İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakli Enstitüsü, insandan insana karaciğer nakli alanındaki uluslararası liderliğini, tıp çevreleri tarafından organ nakli alanında “devrim” olarak tanımlanabilecek yeni bir aşamaya taşımak için bir süre önce başlattığı bilimsel araştırmalar kapsamında, beyin fırtınası niteliğindeki ilk toplantısını geçtiğimiz hafta sonunda Arguvan’da yaptı.
Başta Türkü Festivali olmak üzere yürüttüğü sanatsal projelerin yanı sıra yakın gelecekte butik bir kongre merkezi olmayı da hedefleyen Arguvan Belediyesi’nin ev sahipliğinde Arguvan Turnam İlgezdi Kongre – Kültür Kompleksi’nde gerçekleştirilen “
Karaciğer Nakli Enstitüsü’nün odaklandığı ve başarıya ulaştığı takdirde NOBEL Tıp Ödülü’nün Türkiye’ye getirilmesini sağlayabileceği belirtilen Xenotransplantasyon (Değişik türler arasında doku ve organların nakli olarak tanımlanır) araştırmaları, kadavradan ya da canlı insandan - insana karaciğer nakli konusundaki sorunların aşılmasını hedefliyor ve farklı tür canlıdan insana karaciğer naklini öngörüyor.
“Xenotransplantasyonun Karaciğer Naklindeki Yeri” Sempozyumu’nun açış konuşmasını, sempozyumun ilk bildirisini de sunan İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakli Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sezai Yılmaz yaptı.
Sempozyumun Arguvan’da yapılmasının önemine değinen Prof. Dr. Sezai Yılmaz, “Ben de Arguvanlıyım, bu toprakların çocuğuyum. Bir Arguvanlı olarak ilçeme, Malatya’ya, Türkiye’ye hizmet etmek büyük mutluluktur benim için. 1940’lı 50’li yıllarda bütün çocuklarını Köy Enstitüleri’ne göndererek zaten aydın olan halkı, ikinci kez aydınlanma devrimini yaşamış olan ilçe. İşte o Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerden sonraki kuşak Türkiye’de örnek gösterilebilecek bir Arguvan kavramının oluşmasını sağlamıştır. Yani sayısı yüzlerle ifade edilemeyen tıp doktorları, mühendisler, hukukçular ve eğitimciler… Tabii buna bir de halk edebiyatı, aşıklık, ozanlık geleneği ve Arguvan Türküleri eklenince ortaya müstesna bir ilçe çıkıyor” dedi.
Arguvan’ın sempozyuma ev sahipliği yapmasından dolayı Arguvan Belediye Başkanı Mehmet Kızıldaş ve belediye personeline teşekkür eden Sezai Yılmaz, “Malatyamızın bütün ilçelerini seviyoruz. Bu nedenle, benzer bilimsel toplantıların diğer ilçelerimizde yapılmasını arzu ediyoruz. Buradaki gibi mekânsal şartlar oluşturulur ve davet gelirse diğer ilçelerimizde de üniversitemizin, enstitümüzün bilimsel toplantılarını yapmaktan mutlu oluruz” şeklindeki sözleriyle diğer ilçelerin yöneticilerine işbirliği çağrısında bulundu.
Durmuş: Bu kadar yoğun katılım olmasına şaşırdım
Toplantının açılışında konuşan İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mahmut Durmuş, Xenotransplantasyon gibi çok spesifik alandaki bir toplantının Arguvan’da, bu kadar yoğun bir katılımla yapılmasının kendisini şaşırttığını ve mutlu ettiğini belirterek “Ben 30-40 kişilik bir katılım bekliyordum. Sezai Abiye bu kadar yoğun katılımı sağladığı ve sempozyumu organize etme sürecindeki büyük emeği için teşekkür ediyorum. İyi bir katılım oldu, tüm katılımcılara teşekkür ediyorum.
Karaciğer nakli sürecindeki tüm gelişmelerin başından itibaren içinden biri olarak Enstitümüzün bu kadar üst düzeye ulaşması, bir ilçede Xenotransplantasyon gibi çok uç bir konunun konuşulur hale gelmesi, hepimiz için gerçekten gurur duyacağımız bir aşamadır. Ben tüm bu süreçlerde emeği geçen gerek genel cerrahi, gerek anestezi, gerek gastroenteroloji ana bilim dallarındaki tüm arkadaşlarımızı ve yardımcı tıp personelimizin tümünü yürekten kutluyorum. Arguvan Belediye Başkanı Sayın Mehmet Kızıldaş’a da sağladığı bu nezih ortam için teşekkür ediyorum” dedi.
Kızıldaş: “Bilim insanlarını ağırlamak tam da Arguvan’ın aydınlanmacı vizyonuyla örtüşmektedir”
Toplantıda konuşan bir diğer isim olan Arguvan Belediye Başkanı Mehmet Kızıldaş da, böylesine önemli bir toplantının Arguvan’da yapılıyor olmasının gurur verici olduğunu ifade etti.
Arguvan’ın tarihi bir gün yaşadığını kaydeden Başkan Kızıldaş, şunları söyledi:
“Arguvan’ın yetiştirdiği büyük bilim insanı, medar-ı iftiharımız Sezai Yılmaz. Arguvan için çok önemli bir gün. Bilim insanlarını ağırlamak tam da Arguvan’ın aydınlanmacı vizyonuyla örtüşmektedir. Bu nedenle Arguvan halkının gurur duyacağı bir gün. Sizi burada konuk etmekten son derece mutluyuz. Dünyanın tanıdığı, saygı duyduğu bilim insanlarının ilçemizde bir araya gelerek karaciğer nakli gibi çok özel bir alanda üst düzey bilimsel toplantı yapması bizim için sadece gurur vesilesi değil, Arguvan’ın bilime ve bilim insanına verdiği değerin bir yansıması olarak değerlendiriyoruz. Sevgili hocama çok teşekkür ediyoruz. Hocamızın Arguvan’a verdiği önemi çok iyi biliyoruz. Kendisi Arguvan’a dair çok güzel tanımlar, nitelemeler yaptı. Bu nedenle ben Arguvan’ı anlatmayacağım.”
Gürsel:“Bilimsel paydaşlık yapıyoruz”
Toplantıya katılan ve kayısı hediye edilen Astellas İlaç Firması Müdürü Necmettin Gürsel de, kendisine hediye edilen kayısıyı genel merkezlerine götüreceğini söyledi ve emeği geçenlere teşekkür etti. İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakil Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sezai Yılmaz ve ekibi ile bilimsel paydaşlık yaptıklarını kaydeden Gürsel, projenin bir parçası olmaktan ve özgün bir kimliği bulunan Arguvan’da bulunmaktan duyduğu mutluluğu ifade etti.
Prof. Dr. Yılmaz: Karaciğer nakli organ nakilleri arasındaki en zor ve en kompleks prosedür
Açılış ve protokol konuşmalarından sonra sempozyuma geçildi.
Sempozyumdaki konuşmasını organ naklinin tıp tarihindeki yerini anlatmakla başlayan Prof. Dr. Sezai Yılmaz, organ naklinin 1950’den sonra gerçekleştirilmiş en büyük tıbbi başarı olduğuna vurgu yaparak, “Freud her ne kadar insanın ölümü içselleştirdiğini söylese de, organ naklinin de, insanın ölüm olgusu karşısında gösterdiği direncin ‘günümüzdeki ana simgesi’ konumunda olduğunu düşünüyorum” dedi.
Karaciğer naklinin organ nakilleri içerisinde en zor ve en kompleks prosedür olduğunu belirten Prof. Dr. Yılmaz, ölen kişinin sağlığında ya da yakınlarının kadavradan bağışladığı organ sayısının çok az, buna karşılık organ nakli bekleyen hasta sayısının bağışçı sayısı ile kıyaslanamayacak düzeyde yüksek olması nedeniyle, dünyada Xenotransplantasyon alternatifinin gündeme geldiğini söyledi.
Xenotransplantasyon’u farklı türdeki bir canlıdan insana organ nakli olarak tanımlayan Prof. Dr. Sezai Yılmaz, "Xenotransplantasyon ile ilk girişimlerin büyük bölümü, alıcıların sağ kalım sürelerinin çok düşük olması nedeniyle, klinik araştırmaların sürdürülmesini anlamlı kılacak derecede başarılı değildi” dedi.
Xenotransplantasyon’un tarihsel süreç içindeki gelişim aşamaları, deneysel girişimler sonrası ortaya çıkan sorunlar türler arası uyumsuzluk, nakledilen organ reddi ve bu alanda farklı ülke deneyimlerinin ortaya çıkardığı bilimsel verileri aktaran Prof. Dr. Sezai Yılmaz, İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakli Enstitüsü bünyesinde, Xenotransplantrasyon alanında son derece özgün bir dizi bilimsel çalışma ve derinlikli araştırma projeleri yürütüldüğünü açıkladı.
Yeterli bağış yok, sağlıklı bir insanı ameliyat ederek parça karaciğer alıp hastaya nakletmek de doğru bir yol değil… Çare; Xenotransplantasyon…
Karaciğer naklinin aynı tür içinde (allotransplantasyon) transfer edilmesinin iki yolu bulunduğunu bunlardan birinin bağışlanmış kadavradan alınan sağlıklı karaciğerin, hastalıklı karaciğer yerine nakledilerek hastanın tedavisini gerçekleştirmek, ikinci yolun ise, karaciğer hastasının yakınlarından birinden karaciğerin bir parçasının hastaya nakledilmesi olduğunu belirten Prof. Dr. Sezai Yılmaz, daha sonra şöyle konuştu:
“Şimdi her iki çözümde de sorunlarımız var. Karaciğer naklinde en ideal yol, kadavradan alınan sağlıklı karaciğerin hastaya nakledilmesidir. Ancak, bir kültür ve gelenek olarak, organ bağışına olumlu yaklaşım gösteren çok az insanımız var. Maalesef organ bağışında bulunan çok az bağışçımız var. Buna karşılık karaciğer nakli bekleyen çok sayıda hastamız var. İkinci çözüm ise, hasta yakınlarından hastaya karaciğer naklidir. Yani aynı tür canlıdan – canlıya karaciğer nakli yapabiliyoruz. Ancak, bu çözümün doğru bir çözüm olduğunu düşünmüyorum. Çünkü, sapasağlam bir insanı ameliyat ediyorsunuz, ve vücudunun bir parçasını alarak bir başka kişiye naklediyorsunuz. Her ne kadar hasta yakınları, ‘Karaciğerimin bir parçasını alın, yeter ki hastam iyileşsin ve yaşasın’ diyerek karaciğerini veriyor olsa bile, tıp etiği bakımından ben bu durumu sorunlu görüyorum”.
Son dönemdeki teknolojik gelişmelerin sağlık alanında önemli değişim, dönüşüm ve kazanımlara yol açtığını hatırlatan Prof. Dr. Sezai Yılmaz, bu bağlamda, üç boyutlu yazıcılar (3D Printing) ile yapay organ üretimi yapılabildiğini, bu teknolojinin karaciğer üretiminde kullanılması yolunda bazı çalışmalar olmakla birlikte, bu alanda gelinen aşamanın sadece araştırmalar ile sınırlı olduğunu kaydetti.
Karaciğer nakli bekleyen hastalar için organ kaynaklarından birinin ise Xenotransplantasyon kapsamında şempanzeden insana karaciğer nakledilmesi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yılmaz, buradaki sorunun ise, şempanze sayısının her yıl karaciğer nakli bekleyen insan sayısına karşılık yetersiz olması olduğunu kaydetti.
Bir şeyler yapmamız lazım
“Aynı tür içinde, yani insandan- insana canlı vericili karaciğer nakli çözüm mü?” sorusunu gündeme getiren ve köklü çözüm bağlamında “Hayır” cevabını veren Prof. Dr. Sezai Yılmaz, çözümün, Xenotransplantasyon kapsamında İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakli Enstitüsü bünyesindeki araştırma, çalışma ve genetik mühendislik operasyonları ile birçok antigeni genetik olarak nakavt edilecek olan domuz karaciğeri olduğunu kaydetti. Domuz karaciğeriyle ilişkili bağışıklık sorununun aşılmakta olduğunu ve insana enfeksiyon aktarma düzeyinin bir hayli düşük olduğunu kaydeden Yılmaz, 5 yıl içinde, yürütecekleri Xenotransplantasyon çalışmaları sonunda organ (karaciğer) kaynağının genetiği üzerinde değişiklikler yapılmış domuz olacağını kaydetti.
İslamî bakış açısı nasıl etkiler?
Yapılan ve yapılacak genetik çalışmalarıyla ortaya çıkan türdeki domuz karaciğerinin insan organ fizyolojisi ile uyumlu olacağını belirten Prof. Dr. Sezai Yılmaz, İslam’da domuza yaklaşım konusundaki yasakların, karaciğer naklini kapsayıp kapsamadığı konusunda ilahiyatçı bilim insanları ile fikir alış-verişinde bulunduklarını, İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ile temas içinde olduklarını da vurgulayarak, “İlahiyatçı bilim insanlarımız, İslam’ın başta insan sağlığı olmak üzere zaruret hallerinde insana bir dizi ruhsat alanı sağladığını belirttiler. Kur’an-ı Kerim’de de ‘insanın yaratılmışların en şereflisi olduğu’ vurgulanarak, ‘yeryüzündeki her şeyin insan için, insanın faydasına hizmet etmek üzere yaratıldığı’ mealindeki ayetlerin varlığı da, diğer canlıların, belirli ilkeler dahilinde insanın hizmetine uygun olarak kullanılabileceğini düşündürtüyor bana. 2017 yılında Baltimore’da Müslüman ülkelerin temsilcileri toplandı ve İslam ve tıp ilişkisi bağlamında bu konuları tartıştı. Olumsuz bir sonuç çıkmadı. Zaten, domuzun uyumsuzluk yaratabilecek antigenlerinin genetik olarak nakavt etmemizden sonra ortaya çıkacak olan hayvan da domuz olmayacaktır ” şeklinde konuştu.
İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakli Enstitüsü’ndek Xenotransplantasyon çalışmalarının insanlığa hizmette devrim niteliğinde başarı sağlayacak potansiyeli ve ışığı taşıdığını söyleyen Prof. Dr. Yılmaz, “Bu durumu kamuoyu ile de artık açık açık konuşmalıyız. Bu çalışmalar gizli gizli de yapılır. Ama bu doğru değil, insani ve tıbbi ahlak açık olmamızı, halkımıza bilimsel zorunlulukların gereğinin hangi yöntemlerle, nasıl yapılacağını anlatmalıyız ki, onlardan da destek alabilelim” dedi.
Türkiye’de her yıl 1500 karaciğer hastası karaciğer bulunamadığından yaşamını yitiriyor
Normalde karaciğer nakline gereksinim duyan hasta oranının milyonda 30-40 olduğunu, güncel verilerle dünyada her yıl ihtiyaç duyulan karaciğer sayısının 250 bin, Türkiye’de ise yıllık karaciğer nakline gereksinim duyan hasta sayısının 2500-3000 arasında olduğunu belirten Prof. Dr. Yılmaz, büyük çoğunluğu İnönü Üniversitesi Karaciğer Nakli Hastanesi’nde olmak üzere 1500 nakil yapıldığını, ülkemizde her yıl 1500 karaciğer hastasının karaciğer nakline ulaşamadığı için yaşamını yitirdiğini kaydetti. Yılmaz, dünyada ise, her yıl 200 bin kişinin karaciğer nakline erişim sağlayamadığı için öldüğünü açıkladı.
Çok çalışırsak NOBEL neden Malatya’ya gelmesin…
Prof. Dr. Sezai Yılmaz, hedefledikleri başarı için 5 yıllık bir süre öngördüklerini belirterek “Biz, NOBEL Ödülü sahibi bilim insanımız Aziz Sancar’ın bize yazdığı mektupta vurguladığı gibi, çok çalışırsak, çok çaba sarf edersek, alın ve akıl teri dökersek bu sürenin sonunda NOBEL TIP Ödülü neden Malatya’ya, neden Arguvan’a, neden Türkiye’ye gelmesin…” sözleri ile bildirisini sonlandırdı.
Prof. Dr. Sezai Yılmaz’dan sonra, Prof. Dr. Başak Kayhan (İmmünoloji), Prof. Dr. İbrahim Tekedereli (Genetik), Dr. Öğr. Üyesi Yusuf Z. Çolak (Anesteziyoloji) ve Uz. Dr. Kutay Sağlam (Gastroenteroloji Cerrahisi) sempozumda birer konuşma yaptı.
Kimler katıldı?
“Xenotransplantasyonun Karaciğer Naklindeki Yeri” sempozyumuna İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mahmut Durmuş, Karaciğer Nakli Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sezai Yılmaz, Arguvan Belediye Başkanı Mehmet Kızıldaş, İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Nigar Vardı, Karaciğer Nakil Enstitüsü Müdür Yardımcıları Prof. Dr. Burak Işık ve Prof. Dr. Hüseyin İhsan Toprak, Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yaşar Bayındır, Gastroentroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Murat Aladağ, Radyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ramazan Kutlu ve diğer tüm anabilim dallarında bilim adamları katıldı.
Güler HAZAR, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com