Saadet Partisi (SP) İl Başkanı Osman Marasalı, siyasi, ekonomik ve sosyal olarak Türkiye’de her geçen gün tablonun ağırlaştığını belirterek “Umutvar olmak için elimizden her geçen gün bir şeylerimiz alınıyor. Gerek dış politikada, gerek ekonomide bize kazanım diye sunulan şeylerin 20 yıl öncesine göre baktığımızda birer kayıp olduğu ayan beyan ortada” dedi.
Saadet Partisi Malatya İl Başkanlığının Ağustos ayı İl Divan Toplantısı İl Başkanlığında gerçekleştirildi. Toplantıya, Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Canbay, İl Müfettişi Mehmet Asiltürk ve teşkilat mensupları katıldı. Toplantının başlangıcında İl Başkanı Osman Marasalı Türkiye gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu.
“Umarım ‘Güvenli bölge’ politikasında hüsrana uğramayız”
Konuşmasının başında Suriye başta olmak üzere Ortadoğu ve bölgesinde yaşanan gelişmelere değinen Marasalı, Amerika ile birlikte ‘Güvenli Bölge’politikasının yürütüldüğünü belirterek “Amerika ile birlikte hala güvenli bölge politikasında beraber hareket etmemiz, güvenilmez Amerika ile işbirliği yapmamız bizi bir kez daha umarım hüsrana uğratmaz” diye konuştu.
Suriye politikasının en başından beri yanlış olduğunu savunduklarını hatırlatan Marasalı, “Bundan 20 yıl önce sadece Suriye meselemiz varken bugün maalesef Filistin meselemiz, Suriye meselemiz, Keşmir, Yemen, Türkistan, Uygur Türklerinin uğramış olduğu zulümler gibi meselelerimiz de bunun cabası.
Bugün de 30 kilometre diye başlayan süreç düşe düşe 5 kilometrelere kadar düştü ve her istediklerini şu anda yapıyor durumdayız. Biz bu oyunu 1991 yılında Körfez krizi sırasında görmüştük. Körfez krizi sırasında rahmetli hemşerimiz Turgut Özal'ın Kuzey Irak'ta oluşumuna izin verdiği güvenli bölge, tampon bölge, uçuşa yasak bölge adına her ne derseniz deyin, bugün karşımıza fitne tohumu ekilmiş bir bölge ve sorunlar yumağı haline geldi. 1991'de yerleşmesine izin verdiğimiz çekiç gücü 1996 yılında çıkarmak Milli Görüş iktidarına nasip oldu. Ondan önceki iktidarların maalesef buna gücü yetmedi. Bugün de Amerika ile güvenli bölge oluşumu bizce dikkat edilmesi gereken Amerika'ya güvenilmemesi gereken bir konudur” ifadelerini kullandı.
“Dükkanlar boşaldı”
Ülkenin her yeni güne artık bir zam haberiyle uyandığını söyleyen Marasalı, şunları söyledi:
“2018-2019 da öncesinde, 2017'de, onun öncesinde 2015'de yaşadığımız 2 seçim, siyasetin etkisinde kalan ekonomi, uzun süreden beri yaprak kımıldamayan piyasalar şekline döndü. Dolayısıyla çekini, senedini ödemekte zorlanan esnafımız artık dükkanlarını boşaltır hale geldi. Atatürk Caddesi'nde geçmişte boş yer bulmak mümkün değilken, hava parası ile yer almak mümkün değilken, bugün kiralık ve satılık dükkan sayısı haddi hesabı geçmiş durumda. Sanayicilerin durumu hakeza aynı şekilde. Bir taraftan piyasadaki durgunluk öbür taraftan çeklerini, senetlerini ödeyebilmek için yüzde 22'ler ile yüzde 23'ler ile bankalara borçlanma ve bunun sonucunda da işçi çıkarma ve iflaslar ardı ardına gelmekte. Dolayısıyla ekonominin bir an önce toparlanması lazım diyoruz Ekonominin toparlanabilmesi için de piyasaya paranın sürülmesi lazım diyoruz ama hükümetimiz hem işçimie hem memurumuza 3+3'leri, 4+4'leri reva görmekte. Memura, emekliye, esnafa geldiği zaman 3+3' ler ile 4+ 4 ler ile enflasyonu kontrol ettiğini zannediyor. Halbuki kontrol edilen şey tamamen ekonominin kendisidir. İktidarın bugün yapmış olduğu iş, ekonomi ile ilgili kriz algısının yönetimidir. Halbuki bugün Türkiye'nin ihtiyacı olan şey kriz algısının yönetimi değil, ekonominin yönetimidir. Algı yönetimi ile ekonomi yönetiminin olmayacağını 2 senedir yapmış olduğu uygulamalarda görmeleri lazım.”
“Türkiye bir cinnet geçiriyor”
Son günlerde artan kadın cinayetleri ve şiddet olaylarına da değinen Marasalı, ülkenin tam bir cinnet hali yaşadığını kaydederek “Geçen ayın ve bundan önceki 15 günün meselelerinden biri de Türkiye'nin uzun süreden beri karşı karşıya kalmış olduğu bir cinnet hali. Sosyal politikalarımız bozuluyor. Bugün kadın cinayetleri ile, annesinin boğan çocuklarla, intihar eden insanlarla toplumun nasıl bir cinnet haline sürüklendiğini maalesef müşaahade ediyorlar. 15 günden bu yana Emine Bulut cinayeti ve ardından Tuğba hanımın cinayeti. Her ne kadar suçlar bireysel olarak işlense de 2004 yılında okumadan altına imza attığımız Avrupa Birliği elbisesini bize giydirmeye çalışanlarında suçu var. Bu elbise bu kalıba uymaz dediğimiz zaman bizi gericilikle marjinallik ile suçlayanlar bugün yeniden idamı tartışıyor ve bu konuda topu taca atıyor” diye konuştu.
Bülten- malatyahaber.com- Yeni Malatya Gazetesi