da yaşayan Dr. Ramazan Demirtaş, diğer birçok paylaşımcının aksine, daha doğru mu bilemem ama daha ümitvar açıklamalar, paylaşımlar yapıyor. Birilerinin felaket tellallığı yaptığı bu zorlu dönemde, kendisi tabii ki sırtını bilimsel verilere ve jeoloji biliminin prensiplerine yaslayarak deprem bölgesi halkını ve özelde Malatya’yı sükûnete, sakinliğe davet ediyor.
“İşin perde arkasında bir makam kapma gibi birtakım kaygılar var. Bunun için ünvanı, uzmanlığı ne olursa olsun deprem konusunda söylenen her şeye itibar etmeyin.” diyor.
Şimdi gelin, Malatya özeline yoğunlaştığımız bu sohbete birlikte eşlik edelim.
Sayın Demirtaş, 6 Şubat’ta yaşanan yıkıcı ve sarsıcı depremler size göre de beklenen bir durum muydu?
Bu depremler nerede oldu, önce bunu iyi bilmek gerekiyor. Sonra bu depremlere hangi faylar neden oldu? Bunları bilmezsek durumu yanlış tespit ederiz. Birçok bilim insanının DAF’ı (Doğu Anadolu Fayı) işaret etmesine karşın 6 Şubat gecesi saat 04.17’de olan ilk deprem, Ölüdeniz fay zonunun en kuzey ucundaki segment üzerinde (Narlı segmenti) oldu. Bu depremin tetiklediği ve öğlen saatlerinde gerçekleşen ikinci büyük deprem ise Çardak fayı üzerinde oldu. Yani iki deprem de DAF zonu üzerinde olmadı. İkinci deprem, tetikenmiş bir depremdi. Çardak fayı, en az 5 bin yıldır deprem üretmiyordu. Tetiklendi ve burada da oldu. Sonra birileri çıkıp dedi ki DAF’ın 400 km.si kırıldı. Bu, kesinlikle doğru değil. Bu deprem Kahramanmaraş depremi falan değil. Kahramanmaraş depremi olması için bu depremlerin Kahramanmaraş kent merkezinden geçen fay zoru üzerinde olması gerekiyordu. Ölüdeniz fay zonunun en üst ucu, yani kuzey ucu, DAF’la Pazarcık civarında kesişiyor. Bu kesişim doğru izah edilemediği için kamuoyuna depremin DAF üzerinde gerçekleştiği gibi yanlış bir bilgi verildi.
Sosyal medya paylaşımlarınızda dikkatimi çeken bir şey var: Birçok bilim insanının “artçı” diye tabir ettiği depremlere siz, “tetiklenmiş bağımsız deprem” diyorsunuz. Örneğin 6 Şubat 2023’ten bugüne kadar Malatya’da meydana gelen 4 ve üzerindeki her deprem için “tetiklenmiş bağımsız deprem” dediniz. Bu terim ne anlama geliyor? “Artçı” teriminden farkı nedir?
Önemli meselelerden biri bu. Siz, depremin esasen hangi fay zonu üzerinde gerçekleştiğini bilmezseniz sonraki sarsıntıları da yanlış tanımlarsınız. Bir depremin artçı olabilmesi için deprem üreten fay zonunun aynı olması gerekir. Az önce ifade ettiğim gibi 6 Şubat gecesi 04.17’de meydana gelen ilk deprem, Ölüdeniz fay zonunun en kuzey ucundaki segment üzerinde oldu. İkinci deprem ise Çardak fayında gerçekleşti. Dolayısıyla Malatya’daki fay hatlarının bunlarla alakası olmadığı için Malatya’da meydana gelen sonraki depremler, artçı değil; tetiklenmiş bağımsız depremlerdir. 6 Şubat’taki iki büyük deprem ister istemez komşu fay hatları üzerinde bir baskı, stres oluşturdu.
Bölgede 6 Şubat’tan sonra yaşanan deprem hareketliliğine baktığımızda büyüklüğü 4, 5 ve daha üzeri olan birçok depremin Malatya özelinde yoğunlaştığı görülüyor. Malatya’nın Hatay, Kahramanmaraş ve Adıyaman’a göre bu tetiklenmiş bağımsız depremleri daha fazla yaşamasının sebebi nedir?
6 Şubat günü 2 büyük deprem olunca doğu atımlı bu faylarda 3-10 metre yer değiştirme oldu. 2 deprem 300 km yarıçaplı bir alanda deformasyona yol açtı. Buna bağlı olarak komşu faylar üzerinde çok sayıda tetiklenmiş bağımsız depremler oldu ve olmaya devam ediyor. Tetiklenmiş bu bağımsız depremlerin Malatya’da daha sık olmasının nedeni, 6 Şubat tarihli büyük depremin doğu atımlı olması ve Malatya’nın da depremin gerçekleştiği fay zonunun doğusunda yer almasıdır.
Koskoca 18 ay geçti ama Malatya’da insanların deprem korkusunu, endişesini tam olarak yendiğini maalesef söyleyemeyiz. Tetiklenmiş bağımsız depremler de Malatya ve çevresinde yoğunlaşınca 6 Şubat’ı unutmak kolay olmuyor tabii. Malatya için bundan sonrası için öngörünüz nedir?
Daha büyük bir depremin tetiklenmesi mümkün değil. Fay hatlarının deprem üretmesi için deprem tekrarlama periyodunu doldurması gerekiyor. Tetiklenmiş depremlerin olduğu yerde büyük bir deprem olsaydı çoktan olurdu. Evet, Yeşilyurt civarında çok sayıda deprem yoğunlaştı. Bunların hepsi tetikleniş bağımsız depremler. Malatya, . Çardak fayının doğu ucunda olduğu için tetiklenmiş depremler burada yoğunlaştı.
Bizler burada deprem gerçeğini bizzat deneyimleyerek yaşarken ve her anımız bir tedirginlik içinde geçerken sosyal medya hesapları üzerinden paylaşımlar yapan kimi uzmanlar da zaman zaman bölge halkının endişelerini, kaygısını artıran açıklamalar yaptılar. Dolayısıyla bölge insanı, bu paylaşımlarla daha çok gerildi. Sizce medya okuryazarlığımızı gözden geçirmemiz gerekiyor mu?
En kötü olay şu: Bir deprem oluyor; bu depremi ilk önce AFAD, Kandilli veriyor. X’te ve diğer sosyal medya platformlarında rant peşinde koşan bazı tipler, hemen MTA diri fay hattına bakıp korku pompalamaya başlıyor. Bunlar tehlikeli. Çünkü ilksel çözümlerdir bunlar. İlksel çözümlerde depremin tam olarak merkez üssü, derinliği, büyüklüğü vs. hatalı olabilir. Depremin daha ilk dakikalarında ilksel çözüm hatalarını bilmeden verilen bilgilere itibar edilmez. Bu kirli bilgilere halkın itibar etmemesi gerekiyor. Kimse, “Burada büyük deprem bekliyorum.” diyemez. Ama maalesef ülkemizde özelikle 1999 Gölcük-Marmara depremlerinden sonra bu iş ranta, pazara dönüştü. Herkes bu pastadan pay almaya çalışıyor. Bu rant; bir makam kapma da olabilir, birtakım siyasi beklentiler de danışmanlık gibi bir şey de olabilir. Ben sosyal medya hesaplarım üzerinden bu rantçıları yalanlayınca adım kavgacıya, muhalife çıkıyor. Deprem bilimci, sorumluluk sahibi olmak zorunda. Birileri korku depremi üretiyorsa bilin ki bunun perde arkasında farklı amaçlar vardır.
İşin uzmanı olmayan bizler, bu konuda tabii ki neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilemeyiz. Ama bahsettiğiniz bu mesele, Malatya’yı aylar boyunca epeyce gerdi. Zaman zaman Malatya özelinde yapılan deprem paylaşımları, gerçekten uykuları kaçırmaya fazlasıyla yetti.
Birileri, “Malatya fayı, 7.4 üretir.” dedi. Ama doğru değil bu. Bunun Malatya veya Çöşnük fayıyla alakası yok. Sonra, “Malatya-Ovacık fayı, 7.4 üretir.” dediler. Bunların hiçbiri doğru değil. Çünkü kırılma mekanizması açısından bunlar mümkün değil. Evet, Malatya-Ovacık fayı, birçok bilim insanı tarafından doğrulanmış. Ama bu fay, DAF’tan önce aktifti. 3 buçuk milyon yıl önce DAF yoktu, Malatya-Ovacık fayı vardı. DAF oluşunca Malatya-Ovacık fayı aktivitesini yitirdi. Malatya-Ovacık fayı şu anda çalışmıyor. 5 parçadan oluşan bu fay, son 10 bin yılda aktif olsaydı en az 5 tane 7-7.5 arası deprem üretirdi. Buna karşın bu fay üzerinde birtakım küçük depremlerin olması gayet normal. Çünkü Sivrice-Pütürge depremini de sayarsak son birkaç yıl içinde bölgede 3 büyük deprem oldu. Bu büyüklükte depremlerin olduğu bir bölgede aktivitesini yitirmiş de olsa bir fay üzerinde küçük depremlerin olması normal karşılanır.
Bir de bazı bilim insanlarınca çok dillendirilen bir Çöşnük fayımız var. Çöşnük fayı, Malatya için potansiyel bir tehlike midir?
Bunu Mehmet Önal bey ortaya attı. Ben, onu Yeşilyurt-Kavaktepe fayı olarak gösterdim. Bu fayın büyük deprem üretme olasılığı çok düşük. Çünkü 5-10 km uzunluğundaki birçok parçadan oluşuyor. Bunun için büyük bir deprem üretme potansiyeli yok. Bugüne kadar bu fay üzerinde bir deprem de yok. Yeşilyurt üzerindeki depremler bu fayla alakalı değil, tetiklenmiş depremlerdir. “Erkenek fay zonu büyük bir deprem üretir.” sözü gibi bunun da aslı yok.
Peki, Malatyalılar rahat olsun mu? Bu kâbus bitti mi?
Bakın, şimdi her fayın bir deprem üretme periyodu vardır. Hiçbir fay, tekrarlanma periyodunu doldurmadan deprem üretmez. Malatya rahat olsun demek çok kolay bir şey değil. Ama elde ettiğimiz verilere göre Malatya-Ovacık 3 buçuk milyon yıldır deprem üretmiyor. Maalesef, bu yıkıcı depremleri yaşayan nesil biz olduk. Bu da bizim şanssızlığımız. Depremlerin tekrarlanma periyodundan dolayı bizden sonraki üç beş nesil belki de bu büyüklüklerde bir deprem yaşamayacaklar. Ama büyük depremlerle tetiklenmiş bağımsız depremler devam ediyor, edecek. Artçı ve bağımsız depremlerin olması çok normal. Bunlar belki birkaç yıl daha devam eder. Ama büyüklükleri ve sayıları azalır. Bölgede yaşanan büyük depremlerle birlikte bir stres elbette var. Kırılmadan kalan pürüzlerde büyüklüğü 5-5,5’e varan artçılar olabilir. Ama 7 ve üstü büyüklükte deprem üretecek bir fay yok.
Siz, 6 Şubat depremlerinden sonra Malatya’yı ziyaret edebildiniz mi?
Hayır. Ama Malatya’yı çok önceleri çalışmış biriyim. Ben, Malatya’ya X’ten bir teklifte bulundum. Eğer sponsor bulunursa (belediyeler vs.) Malatya-Ovacık fayı üzerinde kazılar yapabilir, bu faya yönelik en güncel verileri paylaşabilirim, dedim. Üstelik kazı, konaklama, ulaşım giderleri dışında kendim için hiçbir ücret talep etmeden… Belediye veya bir başka kurum bu masrafları karşılasaydı Malatya-Ovacık fayında ortalama 10-15 kazı yapıp bu fayın deprem üretip üretmeyeceğini araştırabilirdim. Güncel rakamlarla bugün bir kazı, 1 milyondan aşağı olmaz. 10-15 kazı yapılsa sadece kazı maliyeti 15 milyon civarında olur. Fakat bu teklifime hiç kimseden veya hiçbir kurumdan geri dönüş olmadı.
Sayın Demirtaş, dergimize konuk olduğunuz için teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim. Sizlere de kolaylıklar ve başarılar dilerim."
_______
DR. RAMAZAN DEMİRTAŞ KİMDİR?
1965 Aksaray doğumlu olan Dr. Ramazan Demirtaş, 1982 yılında girdiği Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nü üstün başarı belgesi alarak bölüm birinciliği ile tamamladı. 1993 yılında jeoloji yüksek mühendisi oldu. Aynı yıl, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nde doktora eğitimine başladı. 1994-1995 yıllarında Japonya’da düzenlenen “Sismoloji ve Deprem Mühendisliği” eğitimine katıldı. 1996 yılında Çin’de düzenlenen “Depremlerin Önceden Bilinmesi” konulu eğitime katıldı. 1998-1999 yıllarında, yapmış olduğu çalışmalardan dolayı JMO Hizmet Ödülü’ne layık görüldü. 1996-2002 yılları arasında TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Doğal Afetler Üyesi olarak görev yaptı. 2002-2003 yıllarında TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyeliğine seçildi. 2009-2021 yılları arasında AFAD Deprem Dairesi Başkanlığında görev yapan Dr. Ramazan Demirtaş, emekli olduktan sonra büyük jeotermal şirketlere danışmanlık hizmeti vermeye başladı.
Bİ'KENT Dergisi