AKP Malatya milletvekili Adayı Nurettin Yaşar, kayısıda yaşanan sorunların ve sıkıntıların çözümü için başlatacağı bir proje ile herkesimden gelecek olan önerilerinin bir arada toplanacağını ve bu sorunun gündemden çıkması için herkesin desteğini beklediğini söyledi.
AKP Milletvekili Adayı Nurettin Yaşar, Yeni Malatya Gazetesi’ni ziyaret ederek, Malatya Gazetecilik Yönetim Kurulu Başkanı Cevdet Barış ve yönetim kurulu üyesi Kamuran Sezer ile bir süre görüştü.
“RİSKLİ BİR ŞEY OLSUN, BİRAZ RİSK YAPALIM”
Ziyareti esnasında başlatacağı kayısı ile ilgili bir çalışması hakkında bilgi veren Yaşar, “Üreticisi, satıcısı, bütün alanda herkesin ezberleri var, ezbere talepleri var. Bunların olabilirliği, gerçekliği yada işte koşullara uygunluğu, iki şeyi bir arada düşünme alışkanlığı yok. Peki, Vagon Fabrikası ne olacak? Vagon Fabrikası nedir diye sorduğumuzda söyleyecek bir şeyi yok. İşte ‘bu kayısının hali ne olacak?’, “Ya bu Malatya’nın sahibi yok’ böyle spotlarımız var, sloganlarımız var. Ama çok içeriği kritik edilmemiş, içeriği tartışılmamış, ya da etüt edilmemiş. Kayısı ile ilgili olarak sosyal medyayı nasıl kullanabiliriz, bir şeyler söylüyoruz, söylenen şeyler illaki bir noksanlık taşır veya bir yanlışlık taşır. Bir çalışma yaptırdım. Bu işin ilgilileriyle, yurt içinde, yurt dışında pazarı, yetiştiricisi, piyasası, eldeki verilerle birlikte, ihracat rakamları, rekoltesi, ortalama yıllık fiyatları, bütün değişkenleri toplamaya çalıştım, mümkün mü değil mi? Bir site kurayım, kamuoyuna açıklayayım, gazetelerde ilan vereyim, bilbordlara ilan vereyim, sosyal medyada duyurayım; vatandaş bu siteye eleştirilerini, görüşlerini, bütün ilgililer birikimlerini, bilgilerini aktarsınlar, çok orijinal bir şeyler çıkabilir. Bir kere hep birlikte konuşalım, birlikte bir şey üretelim, hem de demokratik bir katılım sağlayalım. Ondan sonra elimizde toplu bir şey olsun. Bunun içinde çok saçma sapan şeylerde olabilir, çok ilginç şeylerde çıkabilir. Bunları bir ekip oturup ayıklayalım. Kayısı ile ilgili olarak bir daha olur-olmaz, herkes böyle kendi dar acısından bakmasın. Bütüncül olarak ele alalım. Zor bir şey, herkesin üzerinde konuştuğu bir şey. Bununla uğraşmak çok zor, riskli bir şey. Olsun, biraz risk yapalım, iddiamız yok” dedi.
Yaşar şöyle devam etti:
“En azından vatandaş ne istiyor. Vatandaşın ortak isteği şu; bizim gibi az gelişmiş ülkelerin ortak özelliği devletten beklemektir. Kendisi üretim aşamalarını tamamlamayınca, ister istemez, doğal bir şey, bunu yadırgamak için söylemiyorum, ama bir gelişmişlik göstergesi değildir sürekli devletten beklemek. Ama şartlar onu gerektiriyorsa yapacak bir şey yok. Sadece tespit, bir eleştiri değil. Niye bekliyorsun demiyorum. Kayısı Malatya ekonomisini etkiliyor. Ama 250-300 dolar ihracat yapan bir sürü firma var Türkiye’de, kimse adını sanını bilmez. O bir firma, ama kayısının paydaşı çok, neredeyse 250-300 kişi bundan etkileniyor. Hatta domino etkisi yapıyor, çarşıda-pazarda boyacısına varıncasına kadar kayısı bir şekilde etkiliyor. Etkileşim çarpan sayısı yüksek. Bunu ekonomik sorun olarak mı alacaksınız, sosyal sorun olarak mı alacaksınız, o zaman ikisini birden alacaksınız. O zaman ya kayısının üretim aşamalarını revize edeceksiniz, ya üretim alanlarını değiştireceksiniz, yada toplulaştırma yapacaksınız, ya farklı firma ve tüccarlar girecek sözleşmeli tarım gibi bir şey üretecekler. Bu üretim aşaması. Ondan sonra katma değeri yüksek ürün haline getirmek için çeşitlendirme gibi bir şeyler yapacaksınız, dış pazara bakacaksınız, rakiplerinize bakacaksınız. Bütün bunları bir araya toplayalım, ortak akılla, hangi parti olursa olsun, mesela Vali Ağbaba’da bağıracağına bu konuda bir öneri getirsin. Her partiden insanlar gelsinler. Artık ideolojik siyasetten çok, memleketimiz için çözüm odaklı bir siyasete yönelelim. Bir basamak atlatalım, bunu mümkünse Malatya’da başlatalım. Malatya geçmişinde örneklik teşkil edebilecek örnek bir şehir. Kendi sorunlarını çözen bir kent haline getirebiliriz. Sürekli aynı sorunları, temcit pilavı gibi, sakız çiğner gibi tekrar edip duran, kendini yenilemeyen, kendisini tekrar eden, patinaj insanı geriletir ve bir atıl enerji çöplüğüne dönüştürür. Enerjinizi boşa gider. Benzin harcarsınız, lastik yıpratırsınız, kendiniz emek harcarsınız , terlersiniz, ama arabanız ileri gitmez. Böyle bir kısır döngüye girmiş. Bunu bir yerde yırtabilir miyiz, yeni bir acılım sağlayabilir miyiz? Yani sorunları birlikte çözecek sivil bir insiyatifi oluşturabilir miyiz? Hep böyle resmi toplumdan, resmi mercilerden bir şeyler bekliyoruz. Bu sivil toplum belki beraberinde bizim insanımızı da dönüştürür. Bir basamak atlasak yeter. Bunu beraber deneyebiliriz. Burada belki aramızdaki ayrımları, şeyleri de biraz törpüleriz.”
“KORUMACI TARIMDA HİÇBİR GELİŞME OLMAZ”
Yaşar, “Mesela bir kişi ile farklı düşünebilirim, çok bir anlamı yok. Dışarıdan bakarken Malatya olarak bakar, beni de görmez, benden farklı düşüneni de görmez. O kişi istediği kadar ‘ben şuyum, karışmam’ desin. Bütün Çinlileri biz aynı görüyoruz. Başkası da baktığında bütün Malatya’yı aynı görür, hiç farklı görmez. İnsanlar ‘ ben onunla dünyada yan yana gelmem’ desin. İstediği kadar desin. Bunu sağlayabiliriz. Bunun için potansiyelimiz var. Bu toplumsal barışa da katkıda bulunabilir. Bu şehrin gelişimine de katkıda bulunabilir, ortak akılıda geliştirebiliriz. Korumacı bir yapımız var, endişeliyiz, korkuyoruz, ‘Aman biri karizmamızı çizer’ diye. Kendimizi serbest bırakıp, hani ‘piyasanın serbest dalgalanmasına bırakmak’ deriz ya, piyasa kendi tayin etsin. O zaman bir rekabette başlar, ürün kalitesini de arttırır, verimliliği de arttırır rekabet olduğu zaman. Ama korumacı tarımda, korumacı tarımda hiçbir gelişme olmaz, mevcudu korumak istersin. İnsani ilişkilerde de böyledir, yani belli bir platformu kullanırsak kayısıyı, benzeri bir şeyi, yada başka sorunlarımızı, ama işin içine kişisellik katmadan, bu kim ile mümkün olur, kendini aşmış insanlarla mümkün olur. Kendisini aşmayanın başkasına faydası olmaz. Kendini korumakla meşgul olur, enerjisini oraya harcar. Oysa kendisini kollayacak bir saldırıda yoktur, düşmanı da yoktur. Hepimiz kendimize bir siper kazmışız, orada yatıyoruz. Bir sürü enerji harcıyoruz. Yazık yani, bu enerjiyi başka şeylere dönüştürebiliriz. Yada bir sinerjiye dönüştürebiliriz. Bunu deneyeceğim, ben. Bunu denerken de hepinizden yardım isteyeceğim ben. Kimliğiniz ne olursa olsun” şeklinde konuştu.
“KAYISIDA BUNU BAŞLATACAĞIM”
AKP Malatya milletvekili Adayı Nurettin Yaşar açıklamalarını şöyle tamamladı:
“Ben AK Parti’ye girerken de bir belli kimlik siyaseti, bir mezhep siyaseti, ırk siyaseti anlamında girmedim. Bu hareketin, parti de demiyorum, Türkiye hareketi olduğunu düşünüyorum. Ayrımsız, bütün unsurları içerisinde barındıran, hepsini kuşatan, hepsinin de aidiyetini teslim etmeye çalışan, bir normalleşme sürecinin hareketi gibi. İnsanlar kendisini nasıl hissediyorsa, nasıl tanımlıyorsa, o tanım içerisinde özgürce yaşayacağı, rahat edeceği bir hayat alanı sağalmaktır. Siyasetin görevi bu. Siyasetin görevi bizim 70-80 yıldır yaşadığımız tek tipleştirme değildir. Kürdü, Türk gibi olsun, Alevisi Sünni gibi olsun, hatta hiç biri olmasın, bir prototip çizelim, bir şablon çizelim, herkes böyle olsun. Bu siyaset iflas etti. Herkes kendisi gibi olsun. Bu süreçte en çok mağduriyet yaşamış olanlara da biraz pozitif ayrımcılık sağlayalım. Kim bunlar, Aleviler, Kürtler ve dindarlar. Biraz zorluklar yaşamışlar. Bunlara biraz daha fazla oksijen enjekte edelim, mümkünse. Ama dozu kaçırmadan. Böyle toplumsal bir şeyi sivil olarak daha rahat yaparız. Siyasi alan ile sivil alanın birleşmesi ile kamu ile sivil gücün birleşmesinde iyi şeyler doğar. Süreçte öyle olacak. Türkiye biraz daha rahatlarsa, genişlerse sivil toplum olabildiğine güç kazanacaktır. Karar mekanizmalarında, süreçlerde etkili olacaktır. Bu bizim insanımızı da geliştirir, ekonomimizi de geliştirir, eğitimi de niteliklendirir. Siyasi görüşler ne olursa olsun kayısıda bunu başlatacağım.”