Türk havacılık tarihinde birçok ilki genç yaşta gerçekleştiren Tayyareci Nuri Bey, bundan 108 yıl önce 11 Mart 1914'te İstanbul-Kahire uçuşunu gerçekleştirirken şehit düştü.
AA muhabirinin derlediği bilgilere göre Tayyareci Nuri Bey, 1890'da Boyabat’ta dünyaya geldi. O dönemki adıyla Mühendishane-i Berr-i Hümayun olan harp okuluna 1907'de giren Nuri Bey, 1910'da teğmen rütbesiyle mezun oldu ve sonrasında 2. Ordu emrine atandı.
Fransa'da 1910'da askeri tatbikat olarak düzenlenen Picardie Manevraları'nda ilk kez uçakların kullanılması birçok dünya devleti gibi Osmanlı'nın da dikkatini çekti.
Bu dönemde, havacılık çalışmalarına önem veren Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa'nın öncülüğünde Yeşilköy'de Tayyarecilik Mektebi ve bir uçuş karargahı kurulması kararlaştırıldı.
Yine Mahmut Şevket Paşa'nın emriyle uçak satın alımı ve pilot yetiştirilmesi amacıyla Avrupa'ya gönderilmesi kararlaştırılan yabancı dil bilen 8 subaydan birisi de Nuri Bey oldu.
Fransa'daki Bucq Uçuş Okulu'ndan pilot mezuniyeti sonrası yurda dönen Nuri Bey, Yeşilköy Tayyare Mektebi'nde uçuş eğitimine devam etti. Bu uçuşları sırasında bir kez Hadımköy, iki kez de İstanbul üzerinde 1500 metre yüksekliğe kadar çıkan Nuri Bey'e başarısı dolayısıyla başarı belgesi verildi.
Nuri Bey'in Garp Ordusu emrine atandığı günlerde Yunanlar, ordu için Selanik'e getirilen uçakları yakınca, arasında Nuri Bey'in de bulunduğu havacılar, Mısırlı Prens Ömer Paşa'nın gönderdiği bir gemiye kıyafet değiştirerek binip İstanbul'a gelmeyi başardı.
Teğmen Nuri Bey İstanbul'a döndükten sonra kendisine verilen uçakla Osmanlı Ordusu'nun hareket rotasını takip ederek keşif uçuşları gerçekleştirdi.
İlk uzun mesafe uçuşuna imza attı
O dönemde genç ve yetenekli subayları havacılığa teşvik etmek amacıyla havada en az 1 saat kalabilecek tayyareciye verilen 5 bin kuruşluk ödülü ilk alan da İstanbul ve Çatalca üzerinde birkaç kez bir saatten fazla uçan Nuri Bey oldu.
Türk havacılığının gelişmeye başladığı günlerde Türkiye üzerinden Mısır'a geçecek Fransız uçağını karşılamak için Edirne Uçak Müfrezesi'nden Pilot Teğmen Nuri Bey İstanbul'a çağrıldı.
Nuri Bey, Edirne-İstanbul arasındaki 240 kilometrelik hava yolunu hiç yere inmeden bir defada geçebilmek için beraberinde Teğmen Hami Bey ile 24 Ekim 1913'te havalandı. Kalkıştan itibaren kalın bir sis tabakasının içine giren ve sisten kurtulmak için yüksek uçuş gerçekleştiren iki pilot, uçak motorunun bir pistonunun bozulmasına rağmen Safraköy'e inmeyi başardı. Edirne-Babaeski-Çorlu-Çatalca üzerinden Yeşilköy'e uzanan bu uçuş, Türk havacılık tarihinde yapılan ilk uzun mesafe uçuş oldu ve Nuri Bey 10 altınla ödüllendirildi.
Harbiye Nazırı Enver Paşa, Balkan Savaşı'nın acı hatıralarının silinmesi ve Fransız havacıların yarattığı hayranlığın Türk pilotlarına çevrilmesi amacıyla iki uçaklık bir filonun Kahire'ye gitmesini kararlaştırdı.
Bu uzun uçuş birtakım aşamalara ayrıldı, uçakların inecekleri alanlar önceden hazırlanarak, yakıt ikmal noktaları Konya ve Halep olarak belirlendi. Bu yolculuğa Pilot Fethi ve Nuri Bey'ler seçildi. Rasıt olarak Fethi Bey'e Sadık Bey, Nuri Bey'e de Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey refakat etmek üzere görevlendirildi.
İlk posta uçuşunu gerçekleştirdi
Bu tarihi yolculuk, 8 Şubat 1914 günü yağmurlu bir havada başladı. Saat 09.10'da İstanbul'dan havalanan Nuri Bey, havanın gittikçe kötüleşmesi üzerine Bursa üzerinden geriye dönerek Yeşilköy'e indi. Öğleden sonra sisin dağılması üzerine yeniden havalanan Nuri Bey, bu kez de Karamürsel üzerindeyken motor arızası yaşayınca İznik'e inmek zorunda kaldı. Arızanın giderilmesinden sonra yeniden hareket ederek Osmaneli'ne gelen Nuri Bey, buradan itibaren kendisine verilen Bilecik ve Eskişehir postalarını da taşıyarak, Türkiye'nin ilk posta uçuşunu da gerçekleştirmiş oldu.
Eskişehir'e 12 Şubat'ta ulaşan ve 14 Şubat'ta yeniden hareket eden Nuri Bey, yine yoğun sis nedeniyle uçağın rotasını Bolvadin'e yönlendirdi ve buraya inerek bir süre bekledikten sonra Akşehir'e ulaştı. 15 Şubat'ta Akşehir'den hareket eden ve motor arızası nedeniyle Osmaniye'ye, buradan havalandıktan sonra da hava muhalefeti nedeniyle Karakaya köyüne inmek zorunda kalan Nuri Bey, Konya'ya ancak 17 Şubat'ta ulaştı.
Yolculuğun en zor bölümü Toros Dağları'nı aştıkları yer oldu. 18 Şubat'ta Konya'dan havalanan Nuri Bey, Karaman'ı geçip Toros eteklerine gelince ters rüzgarlar nedeniyle yükselemediği için Karaman'a dönmek zorunda kaldı. Uçağın rasıtla beraber Toros Dağları'nı aşmasının mümkün olamayacağı anlaşılınca Nuri Bey, 19 Şubat'ta Karaman'dan tek başına hareket ederken, Rasıt Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey ise trenle Tarsus'a gitmek zorunda kaldı. İki arkadaş Tarsus'ta buluşarak 22 Şubat günü yaptıkları uçuşla Adana'ya ulaştı.
Adana'dan 21 Şubat'ta hareket ettikten kısa bir süre sonra buji arızası nedeniyle Misis'e inen Nuri Bey, bir gün sonra tekrar yola çıkarak 23 Şubat'a Halep'e ulaşabildi. Tarihi uçuşun diğer kahramanı Fethi Bey ve Rasıdı Sadık Bey'in içinde bulunduğu uçak ise 27 Şubat'ta Şam yakınlarındaki Taberiye Gölü civarındaki Cehennem Vadisi'nde düşerek şehit oldu. Nuri Bey ve İsmail Hakkı Bey, elim kazanın olduğu gün Şam'a ulaştığında çok sevdiği arkadaşlarının cenazeleriyle karşılaştı.
Arkadaşları gibi Kahire'ye varamadan şehit düştü
İlk plan gereği Kudüs ve el Ariş üzerinden Kahire'ye uçması gereken pilotlar, İstanbul'dan gelen emirle eski rotadan vazgeçerek sahil üzerinden uçuşa devam etmeye başladı. Nuri Bey, emir üzerine sahili izleyerek Beyrut'a, oradan da 9 Mart 1914 günü Yafa'ya geldi. Artık Mısır'a yaklaşılmış, son bir aşama kalmıştı. Hem dinlenmek hem de uçağın bakımını yapmak amacıyla uçuşa bir gün ara verildi. 11 Mart 1914 günü halk Yafa Meydanı'nda toplanmış, uçağın havalanacağı anı merak ve heyecanla bekliyordu. Bu sıralarda Mısır'da da Nil kıyılarına gelecek Türk uçağını karşılamak için büyük bir hazırlık yapılıyordu.
Yafa'dan havalanacağı gün, karadan denize doğru esen rüzgarı önden almak isteyen Nuri Bey, kalkışı dağlara doğru yapmaya karar verdi ancak meydanın konumu gereği ancak denize doğru kalkış yapılabilirdi. Bu durumda rüzgarın deniz yönüne doğru eseceği ana kadar beklemek gerekiyordu ancak bekleyiş birkaç günü bulabilirdi. Bunun son aşamasına gelmiş uçuşa gölge düşüreceğinden çekinen Nuri Bey, rüzgarı arkasına alarak alanda toplanmış halkın coşkulu tezahüratlarıyla uçağı havalandırdı.
Bir süre deniz seviyesine yakın uçan Nuri Bey, dönüş yaparak rüzgarı önden almak istedi ancak bu hamlesi, uçağın hızını daha da düşürdü. Yeterli sürati olmayan uçak havada daha fazla tutunamayarak denize düştü.
Rasıdı İsmail Hakkı Bey, yüzme bilmediği için uçağın üzerine çıkarken, Nuri Bey üzerindeki deri elbiselerle sahile doğru yüzmek istedi ancak giysileri ağırlaşınca uçağa geri döndü. Nuri Bey, İsmail Hakkı Bey'in yardımıyla su üzerinde yüzen uçağa çıkmayı başardı ancak bu sırada çok fazla su yutmuştu. Uçağa kayıklarla ulaşanların yardımıyla iki pilot hastaneye kaldırıldı, ancak Nuri Bey, bütün çabalara rağmen kurtarılamadı.
Genç yaşta kendi grubunda ilk bröveyi alan, uçağıyla ilk kez 1500 metre yüksekliğe çıkan, Türk havacılık tarihinde 240 kilometrelik mesafeyi tek uçuşla ilk kez aşan ve birçok ödülün sahibi olan Nuri Bey, İstanbul-Kahire uçuşunu tamamlamaya bir etap kalmışken 11 Mart 1914 günü şehit oldu ve adını Türk havacılık tarihine altın harflerle yazdırdı.
Nuri Bey de tarihi uçuş sırasında şehit olan arkadaşları Fethi ve Sadık Beylerin toprağa verildiği Şam'da defnedildi.
İstanbul, AA