SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Bu Hastalık Kadınları Seviyor...

A- A+ PAYLAŞ
 
Aşırı kilolu, fiziksel olarak aktif olmayan, aşırı tuz tüketen ve stresli yaşam şekli olanlar dikkat!
Yüksek tansiyonu ya da tıptaki adıyla hipertansiyonu atar damarlar içindeki kanın damar duvarına uygulamış olduğu anormal yüksek basınç olarak tanımlamak mümkün.
 
Özellikle birinci derece yakınlarında yüksek tansiyon bulunan, aşırı kilolu, fiziksel olarak aktif olmayan, aşırı tuz tüketen, aşırı alkol alan, stresli yaşam şekli olanlar, şeker veya böbrek hastalığı olanlarda yüksek tansiyon riski oldukça fazla.
 
Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı, Prof.Dr.Oktay Ergene, hipertansiyonun tüm dünyadaki önlenebilir ölüm nedenleri içinde ilk sırada geldiğni kaydediyor.
 
Hipertansiyon felç, görme kaybı, kalp krizi, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, bütün damarlarda da damar sertliğine yol açabilir. Ülkemize Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen PATENT çalışmasında, Türkiye'de her 4 ölümden 1'inin nedeninin hipertansiyon olduğu belirlenmiştir. Yapılan büyük çaplı çalışmalarda yüksek tansiyon felç gelişme olasılığını 7 kat, kalp yetersizliği gelişme olasılığını 6 kat, kalp damarlarında damar sertliği gelişme olasılığını ise 4 kat artırmaktadır.
 
Yüksek tansiyonun tüm bu hastalıklar için değiştirilebilir risk faktörlerinin başında geldiğni kaydeden Prof.Dr. Ergene, yüksek tansiyonlu hastalarda kan basıncını 1-2 mmHg düşürmek bile kalp damar hastalıklarından ölümlerde önemli düşüş sağladığını belirtiyor.
 
Bir örnek vermek gerekirse 5 yıllık tedavi ile küçük tansiyonun 5-6 mmHg'lık düşürülmesi felçde % 42, kalp damarlarındaki tıkanıklıklara bağlı olay gelişme olasılığını da % 16 oranında azaltmıştır.
 
KADINLARDA YÜKSEK TANSİYON DAHA FAZLA
 
Dünyadaki erişkin nüfusun % 26'sının hipertansiyonu olduğunu belirten Prof.Oktay Ergene, bu oranın 2025 yılında % 29'lara ulaşacağını belirtiyor.
 
Türkiye'de hipertansiyon sıklığının büyük çaplı çalışmalarda tüm toplumda % 32 civarında olduğu gösterilmiştir. Sıklık kadınlarda (% 36) erkeklerden (% 27.5) daha yüksektir ve yaşla birlikte artış eğilimi göstermektedir. Toplumda orta yaş (35-64 yaş) grubunda bu oran % 42 (erkeklerde % 35, kadınlarda % 50), yaşlılarda ise (≥ 65 yaş) % 75 (erkeklerde % 67.2, kadınlarda % 81.7)'dir.
 
TANSİYON ÖLÇÜMÜNE DİKKAT!
 
Prof.Dr.Ergene, hipertansiyon tanısının, uygun koşullarda en az iki kez ölçülmek kaydıyla büyük tansiyonun (sistolik kan basıncı) 140 mmHg (14 cmHg) ve/veya küçük tansiyonun (diyastolik kan basıncı) 90 mmHg (9 cmHg) 'nın üzerinde ölçülmesiyle konulacağını kaydediyor.
Prof.Dr. Oktay Ergene, tansiyon değerlerinin yanlış çıkmaması için dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıralıyor.
 
*Tansiyon ölçümü yapılırken yarım saat öncesinde sigara, çay veya kahve içilmemesi,
*Ölçümün sessiz sakin bir odada beş-on dakika kadar dinlendikten sonra yapılması, *Uygun genişlik ve uzunluktaki bir tansiyon aletiyle (standart koşullarda kol çevresinin en az %80'ini saracak şekilde, 35 cm uzunluğunda ve 12-13 cm genişliğinde) ölçüm yapılması,
*Kolun tamamıyla çıplak olması, tansiyon aletinin kalp seviyesinde tutulması,
* İki ölçüm arasında 1-2 dakika kadar süre bırakılması,
*İlk ölçümlerde her iki koldan alınması (hangisi daha yüksekse o ölçüm kabul edilir)
*Yaşlı ve şeker hastalarında oturarak ve ayakta tansiyonun ölçülmesi gerekmektedir.
 
ÜLKEMİZDE YÜZDE 5-15 ARASINDA KİŞİNİN TANSİYONU KONTROL ALTINA ALINAMIYOR!
 
Prof. Dr. Oktay Ergene,kontrol altına alınamayan (dirençli) hipertansiyonunu en az 3 ilaca rağmen (birisi idrar söktürücü olmak kaydıyla) tansiyon değerlerinin 14/9'un üzerinde seyretmesi olduğunu kaydediyor.
 
Burada öncelikle beyaz önlük hipertansiyonu (muayenehanede ölçülen kan basıncı yüksekken evde normal değerlerde bulunması) dışlanmalı ve tansiyon ölçümünün uygun teknikle yapıldığından emin olunmalıdır. Çünkü yanlış ölçüm teknikleri ve uygun olmayan tansiyon cihazları ile yapılan ölçümlerde tansiyon olduğundan yüksek bulunabilir.
 
Prof. Ergene, Türkiye'de dirençli hipertansiyon sıklığına dair net bir veri bulunmamakla birlikte yapılan çalışmalarda bu durumun sıklığının %5-15 civarında olduğunu belirtiyor.
 
Nedenlerine gelince günlük pratikte en sık karşılaştığımız nedenler ilaç uyumsuzluğu veya hastaların önerilen diyetlere (tuzdan fakir diyet) riayet etmemeleridir. Bunun dışında kullanılan hormon ilaçları, doğum kontrol hapları, ağrı kesiciler, gece uykuda solunum durması hastalığı, böbreklerle ilgili hastalıklar ve hormon bozuklukları (böbrek üstü bezinin çeşitli hormonal hastalıkları) da neden olabilir.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız