Bir Güzel İnsan: Celal Birsen
Kıymetini ya gidince ya ölünce daha iyi anlıyoruz insanların, kıymet verdiklerimiz..
Suat KOZLUKLU
Bir güzel insan Celal Birsen’i sonsuzluğa yelken açalı aradan 12 yıl geçti...
Malatyamızın Pütürge ilçesinden çıkan bu güzel insan tırnaklarıyla kazıyarak adıyla marka haline getirdiği ‘Celal Birsen Şemsiyelerini’ sektöre getirdiği yenilikler ile Türkiye'nin adını dünyaya taşıyan öncü bir isimdi.
Celal Birsen, kendi adını taşıyacak şemsiye markasının temelini Eminönü sokaklarında atmıştı. 1985’te yağmurlu günlerde paltosunun ceplerine doldurduğu şemsiyeleri satarak işe başlamış ve yılmadan kısa sürede adını marka haline getirdi. 20 metrekarelik mağazada doğan marka, 40 bin metrekarelik dünyanın en büyük şemsiye fabrikası haline geldi ve 56 ülkeye ihracat yapan, 140 model şemsiye üreten bir dev olmuştu...
Ve daha yapacağı çok şey vardı ama ‘ölümün adı zaten kalleşti!’...
“Bir güzel insan geçti bu fani dünyadan, adı Celal Birsen’di…”
Tarihler 14 Şubat 2009’u gösteriyordu... Yani, 12 yıl önce bugün...
Edirne'den İstanbul'a geliyordu. Muhsin Erdoğan abimiz kullanıyordu aracı… TEM Otoyolu Esenyurt mevkiinde kontrolden çıkarak takla attılar. Ölüm, susmak zorunda bırakır insanı. Ne zaman gelirse gelsin. Hangi yaşta gelirse gelsin. Susmuştuk, gözyaşlarımız hariç…
Bütün ölümler erkendir demişti ozan. Bütün ölümler aynı zamanda bir arkadan vurmadır. Yüze gülen bir pusu, gözlerinin içine baka baka hazırlanan bir tuzak. ‘Ölüm adın kalleş olsun’ demişti Enver Gökçe. Bütün ölümler yaşam için bir kalleşliktir. Yaşam için, yaşanmış olanlar ve yaşanacak olanlar için. Goethe, yaşadığımız her an kendi hakkını ister demişti.
Kocaman bir yürek daha kayıp gitti bu kupkuru dünyadan. Biraz daha azaldı insan olan yanımıza dokunan nahif ifadeler; merhametin, vefanın ve en güzel duyguların boynu bükük şimdi, hicran yine müstehzi bir edayla gülümsüyor bir köşede...
Kıymetini ya gidince ya ölünce daha iyi anlıyoruz insanların, kıymet verdiklerimizin ya da yitip de gidince uzak diyarlarda... Çünkü istiyoruz ki herkes ‘gel’ dediğimizde koşsun ve gelsin, derdimizle hemhal olsun.. ‘nen var’ diye sarmalasın bizi.. Sorgusuz sualsiz bassın bağrına…
Ümit Yaşar Oğuzcan bir şiirinde:
“Açlara ekmekle bir sıcak Çorba
Susamışlara bir yudum su verin
Biraz serinlesin Çatlak dudaklar
Dinsin kazıntısı aç midelerin
Uykusuz olana bir yatak serin
Evinizde gecelerce uyusun
Ateşler yakın ki üşüyenlere
Sıcak ayakları elleri olsun
Kimi bacaktan, kimi gözden yoksun
Bir dünya üstünde yaşamak için
Çıplakla giyimli, güzelle Çirkin
Çıplağı giydirin, Çirkini sevin
Ölüm kapınızı Çaldığı zaman
Bir sevginiz olsun dünyada kalan.”
diyerek, güzel yaşamak ve adımızı her daim yaşatacak kalıcı bir esere imzamızı koymak için önümüzde bir fırsat olduğunu hatırlatıyor bize.
Bir Celal Birsen göçtü bu alemden 12 yıl önce bugün.. Hayatın bütün bezginliğini, yorgunluğunu ve yalnızlığını yüklendiği o melal vurgunu bakışlarıyla.. Sessizce.. Şiir hüznüyle...
Bizlere bahşedilmiş olan yaşama sanatını anlamak ve en iyi bir şekilde değerlendirip, bu kubbede hoş bir sadâ bırakmak duâ ve ümidi ile…