Angola, Togo ve Nijerya'yı ziyaret edecek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ilk durağı olan Angola'nın başkenti Luanda'ya hareketi öncesinde Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde açıklamalarda bulundu.
Mevkidaşlarının davetlerine icabetle Angola, Togo ve Nijerya'ya hareket edeceğini, Afrika ziyaretinin ilk durağının Luanda olacağını belirten Erdoğan, ziyaretinde kendisine bakanlar ve milletvekillerinin yanı sıra iş dünyasının temsilcilerinin de eşlik ettiğini söyledi.
Başbakanlığı dahil bugüne kadar 28 Afrika ülkesine 38 ziyaret gerçekleştirdiğini aktaran Erdoğan, aynı şekilde büyük çoğunluğu ilk kez olmak üzere Afrika ülkelerinin devlet ve hükümet başkanlarını Türkiye'de misafir ettiklerini belirtti.
Angola ve Togo'ya, Türkiye'den cumhurbaşkanı düzeyinde ilk resmi ziyaretler olması dolayısıyla bu seyahatin ayrıca önem taşıdığını vurgulayan Erdoğan, Angola Cumhurbaşkanı Joao Manuel Gonçalves Lourenço'nun Türkiye'yi ziyaretinden yaklaşık 3 ay sonra yaptıkları bu ziyaretin, ülkeler arasında yeni bir dönemin de başlangıcı olacağını kaydetti.
"Savunma ve güvenlik boyutlarında önemli adımlar atacağız"
Görüşmelerde ikili ilişkilerin tüm yönlerini etraflıca ele alacaklarını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ziyaretim sırasında Angola Meclisi'ne de hitapta bulunacağım. Başkent Luanda'da gerçekleşecek iş forumu, iki ülke özel sektör temsilcilerini bir araya getirecektir. İkili ilişkilerimizin savunma ve güvenlik boyutlarında da önemli adımlar atacağız. Batı Afrika turumuzun ikinci durağında ise Togo'da olacağız. Değerli dostum Cumhurbaşkanım Faure Gnassingbe 2014 yılındaki göreve başlama törenime iştirak etmişti. Son dönemde Togo ile bakan düzeyinde gerçekleştirilen karşılıklı ziyaretler, ikili ilişkilerimizde önemli bir ivme yakalanmasına vesile oldu. Lome Büyükelçiliğimizi 1 Nisan itibariyle faaliyete geçirdik. Böylece Afrika'daki büyükelçiliklerimizin sayısı 43'e yükseldi. Togo'da yapacağımız görüşmelerde ülkelerimiz arasındaki ilişkileri nasıl daha ileri noktalara taşıyacağımızı da ele alacağız. Togo Cumhurbaşkanı'nın ev sahipliğinde Burkina Faso Cumhurbaşkanı Sayın Roch Marc Christian Kabore ve Liberya Cumhurbaşkanı George Weah ile bir çalışma yemeğinde bir araya geleceğim. Hem Burkina Faso hem de Liberya cumhurbaşkanları ile ikili görüşmeler de gerçekleştireceğim."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrika turunun son durağının İslam İşbirliği Teşkilatı, Afrika Birliği Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı D8'in önemli üyelerinden Nijerya olacağını bildirdi.
Bu ziyaretinde Türkiye-Nijerya ilişkilerini, her boyutta nasıl daha ileri taşıyabileceklerine ilişkin kapsamlı görüş alışverişinde bulunacaklarını belirten Erdoğan, "Nijerya, geçtiğimiz yıl 2 milyar dolar büyüklüğündeki ticaret hacmi ile Sahra Altı Afrika'da en büyük ticaret ortağımız oldu. Bu rakamı 5 milyar dolar seviyesine taşımayı hedefliyoruz. Nijerya ile askeri, savunma sanayi ve terörle mücadele alanlarında gelişmiş ilişkilere sahip olduğumuzu da hatırlatmak isterim." dedi.
"Biz Afrika ülkeleriyle iş birliğimize kısa vadeli ve çıkar odaklı bakmıyoruz"
Erdoğan, "Türkiye ile Afrika'yı her alanda yakınlaştırmaya devam ediyoruz. Kıtada gün geçtikçe genişleyen diplomatik ağımızla 2020 yılı sonu itibariyle 25 milyar doları geçen ticaret hacmimizle Türkiye, Afrika ülkeleri için stratejik bir ortak olarak öne çıkıyor. Maarif Vakfı Okulları, Yunus Emre Kültür Merkezleri, Türk Kızılay'ı, TİKA gibi kurumlarımızın çalışmaları da Afrikalı kardeşlerimizle gönül köprülerimizi sağlamlaştırıyor." diye konuştu.
3. Türkiye-Afrika İş Forumu'nu seyahatinin hemen ardından 21-22 Ekim tarihlerinde İstanbul'da gerçekleştireceklerini belirten Erdoğan, 17-18 Aralık'ta da Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi'ne İstanbul'da ev sahipliği yapacaklarını ifade etti.
Böylece ilkini 2008 yılında İstanbul'da, ikincisini 2014 yılında Malabo'da düzenledikleri ortaklık zirvelerini kurumsallaştırmış olacaklarını dile getiren Erdoğan, "21. yüzyılda, Afrika kıtasının rolünün belirleyici olacağı inancıyla kıta ile ilişkilerimizi kazan-kazan ve eşit ortaklık temelinde ilerletmek istiyoruz. Biz Afrika ülkeleriyle iş birliğimize asla kısa vadeli ve çıkar odaklı bakmıyoruz. Başkaları gibi eski sömürge düzenlerini yeni yol ve yöntemlerle devam ettirmeye çalışanlardan da değiliz. Afrikalı kardeşlerimizle birlikte başarmak, birlikte yürümek arzusundayız." değerlendirmesini yaptı.
"Türkiye bir hukuk devletidir. Bunu Bay Kemal'e hatırlatıyorum"
Bir gazetecinin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun sosyal medyada memur ve bürokratlara yönelik paylaştığı videoyu nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine Erdoğan, "Bu açıklama tabii CHP zihniyetinin vesayet zihniyeti olduğunun açık bir itirafıdır. Bürokrasiyi özellikle seçilmiş hükümete karşı çıkmaya davet etmek vesayet çağrısından başka bir şey değildir. Tabii bu CHP zihniyetinin ilk böyle bir çılgınlığı da değildir. Bu hukuk dışı çağrı kamu düzenine ciddi bir tehdittir. Bunlar ne devlet yönetiminin ne milli iradenin ne de demokrasinin ne olduğunu biliyorlar. Bunlardan tamamıyla uzak bir yapının maalesef tezahürü." diye konuştu.
Milletin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi için iradesini ortaya koyduğunu, bu tercihin bir sebebinin de vesayet düzenini kalıcı olarak ortadan kaldırmak olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Hatırlayın, parlamenter sistemde bürokrasiyle seçilmiş irade arasında hep çatışmalar olurdu. CHP zihniyeti her zaman bürokrasiyi, seçilmiş iradeyi sınırlandıracak bir enstrüman olarak kullandı ve bundan artık milletçe de tabii ki bıktık. Milletimiz de bütün bunlardan bıktığı içindir ki başkanlık sistemini tercih etti. Yeni sistem ise bürokrasinin siyaset yapmasının millet hilafına adım atmasının önüne geçti. Yeni sistem bürokrasisinin siyasi olma özelliğini ortadan kaldırdı ve bürokrasiyi gerçek anlamda idari bürokrasi haline getirdi. Biz CHP'nin özlemini çektiği vesayet düzeninin defterini çoktan dürdük. Bay Kemal'in heves ettiği vesayet günleri artık geride kaldı. Boş heves. Diğer taraftan, Türkiye bir hukuk devletidir. Bunu Bay Kemal'e hatırlatıyorum. Burası bir hukuk devletidir. Bir kabile devleti değildir. Bay Kemal'in adeta oyun oynadığı bir alan da değildir. Ve şunu bilmesi lazım, heves ettiğiniz günler -ki vesayet günleridir- onlar da geride kaldı."
Cumhurbaşkanından en alt düzeydeki memuruna kadar herkesin görevini hukuka uygun yapmak mecburiyetinde olduğunun altını çizen Erdoğan, aynı mecburiyetin tüm siyasetçiler ve elbette muhalefet mensupları için de geçerli olduğunu ifade etti.
Erdoğan, "Kılıçdaroğlu'nun kamu görevlilerine yönelik bu tehdidi, siyasi garabetini bir kenara bıraktım aynı zamanda açıkça bir suçtur." diyerek, şöyle devam etti:
"Sen nasıl olur da bu ülkenin memurlarını tehdit edersin? Bir taraftan kalkıyorsun öğretmenleri tehdit ediyorsun. Bir taraftan memurları tehdit ediyorsun. Yeri geliyor polisi, yeri geliyor yargıyı tehdit ediyorsun. Sen kimsin ya? Böyle bir şeyi nasıl yaparsın? Bugüne kadar AK Parti zihniyetinden şu 19-20 yıl içerisinde böyle bir şey duydun mu? Yerel seçimlerde iş başına geldiniz. Belediyeleri boşaltıyorsunuz. Ve bütün bunlar olurken AK Parti iktidarı elindeki gücü size karşı bu şekilde düşündü, böyle bir adım attı mı? Hayır. Gerçi Kılıçdaroğlu'nun kamu görevlilerini hatta genel olarak milletimizi ilk tehdidi de bu değildir. Daha önce, yine söylüyorum, hakimlerden başladı, polislere, öğretmenlere kadar pek çok kamu görevlisine kendi aklınca tehditler savurdu. Şimdi bir de tarih veriyor. Ve yarın pazartesi. Pazartesiden itibaren bu ülkede memurların vay haline. Hadi bakalım. Göreceğiz. Ne yapacağını göreceğiz. Bay Kemal, bu alan boş değil. Ve bu ülkede memurunun, hakiminin, polisinin, öğretmeninin, bütün bunların haklarını savunan bir iktidar vardır."
"(Merkez Bankası) Bağımsız olduğu içindir ki sana randevuyu istediğin gün verdi"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Merkez Bankası'nın bağımsızlığını tartışıyorsun. Merkez Bankası Başkanı sana randevu verdi mi? Randevu istediğin gün sana randevu verdi mi? Randevu verdi. Eğer bağımsız olmamış olsaydı sana bu randevuyu vermeyebilirdi. İşte bağımsız olduğu içindir ki sana randevuyu istediğin gün verdi. Ve yalan yanlış açıklamalarına da ziyaretten çıktıktan sonra hala medyayı kandırmaya kalkıyorsun, halkı kandırmaya kalkıyorsun. Verdiğiniz rakamlar baştan aşağı yalan-yanlış ve utanmadan, sıkılmadan böyle bir ziyareti gerçekleştirdiğini de ifade ediyorsun." şeklinde konuştu.
"Tabii Bay Kemal yeri geldi çiftçiyi tehdit etti. Yeri geldi esnafı tehdit etti. Yeri geldi toplumun hemen her kesimini tehdit etti. Her şeyden önce bu dil, vesayet ve darbe dönemlerinin dilidir. Biz CHP'nin bu diline alışığız." diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Her şeyden önce Türkiye vesayeti de darbe zihniyetini de gömeli çok oldu. Tabii Bay Kemal o zamanlar siyaseti hiç de bilmiyordu. Yeni yeni güya bu işe alışacak ama buna alışabilmesi de çok zaman alacak ve ondan sonra da herhalde 'Elveda siyaset.' diyecektir. Ve sanıyorum bu zat Türkiye'nin hala tek parti CHP'si faşizminde veya kendisinin kamu görevlisi olarak bulunduğu 28 Şubat döneminde olduğunu sanıyor. Bu zatın FETÖ'cülerin, PKK'lıların ve kendilerini desteklediklerini açıkça beyan eden kimi ülkelerin gazıyla kendini bu şekilde ortaya atarak rezil etmesinden Türk siyaseti adına doğrusu ben de üzüntü duyuyorum. Koronavirüse bile çare bulma aşamasına gelen tıp ilminin bu zatın acınası haline de bir çözüm geliştireceğine inanıyorum. Türkiye'nin üstelik de dünyanın içinden geçtiği şu kritik dönemde bu tarz yıkım siyasetine değil, eser ve hizmet siyasetine ihtiyacı vardır. CHP'ye gönül veren vatandaşlarımı da partilerini bu acıklı durumdan kurtarmak üzere harekete geçmeye davet ediyorum. Diğer taraftan bu hukuksuz çağrının zillet ittifakında kol kola yürüdükleri terör örgütü güdümündeki partinin sivil itaatsizlik çağrısıyla benzerlik göstermesi de manidardır. Kamu düzenini bozmak için dostlarıyla söylem birliği ve rol paylaşımı yapmışlar. Merkez Bankası ziyareti ise gerçekleri görmesi bakımından umarım yine de kendisi için faydalı olmuştur. Tabii ancak ziyaret sonrası yaptığı açıklamalarda görülüyor ki kim hangi doğru ve gerçek bilgiyi verirse versin, CHP yöneticilerinin bunları anlamadığı aşikardır."
"Anketlerle millete psikolojik operasyon çekme çabaları her zaman olmuştur"
Son dönemde farklı platformlarda sık sık anketlerin yayımlanması ve anket sonuçlarının yurt dışındaki çeşitli gazetelerde yer almasıyla yapılmak istenenin ne olduğuyla ilgili sorulan bir soruyu yanıtlayan Erdoğan, ortaya çıkan anketlerin kimler tarafından, ne amaçla yapıldığının ortada olduğunu söyledi.
Bu tür anketlerdeki manipülasyonlardan ciddi manada bıktıklarını aktaran Erdoğan, gerçekçi anketlerin ise manipülasyonları ayaklar altına alacağını belirterek, şöyle devam etti:
"Anketlerle millete psikolojik operasyon çekme çabaları her zaman olmuştur. Biz bunlardan bıktık ve bunlara da alışığız. Kamuoyu araştırma ve anket şirketlerine benim güvenimin kalmadığını daha önce de hatırlayın, açıklamıştım. Son seçimlerde sonuçları bırakın bileni, yakın tahminde bulunan şirket bile çıkmadı. İşte şahsımın Cumhurbaşkanı seçildiği o seçimlerde bunu çok açık, net gördük. Birçok anket şirketi bu işin ticaretini yapar hale geldi. Çalıştıkları partinin beklentilerine göre de ortaya sonuçlar çıkardılar. Yalan terörü, algı operasyonları ve kişi kurum suikastlarıyla AK Parti'ye ve hükümetimize saldıran kesimler şimdi de anketlerle algı operasyonlarına devam ediyorlar ve Cumhur İttifakı'nı ellerinden geldiğince küçük göstermenin gayreti içerisinde bulunuyorlar. Sahte ve hileli anketlerle vatandaşları yönlendirebileceğini zannedenler, bu yolla toplum mühendisliği yaparak millete istikamet çizmeye çalışıyorlar."
Türkiye'de seçim konusu açılınca bilinçli olarak bir kesimin anketleri öne çıkardığını ve oradan bir şeyleri kendilerine toparlamaya çalıştıklarını aktaran Erdoğan, milletin gönlüne giremeyenlerin, anlatacak icraatı olmayanların yalan, yanlış, hileli ve sahte anketlerle milleti yönlendirebileceklerini sandıklarını söyledi.
Altyapı ve üstyapı gibi alanlarda Türkiye'nin dört bir yanında eserleri olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları belirtti:
"Acaba muhalefetin hangi eseri var da vatandaşıma, milletime 'Biz şurada şunu yaptık, altyapı olarak şunu yaptık, üstyapı olarak şunu yaptık' diyebilecekleri bir eser var mı? Benim milletim bunları görmüyor mu sanıyorsunuz? Hepsini görüyor. Bu şekilde de sandığa gidecektir. Sandık yatırımların aynasıdır. Ve bu yatırımların aynası olarak aynı zamanda milletin gönlünde şaşmaz yerini alan AK Parti'yi inşallah Haziran 2023'te de yoluna 'devam' diyecektir. Ben milletimizin bu balon anketlere gereken cevabı en güzel şekilde vereceğine inanıyorum."
Erdoğan, Türkiye'nin ABD'den 40 adet F-16 satın alacağına dair bir talebin gündeme geldiğiyle ilgili sorulan soruyu ise şöyle yanıtladı:
"Bu konu, tabii malum F-35 konusuyla bağlantılı bir konu, yani bizim böyle bir durumumuz söz konusu değil. Ama bizim 1 milyar 400 milyon dolar, F-35'ler için yapmış olduğumuz ödeme söz konusu. Bu ödemeler karşısında Amerika'nın böyle bir teklifi söz konusu oldu. Bununla ilgili olarak da biz ülkemizin savunma ihtiyaçlarını gidermek için ne gerekiyorsa, hangi adımları atmamız gerekiyorsa bu adımları da atalım dedik. Bugünün devamlılığı içinde özellikle savaş uçağı filomuzu her zaman hazır ve modern duruma getirmek için de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bunlarla ilgili elimizdeki F-16'ların modernizasyonundan tutunuz da yeni ilave F-16'lar almak suretiyle filomuzu daha da geliştirelim gayreti içerisindeyiz. F-35 programı kapsamında bu verilen paranın da adeta bir ödemesini geriye borçlandırdığımız için almamız gerekiyor. Görüşmelerimizde bu konuyu bizler dile getiriyoruz. Sorunun çözümü için de diyaloğu önemsiyoruz. Şu an itibariyle de başta Savunma Bakanlığımız olmak üzere bu görüşmeler devam ediyor. Netice itibarıyla ortada yapılmış bir ödeme var ve bu ödemenin de şu anda geri iadesi çalışmalarını arkadaşlarımız devam ettiriyor."
Koronavirüs salgıyla mücadelede yoksul ülkelerin aşıdan mahrum kalmasıyla ortaya çıkan adaletsizlik hakkındaki bir soru üzerine, bazı ülkelerin ciddi manada gücü olduğunu ve stokçuluk yaptığı söyleyen Erdoğan, Afrika gibi bazı ülkelerin ise bunun eksikliğini ve yoksulluğunu çektiğini dile getirdi.
İnsanlığın koronavirüs salgınıyla çok büyük bir imtihan verdiğini aktaran Erdoğan, uluslararası toplumun bu imtihanı başarıyla veremediğini, Türkiye'nin elindeki mevcut imkanlarıyla da olsa aşı ve ilaçlar noktasında her türlü desteği, dünyanın neresinden kendisine bir talep gelirse verdiğini, hatta solunum cihazlarına varıncaya kadar bütün desteklerin verildiğini ifade etti.
"Az gelişmiş ülkeler, yoksul toplumlar salgına karşı ne yazık ki kaderine terk edildi." ifadelerini kullanan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ama biz Türkiye olarak kendi değerlerimizden gelen anlayışla öyle bakamayız. Onun için de elimizden gelen her türlü desteği bugüne kadar nasıl verdiysek bundan sonra da vermeye devam edeceğiz. Tabii salgın yeryüzünden silinmeden herhangi bir ülkenin tek başına güvende olmadığı, küresel sağlığın risk altında olduğu bir gerçektir. Biz, işte en kısa zamanda inşallah TURKOVAC çıkıyor. Ve TURKOVAC'ın hayata geçmesiyle birlikte biz TURKOVAC'la da böyle kimseye herhangi bir sansür uygulama veyahut da bir engel çıkarma yoluna gitmeden, bu gönüllülük sürecini açtıktan sonra da biz TURKOVAC'la elimizden gelen desteği inşallah her yere vermeye çalışacağız. Tabii Türkiye olarak bu süreçte biliyorsunuz, şu ana kadar 159 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa tıbbi ekipman ve salgınla mücadelede ihtiyaç duyulan malzeme yardımında bulunduk. Zaten maske konusunda çok açık, net desteğimizi sürdürdük. Bu ülkeler arasında Afrika ülkeleri hep çoğunlukta olmuştur. Acaba ne gerekir, ne gerekmez demedik, bu ülkelere de biz bu desteklerimizi verdik. Dezavantajlı kitlelerin, az gelişmiş ülkelerin aşı, tanı, tedavi ve kişisel koruma araçlarına erişiminin evrensel sağlık hakkı olduğunu biliyor, buna inanıyoruz. Tüm dünya halklarının, ülkelerin bu imkanlara kavuşmadan da bu musibetten kurtulamayacağını çok iyi biliyoruz. Bunun da gereğini buna göre yapıyoruz. Bu anlayışla inşallah TURKOVAC ve diğer milli aşılarımızı en kısa zamanda seri üretime geçirerek tüm insanların kullanımına sunmayı amaçlıyoruz. Hiç, burada en ufak bir kısıtlamaya gitme diye bir derdimiz söz konusu değil. Bu düşüncelerimizi geçen ayın son günlerinde gerçekleştirilen 'Küresel Kovid-19 Zirvesi'nde de dile getirerek az ve düşük, orta gelirli ülkeler için üzerimize düşeni yapmayı taahhüt ettik. Küresel meselelere karşı bakış açısı her zaman insan odaklı olan ülkemiz koronavirüs salgınıyla mücadelede de yoksul ülkelerin, dezavantajlı kesimlerin yanında yer almıştır. Yer almaya da devam edecektir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Angola'ya hareket etti
Açıklamaların ardından apronda bulunan askeri tören kıtasını selamlayan Erdoğan'ı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya ile AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe uğurladı.
"TUR" uçağıyla Angola'ya hareket eden Erdoğan'a, Dışişleri Bakanı Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun eşlik etti.
İstanbul, AA