İnönü Üniversitesi’nin ev sahipliğinde ‘Terör’ konulu 20. Uluslararası Kamu Yönetimi Formu başladı.
İnönü Üniversitesi Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezinde başlayan 20. Uluslararası Kamu Yönetimi Formu’nun açılışında “Terör” konulu panel yapıldı.
İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eyyüp Günay İspir’in başkanlığındaki panele Muş Valisi Doç. Dr. İlker Gündüzöz, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanı Tuğgeneral Murat Bulut, Hacette Üniversitesi Öğretim Üyesi Doğan Nadi Leblebici, Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yakup Bulut ve Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bekir Parlak katıldılar.
Paneli Vali Aydın Baruş, Cumhuriyet Başsavcısı Muhammet Savran, Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Badem, Emniyet Müdürü Ercan Dağdeviren, İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Ercan Altın, İlçe kaymakamları ve kamu kurum yöneticileri ile birlikte akademisyenler ile öğrenciler katıldılar.
“Türkiye’nin küresel aktör olma konusundaki gücü hepimizin malumudur”
İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eyüp Günay İspir; “Eğer siz milletlerarası ölçekte ve bölgesel ölçekte güçlü olmazsanız, terör sizi devamlı tehdit edecektir ve erozyona uğratacaktır. Ama Türkiye’nin şu andaki konumu itibarıyla bölgesel ve küresel aktör olma konusundaki gücü hepimizin malumudur. Temennim, bunun giderek daha güçlü ortamlarda telaffuz edilmesi ve uygulanmasıdır” dedi.
Milletlerarası kuruluşların terörle mücadelede değişen şatlara göre yeniden yapılanması ve organize olmasının gerektiğini ifade eden Prof. Dr. İspir, “Artık bugün hepimizin önünde bir gerçek olarak durmaktadır. Terörün küresel bir sorun olduğu da hiç bir zaman akıldan çıkartılmamalı” diye konuştu.
“İHA ve SİHA sayesinde önemli sonuçlar elde edildi”
Muş Valisi Doç. Dr. İlker Gündüzöz ise, Türkiye’nin son yıllarda savunma sanayiinde, özellikle insansız hava araçlarında yürüttüğü yerli ve milli teknolojide geldiği aşamanın önemine değindi.
İHA ve SİHA teknolojisi sayesinde teröristle mücadele harekâtında önemli sonuçlar elde edildiğini vurgulayan Gündüzöz şöyle konuştu: “Bizim gibi dünyada çok önemli çok stratejik bir noktasında olmak, kadim bir medeniyetin milletin ve devletin bulunduğu bu ortamda terörün olmaması, tabi düşünülemez. Kötü niyetli bir takım insanlar, gruplar ve devletler bu işi kaşımakta. Zaman zaman geçmişte terör olayları ile anılan bir il ve şehir olmasına rağmen bugün için Muş’ta herhangi bir terör eyleminin olmadığı, teröre dayalı eylemin söz konusu olmadığı ve teröristlerin kendi kırsal alanımızda sıfıra indiği bir ilden bahsediyoruz. Bu oldukça büyük bir başarı. 24 saat hayatın devam ettiği, sokaklarında insanların rahatlıkla dolaşabildiği, ekonominin ve sosyal hayatın terör tehdidi olmadan normal şekilde attığı bir ilden, bir şehirden bahsediyoruz. Çok önemli teknolojik gelişmelerin devlet tarafından kullanılması, devletimizin bugüne kadar elde etmiş olduğu tecrübeleri ve birikimi iyi kullanması, kolluk kuvvetlerimizin yeniden yapılanması ve donanımlarını artmış olması çok önemli bir husustur. Bu İHA teknolojisi olsun, SİHA teknolojisi olsun, yerli ve milli teknolojilerimizin sayesinde teröristle mücadele harekâtında önemli sonuçlar elde edildi”.
“Terör örgütleri kripto para kullanmaya başladı”
Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanı Tuğgeneral Murat Bulut, “Kendisinden daha güçlü ve kapasiteye sahip devlet ve benzeri yapılar karşısında zayıf aktörlerin yıkıcı stratejisi ve taktikler sebebiyle terörizm doğası itibariyle asimetrik bir tehdit özelliğini taşımaktadır. Zaman ve mekân olarak kullanılan ideolojiler ve meşrutiyet kazandırma çabaları değişse de küreselleşme ile birlikte terör örgütlerini yeni imkân ve kabiliyetler kazandığını izlemekteyiz. Özellikle kazandıkları özelliklerle öğrenen organizasyonlar olduklarını ve öğrendiklerini hızla uygulamaya geçirerek ve değişimi kendi lehlerine çevirecek yeteneğe sahip olduklarını gördüklerini görüyoruz. Özellikle çok kısa süre önce, kripto para olarak değerlendirdiğimiz bir sistemde şu an en fazla kullanan ve bu alanda eleman yetiştiren hatta eleman kazanan terör örgütlerinin son dönemlerde yayımlanan raporlar incelendiğimizde görmekteyiz” diye konuştu.
“İnsanların nasıl hareket etmesi gerektiğini de ortaya koyan yeni bir algı yönetimi”
Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanı Tuğgeneral Murat Bulut daha sonra şunları söyledi: “Yeni güvenlik paradigmasını kökünden değiştirecek ve yeni bir literatür olarak belki güvenlik alanına katabileceğimiz yenilikçi yıkıcı teoriler aslında güvenlik alanında faaliyet gösteren tüm aktörlere çok önemli yetenekler ve imkanlar sunmaktadır. Bu yeni yıkıcı teknolojiler dediğimiz zaman kuantum ve uzay teknolojileri, yapay zeka, nesnelerin interneti, otonom sistemleri, büyük veri analitiği, biyoteknoloji kayıt zinciri, üç boyutlu yazıcılar, kripto para ve varlıklar çalışma tarzını ciddi şekilde değiştirmekte. Amacı sadece insanların ne düşünecekleri değil, aynı zamanda nasıl düşüneceklerini, hareket edeceklerini hatta bir adım ötesi nasıl hareket etmesi gerektiğini de ortaya koyan yeni bir algıların yönetimi safhasındayız.”
“Terörizmle mücadelede, Türk modellemesi diyebileceğimiz bir tecrübe ve deneyim var”
“Terörizmle mücadelede Türk modellemesi diyebileceğimiz bir tecrübe ve deneyim” olduğunu belirten Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanı Tuğgeneral Murat Bulut “40 yıldır terörle mücadele ettiğimiz alanda her zaman millet ve ülke olarak hassasiyet duyduğumuz bir konu gönülleri kazanmaktı. Terörle mücadelede benzer ülkelerde olduğu gibi çok daha basit yöntem ve yolları var iken 40 yıldır zor bir süreci, zorlu bir bedel ödediğimiz dönem yaşadık. Buradaki tamamen gaye ve amaç özellikle hizmet ettiğimiz insanların akıl ve kalplerini kazanmadıkça terörizmle mücadelede başarılı ve kalıcı bir sonuç sağlayamayacağımızın ülke olarak bilincinde olmamızdı. Terörizmle mücadelede politika ve stratejilerin milletin sinesinde güven duygusu inşa etmeyi ve akıllarda ise meşrutiyeti güçlendirmeyi amaçladık ülke olarak, her zaman terörle mücadelede. Bu tür bir yaklaşımla sürdürülen terörle mücadele çalışmalarında başarılı olması ve demokrasimizin korunması açısından sahip olduğumuz en önemli güç kaynağımız bu olmuştur. Özellikle de terörizmle mücadelede Türk modellemesi diyebileceğimiz, 40 yıllık deneyim ve tecrübelerimizi artık literatüre bir yayın ve model olarak sunabileceğimiz yeteneği ve yetkinliğe ülke olarak, kurumlar ve akademik camia olarak geçmişten beri ulaşmış durumdayız” şeklinde konuştu.
“En yetenekli, eğitimli kadroya sahibiz”
Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanı Tuğgeneral Murat Bulut, Türkiye’nin terör örgütlerine karşı yürüttüğü mücadelede elde ettiği başarıda, milli silah sisteminin ve yerli İHA sisteminin büyük katkı sağladığını da kaydetti.
Tuğgeneral Murat Bulut, şöyle devam etti: “Özellikle de hain darbe girişimindeki sonraki süreçte gelişen yeni konsepte terörle mücadele arasında, güvenlik güçleri arasındaki karşılıklı işbirliği ve koordinasyonun aynı bakanlık altında birleşmesi neticesinde müthiş bir ivme kazanması ve aynı zamanda tehlikeyi yerinde tespit, teşhis ve o noktada etkisiz hale getirilmesi gayreti ve sadece yıllardır devam etmeye çalıştığımız kolluk kuvveti olarak bizlerin teröristle mücadele harekâtının artık, terörizmle mücadeleye doğru evrilmesi ile birlikte tüm coğrafyanın her bir köşesinde 24 saat tüm vatandaşlarımız huzur ve güven içerisinde yaşayabileceği bir asayişin berkemal olduğu eskilerin tabiri ile güvenlik ortamı tesis edilmiş durumdadır. Bunun sağlayan etkenlerden bir tanesi milli teknolojilerimiz. Yerli silah sanayimizin, yerli İHA sistemlerimizin ve asimetrik tehdit olarak algıladığımız, aslında terörün bu asimetrik yönünden istismar edebileceği bu alanlar bizi başarıya götürdü. Bunlardan bir tanesi milli silah sistemsizdi, dünyanın bu alanda bize karşı oynadığı alanı biz kendi lehimize çevirebildik. İkinci alan özellikle de örgütün zayıf noktalarında terörizm başlangıcındaki zayıf noktası birincisi çok güzel yönetilmeye başlanan ikna süreçleri. İçişleri Bakanımızın başkanlığı ve koordinesinde yürütülen bu süreç örgütün en önemli kayıp safhalarında birisi olmuştur. Sayıyı tam vermek istemiyorum çünkü her gün değişiyor, büyük bir geri dönüş olmuştur. Yeniden rehabilite olarak insanlar topluma kazandırılmıştır. Bir diğeri büyük kararlılıkla sürdürülen Diyarbakır’daki annelerin kutsal duruşudur. Bir diğeri teröre sürüklenen çocukların yeniden kazanılması projesidir. Şu anda dünyanın terörle mücadele ya da konvansiyonel bir savaş durumunda en yetenekli, eğitimli bir kadrosuna sahibiz. Bize bir şer başlattılar ama farkında olmadan çok farklı bir hayra doğru evirdiler. Bu da bizim bir kazanımımızdır. Suriye’deki modellemeye dikkat çekmek gerekiyor. Dışarıdan gelip bölge üzerindeki altyapıları dâhil yok eden bir sistem yerine Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonlarında olduğu gibi o bölgede huzur, güvenlik ve asayişi sağlayan, sadece bununla kalmayan altyapısını oluşturan, eğitim kurumlarını teşkil eden, terörle mücadelede bir Türk modellemesini ortaya koyduk. Bizim görevimizde bilim adamları olarak bunları literatüre kazandırmak olacaktır”.
“Temel amacı toplumu korkuya sevk ederek normal sosyal hayatlarında uzaklaştırmak”
Panelin bir diğer konuşmacısı Hacette Üniversitesi Öğretim Üyesi Doğan Nadi Leblebici, terör ve terörizmin, genel olarak ulusal ve uluslararası anlamda kamu düzenini tehdit eden bir güvenlik sorunu olduğunu söyledi. Leblebici şöyle konuştu: “Hum ulusal, hem uluslararası anlamda kamu düzeninin sadece kolluk kuvvetlerinin, askerin, polisin koruması beklenmemelidir. Çünkü kamu düzeninin korunması kollukla ilgili görevleri kapsadığı kadar, başta ekonomi olmak üzere sağlıktan çevreye, gıdadan enerjiye kadar pek çok boyutun dâhil olduğu bir alandır. Toplum yoğun bir gelecek korkusu ile tehdit edilebileceği gibi, laboratuvar ortamlarında üretilebilen çeşitli virüslerin bilinçli olarak yayılması ile toplumu ucunda ölüm olan sağlık endişeleri ile karşı karşıya bırakabilir. Bazen toplumun içme suyu kaynaklarını zehirlenmesi, bazen enerji hatlarına zarar verilmesi gibi terör eylemlerinde bunlar arasında sayabiliriz. Bu eylemlerin açık açık yapılması da gerekmiyor. Sağlığı tehdit eden bir virüsün topluma bulaştırılması için bir kuş sürüsü de kullanabilirsiniz. Bu eylemlerin temel amacı toplumu korkuya sevk ederek normal sosyal hayatlarında uzaklaştırmak, kaos ve kargaşa yaratarak terör eylemleri ile amaçlanan hedeflere ulaşmaktır.”
“Türkiye’nin yavaş yavaş sahaya indiğini görüyoruz”
Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yakup Bulut ise konuşmasında, Türkiye’nin artık sözünü söyleyen, masada sözünü dinleten bir ülke konumuna yükseldiğini vurguladı.
Prof. Dr. Yakup Bulut şöyle konuştu: “Vekâlet savaşları başlattılar. Aslında kök itibariyle aynı yumurtadan beslenen terör örgütleri tavşana kaç, tazıya tut mantığı içerisinde coğrafyaları tamamen kültür, ekonomik ve siyasal anlamda darmadağın ettiler. Bugün baktığınız zaman 2001 yılı sonrasındaki politikaların tamamı buna matuf olarak gözüküyor. Giderek yükselen ekonomik, sosyal ve siyasal özellikle savunma sanayi alanında ciddi atılımlar yapan bir Türkiye’nin yavaş yavaş sahaya indiğini görüyoruz ki o zamana kadar edilgin bir pozisyonda söz dinleyen bir Türkiye artık sözünü söyleyen, masada, değişik platformlarda bunun nasıl olması gerektiği noktasında bir irade koyan bir Türkiye ve giderek tarafta bulmaya başladı. Bu söz sahipliğimiz sadece Türkiye adına değil, aslında temsil ettiği kocaman bir coğrafya açsında da önemli. Olacağını şahsen düşünüyorum” dedi.
“Tüfek çıkmış, mertlik bozulmuştu; şimdi internet çıktı mertlik tamamen yerle yeksan oldu.”
Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bekir Parlak da sunumunda, özgürlük – güvenlik dengesinin sağlanması konusundaki paradoksal durumun çözülmesine ilişkin konuştu.
Prof. Dr. Bekir Parlak şunları söyledi: “Parayı başınızın üzerine alırsanız para sizi ezer, ayaklarınızın altına alırsanız yükselirsiniz. Teknoloji de böyle, teknoloji başınızın üzerine almayacaksınız, teknolojiyi yükselmek için bir oturak, bir merdiven, basamağı olarak kullanacaksınız. Böyle bir dönem de yeni bir strateji büyütmek gerekiyor devlet olarak, millet olarak. 21. Yüzyılda büyük stratejiyi anlamadan, çağı okumadan, aslında debelenip dururuz. Güç ve paradoks değişti. Çok önemli bir paradoksu çözmemiz lazım; bu paradoks özgürlük ve güvenlik paradoksudur. Ne kadar özgürlük için ne kadar güvenlik, ne kadar özgürlük için ne kadar özgürlük? Hangisinde ne kadar fedakârlık yapacağız. Temel kritik soru bu? Şimdi tek tuşla rakibini tuş etme zamanı. Siber saldırılar bize bunu gösteriyor. Mademki eski köye yeni adetler geldi, bizim de bu yeni adetleri iyice bilmemiz gerekiyor. Tüfek çıkmış mertlik bozulmuştu; şimdi internet çıktı mertlik tamamen yerle yeksan oldu”.
malatyahaber.com