Malatya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi tarafından düzenlenen Siyer Dersleri’nin 12’ncisi gerçekleştirildi. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhammet Hanefi Palabıyık’ın verdiği derste “Abluka ve Sonuçları” konusu işlendi. Müşriklerin yaptıkları zulümleri anlatmakta zorlanan Prof. Palabıyık, zaman zaman gözyaşlarına hakim olamadı.
Büyükşehir Belediyesi Sanat Galerisi Çok Amaçlı Salonu’nda gerçekleştirilen derste; Prof. Dr. Muhammet Hanefi Palabıyık, Peygamberliğin 7’nci ve 10’ncu yılları arasında vuku bulan 3 yıllık boykot süreci olduğunu anımsattı. Boykotun doğrudan doğruya Müslümanlarla ilgili olmadığını kaydeden Prof. Palabıyık, “Boykotun asıl hedefi Hz. Peygamber’in kayıtsız şartsız olarak kendilerine teslim edilmesiydi. Bunun için Hz. Peygamber’in kabilesi olan Haşimoğulları ve Muttalipoğulları’na yönelik boykot uyguladılar. Dolayısıyla boykotun kapsamında bu kabilelerden olup Müslüman olmayanlar da vardı veya Müslüman olup da dışarıda olanlar da mevcuttu, bu kabilelerden olmadıkları için. Mesela Hz. Ömer, Müslüman olmuş ama boykotun kapsamı dışındaydı” dedi.
Kurumuş deriyi kaynatıp açlıklarını bastırdılar
Prof. Palabıyık, şu bilgiyi verdi:
“Müşriklerin aldığı 5 maddelik boykot kararına göre Resulullah kendilerine teslim edilinceye kadar Hâşimoğulları’yla hiç bir sosyal ilişkiye girilmeyecek, onlara kız verilmeyecek ve onlardan kız alınmayacak, onlarla oturulup konuşulmayacak, evlerine girilmeyecek, ölüleri için taziyede bulunulmayacak, hasta ziyaretine gidilmeyecekti. Ayrıca Hâşimoğulları’yla ticarî hiçbir ilişkiye girilmeyecek, onlara bir şey satılmayacak ve onlardan hiç bir şey satın alınmayacak, çarşı ve pazarlar kendilerine kapatılacaktı. Muhammed’i korumaktan vazgeçip Kureyş'e teslim edinceye kadar Hâşimilere merhamet edilmeyecek ve onlardan gelecek barış teklifleri asla kabul görmeyecekti.
Bir mahalleye toplanan Haşimoğulları ve Muttalipoğulları büyük zorluklar yaşadılar. Açlıkla boğuştular. Öyle ki yolda buldukları kurumuş deri parçasını suda kaynatıp suyunu içmek suretiyle açlıklarını bu şekilde bastırmaya kadar durumlar yaşandı.”
Hüzün Yılı
3 yıl sonunda, yapılanlardan rahatsız olan ve önder niteliğindeki 5 kişinin çabalarıyla boykotun sona erdiğini kaydeden Prof. Palabıyık, şunları kaydetti:
“Boykotun kaldırılması aslında Müslümanlar için bir ferahlık gibi görünse de bunu bir başka felaket bekleyecekti. Çünkü boykot, Hz. Peygamber’in Amcası Ebu Talip’i çok yıpratmış, yormuştu. Zaten yaşlı bir adamdı, 86 yaşındaydı. Ebu Talip hastalanır ve 3 ay sonra vefat eder. Hz. Hatice’nin vefatı da 1 ay arayladır. Tabiri caizse Hz. Peygamber’in iki kolu iki kanadı kırılır. Çünkü Hz. Hatice, baştan sonuna kadar O’nun en büyük destekçisiydi. Ebu Talip, Haşimoğullları’nın lideri olarak Hz. Peygamber’i himaye ediyordu. İkisinin vefatı dolayısıyla o kadar büyük hüzün duyuldu ki o yılı Müslümanlar ‘Hüzün Yılı’ olarak adlandırdılar.
Ebu Talip’in vefatı, Hz. Peygamber’in himayesiz kalması demekti. Bunun üzerine baskıların artması dolayısıyla Hz. Peygamber için Mekke çekilmez olacaktı.”
Amca, seni o kadar arıyorum ki…
Hz. Peygamber’in yaşadığı zorlukları, Amcası Ebu Talip’in kabrini ziyaretinde ifade ettiğini anlatan Prof. Palabıyık, bu esnada gözyaşlarına hakim olamadı. Prof. Palabıyık, güçlükle sürdürdüğü konuşmasında, şunları anlattı:
“Peygamber Efendimizin, amcasının mezarı başında yapmış olduğu konuşma, O’nun içinde bulunduğu kötü durumu gözlerimizin önüne seriyor. Diyor ki; ‘Amca, seni o kadar arıyorum ki’.
Gözünüzün önüne getirin, orda amcasıyla neler paylaşıyor ki bir müddet sonra artık soluğunu Taif’te alacak Hz. Peygamber. O’nun o esnada yaşadıklarını, demek daha önceden çok daha hafiflerini belki yaşıyordu ama belki bu kadar değildi ki artık Hz. Peygamber ta boğazına kadar dolmuş ve amcasıyla yaptığı bu sohbet, paylaşım O’nun Taif’e gitmesinin sebeplerini ortaya koyuyor. Yani boykotun kaldırılmasına Hz. Peygamber sevinemiyor bile.
Hz. Peygamber’in, daha sonra boykottan bahsederken şöyle bir cümle kullandığını görüyoruz: ‘Hayatımda bunalıp da çaresiz kaldığım 2 tane yer vardı; bunlardan biri boykot’. Düşünün yani Hz. Peygamber’den dolayı akrabalarının tamamına baskı yapılıyor. Muhammed’i teslim etseler hiçbir şey kalmayacak. Hz. Peygamber’in teslim olmasının zaten mümkünü yok. Buna aldırdığı yok. Böyle bir şeyi zaten teklif bile edemez amcasına. Nerde teklif ediyorsun? Tabiri caizse amcası O’nu döver; nasıl böyle bir şeyi teklif ediyorsun diye. Araplarda böyle bir şey zaten alçaklık olarak kabul edilir, bunu yapamazlar.
İkinci bunaldığı yer, Hendek Savaşı’nda Kureyzaoğulları’nın arkadan kuşatma ile ilgili Hz. Peygamber’in çaresizliğidir. Ensar’ın desteğiyle o baskıdan kurtulmuştur veya başka bir rivayette Taif dönüşü yaşadığı sıkıntıların ikinci bunaldığı yer olduğu kaydedilir. Özellikle belirtmek istediğim; boykotun çok sert ve sıkı olmasının sonraki dönemlere mahsus olduğu ve ikinci olarak da boykot esnasında yaşandığı aktarılan olayların bir abartı olmadığı, aynen yaşandığıdır.”
Prof. Kılıç, seminer programının sonunda dinleyici sorularını da cevaplandırdı.
Bülten