Malatya’nın, Türkiye’nin 40 yıllık siyasî tarihine gün gün hâkimdi.
Muhammed Hakan TANRIÖVER
mht2002tr@yahoo.com
Memiş Doğan’ı, Bir dönem Malatya Belediye Başkanlığı ve Malatya Milletvekilliği yapan, Avukat H. Cemâl Akın’ın Malatya Valiliği arkasındaki, üstü Demokrat Parti Malatya İl Başkanlığı, altı avukatlık bürosu olan mekânda tanıdım.
Cemâl Akın’la olan dostluklarından etkilenmiştim. Sahici, samimi ve kadim derinliğin değerliliğini hiç bir zaman yitirmeyen, yıpratmayan bir dostlukları vardı.
Bir yandan, hukukçu kimliğinin yanı sıra aktif politika yoluyla memlekete hizmet etme gayretinde olan Cemâl Akın, diğer yandan, siyasal kültür, siyasal tarih, yerel kültür ve yerel siyasal- toplumsal dinamikler bağlamındaki güçlü birikimi ile Cemâl Akın’a her daim destek vermiş Memiş Doğan… Birbirlerine sevgi ve saygıyla bağlıydılar.
Memiş Doğan ile her sohbete daldığımızda, hayatının aldığı istikamete inanmış, acılarını kabûllenmiş, şikayetsiz ve mes’elesiz, bir hikmet heykeli karşısında olduğumu hissederdim.
Merhumla, 1996 yılından Hakk’a yürüdüğü günlere değin irtibatımız hiç kopmadı. Uzun geceler, çay eşliğinde demlenen memleket merkezli tartışma ve sohbetlerimizde, zaman hızla akıp gider, Türkiye’nin siyasî geçmişi ve geleceği hakkında tartışarak sabaha varırdı.
Malatya’nın, dolayısı ile Türkiye’nin 40 yıllık siyasî tarihine gün gün hâkimdi. Olayları tahlili, geleceğe ilişkin öngörüleri şaşırtıcı derecede isabetliydi.
Allah vergisi zekası, olaylar arasında ilişki kurma yeteneği ve güçlü bilgi birikimi, hem çevresindeki insanlar hem de Malatya için bir kazanımdı.
Dostlarına karşı vefalıydı. Dostlarını, tanıdıklarını, hukuku olan insanları, özellikle cenazelerde, zor ve sıkıntılı günlerinde hiç yalnız bırakmaz, usûl ve esas ne ise, manevi ya da maddi, gereğini derhal yapardı.
Diğerkâm olması yönüyle, duası sadece kendisi için değil; tüm dostları ve arkadaşları içindi. Hayat karşısında alacaklı olmayı hiç gönül edinmemişti.
İnsanla mukavelesi tek taraflı idi. Çok uzun yıllara dayanan dostlarının, sosyal statüsü, mevkiî ve makamı değişse bile onlara karşı doğru bildiğini söyler, dostluğa sadakatini gösterirdi. Onun rahmet-i Rahmana kavuşması nedeniyle, ruhundaki bu asil duygunun artık yokluğunun yaratacağı boşluğu, yakın dostları ilerleyen günlerde daha çok anlayacaktır.
Taraftı… İslamî değer ve düşünceden, maneviyattan yana taraftı. Bu meselelerde gençliğinin ilk yıllarından beri aksiyon aldığını, millî-manevi şuuru uyandıracak kültürel, sosyal faaliyetleri organize ettiğini, tâ lise çağlarından bu yana, bu yönde faaliyetlerini sürdürdüğünü Dt. Hasan Hacıevliyagil’den dinlemiştim.
Bürokrasi ve siyaset çevrelerinde geniş, kıskanılacak bir muhiti vardı. Sarsılmaz arkadaşlıklar ve sayısız, değerli ve anlamlı hatıralar biriktirmişti…
Toplumun ve siyasi yelpazenin hemen her kesiminden insanlarla iletişimine ve sağlam diyaloglarına şahitlik ettim.
Gözlemlediğim kadarıyla, insanların farklı siyasi düşünce ve tutumları onun için diyalogda zenginlik anlamına geliyordu; kendisinden farklı düşünenler için ön yargı duyguları değil, memleket meseleleri için ortak hakikate intikal eden iyilikte buluşmak vardı.
Öğrencilik yıllarından itibaren kendisini tanıyanlar, seyyar arabalarla başladığı kitapçılık, yayıncılık serüveni eşliğindeki fikir ve hizmetlerinin, içinden çıktığı ve katkı verdiği siyasi düşünceden farklı siyaset ve fikir hareketlerinin temsilcileriyle köprü kurmasına hizmet ettiğini anlattılar.
Bunu, toplum barışına hizmet olarak telakki ediyorum.
Çok istememe rağmen, Memiş Doğan ağabeyin cenaze namazına katılamadım. Ancak katılanlarca bana anlatılanlar; cenaze namazı ve taziyesindeki insan profilinin muhtelifliği ve kitleselliği, Memiş Doğan’ın Gök Kubbede hakikaten Hoş Bir Sada bıraktığını da gösterdi bize.
Geriye bıraktığı en büyük miras da, beraberinde götürdüğü servet de bana göre bu Hoş Sada’dır.
Memiş Doğanla yaşanmış hatıraları, dostluğa sadakâtini bu gün yâd etmek hem “güzel” hem de zor bir şey…
Bu arkadaşlıkların ve hatıraların ömrü ne kadar sürer? En unutulmaz hatıralar ve bunların tesirleri kaç sene yaşayabilir? Zor bir soru, zor bir imtihan hepimiz için…
“İnsan, insanın kıymetini bilemiyor. Onu ancak Allah bilebilir” diyen Ayhan Yücel’e katılmamak mümkün mü?
Memiş Doğan’ın bütün kardeşlerini ve oğlunu tanıdım, ailesinin hâmisiydi… Kardeşleri Şahin ve Niyazi Doğan ile uzun yıllara dayanan dostluğumuz var.
Malatya ve Türkiye siyasetine yön veren insanlarla aynı dairedeydi.
Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Selahattin Gürkan ile iyi arkadaş, iyi dosttular.
Selahattin Gürkan’ın da Memiş Doğan’ın vefatına çok üzüldüğünü biliyorum; onun yokluğunu şimdiden hissetmeye başladığına inanıyorum.
Taziyesinde, kadim dostu Cemâl Akın’la birlikte olduk. Saatlerce oturduk, ayrılamadık taziye yerinden.
Birbirimize söyleyemedik ama Malatya’ya her gelişimde saatlerce süren “üç”lü sohbetimizde olduğu gibi, hep, “acaba gelir mi?" diye bekledik, Memiş Doğan’ı , gelmeyeceğini bile bile…
“Artık ben de akran yetimiyim” diyerek Memiş Doğan’ın hayatındaki boşluğunu ifade ediyordu Cemâl Amca.
Akran yetimi olmak...
Ne kadar hüzün verici...
Memiş Doğan’ı karşılıksız emekleri, cömertliği, fedâkarlığı, kadirşinaslığı, mütevazı hâli, sert mizacının altındaki duygusallığı, itimat telkin eden tavırları, kendini dostlarına ayna sadakâtiyle gösteren hâli ile hatırlayacağız.
Allah rahmet eylesin, sevenleri ile Cennet’te buluşsun, İnşâllah…