SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Peki Kim Bu Evanjelistler?"

0
Güncellendi - 2017-11-14 04:26:58
A- A+ PAYLAŞ

Türk Ocakları Malatya Şubesi'nin sohbet programlarının sonuncusunda Emekli Kurmay Yarbay Hasan Yalçın Karataş, konuşmacı olarak yeraldı.

Şube Başkanı Nadir Günata'nın açış konuşması, Atatürk'ün anılması ve 10. yıl nutkundan bir bölümün izletilmesinin ardından konuşan Karataş, çeşitli konulara değindi ve şunları söyledi:

"KANUNİ, FATİH NASIL BİZİM GEÇMİŞİMİZSE ATATÜRK’TE BİZİMDİR.

Videoda da izlediniz. Atatürk Türk Milleti derken adeta vücudundaki tüm hücreleri ile konuşuyor. Ciğerlerinden çıkıyor adeta Türk lafı. O gerçek bir Türk milliyetçisi idi. 79. Ölüm yıldönümünde rahmet ve minnetle anıyoruz. Anadolu’da yaktığı bağımsızlık ateşi tüm sömürge halklara umut ışığı olmuştur. Onların bağımsızlık mücadelelerinin itici gücü olmuştur. Mahatma Gandhi “Mustafa Kemal Çanakkale’de İngiliz’leri yenene kadar ben İngiliz’leri tanrı zannediyordum” diyerek bağımsızlık fikrinin kendilerinde nasıl oluştuğunu söylemiştir. Atatürk bir defasında “ Ordu’yu imha etmek için mutlaka zabitanı mahvetmek, zelil etmek lazımdır” demiştir.

İşte Ergenekon’da, Balyoz’da, 15 Temmuz’da olan Gazi’nin bu tespitidir. Her üçünde de Ordu’muzun subay kadroları hallaç pamuğu gibi atılmıştır. Koca koca generaller, subaylar imam olarak bildikleri 30 yaşındaki adamların peşinden gitmişlerdir. Türk subayı nasıl vatandaşına kurşun yağdırır? Bunun izahı yoktur. Tarikatler ve cemaatler işin içine girince akıl, idrak, izan maalesef ortadan kalkıyor. Koca koca subaylar, generaller akıllarını, düşüncelerini başkalarının emrine veriyorlar maalesef. Bu aslında çok yeni bir mevzu değil. Hatırlayın 2. Körfez savaşında Amerikan askerleri güneyden operasyona başladıkları zaman herkes asıl fırtına Bağdat’ta kopacak, devrim muhafızları, Saddamın ordusu bunları perişan edecek diyorlardı. Osmanlı’nın en zayıf zamanında ve özellikle Kutul Amare’de çok büyük hezimetler yaşaya yaşaya İngiliz’ler ancak 4 senede Bağdat’a girebilmişken Amerikan askerleri 20 günde Bağdat’a girdiler ve tek kurşun atmadan Bağdat’ı teslim aldılar. Çünkü orada hüküm süren Kesri Zani diye bir tarikat vardı. Zamanla CIA’nın kucağına oturan bu tarikat o kadar güçlendi ki Saddam’ın karısı bile bu tarikata üye oldu. Kuvvet komutanları, subaylar hep bu tarikatın mensuplarıydı. İşte Amerikan askerleri Bağdat’a girince merkezden şeyh hazretlerine(!) gelen talimat ile Bağdat tek kurşun sıkılmadan teslim alındı. 15 temmuzda burada yapılmak istenen buydu. Aklını, iradesini kiraya vermiş olan alçaklara millet gereken cevabı verdi. Şimdi bu işler neden oluyor, bu kumpaslar ne için yapılıyor? Bu akşam bu sorunun cevabını vermeye çalışacağım sizlere. Neticede hedef bizim de içinde bulunduğumuz coğrafya. Yani siyonizmin Arz-ı Mevud coğrafyası.

İSRAİLİN TARİHÇESİ

İsrailoğulları 3400 yıl önce Mısır’dan çıkarılmışlar ve Filistin civarına yerleşmişlerdir. Burada Süleyman tapınağını yapmışlardır. Kudüs M.Ö. 597 yılında Babil kralı Nebulkadnezar tarafından kuşatıldı ve tapınaktaki hazineler götürüldü. Nebulkadnezar M.Ö. 586’da tekrar Kudüs’ü işgal ederek şehri yerle bir ettiler. Ve kutsal ahit sandığı bir daha görülmedi. Babil M.Ö. 571 yılında Persler tarafından yıkıldı. İbrani halkının malları Kudüs’e geri verildi. Cyrus onlara Süleyman tapınağının tekrar yapılmasını söyledi ve yapıldı. Bu ikinci tapınak da yahudilerin Roma’ya isyanı sonrası M.Ö. 70 yılında Titus komutasındaki Roma Ordu’su tarafından yıkıldı ve yahudiler dünyanın dört bir yanına dağıldılar. Mescidi Aksa’nın ilk biçiminin Bizans imparatoru I. Justinianus’un yaptırdığı bazilika olduğu kabul edilir. Hz. Ömer 638’de Kudüs’ü aldıktan sonra yapıyı değiştirmeden camiye çevirir. 1099’da Kudüs Haçlıların eline geçince saray haline getirilir. 1187 yılında Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü fethedince yeniden camiye çevirir. Kanuni Sultan Süleyman da bakımını yaptırıp, restore eder. Osmanlı bu coğrafyada 500 sene hüküm sürdüler. Birinci dünya savaşı sonunda Kudüs 1917’de İngiliz’lerin mandası altına girdi. İngilizler burada 40 sene hüküm sürdüler.

1880’li yıllarda Filistin topraklarında yahudiler tarımsal koloniler kurmaya başladılar. 1890’lara gelindiğinde siyonizm hareketlendi, evanjelistler heyecanlandı.

Peki kim bu evanjelistler?

Evanjelizm kelime manası olarak kitabı mukaddese (incile) yönelme demektir. Evanjelistler yahudi olmayan hristiyan siyonistlerdir. Kendilerini WASP (Beyaz, Anglo-Sakson, Protestan) olarak tanımlarlar. Bunlar yahudileri seçilmiş millet olarak kabul ederler. Yahudilerin vadedilmiş toprakları ele geçirebilmeleri için her türlü desteği vermektedirler. Bu yaklaşımlarını Tevrat’a ve İncil’e dayandırırlar ve kutsal bir görev zannederler. Bunlar haşa Tanrı’yı kıyamete zorluyorlar. İsa Mesih’in tekrar gelişi için ortamı oluşturmayı misyon edinmişlerdir. Bunun için yapmaları gerekenler şunlardır:

- Dağılmış haldeki yahudilerin Filistin’de bir devlet kurmalarını isterler, kuruldu.

- Kudüs’ün başkent olmasını isterler, oldu.

- İncilin dünyaya yayılması, kısmen gerçekleşti

- Mescidi Aksa’nın yıkılıp Süleyman tapınağının yeniden yapılması, gerçekleşmedi.

- Yahudilerin yedi yıllık karışıklık ve türbülans döneminde eziyet görmeleri, gerçekleşmedi.

- 144000 yahudi ve evanjelistlerin İsa Mesih tarafından göğe çıkarılması, gerçekleşmedi.

- Megido’da Armagedon savaşının olması. İyilerle kötülerin (müslümanların) arasındaki bu savaşta deccalin yenilmesi ve 1000 yıllık Armagedon krallığının kurulup İsa  Mesih tarafından adil bir şekilde yönetilmesi ve kıyametin kopması. Armagedon savaşını yahudiler yapacağı için onlara yardım etmeyi kutsal bir görev bilirler.

Bunlar yani Evanjelistler Tanrı’nın dünya işlerini yahudilere verdiğini uhrevi vazifeleri ise Evanjelistlere verdiğine inanırlar.

İşte yukarıda saydığım gerekçelerle ABD yahudilere çok ciddi yardımlarda bulunmaktadır;

1- Evanjelistlerin topladığı bağışlar

2- Amerika’daki para babalarının kişisel bağışları

3- ABD’nin resmi yardımları:

-Senede 3 milyar dolar yardım

-Hibe yardımlarının çoğu yahudilere gider

-Askeri ihaleler İsrail’e verilir

-Askeri araç, silah ve teçhizat modernizasyonu

-İsrail devlet tahvillerinin alınması

Amerikan Başkan’larının birçoğu evanjelisttir; Carter, Reagen, baba Bush, oğul Bush. Mesela W. Bush hatırlarsanız kendini İsa Mesih sanıyordu, ABD’yi ve kendini Tanrı’nın yeryüzündeki kutsanmış gölgesi olarak görüyordu, şeytanla savaştığını söylüyordu, Irak savaşından önce şeytanın Balta’sı olarak gördüğü Saddam’la savaşacağını söylüyordu, Haçlı savaşını başlattığını söylüyordu, kendisine yıldızların ötesinden mesaj geldiğini söylüyordu, 11 eylülden sonra kendini Tanrı’ya adadığını Tanrı’nın da kendisini başkan yaptığını haykırıyordu. Başkanlık seçimlerinde çok etkilidirler. ABD’de 100 milyon, tüm dünyada 500 milyon evanjelist vardır.

Dünyada 14 milyon yahudi var bunun 6 milyonu İsrail’de, 6 milyonu ABD’de 2 milyonu da dünyanın değişik yerlerinde dağılmış durumdadırlar. Lobicilik faaliyetleri İsrail’i dünyaya bağlayan çok önemli bir dış politika kanalıdır. Televizyon kanalları, gazeteler, Evanjelist siyonist dernekler eliyle çok ciddi lobi ve algı faaliyetleri yürütmektedirler.

İşte bu komplex ilişkiler ağının en önemli faaliyet alanı Ortadoğu’dur. Bu noktada ABD-İsrail-Ezoterik örgütlerin bir projesi olan BOP’tan bahsetmek gerekecek. Demokrasi, insan hakları diyerek geldiler ve 22 ülkenin siyasi ve coğrafi sınırlarının değişeceğini söylediler. Bu maskeler arkasına sığınarak acımasız bir sömürü hareketine başlamışlardır. Daha sonra projeyi geliştirerek genişletilmiş Ortadoğu ve kuzey Afrika projesi adını vermişlerdir. Zaten birinci dünya savaşında Ortadoğu’daki sınırlar etnik ve mezhepsel temeller üzerine bina edildikleri için iskambilden kaleler gibi hemen yıkılacak devletler ve sınırlardır. Irak’ın, Suriye’nin parçalanmış haritaları 25-30 sene önce Kivinum adlı siyonist dergide yayınlanmıştı. Bu çok önceden öngördükleri neticeleri da alıyorlar maalesef; Libya paramparça oldu, Mısır’da darbe oldu, Irak’ta 1 milyon müslüman öldürüldü, Suriye’de halen çatışmalar devam ediyor, en az 6 milyon Suriyeli ülkelerini terketmiş durumdalar. DEAŞ adı altında Batı’da ipten saptan kopmuş insanları Müslüman coğrafyasına gönderdiler. Buradaki radkal unsurlarla bunları birleştirerek ülkelerin dengelerini alt üst ettiler. Bu DEAŞ denen yapı sayesinde İslam’ı kötü göstermeye, terörle anılır hale getirmeyi amaçladılar.

Etnik, mezhepsel ne varsa kullanabilecekleri kullanıyorlar bölgenin dizayn için. Bizi de 40 senedir etnik terör örgütü ile meşgul edip bölmek istiyorlar. Tarikat, cemaat tuzaklarıyla sıkıştırıp, kilitlemek istiyorlar. 15 Temmuz sürecinde (10-20 Temmuz arası) PKK bölgede pasif kalıp eylem yapmamıştır. Fetöye destek vermiştir. 15 Temmuz darbesi gerçekleşse idi Fırat’ın öte tarafı ayrılacaktı, İstanbul’da 10 milyonluk federe bir yapı (finans merkezi) tasarlanmıştı. FETÖ ülke yönetimini ele geçirince Suriye’nin kuzeyinde PYD yapılanmasına devlet olma izni verilecekti. PKK Türkiye’den alacağını almış olacağından Kandil’e çekilip İran’a yüklenecekti.

15 TEMMUZUN MERKEZ ÜSSÜ İNCİRLİKTİ

15 Temmuzda Cumhurbaşkanını almaya gidecek ekip İncirlikten hareket edecekti. Fakat tezgahı sezen kahraman bir Türk subayı o bölgenin elektriğini kesti. Sonra tüm incirliğin elektriği kesildi. Buradaki görevli ekip hareket edemeyince B planı devreye girdi ve MAC timi Marmaris’e gitti. Onlar da plana tam hakim olamadıkları için başarılı olamadılar. Hatırlayın tim otelin yerini soruyordu. Eğer başarılı olsalardı Cumhurbaşkanı İzmir’deki NATO karargahına getirilecek, burada yapılacak bir iğne ile pasifize edilecek, Ankara’ya getirilip yalnızlaştırılacaktı. Sonraki süreçte Suriye’deki kimyasal bombalarla ilişkilendirilip Lahey Adalet Divanında yargılanacaktı. Ülke bu şekilde çökertilecekti. Allah’ın izni ve inayeti, milletimizin feraseti sayesinde bu hamleyi atlattık. Ancak karşı tarafta numara çok maalesef. Tekrar tekrar deneyecekler. Bu ABD-İsrail saldırganlığının bölgeye yönelik tertip ve planları devam edecektir. Çünkü yukarıda söylediğim gibi her iki taraf da (Evanjelist hristiyanlar ve yahudiler) bu işi kutsal bir görev olarak görüyorlar. İşte Suudi Arabistan. İslam’ın kutsal beldelerini bulunduran, petrol zengini bir ülke. Otokratik bir yönetim var. Terörle anılmaktan ve ABD müdahalesinden korktuğu için veliaht prens ılımlı İslam’a geçeceğiz diyor. Gerek vahabilik gerekse de otokratik yönetim anlayışı ile ılımlı İslam burada bölünme ve parçalanmaya sebebiyet verecektir. Trump’un damadı bir gece gizlice Suudi Arabistan’a geliyor, görüşmeler yapıyor ve oluşturulan bir komisyon eliyle prensler ve üst düzey bürokratlar yolsuzluk iddiaları ile tutuklanıyorlar. Suudi Arabistan dizayn ediliyor, esir alınıyor. Daha önce Trump’un kendisi geldi 300 milyar dolarlık silah satıp gitti hatırlarsanız. Suudi Arabistan’ın ARAMCO petrol şirketi halka açılacak ve bu iş için Çin borsası kullanılacaktı. Ama bastırdılar New York borsasına geçti Suudi’ler. Yaklaşık 2 trilyon dolarlık bir işlemden bahsediliyor. Lübnan Başbakan’ı Hariri Arabistan’a geliyor ve istifasını burada açıklıyor. Şimdi bu kuzey ırak referandumu sonrası Türkiye, İran, Irak ve Rusya bir ittifak oluşturdular. Şimdi İran bahane edilerek İsrail, Mısır Suudi, Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri arasında başka bir ittifak oluşturuluyor. Lübnan’da İran yanlısı Hizbullah’ın elinde balistik füzeler bulunuyor. Suriye Hizbullah’ında da var. Suudi Arabistan Mısır ya da İsrail ile Lübnan’a savaş açabilir. İran Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerine cevap verebilir. Ortalık taa Pakistan’a kadar yangın yerine dönebilir. Ama asıl amaç İsrail’in güvenliği tabii ki. ABD İsrail ikilisi cambaza bak cambaza diyerek petrolü ve yeraltı kaynaklarını götürüyor maalesef.

Bizim bu tertiplerden kurtulabilmemiz ve bu topraklarda bir ve bütün olarak yaşayabilmemiz için yapmamız gerekenler vardır:

1- Çocuklarımızı cemaat ve tarikatlere göndermemeliyiz

2- Milli eğitimimiz gerçekten milli olmalı, milli tarihimiz çocuklarımıza öğretilmelidir.

3- Aklı hür, fikri hür nesiller yetiştirmeliyiz.

4- İnançlı insanlarımız korkmadan, ürkmeden,dışlamadan Mustafa Kemal’i incelemeli ve iç cepheyi nasıl bütünleştirdiğini öğrenmelidirler.

5- Gençlerimizin hedefi, amacı, mefkuresi, ülküsü olmalı.

6- Varolan cemaat, tarikat ve STK’lar devlet yöneticiler tarafından iyi takip ve kontrol edilmeliler.

7- İç cephede herkes konuşma diline dikkat etmeli, milli birlik ve beraberliğe önem vermeliyiz. Kimseyi ötekileştirmeden herkesi kucaklamalı, nezaket ve zerafetle konuşmalıyız. Hoyratlıktan uzaklaşmalıyız.

8- Kur'an’da 700 ayette” akletmez misiniz” buyuruluyor. Derhal biat kültüründen vazgeçmeliyiz.

9- Şirketleşen cemaat ve tarikatlerden uzaklaşıp, dinimizi esas kaynaklarından okuyarak öğrenmeliyiz.

10- Osmanlı ve Endülüs’ün yıkılışı batıni/ezoterik tarikatların yetiştirdiği dönme/devşirme yöneticiler yüzünden olmuştur. Bu gerçeğin farkında olarak Türk milletine, Türk coğrafyasına ait olmaya çalışmalıyız.

11- Kur'an zulmün yerine adaleti, fitne ve fasadın yerine huzur ve barışı yerleştirecek ilkeler getirmiştir. Dinimizin insanlar arasında Allah’a yakınlıktan başka bir üstünlük kabul etmediği gerçeğini iyi anlamalı ve anlatmalıyız.

12- Cumhuriyet ve demokrasi Atatürk ve arkadaşlarının eseridir. Bize emanettir. Bizim şeref ve haysiyetimiz olduğunu unutmamalıyız.

13- Bölgemizde etnik ve mezhebi meselelerle bizi etnik ve mezhepsel körlüğe itiyorlar. Buna müsaade etmemeliyiz.

14- Dünyanın güç merkezinin Asya’ya kayıyor olmasını, Atlantik ekseninin gerilemesini ve AB’nin çözülüyor olmasını idarecilerimizin iyi kavraması ve yeni şekillenme doğrultusunda uygun pozisyon almaları gerekmektedir.

15- Kuzey Irak’ın İsrail ve Amerika’nın garnizonu olmasına müsaade etmemeliyiz."

Bülten

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

2 yorum yapılmış

  • İskender Korkut (6 yıl önce)
    Bu tür konferanslar okul salonlarında genç ve gelecek nesillere aktarılarak gündemde sıcak tutulmalı. Bu haberin her cümlesinde yerinde tespit var.Özellikle ABD liderleri için tapılan tarifler 'çuk' diye yerine oturmuş.Yüreğine sağlık değerli ağabeyim.
    0
    0
    Yanıtla
  • Abdulkadir (6 yıl önce)
    Çok güzel bir haber çok güzel bir konuşma. Defalarca okunması gerekiyor. Allah böyle bilgili insanların sayısını artırsın. Bu bilinci bütün ülke sathına yaymalıyız. Türk Ocağı Başkanı ve yetkililerini de tebrik ediyorum.
    0
    0
    Yanıtla