Prof. Dr. Orhan GÜNDÜZ
Malatya Turgut Özal Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi
Malatya hakkında bildiklerinizden 3 isim yazınız dendiğinde yer yüzündeki insanların ekseriyeti, kayısıyı ilk sıraya yazar. Niçin? Çünkü Malatya, belki ana vatanı değil ancak kayısının neşvünema bulduğu münbit toprakların yurdudur da ondan. Ondandır ki dünyanın en lezzetli ve en kaliteli kayısısın üretildiği yöre diye geçmiştir kayıtlara.
Kayısı ve Malatya, sadece birbirini tamamlamakla kalmaz aynı zamanda birbirlerine değer katar. Sadece bir bahçe bitkisi veya bir meyve olarak görmek doğru değil, Adına şarkılar, türküler, kitaplar yazılmış, festivaller düzenlenmiş, cadde/sokaklara ismi verilmiş, anıtlar yapıldığı için bir kültürel değer niteliği de barındırır kayısı.
O nedenle kayısıya, Malatya için sadece bir tarımsal ürün veya ekonomik değer olarak bakmamak, toplumsal bir refah aracı, sektör paydaşlarının yaşam tarzını yönlendiren ve kenti dünya ölçeğinde tanıtan güçlü bir aktör olarak bakmak gerekir.
Hele Malatya’da ticaretin olmazsa olmazı, lokomotifidir kayısı. Sadece Malatya’mı? idari sınırları başka vilayetlerin içinde kalan ancak Malatya kayısısı coğrafyası içerisinde olan Baskil, Elbistan ve Gürün’de de (AB coğrafi işaret tescilinde de Malatya kayısısının coğrafi yeri olarak buralar geçiyor) durum aynı. Bu yörede kayısının ekonomik değeri arttı mı otomotiv, inşaat, eğitim, mobilya, tekstil gibi birçok sektör de bu kazançtan pay alıyor. Depremin etkileri devam etmesine rağmen geçen yıl 400 Milyon Doların üzerinde ihracat yapılmış kayısıdan. TL karşılığı 15 Milyar TL’ye yakın.
Malatya’nın en kıymetlisi dersek yeridir kayısıya. Kayısı derken de tabi Malatya’ya has, Malatya’da tescilli Hacihaliloğlu, Kabaaşı, Çataloğlu gibi kurutmalık çeşitlerden bahsediyoruz. Malatya kayısısı tabirinin dünyadaki gerçek karşılığı “Malatya Kuru Kayısısı”dır. Malatya’da üzerine konuşulması, tartışılması, araştırılması gereken kayısı da kurutmalık kayısılardır. Bunların yerine sofralık çeşitleri konuşursanız, Malatya sıradan bir kent kategorisine düşer, bu da böyle biline.
Hal böyle iken bugünlerde kayısımız yine sahipsiz, fiyatı dibini gördü gibi şikayetleri duymamak mümkün değil. Çünkü bu yıl, rekolte yüksek gerçekleşti ve çevre ilçeleri de katarsanız Malatya’daki rekolte ile birlikte oldukça yüksek bir üretim gerçekleşmiş olacak. Uzun yıllar ortalaması olan 100 bin tona yakın ihracat gerçekleşse bile epey bir miktarın da stoklanmaya ihtiyacı olacak.
Peki biz (Malatya) ne yaptık/yapıyoruz. Hiçbir kurum/kuruluş/kişi kendisine bakmadan bir başkasına atıyor suçu, bunu görüyor ve izliyor Malatya. Fiyatlar yüksek olduğunda herkes kendine pay biçerken düştüğünde suçu başkasına atarak, kafasına kuma gömerek saklanmaya çalışanları izliyoruz. Siyasetten, Ziraat Odalarından, STK’lardan, Borsadan, Belediyelerden somut bir adım henüz atılmış değil. Hepsi TMO’ya yüzünü dönmüş, kurumun taban fiyat belirleyerek piyasa müdahalesini bekliyor. Hükümetin ve siyasetin iradesiyle TMO belki müdahale edecek ve beklentimiz de bu yönde. Ancak, bir başkasına ses yükselterek veya ondan yardım isteyerek görevinizi yerine getirmiş sayılmıyorsunuz. Benim bahçede kayısı olsun da komşunun ki dondan zarar görsün stratejisi her yıl işlemiyor maalesef.
Kayısı üretimi, fiyatı ve piyasa analizi kısa yazılarak anlaşılabilir bir konu değil. Üniversitelerimiz, Malatya Turgut Özal Üniversitesi Ziraat Fakültesi, enstitülerimiz bu konuda yetkin uzmanlarsa sahip. Malatya’da en çok bilgiye sahip ancak her nasıl oluyorsa bilgisine en az başvurulan, birlikte organizasyon yapmaktan kaçınılan, organizasyonlara kerhen davet edildiği izlenimi veren ve işsizlere iş bulma yeri gibi davranılan kurumlar, maalesef üniversiteler. Ancak üniversitelerin bilgiye ihtiyaç duyulan her yerde olmaya, her yere gitmeye ve özellikle üreticilerimize her daim koşullar ne olursa olsun katkı sunmaya hazır olduklarını da ayrıca ifade edelim.
Aslında bu yazıda, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) bu yıl mutlak surette piyasa müdahalesi yapması gerektiğini gerekçesiyle ifade etmek istiyordum. Ancak yazmaya başlayınca yukarıda yazdıklarım dilimden klavyeye aktı gitti.
Yaklaşık 4 yıl önce nihayetlendirdiğimiz bir TÜBİTAK projesinde kuru kayısının üretim maliyetini (bir kilo kuru kayısı maliyeti) yaklaşık 2.7 dolar/kg olarak hesaplamıştık. Aradan geçen zamanda enflasyona bağlı reel dolar kuru ve üreticin pazarlama masrafları da eklenince bugün 1 kg kuru kayısının yaklaşık 3 dolar olduğunu tahmin ediyoruz. Bunu bugün TL’ye çevirdiğinizde bir kilogram kuru kayısının maliyeti 100 TL’nin üzerinde çıkıyor. Buna stoklama ve diğer masraf unsurlarını eklediğinizde, çiftçinin bunu kaç TL’den satmasını bekliyorsunuz? Bu gün üreticinin satış fiyatlarının ortalama 80, 90 TL gibi bir seviyede gerçekleştiği haberlerini alıyoruz. Bu kesinlikle çiftçi açısından kabul edilebilir değildir.
Temel görevlerinden birisi piyasada taban fiyat belirleyerek üreticiyi korumak olan TMO’dan, yukarıdaki bilimsel veriler ışığında bu yıl gerçekleşen yüksek üretim miktarları ve dolayısıyla ihracatta yaşanacak sorunlar nedeniyle kuru kayısı için bir taban fiyatı mutlak surette belirlemesini ve Malatya çiftçisine bu müjdeyi en kısada vermesini bekliyoruz.
Kuru kayısı fiyatlarının düşük seyretmesi kent ekonomisini olumsuz etkileyecek, paranın dolaşım hızını azaltacak, doğrudan ve dolaylı olarak kayısıya bağlı sektörlerin canlılığını etkileyecektir. Bu durumda kent ekonomisinde, kamu eliyle yapılacak destekten daha fazla bir kayıp yaşanacağını öngörüyoruz. 2021 yılında üretim rekoltesi düşük iken ilk ve son kez TMO tarafından kuru kayısı için taban fiyat açıklanmış ancak bu gün taban fiyat belirlenmesine daha şiddetli şekilde ihtiyaç duyulmaktadır. O nedenle hep birlikte “Bugün değilse ne zaman?” diyoruz.