Pek Haksız da Sayılmaz..!
Partizanca yaklaşımla kamunun parasını ‘çar çur’ etmeye de kimsenin hakkı yok!
Suat KOZLUKLU
Malatya Haber’i okurken gözüm Malatya’nın başarılı gazetecilerinden Güler HAZAR imzalı bir habere ilişti. Hazar, bu yıl 7. düzenlenen Malatya Uluslararası Film Festivali için memleketime gelen sevgili dostum sanatçı Rıza Sönmez ile bir röportaj yapmış. Büyük bir keyifle okuduğum söyleşide Sönmez, film festivallerinin sinemanın geniş halk kitlelerine taşınabilmesi açısından büyük önem taşıdığını, ancak Türkiye’deki festivallerin birkaçı dışında uzun ömürlü olamadığını söylüyordu.
Temennim odur ki, Malatya Uluslararası Film Festivali uzun ömürlü olur, dünyanın dört bir yanında çekilen nitelikli filmler Malatyalı, Malatya’da yaşayan sinemaseverlerle buluşur. Daha ötesi Malatya bir “sinema şehri” olur. Ancak Sönmez’in bu noktada yaptığı değerlendirme ve uyarılar festivalin bir geleceğinin olmasının pek kolay iş olmadığını, belirli ölçütlere dikkat edilmez ve gereği yapılmazsa film festivaline ilişkin beklentilerin hayal kırıklığı yaratabileceğini anlatıyor. Sönmez, bu tespit ve uyarılarında pek haksız da sayılmaz.
Sönmez; “...Film festivallerinin, mutlaka 'bir kimliği' ve 'niceliğinin' yanında 'bir düzeyinin' olması gerekir” diyordu. Ben usta oyuncunun bu sözleri sarf ederken ülkemiz geneline şamil konuştuğunu varsaymakla birlikte “acaba Rıza, Malatya Film Festivali için de böyle bir tehlike mi gördü?” demekten kendimi alamadım.
Söyleşide Rıza’nın, üzerinde ciddiyetle düşünmemiz gereken, can alıcı bir tespiti var. Bunu da “…Festivallerin en büyük tehlikesi yerel yönetimler ve valilikler tarafından yürütülüyor olması. Festivaller, döner kaynakları olan vakıflar tarafından yürütülmeli. Vakıfların yöneticileri de hem Türkiye’den hem de dünyadan yöneticiler olabilir. Bunun örnekleri var” sözleriyle açıklamış.
Açıkçası, festivalin devlet kurumları tarafından değil de “sivil yapılanmayla” organize edilmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyor. Bunu söylerken devlet kuruluşlarına karşı bir tavrı olduğunu söylemiyor kuşkusuz. Sinemanın sonuçta bir sanat olduğunu, devlet kurumlarının, belki haklı olarak bazı noktalarda çekimser davranabileceğini, bunun da sinema sanatının yapısına ters olabileceğini demeye getiriyor.
Festivalin bütçesine de değinmeden geçemeyeceğiz. Festival bütçesinin Malatya kamuoyunu rahatsız ettiğine dair izlenimlerimiz var. Festivalin ilimize olumlu katkılarının olduğuna ve olacağına inanan biriyim. Festivalin önümüzdeki yıllar üzerine koyarak gitmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak, 'yanlış bütçe' kullanımıyla ve 'şeffaflıktan uzak' hareket ederek festivalin ipinin çekileceği, belki de festivalin sonunun da “bütçe meselesi” olabileceğini tahmin ediyorum. “Şan olsun şenlik olsun, para benim değil mi istediğim gibi harcarım, istediğim kişiye de yaptırırım” şeklindeki ‘hastalıklı düşünceden’ biran önce sıyrılmak lazım. Partizanca yaklaşımlarla kamunun parasını ‘çar çur’ etmeye de kimsenin hakkı da yok.
Bu noktada gereğini yapmak en başta Vali ve Büyükşehir Belediye başkanına düşüyor.
Ve son söz;
Yönetmenliğini yaptığı ilk uzun metraj filmini Malatya Uluslararası Film Festivali kapsamında sinemaseverlerle buluşturan sinema ve tiyatro oyuncusu güzel insan Rıza Sönmez’e, ‘yolun ve bahtın açık olsun’ diyorum.
Kalın sağlıcakla…